SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 858 >>

DEVAM: 143-144. Rüku' Ve Secdede Belini Düz Tutmayan'ın Namazı

 

حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ وَالْحَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ قَالَا حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا إِسْحَقُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ عَنْ عَلِيِّ بْنِ يَحْيَى بْنِ خَلَّادٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَمِّهِ رِفَاعَةَ بْنِ رَافِعٍ بِمَعْنَاهُ قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّهَا لَا تَتِمُّ صَلَاةُ أَحَدِكُمْ حَتَّى يُسْبِغَ الْوُضُوءَ كَمَا أَمَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فَيَغْسِلَ وَجْهَهُ وَيَدَيْهِ إِلَى الْمِرْفَقَيْنِ وَيَمْسَحَ بِرَأْسِهِ وَرِجْلَيْهِ إِلَى الْكَعْبَيْنِ ثُمَّ يُكَبِّرَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ وَيَحْمَدَهُ ثُمَّ يَقْرَأَ مِنْ الْقُرْآنِ مَا أَذِنَ لَهُ فِيهِ وَتَيَسَّرَ فَذَكَرَ نَحْوَ حَدِيثِ حَمَّادٍ قَالَ ثُمَّ يُكَبِّرَ فَيَسْجُدَ فَيُمَكِّنَ وَجْهَهُ قَالَ هَمَّامٌ وَرُبَّمَا قَالَ جَبْهَتَهُ مِنْ الْأَرْضِ حَتَّى تَطْمَئِنَّ مَفَاصِلُهُ وَتَسْتَرْخِيَ ثُمَّ يُكَبِّرَ فَيَسْتَوِيَ قَاعِدًا عَلَى مَقْعَدِهِ وَيُقِيمَ صُلْبَهُ فَوَصَفَ الصَّلَاةَ هَكَذَا أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ حَتَّى تَفْرُغَ لَا تَتِمُّ صَلَاةُ أَحَدِكُمْ حَتَّى يَفْعَلَ ذَلِكَ

 

Rifaa b. Rafi'den, manası önceki (857) ile aynı olan bir hadis daha nakledilmiştir. Bu hadiste (Rifaa) Resulullah (sallellahu aleyhi ve sellem)in; “yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini yıkamak, başını meshetmek ve topuklarına kadar ayaklanın (yıkamak) suretiyle Allah'ın emrettiği şekilde abdest almadıkça, sonra "aziz ve celil olan Allah en büyüktür" demedikçe ve ona hamd etmedikçe ve sonra kendisine izin verildiği ve gücü yettiği kadar Kur'an'dan (ayetler) okumadıkça hiçbirinizin namazı tam değildir" buyurduğunu söylemiştir. Daha sonra (Ebu Davud'un şeyhlerinin şeyhi olan Hemmam bir önceki) Hammad hadisinin bir benzerini (İshak b. Abdullah ve Ali b. Yahya ve babası vasıtasıyla amcası Rifaa'den şöyle) nakletmiştir: Resulullah (sallellahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Sonra tekbir getirir, sonra secde eder ve bütün eklemleri yatışacak ve yerine rahatça yerleşecek şekilde yüzünü yere koyar." Hemam -kendisine bu hadisi nakleden İshak'ın- bazı kere ("yüzünü" sözü yerine) "alnını" dediğini söyledi (ve rivayetine şu sözlerle devam etti:) "Sonra tekbir getirip oturağı üzerinde oturur hale gelecek şekilde dikilir ve belini kaldırır." (Resulullah) namazın dört rekatını da bu şekilde ta'rif etti. (Bu tarifi) bitirince, "bunu yapmadıkça hiç birinizin namazı tamam olmaz" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Nesaî, iftitah, tatbîk, sehv; Tirmizî, mevakît

 

AÇIKLAMA:     

 

Bu hadis-i şerif namazın sahih olabilmesi için abdestin şart olduğunu açıkça ifade etmektedir. Daha önce Taharet bölümünde (50.) babta geçen hadis-i şerifleri açıklarken bu mevzuyu bütün ayrıntılarıyla ele aldığımız için burada tekrara lüzum görmüyoruz.

 

Ayrıca bu hadis namazın her rekatında Kur'an okumanın farz olduğu­na delalet etmektedir. Halbuki Hanefi mezhebine göre Kur'an okumak sa­dece ilk iki rek'atta farzdır. Ancak Hanefi ulemasından Kudurî gibi bazı alimler Kur'an okumanın farz olduğu rekatlarının şu veya bu rekatlar olma­sını şart koşmamışlar, sadece namazın iki rekatında okumanın farz olduğu­nu, bu rekatların ilk iki rekat olabileceği gibi son iki rekat veya ikinci üçüncü rekatlar da olabileceğini söylemişlerdir.

 

Hasan el-Basrî namazda okunması farz olan Kur'an'ın, namazın her­hangi bir rekatında okunmakla ifa edilmiş olacağını söylediği gibi, İmam Ma­lik namazın üç rekatında, İmam Şafiî de dört rekatında okunmakla yerine getirilmiş olacağı görüşündedirler.

 

Hasan el-Basrî'in delili "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun"[Müzzemmil 20] ayetidir. Hasan el-Basrî görüşünü şöyle açıklıyor: Bir fi­ilin yapılmasını isteyen bir emri tekrar tekrar yerine getirmek icabet etmez. Madem ki Allah Teala Hazretleri bize; "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun" buyuruyor, o halde namazın herhangi bir rekatında Kur'an oku­makla bu emri yerine getirmiş oluruz ve Resul-i Ekrem'in "Kıraatsiz namaz sahih değildir" emri de herhangi bir rekatta Kur'an oku­makla yerine getirilmiş olur.

 

İmam Şafiî'ye göre ise, "namaz" sözü, namazın her bir rekatını içine alır. Buna göre "kıraatsiz namaz olmaz" sözü "namazın hiçbir rekatı kıra­atsiz sahih olmaz" demektir. Nafilelerde durum böyle olursa, nafileden kuv­vetli olan farzlarda da durumun böyle olması daha büyük önem kazanır. Nasıl namazın diğer rükünleri her rekatta tekrarlanıyorsa, namazın bir rük­nü olan kıraatin de her rekatta diğer rükünler gibi tekrarlanması icab eder.

 

İmam Malik'e göre ise, "ekseriyet bütünün yerine kaim" olduğundan, dört rekatlı bir namazda da üç rekat ekseriyeti teşkil ettiğinden dört rekatlı bir namazın üç rekatında Kur'an okumak, o namazın bütün rekatlarında oku­mak gibidir. Hanefî uleması ise, kendi görüşlerinin doğruluğuna dair Hz. Ömer'in akşam namazı kıldırırken ilk iki rekatın birinde terkettiği kıraati üçüncü rekatta sesli olarak kaza ettiğini delil gösterirler ve aynı şekilde Hz. Osman yatsı namazı kıldırırken ilk iki rekatta terk ettiği kıraati, son iki re­katta sesli olarak kaza etmiştir" derler. Ve yine Ali (k.v.) ile İbn Mesud (r.a.) hazretlerinin; "Kişi namazın son rekatında muhayyerdir. İsterse okur, ister­se susar, isterse teşbih eder" dediklerini ve yine kendisine son iki rekatta Fa­tiha okumanın hükmünü soran kimseye Hz. Aişe'nin "medhü sena kasdiyle okuyabilir" cevabım vermiştir. Aksini ifade eden bir rivayet efe bulunmadı­ğına göre, bunların icma manasına geldiğini, ayrıca son iki rekatta kıraatin sessiz oluşunun da kendi görüşleri için bir delil olduğunu, çünkü bütün rü­künlerin açıkça ifade edildiğini söylerler.

 

Yine Hanefi ulemasına göre, kıraatin her rekatta okunacağına dair ayet ve hadislerde sarih bir ifade yoktur. Ancak delalet vardır. Şöyle ki, ikinci rekat birinci rekatın tekrarı olduğu için, ikinci rekatta da birinci rekat gibi kıraatin bulunduğu delalet yoluyla anlaşılır. Ancak namazın üçüncü ve dör­düncü rekatları ilk rekatın tekrarı değildir. Hz. Aşie (r.anha)'mn rivayetin­den de anlaşıldığı gibi, namazların aslı ikişer rekattı. Üçüncü ve dördüncü rekatlar sonradan Allah'ın emriyle ilave edildi. Öyleyse üçüncü ve dördün­cü rekatlar birinci ve ikinci rekatlara kıyas edilemezler. Nitekim bunlar sefe­ri hallerde düşerler. Bir şey üzerine yapılan ilave o şey gibi değildir. Bu yüzdendir ki ilk iki rekatta Kur'an sesli okunduğu halde üçüncü ve dördün­cü rekatlarda sessiz okunur. Kitap ve Sünnette kıraatin farziyyetine ve mik­tarına dair açık bir beyan bulunmamakta, bilakis bu mevzu ile ilgili ayet ve hadislerdeki ifadeler mücmeldir. Bu ifadeleri açıklığa kavuşturan ancak sa­habenin tatbikatıdır. Fakat nafile namazların durumu ise, farz namazlardan farklıdır. Onların her rekatında Kur'an okumak farzdır. Çünkü nafile na­mazlar ikişer ikişer kılınır. Dört rekat kılınanları da aslında iki ayrı çiftten ibarettir. İlk iki rekatın bozulmasıyla son iki rekatın bozulması gerekmez.[Kasanî, Bedayiü's-sanayi', I, 111.]

 

"Bunu yapmadıkça hiçbirinizin namazı tamam olmaz" sözünden mak­sat ise; "bu söylediklerimin kimisi namazın kalbi mesabesinde olan farzlar­dır. Kimisi de insana nisbetle el, kol mesabesinde olan vacib ve sünnetlerdir. Kimisi de insana nisbetle kaş, göz, saç, sakal mesabesinde bulunan adabı­dır. Bunlardan bir tanesini eksik yapacak olursan terkettiğin fiilin namaz­daki ehemmiyeti derecesinde namazı noksanlaştırmış olursun" demektir.