SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 876 >>

DEVAM: 147-148. Rükuda Ve Secdede Dua

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ سُحَيْمٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْبَدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَشَفَ السِّتَارَةَ وَالنَّاسُ صُفُوفٌ خَلْفَ أَبِي بَكْرٍ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّهُ لَمْ يَبْقَ مِنْ مُبَشِّرَاتِ النُّبُوَّةِ إِلَّا الرُّؤْيَا الصَّالِحَةُ يَرَاهَا الْمُسْلِمُ أَوْ تُرَى لَهُ وَإِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَقْرَأَ رَاكِعًا أَوْ سَاجِدًا فَأَمَّا الرُّكُوعُ فَعَظِّمُوا الرَّبَّ فِيهِ وَأَمَّا السُّجُودُ فَاجْتَهِدُوا فِي الدُّعَاءِ فَقَمِنٌ أَنْ يُسْتَجَابَ لَكُمْ

 

İbn Abbas (r.a.)'dan (rivayet edildiğine göre); Nebi, (son hastalığında kapısında bulunan) perdeyi açmış ve halkın Ebu Bekir (r.a.)'in arkasında (namazda) saf olmuş halde durduklarını görmüş (namaz bitince); "Ey insanlar! Şu bir gerçek ki, müslümanın göreceği yahut ona gösterilecek salih rü'ya'dan başka Nebiliğin müjdelerinden hiç bir şey kalmamıştır ve ben kesinlikle rüku ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum. Rüku'da Allah'ı ta'zim ediniz. Ama secdede dua etmeye çalışın, zira secde halinde duanız kabul olunmaya daha layıktır" buyurmuştur.

 

 

Diğer tahric: Müslim, salat; Ebu Davud, edeb; Tirmizî, ru'ya; Nesaî, tatbîk; İbn Mace, rüya; Darimî, salat, rü'ya; Muvatta', ru'ya; Ahmed b. Hanbel, I-155, 219.

 

AÇIKLAMA:    

 

Resul-i Ekrem bu konuşmasını son hastalığı esnasında yapmıştır. Nitekim Müslim'in rivayetinde bu nokta şöyle açıklanmaktadır: "Resulullah (s!a.) perdeyi açtı, vefatına müncer olan bu has­talığında başı sarih idi ve üç defa: "Allah'ım, tebliğ ettim mi?" dedi. (Sonra şunları ilave etti:) "Hiç şüphe yok ki salih bir kulun göreceği yahut kendisi­ne gösterileceği rü'yudan başka Nebiliğin müjdecilerinden hiçbir şey kalmamıştır."[Müslim, salat]

 

Resul-i Ekrem maraz-i mevtinde namaz kıldırmaya gidemediği için, halk Resul-i Ekrem'in kendilerine mescid imamı olarak tayin ettiği Ebu Bekir'in arkasında namaz kılarken Nebiyyi Zişan Efendimiz kendisinde biraz hafif­lik hissettiği için yatağından kalkarak mescide gelmiş ve kapıda bulunan per­deyi aralayarak cemaat halinde namaz kılmakta olan ümmetini memnuniyetle seyretmiş, namaz sona erince tercemesini sunduğumuz özlü konuşmasını yap­mıştır. Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Nebiliğin müjdecilerinden müslümanın göreceği salih rü'yadan başka birşey kalmamıştır" sözleriyle, kendilerinin çok yakın bir zamanda vefat edeceğine ve veatıyle nübüvvet alametlerinin sona ereceğine işaret etmiştir.

 

Salih rü'yadan maksat mutlaka gerçek rü'ya değil, mülayim ve gönle muvafık olan rü'yadır. Çünkü sadık rü'ya bazan elem verici olabilir. Hal­buki müjde, arzu edilen birşey vücuda geldiği zaman verilir. Resulullah (s.a.v.) Efendimizin "Ben kesinlikle rüku' ve secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum" buyurması, her ne kadar görünüşte hitabın kendisine mah­sus olduğunu gösteriyorsa da gerçekte bu hitab bütün müslümanlara şamildir. Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.) bütün müslümanlara bir örnek ve bir nümune-i imtisal olarak gönderilmiştir. Bu bakımdan bütün müslümanlar her işlerinde ona uymakla mükelleftirler. Ancak herhangi bir ilahî emrin sadece Resul-i Ekrem'e mahsus olduğuna dair bir karine bulunursa, o za­man bu emrin Resul-i Ekrem'in şahsiyle ilgili olduğuna hükmedilir. Secde veya rüku'da Kur'an okumanın yasaklanmasını Resul-i Ekrem'e tahsis eden herhangi bir karine bulunmadığı gibi, "rüku halinde Allah'ı ta'zim edin, sec­dede ise dua etmeye çalışın" sözleri bu yasak ve emirlerin bütün ümmete şa­mil olduğunu açıkça göstermektedir. Rüku ve secde hallerinde Kur'an-ı Kerim okumanın yasaklanmasındaki hikmet, Kuran’a olan saygıya ve Kur'an oku­yan kimsenin makamının yüksekliğine bağlanabilir. Çünkü rüku' ve secde halleri her ne kadar manen şerefli ve faziletli haller ise de, görünüşte zillet ve meskenet halleridir. Halbuki Allah Teala'nın Kuran’ım okuyan kimse­nin onu sanına layık bir halde okuması gerekir. Buna; "Kur'an okumak bir ibadettir. İbadete en uygun olan hal de zillet ve meskenet halidir" diye itiraz etmek doğru değildir. Çünkü ibadette aranan meskenet ve zillet kalpte du­yulan zillet ve meskenettir. Zahirî meskenet ikinci derecede kalır. Kur'an okur­ken ise, zahiren Kur'an'a uygun olan bir makamda bulunmak icabeder.[el-Menhel, V, 324.]

 

Hattabî'ye göre ise, rüku ve secde halleri insanların yapacakları dua ve tesbihata tahsis edilmiştir. Bu bakımdan Resul-i Ekrem Allah sözüyle kul sözünün birleştirilmesini önlemek için rüku ve secdede Kur'an okumayı ya­saklamıştır.

 

Hanefî ulemasından İbn Melek'e göre ise bunun hikmeti, şöyle açıkla­nabilir: Namaz rükünlerinin en faziletlisi kıyamdır. Zikirlerin en faziletlisi ise, Kur'an'dır. Bu bakımdan en efdal zikir olan Kur'an-i Kerim, en efdal rükün olan kıyama tahsis edilerek diğer zikirlerle müsavi oldujşu kanaatinin doğması önlenmiştir.   

 

Rüku' ve secdede Kur'an okumanın hükmüne gelince:

 

1. Ulemanın büyük çoğunluğuna göre rüku ve secdede Kur'an okumak mekruhtur.Ebu Hanife'ye göre ise, sehven okunursa sehv secdesi gerekir.

 

2. Şafiî ulemasına göre rüku ve secdede Fatihanın okunması hakkında iki görüş vardır:

 

a. Fatiha okumak da diğer ayetleri okumak gibi mekruhtur. Bu görüş Şafiî ulemasının en sahih görüşüdür.

 

b. Eğer Fatiha rüku ve secdede bile bile okunursa haram işlenmiş olur ve namazı bozar.Fakat sehven okunursa bir şey lazım gelmez. İmam Şafiî (r.a.) ise; "Fatiha rüku ve secdede ister sehven ister bile bile okunmuş ol­sun, mutlaka sehv secdesini gerektirir," demiştir.

 

Hadis-i şerifin sonunda Resul-i Ekrem (s.a.v.) rükuda "Sübhane Rabbiye'l-azîm" diyerek Cenab-ı Hakk'ı ta'zim etmeyi, secdede çokça dua etmeyi em­retmiştir. Bundan önceki hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi eğer bura­daki duadan maksat dua kelimesinin kapsamı içine giren teşbih ve tenzih ise, hem farz hem de nafile namazlara şamildir. Eğer sadece "istemek, yardıma çağırmak" anlamında kullanılmışsa o zaman bu emrin şümulüne sadece na­file namazlar girer. Çünkü Resul-i Ekrem'in farz namazların rüku ve secde­lerinde bu manada dua ettiği vaki değildir. Ancak bilindiği gibi nafile namazlarda farz namazlara nispetle biraz daha fazla genişlik olduğundan na­filelerde bu manada dua da yapılabilir.