DEVAM: 174-175.
Oturarak Namaz Kılmak
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
الْأَنْبَارِيُّ
حَدَّثَنَا
وَكِيعٌ عَنْ إِبْرَاهِيمَ
بْنِ
طَهْمَانَ
عَنْ حُسَيْنٍ
الْمُعَلِّمِ
عَنْ ابْنِ
بُرَيْدَةَ
عَنْ
عِمْرَانَ
بْنِ
حُصَيْنٍ
قَالَ كَانَ
بِي
النَّاصُورُ
فَسَأَلْتُ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقَالَ صَلِّ
قَائِمًا
فَإِنْ لَمْ
تَسْتَطِعْ
فَقَاعِدًا
فَإِنْ لَمْ
تَسْتَطِعْ
فَعَلَى جَنْبٍ
İmran b. Husayn
(r.a.)'den; demiştir ki: Bende basur (hemoroid hastalığı) vardı. (Bu durumda)
namazı nasıl kılacağımı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sordum; "Durabilirsen
ayakta, gücün yetmezse oturarak o'na da gücün yetmezse yan üstü uzanarak
kıl" buyurdu.
Diğer tahric: Buharî,
taksîı; İbn Mace, ikame; Tirmizî, salat; Ahmed b. Hanbel IV, 426.
AÇIKLAMA:
Tercemeye
"basur" diye geçtiğimiz, "nasur" kelimesi, başka bir
nüshada; "basur" şeklinde varid olmuştur. Buharî'deki; "bende
basurlar vardı" ifadesi, ikinci şekle daha uygundur. Nasur ve basur göz
pınarında, burun içinde ve makad'da çıkan yaralar için kullanılır. Bu hadisi
şerifde, tercemeye geçtiğimiz gibi, "basur" manası kastedilmiştir.
Rivayetten anladığımıza
göre İmran b. Husayn (r.a.) da basur illeti varmış. Durumu Hz. Nebie bildirip,
namazlarını nasıl kılması gerektiğini sormuş, Hz. Nebi de "eğer ayakta
durabilirsen namazını ayakta kıl. Buna güeün yetmezse oturduğun yerde, ona da
güç yetiremezsen uzanarak kıl" buyurmuştur.
Bu hükümler,
Hattabî'nin de işaret ettiği gibi farz namazlara aittir. Farz namazlarda acz
halinde, oturma hali kıyamın; uzanma da oturmanın yerini tutar. Nafilelerin
uzanarak kılınmasının caiz olmadığı bundan önceki iki hadisin şerhinde ifade
edilmişti.
Bu hadis hasta bir
kimsenin ancak ayakta duramayacak duruma gelince oturabileceğine delildir.
Buna göre zorla da olsa ayakta durabilecek durumda olan kişinin oturarak namaz
kılması caiz değildir. Kadı Iyaz'ın imam Şafiî'elen yaptığı rivayet de bu
şekildedir. Fakat, Hanefî, Maliki ve Şafiîle-rin cumhuru, "güç yetirememe,
aczin tahakkukundan daha umumidir. Bu şiddetli zorluğun husulü, hastalanma
korkusu, hastalığın artması veya iyileşmesinin gecikmesi özürlerine
şamildir" derler. Gemiye binen kişinin ayakta başının dönmesi de şiddetli
meşakkatlerdendir.
Hasta ayakta durmağa
kadir, fakat bu durumda namazı tamamlamaktan aciz olursa, ayakta durabildiği
kadar durur. Dermanı kalmayınca oturur. Hatta iftitah tekbirini ayakta almaya
gücü yetenin bunu ayakta alması şarttır.
İmam Nevevî'nin
dediğine göre "eğer asker siperde iken, ayağa kalktığı takdirde düşmanın
kendisini göreceğinden korkarsa, namazını oturarak kılar. Fakat, bu hal pek
nadir olduğu için bilahare kaza eder."
Aslında, namazını
oturarak kılmak zorunda olan kişi nasıl oturursa otursun, namazı caizdir.
Ancak, hangi oturuşun daha.efdal olduğu konusu ihtilaflıdır. İmam Azam, Züfer
ve el-Müzenî'ye göre, yapabilirse teşehhüdde oturduğu gibi oturması efdaldır.
Malik, Sevrî, Ahmed, İshak, Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre, efdal olan oturuş
şekli, bağdaş kurma halidir.
Oturmaya da gücü
yetmeyen kimse namazını uzanarak kılar. Yatış biçiminin nasıl olacağı konusu
mezhepler arasında ihtilaflıdır. Şafiî, Maliki ve Hanbelîlere göre, bu durumda
olan bir kimse sağ yanı üzerine kıbleye karşı uzanır ve namazını böylece kılar.
Buna gücü yetmezse solu üzerine uzanır, buna da gücü yetmezse, ayaklan kıbleye
gelecek şekilde sırt üstü yatar ve namazını kılar. Bu sıraya riayet, Maliki ve
Hanbelîlere göre müstehap, Şafi-îlere göre vaciptir. Dolayısıyla, yanı üzere
yatmaya gücü yeten bir kimsenin, sırtüstü yatıp da namaz kılması, Şafiîlere
göre sahîh değildir. Malikîler sırtüstü yatmaya gücü yetmeyenin yüzüstü
yatarak namazım kılabileceğini, fakat sırtüstü yatmaya muktedir olanın yüzüstü
yatarak namaz kılamayacağını söylerler.
Hanefîlere göre;
oturmaktan aciz olan bir kimse isterse yanı üzerinde namazını kılabilir.
Bütün bu sayılanlara
gücü yetmeyen kimse namazını nasıl kılmalıdır? Bunlardan başka namaz kılma
şekli var mıdır? Yoksa bundan sonra namaz sakıt olur mu? Bu konu mezhepler
arasında ihtilaflıdır.
Şafiîler, Hanbelîler ve
Malikîlerin bir kısmına göre, akıl başta olduğu müddetçe namaz sakıt olmaz.
Yukarıda açıklanan şekillerden hiç birisi ile namaz kılmaya gücü yetmeyen kişi,
baş ile ima eder, ona da gücü yetmezse, gözü ile ima eder. Bundan da aciz
olursa, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve zikir yaparak bu ibadeti ifaya çalışır. Bunu
da yapamazsa, Kur'an'ı kalbinden geçirir.
Hanefilerle, Şafiilerin
ve Malikîlerin bir kısmına göre, sırt üstü uzanarak namaz kılmaktan aciz olan
bir kimseden namaz borcu düşer. Göz ile imaya lüzum yoktur. Üzerinde durduğumuz
hadis bu görüşün delilidir. Çünkü Hz. Nebi; "yan üzere yatmaktan"
aciz olan da şöyle yapsın dîye bir şekil emretmemiştir.