SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 764 >>

DEVAM: 118-119. Namaza Başladıktan Sonra Okunacak Dualar

 

حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ مَرْزُوقٍ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ عَنْ عَاصِمٍ الْعَنَزِيِّ عَنْ ابْنِ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ رَأَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي صَلَاةً قَالَ عَمْرٌو لَا أَدْرِي أَيَّ صَلَاةٍ هِيَ فَقَالَ اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرًا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا وَسُبْحَانَ اللَّهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ثَلَاثًا أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ الشَّيْطَانِ مِنْ نَفْخِهِ وَنَفْثِهِ وَهَمْزِهِ قَالَ نَفْثُهُ الشِّعْرُ وَنَفْخُهُ الْكِبْرُ وَهَمْزُهُ الْمُوتَةُ

 

Cübeyr b. Mut'ım'dan rivayet edildiğine göre, (Cübeyr) Resulullah'ı namaz kılarken görmüş

 

-(Ravi) Amr der ki: Gerçi hangi namazın olduğunu bilemiyorum-

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (o namazda) ’’ اللَّهُ أَكْبَرُ كَبِيرً –Allahu ekber kebira- (Allah gerçekten büyüktür), Allahu ekber kebira, Allahu ekber kebira’’ ‘’ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا vel hamdu Lillahi kesira (Allah'a çok çok hamd olsun), vel hamdu Lillahi kesira, vel hamdu Lillahi kesira " (şeklinde) üç defa; " وَسُبْحَانَ اللَّهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًاve sübhanallhi bukreten ve esila (Allah'ı sabah ve akşam her türlü noksanlıklardan tenzih ederim)" (diye) üç defa (zikretti, bir defa da)! "Şeytandan, onun nefhinden, nefsinden ve hemzinden Allah'a sığınırım" dedi. (Amr) dedi ki: (Şeytanın) nefsi şiirdir, nefh'i kibirdir, hemz'i de ilişmesidir."

 

 

Diğer tahric: Tirmizî, mevakît; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, I, 403, 404; III, 50; IV, 80, 81, 83, 85; VI, 156.

 

AÇIKLAMA:     "Bu namazın hangi' namaz olduğunu iyice bilemiyorum" diyerek tereddüdünü ifade eden ravi Amr b. Mürre'dir. Bir sonraki 765 no'lu hadisde bunun, nafile namazı olduğu ifade edilmektedir.

 

"Allah'a çok çok hamd olsun'* cümlesinin sonundaki "üç defa" lafzı raviye ait bir sözdür. Bu söz aslında Hattabî şerhinin birinci baskısıyla, Avnu'l-Mabud şerhinin el-Mektebetü's-Selefiyye tarafından yapılan ikinci baskısında bulunmamaktadır. Ancak el-Menhel ve Bezlu'l-mechud'daki metinlerde bu­lunmaktadır. Varlığı kabul edilirse o zaman "Allah'a çok çok hamd olsun" cümlesini Resul-i Ekrem'in üç kere tekrarladığı anlaşılır. Buna göre metinde bu cümle arka arkaya üç defa tekrarlandığı halde ayrıca bir de "üç kere" sözünün getirilmesinden maksat, Efendimiz'in bu cümleyi kaç kere okudu­ğunu kesin bir şekilde kayıtlamak ve bu sayıyı bir kere daha te'kid etmektir. Binaenaleyh "Allahu ekberu kebîra" cümlesi Hz. Nebi tarafından üç defa tekrarlanmıştır. Dokuz defa tekrarlanmış değildir. Metindeki "Allah'ı sabah ve akşam her türlü noksanlıklardan tenzih ederim" sözünün üç defa tekerrüründen oluşan cümlenin sonunda yer alan "üç defa" kelimesi ise, te­kerrürlerden oluşan bu üç cümlenin üç defa tekrarlanacağını ifade eder. Ne­tice olarak şunu söyleyebiliriz: "Allah'a çok çok hamd olsun" cümlesinin sonunda bulunan "üç defa" kelimesi takyid ve te'kid içindir. "Allah'ı sa­bah ve akşam her türlü noksanlardan tenzih ederim" cümlesinin sonundaki "üç defa" kelimesi ise te'sis içindir. Şayet bu "üç defa" kelimesinin "Allah gerçekten büyüktür" cümlesine de şamil olduğu düşünülürse üç defa keli­mesi o cümlede de yine takyid ve te'kid ifade eder.

 

 

Şiir Söyleme Ve Dinlemenin Hükmü

 

Hadis-i şerifte geçen "nefs" kelimesi ciğerlerdeki nefesi tükrükle bera­ber dışarı atmak demektir.Hadisin metninde "nefs" kelimesi şiirle tefsir edil­miştir. Hakikaten bazı şiirler vardır ki inkar, küfr, şirk ve fuhşiyyat ile doludur. Bunları sahibinin kalbine üfürüp atan şeytandır. Fakat hakka ve hikmete tercüman olan bazı şiirler de vardır ki şiirin bu çeşidi İslamda teşvik edilmiştir.

 

Nitekim şair Hassan b. Sabit'ten rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ek­rem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'nun için; "Ey Hassan, Kuffar-ı Kureyş'e cevap ver. İlahi Onu RuhuI-Kudüs'le (Cibril'le) te'yid ed" diye dua etmiştir.

 

Bu hadis-i şerifin şerhi ile ilgili olarak Ahmed Naim Efendi şunları söy­lemektedir: Hassan b. Sabit (r.a.)'ın kendisinden rivayet edilen diğer bir ha­diste ifade edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) Efendimiz o'na; "Onları hicvet (korkma) Cibril seninle beraberdir" buyurmuşlardır. Keza Ümmü'l-Mü'minîn Aişe (r.anha)'dan rivayet olunduğuna göre; "Resulullah (s.a.v.) Hassan (r.a.) için mescidde bir minber kurdurur, Hassan da o minberin üstüne çıkıp küf-farı hicv edermiş."[bk. A.Naim, Tecrid Tercemesi, II, 396 (hds. no: 283)]

 

Nitekim edebiyat meraklısı kimselerin gerek kendilerinin gerekse baş­kalarının şiirlerini inşad etmeleri caiz olup olmadığı meselesi müctehidleri ikiye ayırmıştır. Bir kısmı şiir söylemenin caiz olduğunu belirtmişlerdir ki, Şa'bî, Amir b. Sa'd el-Becelî, Muhammed b. Sirin, Saîd b. el-Müseyyeb, Ka­sım, Sevrî, Evzaî, Ebu Hanife, Malik, Şafıî, Ahmed b. Hanbel, Ebu Yusuf, Muhammed, İshak, Ebu Sevr, Ebu Ubeyd (r.a.) hep hicv eden, fuhuştan, müslümanlardan birinin şeref ve haysiyetine taarruzdan hali olan şiirin söy­lenmesinde bir sakınca görmemişlerdir. Delilleri mevzumuzu teşkil eden bu hadisle Hz. Aişe ve Hasan'dan nakledilen diğer iki hadistir.

 

Mesruk, İbrahim en-Nehai, Salim b. Abdullah, Hasan el-Basrî, Amr b. Şu'ayb ise şiirin rivayetini de okunmasını da mekruh görmüşlerdir. Delil­leri Şairler('e gelince) görmüyor musun onları (nasıl) her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar? Ve onlar yap. madıkları şeyleri söylerler.”[Şuara 224-226] ayet-i kerimesi ile Hz. Ömer, Sa'd b. Ebî Vakkas, Ebu Hüreyre, Ebu Said el-Hudrî, Avf b. Malik ve Ebu'd-Derda (r.a.)'den rivayet edilip İbn Ebî Şeybe, Bezzar, Tahavî, Müslim, İbn Mace, Buharı ve Taberanî taraflarından çeşitli senetlerle rivayet edilen "Birinizin İçinin irin ile dolup harab olması onun hakkında, şiir ile dolmasından daha hayırlıdır"[bk. Ebu Davud, 5009 no'iu hadis..] hadisidir. Ötekiler ise, bu nehyi her türlü şiire şamil addetmeyip "küfür ve fuhş-i kelam ile dolu şiir hakkındadır" derler. Nitekim Resul-i Ekrem'in çok kere şiir dinlemiş olmaları, vezne uymayarak bile olsa, başkalarının şiirlerinden parçalar okuması, özellikle Hz. Hassan'a bunca teşvik edici sözler söylemesi hep evvelce saydığımız ulema toplulu­ğunun ictihadlarını doğrulamaktadır.

 

Fakat müşriklere karşı ağzı bozmak ve alay etmek caiz olmakla beraber bunu başlatmak uygun değildir. Çünkü bu işi başlatınca kafirlerin de muka­belede bulunarak ehl-i İslama hatta Allah korusun yüce Allah'a ve Resulü­ne soğmelerine yol açılmış olur. Fakat tecavüz evvela müşrikler tarafından başlatılıp da aynı silah ile müdafaa zarureti hasıl olursa bunu yapmakta bir sakınca yoktur. Nitekim "Müşriklere karşı .mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle mücadele ediniz." buyurulmuştur.  Ebu Davud, cihad (2504 nolu hadis); Abdurrauf el-Münavî; Feyzu'l-Kaadîr Şerhü Cami'is-Sagsr, 111, 244.

 

Bu mevzuda Hanefi alimlerinden Aynî şunları söylemiştir: Bu hadiste geçen "nefs" kelimesi şiirle tefsir edilmiştir. Eğer gerçekten bu tefsir hadi­sin aslından ise, bir diyeceğimiz olamaz. Ama bu tefsir ravinin kendisine ait bir söz ise, o zaman buradaki "nefs" kelimesinin sihir anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu kelime Felak Suresi'nde geçen “düğümlere üfleyip tüküren büyücü kadınların şerrinden" ayeti kerime­sinin aynısıdır.[Menhel, V, 175.]

 

Bana göre sihirbazlara yön verenler ve onlara yardım edenler şeytanlar­dır. Nitekim Fahru'r-Razî, büyünün sekiz çeşidini sayarken üçüncü madde­de şunları söylemiştir: Sihrin üçüncü bir şekli de yere ait ruhlardan yani cinlerden yararlanılarak yapılan büyüdür. Yere ait ruhlarla münasebet kur­mak semavî ruhlarla yani meleklerle ilişki kurmaktan kolaydır.[Mefatihu'l-Ğayb,  I, 635, (Darü't-Tibaatil Amire, 1307)]

 

Hadis-i şerifteki "Nefh" kelimesi de kibirle yani böbürlenme ile açık­lanmıştır. Gerçekten kibir insanın kalbine şeytanın üfürdüğü bir vesvesenin neticesidir. Bu yüzden o kimse kendinin büyük ve başkalarının da küçük ol­duğu vehmine kapılır.

 

"Müte" kelimesi ise cinlerin ilişmesi neticesinde insana arız olan cinnet veya sar'a anlamına gelir.

 

Hadis-i şerifte şeytanın bu gibi tehlikelerinden emin ve mahfuz kalabil­mek için Allah'a nasıl sığınılacağı Öğretilerek insanlar dünyada ve ahirette kendilerini bekleyen tehlikelerden muhafaza edilmek istenmiştir.