SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 894 >>

بَاب السُّجُودِ عَلَى الْأَنْفِ وَالْجَبْهَةِ

152-153. Burun Ve Alın Üzerine Secde Etmek

 

حَدَّثَنَا ابْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا صَفْوَانُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رُئِيَ عَلَى جَبْهَتِهِ وَعَلَى أَرْنَبَتِهِ أَثَرُ طِينٍ مِنْ صَلَاةٍ صَلَّاهَا بِالنَّاسِ

 

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in, halka namaz kıldırdığı alnında ve burnunun ucunda namaz(daki secdesin)den, (mütevellid) çamur izleri görüldüğü rivayet edilmiştir.

 

 

Diğer tahric: Buharî, salat; ezan, leyletu'l-kadr; Müslim, sıyam; Ahmed b. Hanbel, II, 130; III, 7, 24, 60, 74.

 

AÇIKLAMA:    

 

Söz konusu olaya şahid olan, Ebu Saîd el-Hudrî'dir. Buharî'-nin rivayetinde bu durum açıklandığı gibi olayın bir Rama­zan ayının son on gününde ve sabah namazında cereyan ettiği de açıkça ifa­de edilmektedir.

 

Bu hadis-i şerif namazda alın ile beraber burnun da yere konması ge­rektiğini ifade etmektedir. Ancak bu mevzuda ulema arasında ihtilaf vardır. Şöyle ki:

 

1. İmam Ahmed, Evzaî, İshak, Muhammed, Ebu Yusuf, Saîd b. Cübeyr, en-Nehaî ve Maliki ulemasından îbn Hubeyb'e göre alnı secdeye bu­runla beraber koymak farzdır. Bunlardan sadece birisi üzerine secde etmek yeterli değildir.Delilleri bu hadis ile Tirmizî'nin rivayet ettiği; "Resulullah (s.a.v.) secdeye vardığında burnunu ve alnını iyice yere dayar, kollarını yanlarından ayınr ve ellerini omuzlarının hizasına koyardı" anlamındaki hadisdir.[Tinnizî, salat]

 

2. Maliki ulemasına göre alnı yere koymak farzdır. Küçük bir kısmının yere konmasıyla bu farz gerçekleşmiş olur. Alın iki kaş ile baş arasında ka­lan kısımdır. Alnın tamamının yere konması ise, mendubtur. Aynı şekilde burun üzerine secde etmek de mendubtur. Terk edildiği takdirde namazın iadesi lazım gelir. Çünkü burnun alınla beraber konmasının vacib olduğunu söyleyenler de vardır. Bu görüşü de nazar-ı itibara alarak namaz, vakti için­de iade edilmelidir. Delilleri İbn Ebî Şeybe'nin Cabir'den rivayet ettiği şu hadis-i şeriftir: "Resuluüah (s.a.v.)i saçların üzerinde bulunan alnın en üst kıs­mına secde ederken gördüm". Bu hadiste tarif edildiği şekilde yapılan sec­dede burnun yere değmesi imkansız olduğu için Malikîler burnu yere koymanın farz olmayıp sadece mendub olduğu hükmüne varmışlardır. Ancak bu hadi­si Darekutnî de rivayet etmiş ve hadisin zayıf olduğunu söylemiştir.

 

3. Şafiîlerle Hanbelîler de 891. numaralı hadis-i şerifi delil getirerek sec­denin gerçekleşebilmesi için en az alın, iki el, iki diz, iki ayak olmak üzere yedi organın yere değmesini şart görürler. Ancak bu organların her birinden sadece bir kısmının yere değmesi secdenin sıhhati için yeterlidir. Bir de Han­belîler ayrıca burnun bir kısmının da yere değmesini, Şafiîler de ellerin iç kısmıyla ayak parmaklarının alt kısmının yere değmesini şart koşmuş­lardır.[el-Fıkh ale'I-Mezhabi'l-crbaa, I, 232; el-Menhel, V, 346.]

 

4. Hanefî ulemasına göre şeriatta secde yüzün bir miktarım saygı ile ye­re koymaktır. Çünkü her tarafını koymak müşkil olacağı için emredilen şey yüzün bir kısmını koymakla yerine gelir ki, o da burun ile beraber yüzün en yüksek kısmı olan alındır. Yanak, şakak ve alnın üstü (kılların bulundu­ğu yer) ve çene bundan hariçtir. Yani onlar secdeye konacak yerler değildir. Zira onların konmasıyla tazim meşru olmamıştır. Bundan dolayı onlarla secde yerine getirilmiş olmaz.

 

Secde, yalnız burnu yere koymakla değil, ancak alnın, el ve dizlerden birinin yere konması ve bunların konacağı yerin temiz olması ile yerine gele­bilir. Aksi halde kabul edilen görüşe göre mekruh olur. Alnın her tarafını yere değdirmek icmaen şart olmayıp onun bir kısmını değdirmek bile yeterlidir.Fakat ekser kısmının konması burnun konması gibi vacibdir.[M. Zihni Efendi, Nimet-i İslam, 187 - 188.]