SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 926 >>

DEVAM: 165-166. Namazda Selam Almanın Hükmü

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِيُّ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ قَالَ أَرْسَلَنِي نَبِيُّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى بَنِى الْمُصْطَلَقِ فَأَتَيْتُهُ وَهُوَ يُصَلِّي عَلَى بَعِيرِهِ فَكَلَّمْتُهُ فَقَالَ لِي بِيَدِهِ هَكَذَا ثُمَّ كَلَّمْتُهُ فَقَالَ لِي بِيَدِهِ هَكَذَا وَأَنَا أَسْمَعُهُ يَقْرَأُ وَيُومِئُ بِرَأْسِهِ فَلَمَّا فَرَغَ قَالَ مَا فَعَلْتَ فِي الَّذِي أَرْسَلْتُكَ فَإِنَّهُ لَمْ يَمْنَعْنِي أَنْ أُكَلِّمَكَ إِلَّا أَنِّي كُنْتُ أُصَلِّي

 

Câbir b. Abdillah (r.a.)'den; demiştir ki: Nebi (s.a.v.) beni (haber toplamak için) Mustalik oğullarına gönderdi. Geldiğim zaman devesi üzerinde namaz kılıyordu. Ben kendisiyle konuştuğum halde ,o bana eliyle şöyle yaptı. Sonra kendisiyle (tekrar) konuştum. Fakat o eliyle yine şöyle yaptı. Ben kendisini işitiyordum. Okuyor, başı ile işaret ediyordu. Namazı bitirdikten sonra; "Gönderdiğim iş hususun­da ne yaptın? Şüphesiz ki, seninle konuşmama namazda bulunmamdan başka bir engel yoktu" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Dârimî, salât; Ahmed b. Hanbel, III, 312, 339, 446.

 

AÇIKLAMA:    

 

"Ben kendisiyle konuştuğum halde” Nesâî'nin rivayetinde "selâm verdim” şeklinde geçmektedir. Müslim'in, Atâ vası­tasıyla Câbir'den naklettiği hadis-i şerifte[Müslim, mesacid] de, "selâm verdim'' tabiri, geçmekte ise de, Zübeyr'in Câbir'den naklettiği hadis-i şerifte [Müslim, mesâcıd] bu cümle, açıkladığımız hadiste olduğu gibi kapalıdır. "Selam verdim" anlamına da "selâmın dışında bir söz söyledim" anlamına da gelebilen lafızlarla rivayet edilmiştir.

 

"Bana eliyle şöyle yaptı" tabiri ile Müslim'in rivayetinden anlaşıldığı­na göre Resûl-i Ekrem (s,a.)'in eliyle yeri işaret ettiği anlaşıldığına göre, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) eliyle yeri işaret ettiği ifade edilmek istenmiştir. Bu da gösteri­yor ki, namazda bir ihtiyacdan dolayı elle işarette bulunmak caizdir. Nite­kim Mâliki, Şafiî ve Hanbelî ulemâsının görüşü de böyledir. Ancak Resûl-i Ekrem'in yere doğru eliyle yaptığı yaptığı bu işaret selâma cevap vermek an­lamına gelmez. Eğer selâma cevab vermek maksadıyla işaret vermek istesey­di, elini yere doğru değil de havaya doğru kaldırırdı. Yere doğru olan işaretin mânâsı ise, "bekle namazdan sonra konuşuruz" anlamına gelmektedir. Ni­tekim Buhârî'nin Câbir'den rivayet ettiği hadiste, Hz. Câbir'in Resûl-i Ek­rem'in bu hareketinden, selâmının alınmadığı anlamını anladığını ve yapmış olduğu bir hatanın buna sebeb olduğunu zannederek Resul-i Ekrem namazı bitirip açıklama yapıncaya kadar üzüldüğü ifâde edilmektedir.[Buhârî, amel fis-salat]

 

Bu da gösteriyor ki, Resûlullah (s.a.v.)'in buradaki işareti, selâm almak anlamına gelmemektedir. Bu düşünceden hareketle Hanefî ulemâsı Bu-hârî hadisinden başka şu hadis-i şeriflere de dayanarak namazda işarette bu­lunmayı caiz görmemişlerdir.[bk. 923 no'lu hadis.] Görüldüğü gibi, açıklamakta olduğumuz Ebû Dâvûd hadisi fiilî hadistir. Oysa sözü geçen Buhârî hadisi, kavlî hadis­tir. Kavlî hadisler ise, fiilî hadislere tercih edildiğinden Hanefî ulemâsı, Bu­hârî hadisiyle amel etmişlerdir.

 

Namazda selâm almanın hükmü ile ilgili görüşler bir önceki hadisin açık­lamasında geçtiğinden burada tekrar etmeyeceğiz.