DEVAM: 221-223. Yay'a
Dayanarak Hitab Eden Kimse
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
سُفْيَانَ
بْنِ سَعِيدٍ
حَدَّثَنِي عَبْدُ
الْعَزِيزِ
بْنُ
رُفَيْعٍ
عَنْ تَمِيمٍ
الطَّائِيِّ
عَنْ عَدِيِّ
بْنِ حَاتِمٍ
أَنَّ خَطِيبًا
خَطَبَ
عِنْدَ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ مَنْ
يُطِعْ
اللَّهَ
وَرَسُولَهُ
فَقَدْ
رَشَدَ وَمَنْ
يَعْصِهِمَا
فَقَالَ قُمْ
أَوْ اذْهَبْ
بِئْسَ
الْخَطِيبُ
أَنْتَ
Adiyy b. Hatim
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir hatib Resûlullah (s.a.v.)'in yanında
hutbe okuyup; "Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse (şüphesiz doğru yolu
bulmuştur), kim de onlara isyan ederse..." dedi.
Bunun üzerine Hz. Nebi:
"Kalk! -veya git- [şek râvilerden birine aittir] (sen) ne kötü
hatibsin!.." buyurdu.
İzah:
Müslim, cuma; Ebû
Dâvûd, edeb; Ahmed b. Hanbel, IV, 256 - 329.
Hadis-i Şerifte söz
konusu edilen hatibin hitabesi cuma hutbesi haricinde bir hitabe olmalıdır.
Hz. Nebinin bu hatîbe
itiraz edip kovarcasına "kalk" veya "git!" demesinin sebebi
hakkında değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan en meşhuru hatibin
"kim o ikisine isyan ederse" sözünde, "O ikisine” mânâsındaki
zamiri Allah ve Resulü için ortak kullanmasıdır. Hadis-i şerif'in Müslim ve
Beyhakî'deki rivayetlerinde "sen ne kötü hatibsin" sözünden sonraki
"Allah ve Resulüne isyan eden muhakkak sapmıştır de" mânâsındaki
ilâve, yukarıda beyân edilen sebebin sahih olduğunu gösterir. Kadı îyaz Hz.
Nebiin hatibe itiraz sebebinin bu olduğunu söyledikten sonra, "çünkü
tesniye (ikil) zamiri eşitliği gerektirir. Hz. Nebi hiç bir surette Allah
(c.c.) ile bir tutulamayacağına göre sözü ikil zamiri ile değil de isimleri
ayrı ayrı Allah'a ve Resulüne diye tertib etmesi gerektiğini kendisine tenbih
etmiştir" der.
Hz. Nebi Allah ve
Resûlullah için bir tek tesniye zamiri kullanmasını men'ettiği halde, bizzat
kendisi o zamiri kullanmıştır. Bundan evvelki hadiste ve Buhârî'nin "üç
şey vardır ki bunlar, kimde bulunursa İmanın tadını tadar. Bunlar: Allah ve
Resulü kendisine ikisinden başka her şeyden daha sevimli olması..."
şeklindeki rivayetinde bu açıkça görülmektedir. O halde Efendimiz bizzat
kendisinin kullandığı bir ifâdeyi başkasından niçin men'etmiştir? Bu soruya şu
şekilde cevab verilmiştir:
1. Allah ve Rasûlu için
müşterek zamir kullanmak sadece Hz. Peygambere hastır. Çünkü o Rubûbiyetin
hakkını tam olarak verir, onun ifâdesinde ikisini denk tuttuğuna dair bir
yanlış anlama olamaz. Ümmet için aynı durum söz konusu olmayabilir. Bu Izz b.
Abdisselâm'm tevcihidir.
2. Hadis-i şerifte söz konusu
edilen hatibin, tesniye zamiri ile Allah ve Resulünü birleştirmesinden cemaatta
yanlış anlamlar çıkaranlar olabilir. İçlerinde Allah ile Nebii denk
zannedenler bulunabilir.
3. Hz. Nebiin hatibi
men'etmesi nedbe hamledilir, kesinlik ifâde etmez. Yani Cenab-i Allah'la
Nebiyy-i Ekrem'e tek zamirle işaret caizdir, ancak bundan kaçınılması
mendubtur.
4. Hz. Nebiin yapılanı
men'etmesi sadece bu hatibe mahsustur. Çünkü efendimiz, bu zâtın hal ve
tavrından Allah'la Nebii denk zannettiğinden dolayı müşterek zamir
kullandığını anladığı için ona itiraz etmiştir.
5. Hutbelerin mufassal
ye açık olması gerekir. Rumuz ve işaretlerle ifâde uygun olmadığı için,
Efendimiz bu itirazı yapmıştır. Bu tevcih de Nevevî'ye aittir.
6. Tahâvî, bu
tevcihlerin hiç birini uygun bulmamış ve şöyle demiştir: "Bize göre mânâ
-Allahü âlem- takdim te'hir ile ilgilidir."
Hadisin Ebû Dâvûd'taki
rivayetinde "Onlara kim isyan ederse...” sözünden sonra cevap
zikredilmemiştir. Bu, ya şartın cevabını söylemeden hatibi Efendimizin susturmasındandır
ya da cevap, râvilerden bir itarafından ihmal edilmiştir. Sahih-i Müslim'deki
rivayette ise, cevab olarak “şüphesiz sapmıştır" ifâdesi yer almıştır. Bu
Ebû Dâvûd'da cevabın zikredilmemesini râvilerden birinin ıskatı sebebiyle
olduğunu gösterir.