DEVAM: 123-124.
Namazda Kısa Okumak
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
أَبِي
الزِّنَادِ
عَنْ
الْأَعْرَجِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
صَلَّى
أَحَدُكُمْ
لِلنَّاسِ
فَلْيُخَفِّفْ
فَإِنَّ
فِيهِمْ
الضَّعِيفَ
وَالسَّقِيمَ
وَالْكَبِيرَ
وَإِذَا
صَلَّى لِنَفْسِهِ
فَلْيُطَوِّلْ
مَا شَاءَ
Ebu Hureyre'den rivayet
edildiğine göre, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz bir topluluğa namaz kıldıracak olursa, kısa kessin. Çünkü
onların içinde zayıf olanı, hasta olanı, yaşlı olanı, iş-güç sahibi olanı
vardır. Fakat yalnız kıldığı zaman, istediği kadar uzatsın."
Diğer tahric: Buharî,
ilim; ezan; Müslim, salat: Tirrmizî, salat; Nesaî, imamet; İbn Mace ikamet
AÇIKLAMA: Bu mevzuda rivayet edilen hadis-i şeriflerin
tümü beraberce mütalaa edildiği zaman, imam için namazı çok uzatmadan
kıldırmanın mendub olduğu anlaşılır. Hatta bunun vacib olduğunu söyleyenler
bile vardır. Fakat imamın uzun sure okumasını isteyen seçkin bir cemaate namaz
kıldıran imamın uzun sureler okumasında, rüku ve sücudda tesbihleri
artırmasında ise, herhangi bir sakınca yoktur. Nitekim aleyhissalatü vesselam
Efendimiz Hazretlerinin, sahabîlerin bu meseledeki aşırı istek ve rızalarını
bildikleri için çok kere sureleri uzattığı ve tesbihleri çoğalttığı bilinen
bir gerçektir. Fakat şurası da muhakkak ki namazı kısa kıldıracağım diye
namazın erkan ve adabına riayet etmemek de son derece tehlikeli bir harekettir.
Çünkü Resul-i Ekrem rüku' ve sücudunu tam olarak yapmayan bir kimseye "dön
de namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmış değilsin" buyurduğu gibi [bk. 856 no'lu hadis] diğer bir hadisinde
de: "Rüku ile sücudda belini dümdüz etmeyen kimsenin namaz borcu
düşmez"[311] buyurmuştur. Namazı çok uzatmadan kıldıranlardan biri Enes
b. Malik Hazretleridir. Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a.)'da mescidde namaz kılarsa
rüku' ve secdeleri kısa tutardı. Evinde kıldığı vakitlerde ise, namazı, rüku
ve sücudu uzatırdı. Niçin böyle yaptığı kendisinden sorulunca şu cevabı
vermiştir: "Biz imamız bize uyulur" demiştir. Zübeyr b. el-Avvam ile
Ammar b. Yasir de namazı kısa kıldırırlarmış. Kendilerine bunun sebebi
sorulduğu vakit, "şeytan vesvese vermeden namazı bitirmek" gayesiyle
böyle uzatmaktan kaçındıklarını ifade ederlermiş. Ebu Hureyre Hazretlerine;
"Namazı niçin böyle kısa kıldırıyorsun? Resulullah da böyle kısa mı
kıldırırdı?" denildiği zaman; "Evet, bununla beraber ben, büsbütün
onun namazına benzetemiyorum" diye cevap vermiştir. Ömer (r.a.) şehadetine
sebep olan yaraları aldığı zaman Abdurrahman b. Avf Kevser Nasr süreleriyle
namazı kıldırmıştır.[Tecrîd Tercemesi II. 553.] Netice olarak:
1.
Şafiîlere göre, imamın kıraati uzatması, cemaatin buna razı olduklarını açıkça
söylemeleri şartı ile sünnettir. Sabah namazı ile cuma namazı bunun
dışındadır.. Bu namazlarda cemaatin rızası şart değildir.
2.
Malikîlere göre şu şartlar bulunursa, imamın uzatması mendubtur:
a.
Camide fazla kalabalık bulunmamalıdır.
b.
Cemaatin buna razı olduğu ya hallerinden bilinmeli ve yahutta bunu
istediklerini açıkça ifade etmiş olmalılar.
c.
Cemaatten birinin özrü bulunmamalı.
3.
Hanefîlere göre ise, cemaate ağır gelmeyeceğini bilirse, imamın kıraati
uzatması sünnet, ağır geleceğini bildiği halde uzatırsa mekruhtur. Hanefîlere
göre, Hucurat'tan Buruc'a kadar olan sureler sabah ve öğle namazlarında okunur.
Yalnız öğle namazında sabahkinden biraz daha kısa tutulur. Büruc'dan Beyyine
Suresine kadar olan sureler ikindi namazlarında okunur. Beyyine'den aşağısı da
akşam namazında okunur. Bu mevzuun geniş izahı 806 numaralı hadisin şerhinde
gelecektir. Ayrıca 791 no'lu hadisin açıklamasında da mevzumuzla alakalı
malumat vardır. Mufassal ve kısa surelerle ilgili bilgi için de 786 no'lu hadisin
şerhine bakılabilir.