بَاب
السُّجُودِ
عَلَى
الْأَنْفِ
وَالْجَبْهَةِ
152-153. Burun Ve Alın
Üzerine Secde Etmek
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
صَفْوَانُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
مَعْمَرٌ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ أَبِي كَثِيرٍ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
رُئِيَ عَلَى
جَبْهَتِهِ
وَعَلَى
أَرْنَبَتِهِ
أَثَرُ طِينٍ
مِنْ صَلَاةٍ
صَلَّاهَا
بِالنَّاسِ
Ebu Said el-Hudrî
(r.a.)'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, halka namaz kıldırdığı
alnında ve burnunun ucunda namaz(daki secdesin)den, (mütevellid) çamur izleri
görüldüğü rivayet edilmiştir.
Diğer tahric: Buharî,
salat; ezan, leyletu'l-kadr; Müslim, sıyam; Ahmed b. Hanbel, II, 130; III, 7,
24, 60, 74.
AÇIKLAMA:
Söz konusu olaya şahid
olan, Ebu Saîd el-Hudrî'dir. Buharî'-nin rivayetinde bu durum açıklandığı gibi
olayın bir Ramazan ayının son on gününde ve
Bu hadis-i şerif
namazda alın ile beraber burnun da yere konması gerektiğini ifade etmektedir.
Ancak bu mevzuda ulema arasında ihtilaf vardır. Şöyle ki:
1. İmam Ahmed, Evzaî,
İshak, Muhammed, Ebu Yusuf, Saîd b. Cübeyr, en-Nehaî ve Maliki ulemasından îbn
Hubeyb'e göre alnı secdeye burunla beraber koymak farzdır. Bunlardan sadece
birisi üzerine secde etmek yeterli değildir.Delilleri bu hadis ile Tirmizî'nin
rivayet ettiği; "Resulullah (s.a.v.) secdeye vardığında burnunu ve alnını
iyice yere dayar, kollarını yanlarından ayınr ve ellerini omuzlarının hizasına
koyardı" anlamındaki hadisdir.[Tinnizî, salat]
2. Maliki ulemasına
göre alnı yere koymak farzdır. Küçük bir kısmının yere konmasıyla bu farz
gerçekleşmiş olur. Alın iki kaş ile baş arasında kalan kısımdır. Alnın tamamının
yere konması ise, mendubtur. Aynı şekilde burun üzerine secde etmek de mendubtur.
Terk edildiği takdirde namazın iadesi lazım gelir. Çünkü burnun alınla beraber
konmasının vacib olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşü de nazar-ı itibara
alarak namaz, vakti içinde iade edilmelidir. Delilleri İbn Ebî Şeybe'nin
Cabir'den rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: "Resuluüah (s.a.v.)i
saçların üzerinde bulunan alnın en üst kısmına secde ederken gördüm". Bu
hadiste tarif edildiği şekilde yapılan secdede burnun yere değmesi imkansız
olduğu için Malikîler burnu yere koymanın farz olmayıp sadece mendub olduğu
hükmüne varmışlardır. Ancak bu hadisi Darekutnî de rivayet etmiş ve hadisin
zayıf olduğunu söylemiştir.
3. Şafiîlerle
Hanbelîler de 891. numaralı hadis-i şerifi delil getirerek secdenin
gerçekleşebilmesi için en az alın, iki el, iki diz, iki ayak olmak üzere yedi
organın yere değmesini şart görürler. Ancak bu organların her birinden sadece
bir kısmının yere değmesi secdenin sıhhati için yeterlidir. Bir de Hanbelîler
ayrıca burnun bir kısmının da yere değmesini, Şafiîler de ellerin iç kısmıyla
ayak parmaklarının alt kısmının yere değmesini şart koşmuşlardır.[el-Fıkh
ale'I-Mezhabi'l-crbaa, I, 232; el-Menhel, V, 346.]
4. Hanefî ulemasına
göre şeriatta secde yüzün bir miktarım saygı ile yere koymaktır. Çünkü her
tarafını koymak müşkil olacağı için emredilen şey yüzün bir kısmını koymakla
yerine gelir ki, o da burun ile beraber yüzün en yüksek kısmı olan alındır.
Yanak, şakak ve alnın üstü (kılların bulunduğu yer) ve çene bundan hariçtir.
Yani onlar secdeye konacak yerler değildir. Zira onların konmasıyla tazim meşru
olmamıştır. Bundan dolayı onlarla secde yerine getirilmiş olmaz.
Secde, yalnız burnu
yere koymakla değil, ancak alnın, el ve dizlerden birinin yere konması ve
bunların konacağı yerin temiz olması ile yerine gelebilir. Aksi halde kabul
edilen görüşe göre mekruh olur. Alnın her tarafını yere değdirmek icmaen şart
olmayıp onun bir kısmını değdirmek bile yeterlidir.Fakat ekser kısmının konması
burnun konması gibi vacibdir.[M. Zihni Efendi, Nimet-i İslam, 187 - 188.]