DEVAM: 147-148. Rükuda
Ve Secdede Dua
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ
سُحَيْمٍ
عَنْ إِبْرَاهِيمَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَعْبَدٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَشَفَ
السِّتَارَةَ
وَالنَّاسُ
صُفُوفٌ
خَلْفَ أَبِي
بَكْرٍ
فَقَالَ يَا
أَيُّهَا
النَّاسُ
إِنَّهُ لَمْ
يَبْقَ مِنْ
مُبَشِّرَاتِ
النُّبُوَّةِ
إِلَّا الرُّؤْيَا
الصَّالِحَةُ
يَرَاهَا
الْمُسْلِمُ
أَوْ تُرَى لَهُ
وَإِنِّي
نُهِيتُ أَنْ
أَقْرَأَ
رَاكِعًا
أَوْ
سَاجِدًا
فَأَمَّا
الرُّكُوعُ
فَعَظِّمُوا
الرَّبَّ
فِيهِ
وَأَمَّا
السُّجُودُ
فَاجْتَهِدُوا
فِي
الدُّعَاءِ
فَقَمِنٌ
أَنْ
يُسْتَجَابَ
لَكُمْ
İbn Abbas (r.a.)'dan
(rivayet edildiğine göre); Nebi, (son hastalığında kapısında bulunan) perdeyi
açmış ve halkın Ebu Bekir (r.a.)'in arkasında (namazda) saf olmuş halde
durduklarını görmüş (namaz bitince); "Ey insanlar! Şu bir gerçek ki,
müslümanın göreceği yahut ona gösterilecek salih rü'ya'dan başka Nebiliğin
müjdelerinden hiç bir şey kalmamıştır ve ben kesinlikle rüku ve secde halinde
Kur'an okumaktan nehyolundum. Rüku'da Allah'ı ta'zim ediniz. Ama secdede dua
etmeye çalışın, zira secde halinde duanız kabul olunmaya daha layıktır"
buyurmuştur.
Diğer tahric: Müslim, salat;
Ebu Davud, edeb; Tirmizî, ru'ya; Nesaî, tatbîk; İbn Mace, rüya; Darimî, salat,
rü'ya; Muvatta', ru'ya; Ahmed b. Hanbel, I-155, 219.
AÇIKLAMA:
Resul-i Ekrem bu
konuşmasını son hastalığı esnasında yapmıştır. Nitekim Müslim'in rivayetinde bu
nokta şöyle açıklanmaktadır: "Resulullah (s!a.) perdeyi açtı, vefatına
müncer olan bu hastalığında başı sarih idi ve üç defa: "Allah'ım, tebliğ
ettim mi?" dedi. (Sonra şunları ilave etti:) "Hiç şüphe yok ki salih
bir kulun göreceği yahut kendisine gösterileceği rü'yudan başka Nebiliğin
müjdecilerinden hiçbir şey kalmamıştır."[Müslim, salat]
Resul-i Ekrem maraz-i
mevtinde namaz kıldırmaya gidemediği için, halk Resul-i Ekrem'in kendilerine
mescid imamı olarak tayin ettiği Ebu Bekir'in arkasında namaz kılarken Nebiyyi
Zişan Efendimiz kendisinde biraz hafiflik hissettiği için yatağından kalkarak
mescide gelmiş ve kapıda bulunan perdeyi aralayarak cemaat halinde namaz
kılmakta olan ümmetini memnuniyetle seyretmiş, namaz sona erince tercemesini
sunduğumuz özlü konuşmasını yapmıştır. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem);
"Nebiliğin müjdecilerinden müslümanın göreceği salih rü'yadan başka birşey
kalmamıştır" sözleriyle, kendilerinin çok yakın bir zamanda vefat
edeceğine ve veatıyle nübüvvet alametlerinin sona ereceğine işaret etmiştir.
Salih rü'yadan maksat
mutlaka gerçek rü'ya değil, mülayim ve gönle muvafık olan rü'yadır. Çünkü sadık
rü'ya bazan elem verici olabilir. Halbuki müjde, arzu edilen birşey vücuda
geldiği zaman verilir. Resulullah (s.a.v.) Efendimizin "Ben kesinlikle rüku'
ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum" buyurması, her ne kadar
görünüşte hitabın kendisine mahsus olduğunu gösteriyorsa da gerçekte bu hitab
bütün müslümanlara şamildir. Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.) bütün müslümanlara bir
örnek ve bir nümune-i imtisal olarak gönderilmiştir. Bu bakımdan bütün
müslümanlar her işlerinde ona uymakla mükelleftirler. Ancak herhangi bir ilahî
emrin sadece Resul-i Ekrem'e mahsus olduğuna dair bir karine bulunursa, o zaman
bu emrin Resul-i Ekrem'in şahsiyle ilgili olduğuna hükmedilir. Secde veya
rüku'da Kur'an okumanın yasaklanmasını Resul-i Ekrem'e tahsis eden herhangi bir
karine bulunmadığı gibi, "rüku halinde Allah'ı ta'zim edin, secdede ise
dua etmeye çalışın" sözleri bu yasak ve emirlerin bütün ümmete şamil
olduğunu açıkça göstermektedir. Rüku ve secde hallerinde Kur'an-ı Kerim
okumanın yasaklanmasındaki hikmet, Kuran’a olan saygıya ve Kur'an okuyan
kimsenin makamının yüksekliğine bağlanabilir. Çünkü rüku' ve secde halleri her
ne kadar manen şerefli ve faziletli haller ise de, görünüşte zillet ve meskenet
halleridir. Halbuki Allah Teala'nın Kuran’ım okuyan kimsenin onu sanına layık
bir halde okuması gerekir. Buna; "Kur'an okumak bir ibadettir. İbadete en
uygun olan hal de zillet ve meskenet halidir" diye itiraz etmek doğru
değildir. Çünkü ibadette aranan meskenet ve zillet kalpte duyulan zillet ve
meskenettir. Zahirî meskenet ikinci derecede kalır. Kur'an okurken ise,
zahiren Kur'an'a uygun olan bir makamda bulunmak icabeder.[el-Menhel, V, 324.]
Hattabî'ye göre ise,
rüku ve secde halleri insanların yapacakları dua ve tesbihata tahsis
edilmiştir. Bu bakımdan Resul-i Ekrem Allah sözüyle kul sözünün
birleştirilmesini önlemek için rüku ve secdede Kur'an okumayı yasaklamıştır.
Hanefî ulemasından İbn
Melek'e göre ise bunun hikmeti, şöyle açıklanabilir: Namaz rükünlerinin en
faziletlisi kıyamdır. Zikirlerin en faziletlisi ise, Kur'an'dır. Bu bakımdan en
efdal zikir olan Kur'an-i Kerim, en efdal rükün olan kıyama tahsis edilerek
diğer zikirlerle müsavi oldujşu kanaatinin doğması önlenmiştir.
Rüku' ve secdede Kur'an
okumanın hükmüne gelince:
1. Ulemanın büyük
çoğunluğuna göre rüku ve secdede Kur'an okumak mekruhtur.Ebu Hanife'ye göre
ise, sehven okunursa sehv secdesi gerekir.
2. Şafiî ulemasına göre
rüku ve secdede Fatihanın okunması hakkında iki görüş vardır:
a. Fatiha okumak da
diğer ayetleri okumak gibi mekruhtur. Bu görüş Şafiî ulemasının en sahih
görüşüdür.
b. Eğer Fatiha rüku ve
secdede bile bile okunursa haram işlenmiş olur ve namazı bozar.Fakat sehven
okunursa bir şey lazım gelmez. İmam Şafiî (r.a.) ise; "Fatiha rüku ve
secdede ister sehven ister bile bile okunmuş olsun, mutlaka sehv secdesini
gerektirir," demiştir.
Hadis-i şerifin sonunda
Resul-i Ekrem (s.a.v.) rükuda "Sübhane Rabbiye'l-azîm" diyerek
Cenab-ı Hakk'ı ta'zim etmeyi, secdede çokça dua etmeyi emretmiştir. Bundan
önceki hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi eğer buradaki duadan maksat dua
kelimesinin kapsamı içine giren teşbih ve tenzih ise, hem farz hem de nafile
namazlara şamildir. Eğer sadece "istemek, yardıma çağırmak" anlamında
kullanılmışsa o zaman bu emrin şümulüne sadece nafile namazlar girer. Çünkü
Resul-i Ekrem'in farz namazların rüku ve secdelerinde bu manada dua ettiği
vaki değildir. Ancak bilindiği gibi nafile namazlarda farz namazlara nispetle
biraz daha fazla genişlik olduğundan nafilelerde bu manada dua da yapılabilir.