SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 1139 >>

DEVAM: 238-241. Kadınların Bayram Namazına Gitmeleri

 

حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ يَعْنِي الطَّيَالِسِيَّ وَمُسْلِمٌ قَالَا حَدَّثَنَا إِسْحَقُ بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنِي إِسْمَعِيلُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَطِيَّةَ عَنْ جَدَّتِهِ أُمِّ عَطِيَّةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا قَدِمَ الْمَدِينَةَ جَمَعَ نِسَاءَ الْأَنْصَارِ فِي بَيْتٍ فَأَرْسَلَ إِلَيْنَا عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ فَقَامَ عَلَى الْبَابِ فَسَلَّمَ عَلَيْنَا فَرَدَدْنَا عَلَيْهِ السَّلَامَ ثُمَّ قَالَ أَنَا رَسُولُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَيْكُنَّ وَأَمَرَنَا بِالْعِيدَيْنِ أَنْ نُخْرِجَ فِيهِمَا الْحُيَّضَ وَالْعُتَّقَ وَلَا جُمُعَةَ عَلَيْنَا وَنَهَانَا عَنْ اتِّبَاعِ الْجَنَائِزِ

 

Ümmü Atiyye (r.anha)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) Medine'ye gelince, Ensarın kadınlarını bir evde toplayıp Ömer b. el-Hattab'ı gönderdi. Ömer (r.a.) kapının yanında durup bize selam verdi. Biz de selamına mukabele ettik. Ömer sonra: Ben size Resulullah'ın elçisiyim... dedi. Ve bize evlenme çağına gelen genç kızlar ve hayızlılarla birlikte iki bayrama çıkmamızı, cum'a'ya ise gitmememizi emretti. Cenazelerin peşinde gitmemizi de yasakladı.

 

 

Diğer tahric: Ahmed b. Hanbel, V, 84, 85; İbn-i Hibban zvd, iman

 

 

AÇIKLAMA:

 

Tarihi gerçeklerin gösterdiğine göre, hadis-i şerifte bahsedilen hadise Mekke Fethi'nden sonra olmuştur. Buna göre Hz. Nebi'in Medine'ye gelmesinden murad Mekke Fethi'nden sonra Medine'ye teşrifleridir. Çünkü bu hadise ile alakası olan "Ey Nebi! Mü'min kadınlar sana biat etmeye geldikleri zaman..."[Mumtehine 12] ayet-i kerimesi Mekke Fethi esnasında nazil olmuştur.

 

Süyutî'nin bildirdiğine göre, Hz. Nebi bu ayetin nüzulü üzerine Safa tepesine çıkıp erkeklerden, Ömer de tepenin dibinde kadınlardan biat almıştır. Resül-i Ekrem Medine'ye döndüklerinde kadınların bir evde top­lanmalarını emretmiş ve onlara Hz. Ömer'i göndermiştir. Üzerinde durdu­ğumuz rivayete göre, Efendimiz, Ömer (r.a.) vasıtasıyla kadınlara hayızlı olanlar ve genç kızlar da dahil bayram namazlarına gelmelerini, cumaya ise, gelmemelerini emretmiş. Cenazelerin peşinden gitmekten de onları men et­miştir. Başka rivayetlerde bu emri Efendimizin Hz. Ömer aracılığı olmadan bizzat verdiği bildirilmektedir.

 

Hadis-i şerifteki el-uttek kelimesi el-atik'in cem'idir. Müslim ve Tirmizî'deki rivayetlerde el-Avatik şeklinde varid olmuştur.

 

el-Atik: Genç kız demektir. Lügat alimleri bu kelimenin, "henüz baliğa olmuş kız, genç kız, buluğ çağına yaklaşmış kız, evlenme çağma geldiği hal­de henüz evlenmemiş kız" manalarına kullanıldığını söylerler.

 

Bu babın tüm hadisleri genç-ihtiyar, evli-bekar, hayızlı ve temiz farkı gözetmeden bütün kadınların bayram namazına çıkmalarının meşru oldu­ğunu göstermektedir. Ancak hayızlı olanlar, namaz kılmazlar. Yalnız bu ce­vazın fitne korkusu olmaması şartı ile kayıtlı olması gerekir.

 

İslam fakihleri kadınların bayram namazına çıkmaları konusunda ihti­laf etmişlerdir:

 

Şaiiîlere göre, genç ve güzel kadınların dışındakilerin musallaya çıkma­ları müstehabtır. Genç ve güzel kadınların çıkmaları ise, mekruhtur. İmam Şafiî, el-Ümm adındaki eserinde: "İhtiyarların ve gösterişli olmayan kadın­ların namazlara ve bayramlara çıkmasını müstehab görürüm" der.

 

Hanbelîlere göre, süslenmemeleri, koku sürünmemeleri ve güzel elbise­lerini giymemeleri kaydıyla, bütün kadınların bayrama gitmeleri caizdir.

 

Malikilere göre, erkeklerin rağbet etmeyeceği çağa gelen kadınların bay­rama, cuma ve diğer namazlara, yağmur duasına çıkmaları caizdir. Gençle­rin çıkmaları caiz değildir.

 

Sevrî, İbnuM-Mübarek, Hanefîlerden Ebu Yusuf'a ve Malik'ten bir ri­vayete göre, tüm kadınların bayram namazına gitmeleri mekruhtur. İbn Kudame, Nehaî ve Yahya b. Saîd'in de bu görüşte olduğunu nakleder.

 

Hanefîlerin mezheb görüşü İhnu'l-Humam'ın ifadesine göre şöyledir: İhtiyar kadınlar bayram namazlarına gidebilirler, gençler gidemez.

 

Mirkat'de "en mutedil görüş budur. Ancak ihtiyarların da erkekler ta­rafından arzu edilenlerden olmamaları lazımdır. Ayrıca kocalarının izni ol­ması ve fitne korkusunun olmaması gerekir.Bu da erkeklerle karışık olmamaları, koku sürünmemeleri,ziynet takınmamaları ve tam örtünmüş olmaları ile mümkündür" denilmektedir.

 

Bu babın hadisleri erkekler için bayram namazının vacib olduğunu gös­termektedirler. Zira özür olmaması halinde kadınların bayram için musalla­ya gitmelerine bu derece teşvik edilmeleri, erkeklerin öncelikle bu işle me'mur olduğunu gösterir. Çünkü camiye gitmek namaza vesiledir. Vesilenin vacib olması vesile olunan şeyin de vacib olmasını gerektirir.

 

Hanefîler, bu namazın vacib olduğunu söylerken, Kevser Süresini de delil alırlar. Bu suredeki "namaz kıl" emrinden maksadın, "bayram namazı" ol­duğunu söylerler. "Kendisine cuma namazı farz olanlara bayram namazı vacibtir" derler.

 

Hanbelîlere göre, bu namaz erkekler için farz-ı kifaycdir. Bu konuda varid olan hadislere ilaveten, Kevser Suresi'ne de dayanırlar.

 

Hanefî ve Hanbeiîlerin dışındakiler ise, bayram namazının sünnet-ı müekkede olduğunu söylerler. Delilleri kitabü's-salat'ın başında varid olan Necid'li ile ilgili hadistir.[bk. 391 numaralı hadis.] Hz. Nebiin beş vakit namazı söylemesinden sonra, Necid'linin "başka yok mu?" sorusuna ResUlullah'ın, "hayır ama nafile kılarsan müstesna" buyurmasının beş vaktin haricinde farz veya va­cib namazın bulunmadığını gösterdiğini söylerler.                 ,

 

Hanefî ve Hanbeliler buna şu cevabı verirler: Necidli çölde yaşıyordu. Çöldeki bir kimseye bayram vacib olmadığı için Hz. Nebi ona bay­ram namazım farzlar arasında saymamıştır.

 

Ravdatü'n-Nediyye'de bu konudaki ihtilaflar sayıldıktan sonra, doğrusu vacib olduğudur denilmektedir. Hz. Nebiin hiç ihmal etmeden devam etmesi yanında, Müslümanların bu namaza çıkmak ile emrolunmaları ve Kev­ser Suresi bu görüşün sıhhatine delil sayılmıştır. Ayrıca bayram ile cuma ay­nı güne rastladıkları takdirde bazı mezheblere göre bayramın cumayı düşürmesi, onun vücubuna delalet eder. Çünkü vacib olmayan bir ibadetin farz olan cumayı düşürmesi düşünülemez.