DEVAM: 115-116- Namaza
Başlama (İftitah)
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ
لَهِيعَةَ
عَنْ يَزِيدَ
يَعْنِي
ابْنَ أَبِي
حَبِيبٍ عَنْ
مُحَمَّدِ بْنِ
عَمْرِو بْنِ
حَلْحَلَةَ
عَنْ مُحَمَّدِ
بْنِ عَمْرٍو
الْعَامِرِيِّ
قَالَ كُنْتُ
فِي مَجْلِسٍ
مِنْ
أَصْحَابِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَتَذَاكَرُوا
صَلَاةَ
رَسُولِ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَقَالَ
أَبُو
حُمَيْدٍ
فَذَكَرَ
بَعْضَ هَذَا
الْحَدِيثِ
وَقَالَ
فَإِذَا
رَكَعَ
أَمْكَنَ
كَفَّيْهِ مِنْ
رُكْبَتَيْهِ
وَفَرَّجَ
بَيْنَ أَصَابِعِهِ
ثُمَّ هَصَرَ
ظَهْرَهُ
غَيْرَ مُقْنِعٍ
رَأْسَهُ
وَلَا
صَافِحٍ
بِخَدِّهِ وَقَالَ
فَإِذَا
قَعَدَ فِي
الرَّكْعَتَيْنِ
قَعَدَ عَلَى
بَطْنِ
قَدَمِهِ
الْيُسْرَى
وَنَصَبَ
الْيُمْنَى
فَإِذَا
كَانَ فِي
الرَّابِعَةِ
أَفْضَى
بِوَرِكِهِ
الْيُسْرَى
إِلَى
الْأَرْضِ
وَأَخْرَجَ
قَدَمَيْهِ
مِنْ
نَاحِيَةٍ وَاحِدَةٍ
Muhammed b.
Amri'l-Amiri'den; demiştir ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
sahabilerinden (bir topluluğun oluşturduğu) bir mecliste idim. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in namazından bahsediyorlardı. (Bir önceki (730) hadisin
ravilerinden) Ebu Humeyd (i's-Saidî) dedi ki: (Ravi Muhamed b. Amr b. Halhale,
Abdul Hamid b. Cafer'in Muhammed b. Amr'den rivayet ettiği) şu (bir önceki)
hadisin (sadece) bir kısmını zikretti ve (İbn Halhale sözüne devamla şöyle)
dedi: (Resul-i Ekrem) rüku'a vardığı zaman elleriyle diz kapaklarını iyice
kavrardı. Parmaklarının arasına açık bulundururdu. Başını yukarı kaldırmadan ve
yüzünü göstermeden sırtını aşağı eğerdi. (Muhammed b. Amr b. Halhale sözüne
devamla) dedi ki: "İki rekatta(n sonra) oturduğunda sol ayağının alt kısmı
üzerine oturur ve sağ (ayağı)ını dikerdi. Dördüncü (rekatın nihayetin)de sol
kabasını yere koyarak ayaklarını bir tarafından çıkarırdı."
Sadece Ebu Davud
rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: el-Münzirî, "Bu hadisin senedinde,
hakkında bazı söylentiler bulunan İbn Lehîa bulunmaktadır" diyerek bu
hadisin zayıflığına dikkati çekmiştir.
Müellif
Ebu Davud'un Muhammed b. Amr b. Halhale'nin rivayet ettiği bu hadisin,
Abdulhamid b. Cafer'in rivayet ettiği bir önceki hadisin ancak bir bölümünden
ibaret olduğunu söylemekten maksadı, bu hadisin bir önceki hadise nisbetle çok
kısa olduğuna dikkati çekmektir. Fakat bununla beraber bu hadisde bir önceki
hadisde bulunmayan bazı ilaveler ve bir önceki hadise nisbetle bazı
farklılıklar vardır. Bu farklılıklar şunlardan ibarettir:
1.
Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rüku'da diz kapaklarını elleriyle
iyice kavrayarak ellerini dizlerine iyice yerleştirirdi.
2.
Rüku' halinde ellerinin parmakları arasını açık bulundururdu.Bilindiği gibi el
parmaklarının arasını açık bulundurmak sadece rüku'da, kapalı bulundurmak da
sadece secdede mendubtur.
3.
Başını sağa-sola bükmediği için yanaklarından hiç biri rüku' halinde
görünmezdi. Sağ yanağının görülebilmesi için başını sol tarafa sol yanağın
görülebilmesi için de başını sağ tarafa bükmesi gerekir. Buna göre Resul-i
Ekrem (s.a.v.) yanaklarını yere paralel bulunduruyordu.
4.
Bundan Önceki hadis-i şerifte sol ayağını dışarı çıkardığından bahsedildiği
halde burada her iki ayağını da bir taraftan dışarı çıkardığı ifade edilmektedir.
Aliyyü'l-Kaarî'nin beyanına göre bu sağ taraftır.
Burada
geçen ikinci ve dördüncü rekatlar sonundaki oturuş şekli bundan önceki hadiste
de geçtiği için mezheb imamlarının görüşleriyle ilgili tafsilat orada
verilmiştir.
Ancak
burada ayakların ikisinin de sağ taraftan çıkarıldığı ifade edildiği halde
Buharî'de "iki rekat sonunda (teşehhüd için) oturduğunda sol ayağının
üzerine oturup sağ ayağını diker, son rekata oturduğunda (ise) sol ayağını
ileri alıp diğerini dikip oturağı üzerine oturur idi" denilmektedir.[Buharî, ezan] İlk oturuş mevzuunda
merhum Ahmed Naim Efendi şunları söylemektedir: "Sol ayağın üzerine oturup
sağ ayağını dikmeğe (iftiraş) denir. Tahavî'nin rivayetinde oturuşun şekli
hakkında tafsilat daha da fazladır. Orada sonra oturup sol ayağını yaydı. Yani
altına aldı, sağ ayağının üstünü kıbleye karşı getirdi. Sağ avucunu sağ dizinin
üzerine ve sol avucunu sol dizinin üzerine koydu ve kelime-i şehadeti mübarek
parmağı ile işaret buyurdu denilmektedir"[Tecrid Tercümesi, bk. Bezlu'l-mechud,
IV, 448.7. hadis'in izahı (I, 860 - 867)]
Yine
Ahmed Naim Efendi "sol ayağını ileri alıp diğerini dikip oturağı üzerine
oturdu" cümlesi ile ilgili olarak şunları söylemektedir: "Buna
teverrük denir." Nitekim Sünen-i Ebu Davud'un rivayetlerinin birinde;
"nihayet... ardından selam verilecek secdeyi yaptıktan sonra sol ayağını
geri bırakıp sol yanı üzerine müteverriken (kabasını yere koyarak)
otururdu." (Bk. Mevzumuzu teşkil eden hadis) denilerek teverrük açıklanmıştır.
Ebu Davud'un Sünen'indeki rivayetin birinde ise, her iki oturuş arasındaki
fark: ikinci rekattan sonra oturduğunda sol ayağının tabanı üstüne oturup sağ
ayağım diker, dördüncü rekat olunca sol ayağını yere yapıştırıp her iki ayağını
yanından dışarı çıkarırdı, diye gösterilmiştir.
Bu
hadis, ilk oturuş ile son oturuş arasında fark gören fukaha ile fark görmeyen
Ebu Hanife ve taraftarları arasındaki ihtilafın esaslarından birini teşkil
etmektedir. Bu hadise binaen Şafiî ile Şafiî'nin görüşünü paylaşan fukaha ilk
oturuşta sadece iftiraşı (sağ ayağı dikerek sol ayak üzerine oturmayı) ikinci
oturuşta ise, teverrükü (sol ayağı ileri alıp diğerini dikip kabası üzerine
oturmayı) sünnet sayarlar. Ebu Hanife ile imameyn ise, -ki sarih Aynî, Seyrî
ile Abdullah b. Mübarek'i ve bir rivayete göre Ahmed b-Hanbel'i de bunlara
katıyor- oturduğu zaman sol ayağını yayar ve üzerine otururlar ve her iki
oturuşta da bu şekilde oturmanın sünnet olduğunu söylerlerdi. Bu mevzudaki
delilleri ise şu hadis-i şeriftir.[Hadis için bk. Müslim, salat; Ebu Davud,
salat (783
nolu hadis); Ahmed b. Hanbel, IV, 318]
Bu
konuda Bezlu'l-mechud sahibi de şunları söylemektedir: "Bu mevzuda hanefi
mezhebinin görüşü Bedayi sahibinin dediği gibidir. Teverrük' ün manası kabaları
yere koyup ayakları sağ taraftan çıkartarak sol kaba üzerine oturmaktır.
Hadis-i şeriflerin birinde (730 no'lu hadis) sol ayak dışarı çıkacak denildiği
halde, diğerinde (731. hadis) ikisi birden dışarı çıkacak denilmesi, zamana ve
mekana göre ikisinin de uygulanabileceğine bir işarettir.
İmam
Malik'e göre her iki oturuşta da teverrük efdaldır. Delili ise, 730 ve 731
no'lu hadislerdir.