SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 1092 >>

بَاب الْجُلُوسِ إِذَا صَعِدَ الْمِنْبَرَ

219-221. (İmamın) Minbere Çıktığı Zaman Oturması

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْأَنْبَارِيُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ يَعْنِي ابْنَ عَطَاءٍ عَنْ الْعُمَرِيِّ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَخْطُبُ خُطْبَتَيْنِ كَانَ يَجْلِسُ إِذَا صَعِدَ الْمِنْبَرَ حَتَّى يَفْرَغَ أُرَاهُ قَالَ الْمُؤَذِّنُ ثُمَّ يَقُومُ فَيَخْطُبُ ثُمَّ يَجْلِسُ فَلَا يَتَكَلَّمُ ثُمَّ يَقُومُ فَيَخْطُبُ

 

İbn Ömer (r.a.)'den; demiştir ki: Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem (cum'a'da) iki hutbe okurdu. Minbere çıktığı zaman: -zannediyorum müezzin [Bu söz Nâfi'ye aittir. ibn Ömer "bitirinceye kadar" fiilinin failini Açıklamamış, talebesi Nâfi de o gizli failin müezzin olabileceğini söylemiş.]-  (ezam) bitirinceye kadar oturur sonra kalkıp hitâb eder, sonra yine oturur ve hiç konuşmaz, bilâhere kalkıp tekrar hitâbederdi."

 

 

İzah:

Buhârî, cum'a; Müslim, cum'a; Tirmizî, cum'a; Nesaî, cum'a, ibn Mâce,

 

Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Hz. Nebi minbere çıkınca ezan okununcaya kadar oturur sonra kalkıp iki hutbe okurdu. Bu iki hutbe arasında yine otururdu. Demek ki Efendimizin hutbesi üç ayrı safhadan meydana gelmişti.

 

1. Minbere çıkınca ezan okununcaya kadar oturmak. Bu oturuş dört mezhebe göre sünnettir. Kendisinden önce ezan olmayan bayram namazla­rında'ise meşru değildir.

 

2. İki defa hutbe okumak, Şafiî, Mâliki ve Hanbelîlere göre her iki hut­be de cumanın sıhhati için farzdır. Hanefîlerde ise, birinci hutbe vâcib, ikin­ci hutbe sünnettir. Hanefîler, ikinci hutbenin vâcib olmayışına delil olarak bazı sahâbüerin bunu terk ettiklerini göstermişlerdir. Tebyînü'l-hakâik şer-hu Kenzİ'd-dekâik sahibi Zeylâî "birçok sahâbiden bir tek hutbe okuduk­ları ve buna da kimsenin karşı çıkmadığı rivayet edilmiştir" der.

 

Hanefîlerin, Birinci hutbenin vâcib olduğuna delilleri Allah'ın zikrine koşunuz" emridir. Zikirden maksat, hutbedir.

 

Diğer mezhebler de, bu hutbelerin farziyyetine Resûlullah'ın ve sahâbî-lerin yaptıklarına dair olan meşhur rivayetleri esas almışlardır. Irakî, Evzâî, İshâk b. Rahûye, Ebû Sevr, Îbnu'l-Münzir ve bir rivayetinde Ahmed b. Han-bel'in Hanefîlerin görüşünde olduklarım nakleder.

 

Hasen ve Dâvûd Zahirî ise, hutbenin mendub olduğunu, Hz. Peygam­berin ve ashabın devamının onun farz veya vâcib olmasını gerektirmeyece­ğini söylerler. Şevkânî de bu görüşe meyyal görünmektedir.

 

3. İki hutbe arasında oturmak: Bu oturuş Şâfîîlere göre farz, cumhura göre sünnettir. Şâfîîlerin bu konudaki delilleri de Resûlullah'ın bu oturuşu terk etmemesidir. Bu oturuşun farz olmadığı görüşünde olanlardan Aynî, İbn BattâFın, "Muğîre b. Şube'nin iki hutbe arasında oturmadığı rivayet edilmiştir. Eğer farz olsaydı, Muğîre bunu bilirdi, bilmiyor idiyse, huzurun­daki sahâbî ve tabiîler onu uyarırlardı" dediğini kayd eder. Sonra bu oturuş hatîbin istirahati içindir. Hutbe ile hiç bir alakası yoktur ki, farz olsun.