بَاب مَا
جَاءَ فِي
نُقْصَانِ
الصَّلَاةِ
Namazın Sevabını
Azaltan Hususlar
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
عَنْ بَكْرٍ
يَعْنِي
ابْنَ مُضَرَ
عَنْ ابْنِ عَجْلَانَ
عَنْ سَعِيدٍ
الْمَقْبُرِيِّ
عَنْ عُمَرَ
بْنِ
الْحَكَمِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَنَمَةَ
الْمُزَنِيِّ
عَنْ عَمَّارِ
بْنِ يَاسِرٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
إِنَّ
الرَّجُلَ
لَيَنْصَرِفُ
وَمَا كُتِبَ
لَهُ إِلَّا
عُشْرُ
صَلَاتِهِ تُسْعُهَا
ثُمْنُهَا
سُبْعُهَا
سُدْسُهَا
خُمْسُهَا
رُبْعُهَا
ثُلُثُهَا
نِصْفُهَا
Ammar b. Yasir (r.a.) demiştir ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i
şöyle buyururken işittim: "Kişi namazı bitirirde kendisine ancak namazının
onda biri (sevab) dokuzda biri, sekizde biri, yedide
biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri, yarısı (gibi namazdaki ihlasına göre sevab) yazılır"
Diğer tahric: Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel, 111-427.
AÇIKLAMA: İnsanların namazdan kazandıkları sevap,
namazdaki ihlas ve huşuları nisbetindedir.Namaza bütün kalbiyle yönelen ve kendini veren kimse
namazın en küçük adabına varıncaya kadar riayet edeceği için eksiksiz sevab alacaktır. Fakat namazın farzlarına, vaciblerine, sünnet ve adabına rivayette kusur eden
kimsenin sevabı ise, ona göre olacaktır. Nitekim İmam Ahmed'in
rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Sizin içinizden bazı
kimseler namazlarını tam olarak kılarlar, bazıları yarısını, bazıları üçte
birini, bazıları dörtte birini, bazıları beşte birini kılarlar" dediği ve
onda bire kadar saydığı" rivayet edilmiştir. [Ahmed
b. Hanbel, III, 427]
Bu
bakımdan insan namazda iken Allah Teala'nın
huzurunda bulunduğunu bilmeli, okuduğu ayet ve duaların manasını iyiden iyiye
düşünmeli, Cenab-ı Hak'tan gayrisini kalbine
getirmemeli ve huşu içinde bulunmalıdır. "Namazda huşulu olmalıdır"
demek, namaz kılan kimsenin kendini bütün varhğıyle
namaza verip Allaha yönelmesi demektir ki, bunun zahirî ve batıni
şartları vardır.
Zahirî
şartları: Namaz kılan kimsenin sakin olması, ayakta iken secde yerine rüku'da iken ayakları ucuna, secdede burnunun ucuna,
otururken de kucağına bakmak, sağa-sola bakınmamak, elini yanlarına salmamak,
namazın dışında bîrşeyle meşgul olmamak ve imamın
önüne geçmekten sakınmakla gerçekleşir.
Batınî şartlar ise, namaza durunca insanın kendisini
Allah Teala'nın huzurunda düşünerek okuduğu ayet, dua
ve tesbihlerin manasını düşünerek, manevî bir
ürperişle ilahî bir atmosferin kendisini sarmasıyla gerçekleşir. Ulemanın büyük
çoğunluğuna göre namazın tam olması huşu'-nun
bulunmasına bağlıdır. Huşu'suz namaz eksiktir. Huşu' azaldıkça namazın sevabı
da hadis-i şerifte ifade edildiği gibi sıfıra doğru düşüş kayd eder. Bazıları
"huşu namazın bir rüknüdür" demişlerse de, gerçekte huşu, namazın
sıhhatinin şartı değil, ancak sevabının şartıdır.