بَاب طُولِ
الْقِيَامِ
مِنْ
الرُّكُوعِ
وَبَيْنَ
السَّجْدَتَيْنِ
142-143. Rüku'dan
Sonraki Kıyam Ve İki Secde Arasındaki Oturuş Süresi
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ الْحَكَمِ
عَنْ ابْنِ
أَبِي
لَيْلَى عَنْ
الْبَرَاءِ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
سُجُودُهُ
وَرُكُوعُهُ
وَقُعُودُهُ
وَمَا بَيْنَ
السَّجْدَتَيْنِ
قَرِيبًا
مِنْ
السَّوَاءِ
Bera (r.a.)'den, Resul-i
Ekrem (sallallahu aleyhi ve selIem)'in sücudunun, ruku'unun ve iki secde
arasındaki oturuşu (süre olarak) birbirine çok yakın olduğu rivayet edilmiştir.
Diğer tahric: Buharî,
ezan; Müslim, salat; Tirmizî, salat. Nesaî, tatbîk
AÇIKLAMA:
Bu hadis el-Münzirî'nin
Muhtasar'ında şeklinde geçtiği halde Hind nüshasında ise şeklinde diğer bir
nüshada da kelimesinden sonra gelen ber
vav harfi ile geçmektedir. Biz tercümemize vav'siz olan Hind nüshasını esas
aldık. Çünkü her ne kadar nüshaların pek çoğunda vav bulunuyorsa da, gerek
müellif Ebu Davud'un bir numara sonra gelecek olan Enes'den rivayet ettiği 853
numaralı hadis ve gerekse Buharî'nin aynı senedle rivayet ettiği hadis, aslında
bu vav'ın bulunmadığım göstyermektedir. Bu durumda vav harfinin müstensihler
tarafından yanlışlıkla ilave edilmiş olduğu söylenebilir. Şayet bu vav'ın
varlığı kabul edilirse, o zaman hadise şöyle mana vermek gerekir; "Resul-i
Ekrem (sallellahü aleyhi vesellem)in sücudu, rü-ku'u, ilk teşehhüd için oturuşu
(veya selam vermesi ile namazdan çıkması arasında geçen zaman içerisindeki
oturuşu) ve iki secde arasındaki oturuşu neredeyse birbirine eşitti" yani
vav'ın kabulü ile ortaya çıkan "Kuud (oturuştan maksat ya ilk teşehhüd
için oturuştur veya selam ile namazdan ayrılma arasında geçen oturuştur. Bu
oturuştan maksat son oturuş olamaz. Çünkü Buharî'nin rivayetinde birbirine eşit
olmaya yaklaşan ve mevzumuzu teşkil eden bu fiiller sayılırken son oturuşla,
kıyam bunlardan istisna edilmiştir.
Bu hadis-i şerif, rüku
ve sücudda ve onlardan doğrulunca organlar iyice sükunet buluncaya kadar
yeterince beklemeye delalet etmektedir.
"Birbirine eşit
olmaya yakındı" cümlesi bu fiillerin tamamen birbirine eşit olmadığını,
bazılarının bazılarından biraz daha uzun olduğunu gösterir. Buharî'nin
istisnasından anlaşıldığına göre, kıyam hali ile son oturuş hali bunların
hepsinden uzundur. Çünkü daha önce de "ifade ettiğimiz gibi Resu-Iullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah
namazlarında altmıştan yüze kadar ayet okurdu. Öğle namazında da Secde Suresini
okurdu. O namaza durduğu vakit cemaatten biri Bakî' tarafına kaza-yi hacete
gider sonra evine dönerek abdest alır, mescide gider ve ilk rekatta
yetişebilirdi. Nitekim 810 ve 811 numaralı hadiş-i şerifler Resulullah
(sallellahü aleyhi vesellem)in akşam namazında "Tur" ve
"Miirselat" surelerini, 812 numaralı hadiste de "A'raf" ve
ona benzer sureler okuduğu beyan edilmiştir. Bunlar gösteriyor ki, Resulullah
(sallellahü aleyhi vesellem) zaman zaman kıraati uzatırmış.
“Ku’ud"
kelimesinden sonra "vav" harfinin bulunduğunu kabul ederek mana
verirsek kelimesiyle "Resulullatı'ın selam vermesi ile namazdan çıkması
arasında geçen zaman içerisindeki oturuşu" anlaşılır ki, bu da Resulullah
(s.a.v.)'m selam verdikten sonra yerinde bir müddet daha oturduğuna delalet
eder.