DEVAM: 238-241.
Kadınların Bayram Namazına Gitmeleri
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
يَعْنِي الطَّيَالِسِيَّ
وَمُسْلِمٌ
قَالَا
حَدَّثَنَا
إِسْحَقُ
بْنُ
عُثْمَانَ
حَدَّثَنِي إِسْمَعِيلُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ عَطِيَّةَ
عَنْ
جَدَّتِهِ
أُمِّ
عَطِيَّةَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَمَّا
قَدِمَ
الْمَدِينَةَ
جَمَعَ نِسَاءَ
الْأَنْصَارِ
فِي بَيْتٍ
فَأَرْسَلَ
إِلَيْنَا
عُمَرَ بْنَ
الْخَطَّابِ
فَقَامَ
عَلَى
الْبَابِ
فَسَلَّمَ
عَلَيْنَا فَرَدَدْنَا
عَلَيْهِ
السَّلَامَ
ثُمَّ قَالَ
أَنَا
رَسُولُ رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِلَيْكُنَّ
وَأَمَرَنَا
بِالْعِيدَيْنِ
أَنْ
نُخْرِجَ
فِيهِمَا
الْحُيَّضَ
وَالْعُتَّقَ
وَلَا
جُمُعَةَ
عَلَيْنَا
وَنَهَانَا
عَنْ
اتِّبَاعِ
الْجَنَائِزِ
Ümmü Atiyye (r.anha)'den
rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v.) Medine'ye gelince, Ensarın
kadınlarını bir evde toplayıp Ömer b. el-Hattab'ı gönderdi. Ömer (r.a.) kapının
yanında durup bize selam verdi. Biz de selamına mukabele ettik. Ömer sonra: Ben
size Resulullah'ın elçisiyim... dedi. Ve bize evlenme çağına gelen genç kızlar
ve hayızlılarla birlikte iki bayrama çıkmamızı, cum'a'ya ise gitmememizi
emretti. Cenazelerin peşinde gitmemizi de yasakladı.
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel, V, 84, 85; İbn-i Hibban zvd, iman
AÇIKLAMA:
Tarihi gerçeklerin
gösterdiğine göre, hadis-i şerifte bahsedilen hadise Mekke Fethi'nden sonra
olmuştur. Buna göre Hz. Nebi'in Medine'ye gelmesinden murad Mekke Fethi'nden
sonra Medine'ye teşrifleridir. Çünkü bu hadise ile alakası olan "Ey Nebi!
Mü'min kadınlar sana biat etmeye geldikleri zaman..."[Mumtehine 12] ayet-i
kerimesi Mekke Fethi esnasında nazil olmuştur.
Süyutî'nin bildirdiğine
göre, Hz. Nebi bu ayetin nüzulü üzerine Safa tepesine çıkıp erkeklerden, Ömer
de tepenin dibinde kadınlardan biat almıştır. Resül-i Ekrem Medine'ye
döndüklerinde kadınların bir evde toplanmalarını emretmiş ve onlara Hz. Ömer'i
göndermiştir. Üzerinde durduğumuz rivayete göre, Efendimiz, Ömer (r.a.)
vasıtasıyla kadınlara hayızlı olanlar ve genç kızlar da dahil bayram
namazlarına gelmelerini, cumaya ise, gelmemelerini emretmiş. Cenazelerin
peşinden gitmekten de onları men etmiştir. Başka rivayetlerde bu emri
Efendimizin Hz. Ömer aracılığı olmadan bizzat verdiği bildirilmektedir.
Hadis-i şerifteki
el-uttek kelimesi el-atik'in cem'idir. Müslim ve Tirmizî'deki rivayetlerde
el-Avatik şeklinde varid olmuştur.
el-Atik: Genç kız
demektir. Lügat alimleri bu kelimenin, "henüz baliğa olmuş kız, genç kız,
buluğ çağına yaklaşmış kız, evlenme çağma geldiği halde henüz evlenmemiş
kız" manalarına kullanıldığını söylerler.
Bu babın tüm hadisleri
genç-ihtiyar, evli-bekar, hayızlı ve temiz farkı gözetmeden bütün kadınların
bayram namazına çıkmalarının meşru olduğunu göstermektedir. Ancak hayızlı olanlar,
namaz kılmazlar. Yalnız bu cevazın fitne korkusu olmaması şartı ile kayıtlı
olması gerekir.
İslam fakihleri
kadınların bayram namazına çıkmaları konusunda ihtilaf etmişlerdir:
Şaiiîlere göre, genç ve
güzel kadınların dışındakilerin musallaya çıkmaları müstehabtır. Genç ve güzel
kadınların çıkmaları ise, mekruhtur. İmam Şafiî, el-Ümm adındaki eserinde:
"İhtiyarların ve gösterişli olmayan kadınların namazlara ve bayramlara
çıkmasını müstehab görürüm" der.
Hanbelîlere göre,
süslenmemeleri, koku sürünmemeleri ve güzel elbiselerini giymemeleri kaydıyla,
bütün kadınların bayrama gitmeleri caizdir.
Malikilere göre,
erkeklerin rağbet etmeyeceği çağa gelen kadınların bayrama, cuma ve diğer
namazlara, yağmur duasına çıkmaları caizdir. Gençlerin çıkmaları caiz
değildir.
Sevrî, İbnuM-Mübarek,
Hanefîlerden Ebu Yusuf'a ve Malik'ten bir rivayete göre, tüm kadınların bayram
namazına gitmeleri mekruhtur. İbn Kudame, Nehaî ve Yahya b. Saîd'in de bu
görüşte olduğunu nakleder.
Hanefîlerin mezheb
görüşü İhnu'l-Humam'ın ifadesine göre şöyledir: İhtiyar kadınlar bayram
namazlarına gidebilirler, gençler gidemez.
Mirkat'de "en
mutedil görüş budur. Ancak ihtiyarların da erkekler tarafından arzu
edilenlerden olmamaları lazımdır. Ayrıca kocalarının izni olması ve fitne
korkusunun olmaması gerekir.Bu da erkeklerle karışık olmamaları, koku
sürünmemeleri,ziynet takınmamaları ve tam örtünmüş olmaları ile mümkündür"
denilmektedir.
Bu babın hadisleri
erkekler için bayram namazının vacib olduğunu göstermektedirler. Zira özür
olmaması halinde kadınların bayram için musallaya gitmelerine bu derece teşvik
edilmeleri, erkeklerin öncelikle bu işle me'mur olduğunu gösterir. Çünkü camiye
gitmek namaza vesiledir. Vesilenin vacib olması vesile olunan şeyin de vacib
olmasını gerektirir.
Hanefîler, bu namazın
vacib olduğunu söylerken, Kevser Süresini de delil alırlar. Bu suredeki
"namaz kıl" emrinden maksadın, "bayram namazı" olduğunu
söylerler. "Kendisine cuma namazı farz olanlara bayram namazı
vacibtir" derler.
Hanbelîlere göre, bu
namaz erkekler için farz-ı kifaycdir. Bu konuda varid olan hadislere ilaveten,
Kevser Suresi'ne de dayanırlar.
Hanefî ve Hanbeiîlerin
dışındakiler ise, bayram namazının sünnet-ı müekkede olduğunu söylerler.
Delilleri kitabü's-salat'ın başında varid olan Necid'li ile ilgili
hadistir.[bk. 391 numaralı hadis.] Hz. Nebiin beş vakit namazı söylemesinden
sonra, Necid'linin "başka yok mu?" sorusuna ResUlullah'ın,
"hayır ama nafile kılarsan müstesna" buyurmasının beş vaktin
haricinde farz veya vacib namazın bulunmadığını gösterdiğini söylerler. ,
Hanefî ve Hanbeliler
buna şu cevabı verirler: Necidli çölde yaşıyordu. Çöldeki bir kimseye bayram
vacib olmadığı için Hz. Nebi ona bayram namazım farzlar arasında saymamıştır.
Ravdatü'n-Nediyye'de bu
konudaki ihtilaflar sayıldıktan sonra, doğrusu vacib olduğudur denilmektedir.
Hz. Nebiin hiç ihmal etmeden devam etmesi yanında, Müslümanların bu namaza
çıkmak ile emrolunmaları ve Kevser Suresi bu görüşün sıhhatine delil
sayılmıştır. Ayrıca bayram ile cuma aynı güne rastladıkları takdirde bazı
mezheblere göre bayramın cumayı düşürmesi, onun vücubuna delalet eder. Çünkü
vacib olmayan bir ibadetin farz olan cumayı düşürmesi düşünülemez.