SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 952 >>

DEVAM: 174-175. Oturarak Namaz Kılmak

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سُلَيْمَانَ الْأَنْبَارِيُّ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ طَهْمَانَ عَنْ حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ عَنْ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ عِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ قَالَ كَانَ بِي النَّاصُورُ فَسَأَلْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ صَلِّ قَائِمًا فَإِنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَقَاعِدًا فَإِنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَعَلَى جَنْبٍ

 

İmran b. Husayn (r.a.)'den; demiştir ki: Bende basur (hemoroid hastalığı) vardı. (Bu durumda) namazı nasıl kılacağımı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sordum; "Durabilirsen ayakta, gücün yetmezse oturarak o'na da gücün yetmezse yan üstü uzanarak kıl" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Buharî, taksîı; İbn Mace, ikame; Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel IV, 426.

 

AÇIKLAMA:    

 

Tercemeye "basur" diye geçtiğimiz, "nasur" kelimesi, başka bir nüshada; "basur" şeklinde varid olmuştur. Buharî'deki; "bende basurlar vardı" ifa­desi, ikinci şekle daha uygundur. Nasur ve basur göz pınarında, burun içinde ve makad'da çıkan yaralar için kullanılır. Bu hadisi şerifde, tercemeye geç­tiğimiz gibi, "basur" manası kastedilmiştir.

 

Rivayetten anladığımıza göre İmran b. Husayn (r.a.) da basur illeti var­mış. Durumu Hz. Nebie bildirip, namazlarını nasıl kılması gerektiği­ni sormuş, Hz. Nebi de "eğer ayakta durabilirsen namazını ayakta kıl. Buna güeün yetmezse oturduğun yerde, ona da güç yetiremezsen uzana­rak kıl" buyurmuştur.

 

Bu hükümler, Hattabî'nin de işaret ettiği gibi farz namazlara aittir. Farz namazlarda acz halinde, oturma hali kıyamın; uzanma da oturmanın yerini tutar. Nafilelerin uzanarak kılınmasının caiz olmadığı bundan önceki iki ha­disin şerhinde ifade edilmişti.

 

Bu hadis hasta bir kimsenin ancak ayakta duramayacak duruma gelin­ce oturabileceğine delildir. Buna göre zorla da olsa ayakta durabilecek du­rumda olan kişinin oturarak namaz kılması caiz değildir. Kadı Iyaz'ın imam Şafiî'elen yaptığı rivayet de bu şekildedir. Fakat, Hanefî, Maliki ve Şafiîle-rin cumhuru, "güç yetirememe, aczin tahakkukundan daha umumidir. Bu şiddetli zorluğun husulü, hastalanma korkusu, hastalığın artması veya iyi­leşmesinin gecikmesi özürlerine şamildir" derler. Gemiye binen kişinin ayakta başının dönmesi de şiddetli meşakkatlerdendir.

 

Hasta ayakta durmağa kadir, fakat bu durumda namazı tamamlamak­tan aciz olursa, ayakta durabildiği kadar durur. Dermanı kalmayınca otu­rur. Hatta iftitah tekbirini ayakta almaya gücü yetenin bunu ayakta alması şarttır.

 

İmam Nevevî'nin dediğine göre "eğer asker siperde iken, ayağa kalktı­ğı takdirde düşmanın kendisini göreceğinden korkarsa, namazını oturarak kılar. Fakat, bu hal pek nadir olduğu için bilahare kaza eder."

 

Aslında, namazını oturarak kılmak zorunda olan kişi nasıl oturursa otur­sun, namazı caizdir. Ancak, hangi oturuşun daha.efdal olduğu konusu ihti­laflıdır. İmam Azam, Züfer ve el-Müzenî'ye göre, yapabilirse teşehhüdde oturduğu gibi oturması efdaldır. Malik, Sevrî, Ahmed, İshak, Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre, efdal olan oturuş şekli, bağdaş kurma halidir.

 

Oturmaya da gücü yetmeyen kimse namazını uzanarak kılar. Yatış biçi­minin nasıl olacağı konusu mezhepler arasında ihtilaflıdır. Şafiî, Maliki ve Hanbelîlere göre, bu durumda olan bir kimse sağ yanı üzerine kıbleye karşı uzanır ve namazını böylece kılar. Buna gücü yetmezse solu üzerine uzanır, buna da gücü yetmezse, ayaklan kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatar ve namazını kılar. Bu sıraya riayet, Maliki ve Hanbelîlere göre müstehap, Şafi-îlere göre vaciptir. Dolayısıyla, yanı üzere yatmaya gücü yeten bir kimsenin, sırtüstü yatıp da namaz kılması, Şafiîlere göre sahîh değildir. Malikîler sır­tüstü yatmaya gücü yetmeyenin yüzüstü yatarak namazım kılabileceğini, fa­kat sırtüstü yatmaya muktedir olanın yüzüstü yatarak namaz kılamayacağını söylerler.

 

Hanefîlere göre; oturmaktan aciz olan bir kimse isterse yanı üzerinde namazını kılabilir.

 

Bütün bu sayılanlara gücü yetmeyen kimse namazını nasıl kılmalıdır? Bunlardan başka namaz kılma şekli var mıdır? Yoksa bundan sonra namaz sakıt olur mu? Bu konu mezhepler arasında ihtilaflıdır.

 

Şafiîler, Hanbelîler ve Malikîlerin bir kısmına göre, akıl başta olduğu müddetçe namaz sakıt olmaz. Yukarıda açıklanan şekillerden hiç birisi ile namaz kılmaya gücü yetmeyen kişi, baş ile ima eder, ona da gücü yetmezse, gözü ile ima eder. Bundan da aciz olursa, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve zikir yaparak bu ibadeti ifaya çalışır. Bunu da yapamazsa, Kur'an'ı kalbinden geçirir.                                                            

 

Hanefilerle, Şafiilerin ve Malikîlerin bir kısmına göre, sırt üstü uzana­rak namaz kılmaktan aciz olan bir kimseden namaz borcu düşer. Göz ile imaya lüzum yoktur. Üzerinde durduğumuz hadis bu görüşün delilidir. Çünkü Hz. Nebi; "yan üzere yatmaktan" aciz olan da şöyle yapsın dîye bir şekil emretmemiştir.