SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 880 >>

بَاب الدُّعَاءِ فِي الصَّلَاةِ

148-149. Namazda Dua

 

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ حَدَّثَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُرْوَةَ أَنَّ عَائِشَةَ أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَدْعُو فِي صَلَاتِهِ اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ الْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ فَقَالَ لَهُ قَائِلٌ مَا أَكْثَرَ مَا تَسْتَعِيذُ مِنْ الْمَغْرَمِ فَقَالَ إِنَّ الرَّجُلَ إِذَا غَرِمَ حَدَّثَ فَكَذَبَ وَوَعَدَ فَأَخْلَفَ

 

Aişe (r.anha), Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazında şöyle dua ettiğini haber vermiştir: "Ey Allah'ım, kabir azabından, Mesih-i deccalin fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Ey Allah'ım, günahdan ve borçtan da sana sığınırım."

 

Birisi (kendisine) "Borçtan ne çok Allah'a sığınıyorsunuz?" deyince Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevaben şöyle buyurdu: "Kişi borçlandı mı, konuşur yalan söyler, söz verir, yerine getirmez"

 

 

Diğer tahric: Buharî, ezan; Müslim, mesacîd; Nesaî, sehv

 

AÇIKLAMA:    

 

Bu hadis-i şerifte Cenab-ı Nebi dört şeyden Allah'a sığınmıştır:

 

1. Kabir azabından,

 

2. Mesih-i Deccal'ın fitnesinden,

 

3. Hayatın ve ölümün fitnesinden

 

4. Günah ve borçtan.

 

Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimiz namazın sonunda selam verdikten sonra hadis-i şerifte ifade edildiği şekilde dua ederdi. Bu dört şeyden Allah'a sı­ğınması kendisinin bu tehlikelere maruz kaldığından değil, bu tehlikelerin ümmetini beklediğinden ve onlara bunları haber vermek ve Allah'a nasıl dua edileceğini öğretmek istemesindendir. Mesih-i Deccal'ın kendisinden çok sonra çıkacağını bildiği halde onun fitnesinden de Allah'a sığınması yine bu hik­mete bağlıdır. Aynı zamanda bu dua sayesinde mü'minler kendilerini bekle­yen bu tehlikeleri tanımak ve onlardan korunmak için daha önceden tedbir almak imkanım bulmuş olurlar. Mesela, Deccal'ın birgün çıkacağı haberi mü'­minler arasında yayılarak nesilden nesile intikal eder. Herkes onun mü'min-lere ne gibi zararlar verebileceğini ve vasıflarını daha önceden bütün ayrıntılarıyla tanımak fıpsatını bularak hazırlıklı ve tedbirli olurlar. Bu sayede Deccal zuhur ettiği zaman, onu tanımakta ve zararlarından korunmak­ta güçlük çekmezler.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in Deccal'in şerrinden Allah'a sığınmasının ümmeti namına olduğu da düşünülebilir. Esasen, altının değerini anlamak için ateşe koymaya fitne denir. Daha sonra bu tabir her türlü deneme ve imtihan için de kullanılmaya başlamıştır. Bu da gösteriyorn ki, ümmet-i Muhammed yu­karıda geçen dört tehlike ile karşı karşıya gelecekler ve bunlarla imtihan edi­lecekler.

 

Bilindiği gibi Hz. İsa'ya İsa’yı Mesih, Deccal'a da Mesih-i Deccal de­nir. Çünkü "Mesih" kelimesi; silmek, sürmek anlamına gelen "mesh" kö­künden gelir. Deccal'a mesih denilmesi kendisinden hayır silinip alındığı içindir. Bir gözü tamamı ile silinmiş gibi dümdüz kör olduğu için bu ismin verildiğini söyleyenler de vardır. Ebu'l-Heysem'e göre Deccal'a mesîh değil, "Missîh" denilir.

 

Hz. İsa'ya da elini sürdüğü hastalar mübarek elindeki uğur ve bereketle derhal şifa buldukları için mesih denmiştir. Dünyaya gelirken vücuduna yağ sürülmüş olarak doğduğu için "mesîh" (sürülmüş)" denildiğini söyleyenler de vardır. Ayrıca Mesih çok seyahat eden anlamına da gelir.

 

Hayatın fitnesi: Yaşadığı müddetçe insanın başına gelen çeşitli belalar, sıkıntılar, şehvet ve cehaletin sürüklediği tehlikelerdir. Bunların da en büyü­ğü, Allah korusun, ölürken imanı muhafaza edememektir.

 

Hadisteki ölümün fitnesinden maksadın ne olduğu, ulema arasında ih­tilaflıdır. Bazıları bundan kabir fitnesinin kastedildiğini söylemiştir. Bazıla­rına göre ise, ölüm fitnesinden maksat, can çekişme anındaki fitnedir. O anda şeytanın bir çok fitne ve desiselere başvurarak müslümanı imanından etme­ye çalışacağı, çeşitli delillerle sabit olmuştur.

 

"Ölüm fitnesi", "kabir fitnesi" diye tefsir edilince "kabir fitnesi" ile "kabir azabı"nın aynı şey oldukları ve lüzumsuz yere tekrar edildikleri hatı­ra gelebilir. Fakat aslında bunlar birbirinin aynı değildirler. Çünkü fitne, azaba sebeb olan şeydir. Azab ise, neticedir. Tabii ki sebep başka, netice başkadır. Öyleyse tekrar yoktur. Yani ölüm, kabir azabına sebeb olduğu için "Ölüm fitnesi" ile "kabir azabı"mn kast edilmiş olması mümkündür.

 

Nesaî'nin Ma'mer ve Zührî vasıtasıyla rivayet ettiği hadisten anlaşıldı­ğına göre, "borçtan ne kadar da çok Allah'a sığınıyorsun Ya Resulallah?" diyen Hz. Aişe'dir. Nebi (s.a.v.)'in ona cevaben "kişi borçlandı mı ko­nuşur, yalan söyler; söz verir, yerine getirmez" buyurması şu manaya gelir: Bir adam borçlandı mı, borcunu ödemek için birşey veya bir vakit gösterir. Zamanı gelince va'dettiği şeyi bulup veremez, yahut va'd ettiği zamanda bor­cunu ödemeye gücü yetmez. Bu suretle yalancı durumuna düşer. Va'dinden dönmesi de böyle olur. Halbuki gerek yalancılık gerekse sözünden dönme münafıkların sıfatlarındandır.

 

Burada şöyle bir soru hatıra gelebilir. Hayat ve ölüm fitnesi bütün fit­nelere şamil iken diğer fitnelerin zikrine ne lüzum vardı?

 

Cevab: Diğer fitnelerin ayrı ayrı zikredilmesi serlerinin büyüklüğünden dolayıdır. Şüphesiz ki genel bir ifadenin kapsamı içine giren bazı kısımlar üzerinde özellikie durmak, onlara dikkatleri daha fazla çekmek gayesiyle yapılır.

 

Bu hadis-i şerifte Cenab-ı Nebiin borçtan Allah'a sığınması = Borcunu ödeyinceye kadar Allah borçlu ile beraberdir”[bk. Suyuti, Camiu's-sağîr, I, 74.] Hadis-i şerifine muarız de­ğildir. Çünkü bu iki hadisin arasım uzlaştırmak mümkündür. Şöyle ki; Pey­gamber (s.a.v.)'in Allah'a sığındığı borç, ödeme imkanı olmayan borçtur. Bunu alan kimse din kardeşinin malını helake maruz bırakmış olur. Yahut da bu­radaki borç, ödeme niyeti olmadan alınan borçtur. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu duayı ümmetine öğretmek için yapmıştır. Yoksa kendisinin ödememek ni­yetiyle borç almış olması düşünülemez. Allah'ın, borçlunun yanında oldu­ğunu ifade eden hadis-i şerif ise, gerçekten meşru birjhtiyacı karşılamak ve ödemek niyeti ile alınan borçla ilgilidir.