DEVAM: 118-119. Namaza
Başladıktan Sonra Okunacak Dualar
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
مَرْزُوقٍ
أَخْبَرَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ عَاصِمٍ
الْعَنَزِيِّ
عَنْ ابْنِ جُبَيْرِ
بْنِ مُطْعِمٍ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّهُ
رَأَى
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يُصَلِّي
صَلَاةً
قَالَ
عَمْرٌو لَا
أَدْرِي
أَيَّ
صَلَاةٍ هِيَ
فَقَالَ
اللَّهُ أَكْبَرُ
كَبِيرًا
اللَّهُ
أَكْبَرُ
كَبِيرًا اللَّهُ
أَكْبَرُ
كَبِيرًا
وَالْحَمْدُ
لِلَّهِ
كَثِيرًا
وَالْحَمْدُ
لِلَّهِ
كَثِيرًا
وَالْحَمْدُ
لِلَّهِ
كَثِيرًا
وَسُبْحَانَ
اللَّهِ بُكْرَةً
وَأَصِيلًا
ثَلَاثًا
أَعُوذُ بِاللَّهِ
مِنْ
الشَّيْطَانِ
مِنْ
نَفْخِهِ وَنَفْثِهِ
وَهَمْزِهِ
قَالَ
نَفْثُهُ الشِّعْرُ
وَنَفْخُهُ
الْكِبْرُ
وَهَمْزُهُ
الْمُوتَةُ
Cübeyr b. Mut'ım'dan
rivayet edildiğine göre, (Cübeyr) Resulullah'ı namaz kılarken görmüş
-(Ravi) Amr der ki:
Gerçi hangi namazın olduğunu bilemiyorum-
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) (o namazda) ’’ اللَّهُ
أَكْبَرُ
كَبِيرً –Allahu ekber kebira- (Allah gerçekten büyüktür), Allahu ekber kebira, Allahu
ekber kebira’’ ‘’ وَالْحَمْدُ
لِلَّهِ
كَثِيرًا vel hamdu Lillahi kesira (Allah'a çok
çok hamd olsun), vel hamdu Lillahi kesira, vel hamdu Lillahi kesira "
(şeklinde) üç defa; " وَسُبْحَانَ
اللَّهِ
بُكْرَةً وَأَصِيلًاve sübhanallhi bukreten ve esila (Allah'ı sabah ve akşam her
türlü noksanlıklardan tenzih ederim)" (diye) üç defa (zikretti, bir defa
da)! "Şeytandan, onun nefhinden, nefsinden ve hemzinden Allah'a
sığınırım" dedi. (Amr) dedi ki: (Şeytanın) nefsi şiirdir, nefh'i kibirdir,
hemz'i de ilişmesidir."
Diğer tahric: Tirmizî,
mevakît; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 403, 404; III, 50;
IV, 80, 81, 83, 85; VI, 156.
AÇIKLAMA: "Bu namazın hangi' namaz olduğunu iyice
bilemiyorum" diyerek tereddüdünü ifade eden ravi Amr b. Mürre'dir. Bir
sonraki 765 no'lu hadisde bunun, nafile namazı olduğu ifade edilmektedir.
"Allah'a
çok çok hamd olsun'* cümlesinin sonundaki "üç defa" lafzı raviye ait
bir sözdür. Bu söz aslında Hattabî şerhinin birinci baskısıyla, Avnu'l-Mabud
şerhinin el-Mektebetü's-Selefiyye tarafından yapılan ikinci baskısında
bulunmamaktadır. Ancak el-Menhel ve Bezlu'l-mechud'daki metinlerde bulunmaktadır.
Varlığı kabul edilirse o zaman "Allah'a çok çok hamd olsun" cümlesini
Resul-i Ekrem'in üç kere tekrarladığı anlaşılır. Buna göre metinde bu cümle
arka arkaya üç defa tekrarlandığı halde ayrıca bir de "üç kere"
sözünün getirilmesinden maksat, Efendimiz'in bu cümleyi kaç kere okuduğunu
kesin bir şekilde kayıtlamak ve bu sayıyı bir kere daha te'kid etmektir.
Binaenaleyh "Allahu ekberu kebîra" cümlesi Hz. Nebi tarafından üç
defa tekrarlanmıştır. Dokuz defa tekrarlanmış değildir. Metindeki "Allah'ı
sabah ve akşam her türlü noksanlıklardan tenzih ederim" sözünün üç defa
tekerrüründen oluşan cümlenin sonunda yer alan "üç defa" kelimesi
ise, tekerrürlerden oluşan bu üç cümlenin üç defa tekrarlanacağını ifade eder.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz: "Allah'a çok çok hamd olsun"
cümlesinin sonunda bulunan "üç defa" kelimesi takyid ve te'kid
içindir. "Allah'ı sabah ve akşam her türlü noksanlardan tenzih
ederim" cümlesinin sonundaki "üç defa" kelimesi ise te'sis
içindir. Şayet bu "üç defa" kelimesinin "Allah gerçekten
büyüktür" cümlesine de şamil olduğu düşünülürse üç defa kelimesi o cümlede
de yine takyid ve te'kid ifade eder.
Şiir
Söyleme Ve Dinlemenin Hükmü
Hadis-i
şerifte geçen "nefs" kelimesi ciğerlerdeki nefesi tükrükle beraber
dışarı atmak demektir.Hadisin metninde "nefs" kelimesi şiirle tefsir
edilmiştir. Hakikaten bazı şiirler vardır ki inkar, küfr, şirk ve fuhşiyyat
ile doludur. Bunları sahibinin kalbine üfürüp atan şeytandır. Fakat hakka ve
hikmete tercüman olan bazı şiirler de vardır ki şiirin bu çeşidi İslamda teşvik
edilmiştir.
Nitekim
şair Hassan b. Sabit'ten rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) O'nun için; "Ey Hassan, Kuffar-ı Kureyş'e cevap ver.
İlahi Onu RuhuI-Kudüs'le (Cibril'le) te'yid ed" diye dua etmiştir.
Bu
hadis-i şerifin şerhi ile ilgili olarak Ahmed Naim Efendi şunları söylemektedir:
Hassan b. Sabit (r.a.)'ın kendisinden rivayet edilen diğer bir hadiste ifade
edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) Efendimiz o'na; "Onları hicvet
(korkma) Cibril seninle beraberdir" buyurmuşlardır. Keza Ümmü'l-Mü'minîn
Aişe (r.anha)'dan rivayet olunduğuna göre; "Resulullah (s.a.v.) Hassan
(r.a.) için mescidde bir minber kurdurur, Hassan da o minberin üstüne çıkıp
küf-farı hicv edermiş."[bk. A.Naim, Tecrid Tercemesi, II, 396 (hds. no: 283)]
Nitekim
edebiyat meraklısı kimselerin gerek kendilerinin gerekse başkalarının
şiirlerini inşad etmeleri caiz olup olmadığı meselesi müctehidleri ikiye
ayırmıştır. Bir kısmı şiir söylemenin caiz olduğunu belirtmişlerdir ki, Şa'bî,
Amir b. Sa'd el-Becelî, Muhammed b. Sirin, Saîd b. el-Müseyyeb, Kasım, Sevrî,
Evzaî, Ebu Hanife, Malik, Şafıî, Ahmed b. Hanbel, Ebu Yusuf, Muhammed, İshak,
Ebu Sevr, Ebu Ubeyd (r.a.) hep hicv eden, fuhuştan, müslümanlardan birinin
şeref ve haysiyetine taarruzdan hali olan şiirin söylenmesinde bir sakınca
görmemişlerdir. Delilleri mevzumuzu teşkil eden bu hadisle Hz. Aişe ve
Hasan'dan nakledilen diğer iki hadistir.
Mesruk,
İbrahim en-Nehai, Salim b. Abdullah, Hasan el-Basrî, Amr b. Şu'ayb ise şiirin
rivayetini de okunmasını da mekruh görmüşlerdir. Delilleri Şairler('e gelince)
görmüyor musun onları (nasıl) her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar? Ve onlar
yap. madıkları şeyleri söylerler.”[Şuara 224-226] ayet-i kerimesi ile Hz. Ömer,
Sa'd b. Ebî Vakkas, Ebu Hüreyre, Ebu Said el-Hudrî, Avf b. Malik ve Ebu'd-Derda
(r.a.)'den rivayet edilip İbn Ebî Şeybe, Bezzar, Tahavî, Müslim, İbn Mace,
Buharı ve Taberanî taraflarından çeşitli senetlerle rivayet edilen
"Birinizin İçinin irin ile dolup harab olması onun hakkında, şiir ile dolmasından
daha hayırlıdır"[bk. Ebu Davud, 5009 no'iu hadis..] hadisidir. Ötekiler
ise, bu nehyi her türlü şiire şamil addetmeyip "küfür ve fuhş-i kelam ile
dolu şiir hakkındadır" derler. Nitekim Resul-i Ekrem'in çok kere şiir
dinlemiş olmaları, vezne uymayarak bile olsa, başkalarının şiirlerinden
parçalar okuması, özellikle Hz. Hassan'a bunca teşvik edici sözler söylemesi
hep evvelce saydığımız ulema topluluğunun ictihadlarını doğrulamaktadır.
Fakat
müşriklere karşı ağzı bozmak ve alay etmek caiz olmakla beraber bunu başlatmak
uygun değildir. Çünkü bu işi başlatınca kafirlerin de mukabelede bulunarak
ehl-i İslama hatta Allah korusun yüce Allah'a ve Resulüne soğmelerine yol
açılmış olur. Fakat tecavüz evvela müşrikler tarafından başlatılıp da aynı
silah ile müdafaa zarureti hasıl olursa bunu yapmakta bir sakınca yoktur.
Nitekim "Müşriklere karşı .mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle
mücadele ediniz." buyurulmuştur. Ebu Davud, cihad (2504
nolu hadis); Abdurrauf el-Münavî; Feyzu'l-Kaadîr Şerhü Cami'is-Sagsr, 111, 244.
Bu
mevzuda Hanefi alimlerinden Aynî şunları söylemiştir: Bu hadiste geçen
"nefs" kelimesi şiirle tefsir edilmiştir. Eğer gerçekten bu tefsir
hadisin aslından ise, bir diyeceğimiz olamaz. Ama bu tefsir ravinin kendisine
ait bir söz ise, o zaman buradaki "nefs" kelimesinin sihir anlamına
geldiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu kelime Felak Suresi'nde geçen “düğümlere
üfleyip tüküren büyücü kadınların şerrinden" ayeti kerimesinin
aynısıdır.[Menhel, V, 175.]
Bana
göre sihirbazlara yön verenler ve onlara yardım edenler şeytanlardır. Nitekim
Fahru'r-Razî, büyünün sekiz çeşidini sayarken üçüncü maddede şunları
söylemiştir: Sihrin üçüncü bir şekli de yere ait ruhlardan yani cinlerden
yararlanılarak yapılan büyüdür. Yere ait ruhlarla münasebet kurmak semavî
ruhlarla yani meleklerle ilişki kurmaktan kolaydır.[Mefatihu'l-Ğayb, I, 635, (Darü't-Tibaatil Amire, 1307)]
Hadis-i
şerifteki "Nefh" kelimesi de kibirle yani böbürlenme ile açıklanmıştır.
Gerçekten kibir insanın kalbine şeytanın üfürdüğü bir vesvesenin neticesidir.
Bu yüzden o kimse kendinin büyük ve başkalarının da küçük olduğu vehmine
kapılır.
"Müte"
kelimesi ise cinlerin ilişmesi neticesinde insana arız olan cinnet veya sar'a
anlamına gelir.
Hadis-i
şerifte şeytanın bu gibi tehlikelerinden emin ve mahfuz kalabilmek için
Allah'a nasıl sığınılacağı Öğretilerek insanlar dünyada ve ahirette kendilerini
bekleyen tehlikelerden muhafaza edilmek istenmiştir.