DEVAM: 115-116- Namaza
Başlama (İftitah)
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَاصِمٍ
الضَّحَّاكُ
بْنُ مَخْلَدٍ
ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى
وَهَذَا
حَدِيثُ
أَحْمَدَ قَالَ
أَخْبَرَنَا
عَبْدُ
الْحَمِيدِ
يَعْنِي
ابْنَ
جَعْفَرٍ
أَخْبَرَنِي
مُحَمَّدُ
بْنُ عُمَرَ
بْنِ عَطَاءٍ
قَالَ
سَمِعْتُ
أَبَا
حُمَيْدٍ
السَّاعِدِيَّ
فِي عَشْرَةٍ
مِنْ
أَصْحَابِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِنْهُمْ أَبُو
قَتَادَةَ
قَالَ أَبُو
حُمَيْدٍ
أَنَا
أَعْلَمُكُمْ
بِصَلَاةِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالُوا
فَلِمَ
فَوَاللَّهِ
مَا كُنْتَ
بِأَكْثَرِنَا
لَهُ تَبَعًا
وَلَا
أَقْدَمِنَا
لَهُ
صُحْبَةً
قَالَ بَلَى
قَالُوا
فَاعْرِضْ
قَالَ كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا قَامَ
إِلَى
الصَّلَاةِ
يَرْفَعُ
يَدَيْهِ حَتَّى
يُحَاذِيَ
بِهِمَا
مَنْكِبَيْهِ
ثُمَّ
يُكَبِّرُ
حَتَّى
يَقِرَّ
كُلُّ عَظْمٍ
فِي
مَوْضِعِهِ
مُعْتَدِلًا
ثُمَّ
يَقْرَأُ
ثُمَّ
يُكَبِّرُ
فَيَرْفَعُ
يَدَيْهِ حَتَّى
يُحَاذِيَ بِهِمَا
مَنْكِبَيْهِ
ثُمَّ
يَرْكَعُ
وَيَضَعُ
رَاحَتَيْهِ
عَلَى
رُكْبَتَيْهِ
ثُمَّ
يَعْتَدِلُ
فَلَا
يَصُبُّ
رَأْسَهُ
وَلَا
يُقْنِعُ
ثُمَّ
يَرْفَعُ
رَأْسَهُ
فَيَقُولُ
سَمِعَ
اللَّهُ
لِمَنْ
حَمِدَهُ
ثُمَّ
يَرْفَعُ
يَدَيْهِ
حَتَّى
يُحَاذِيَ
بِهِمَا
مَنْكِبَيْهِ
مُعْتَدِلًا
ثُمَّ
يَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
ثُمَّ
يَهْوِي
إِلَى
الْأَرْضِ
فَيُجَافِي
يَدَيْهِ
عَنْ
جَنْبَيْهِ
ثُمَّ يَرْفَعُ
رَأْسَهُ
وَيَثْنِي
رِجْلَهُ
الْيُسْرَى
فَيَقْعُدُ
عَلَيْهَا
وَيَفْتَحُ
أَصَابِعَ
رِجْلَيْهِ
إِذَا سَجَدَ
وَيَسْجُدُ
ثُمَّ
يَقُولُ اللَّهُ
أَكْبَرُ
وَيَرْفَعُ
رَأْسَهُ
وَيَثْنِي
رِجْلَهُ
الْيُسْرَى
فَيَقْعُدُ
عَلَيْهَا
حَتَّى
يَرْجِعَ
كُلُّ عَظْمٍ
إِلَى
مَوْضِعِهِ
ثُمَّ
يَصْنَعُ فِي
الْأُخْرَى
مِثْلَ
ذَلِكَ ثُمَّ
إِذَا قَامَ
مِنْ الرَّكْعَتَيْنِ
كَبَّرَ
وَرَفَعَ
يَدَيْهِ
حَتَّى
يُحَاذِيَ
بِهِمَا
مَنْكِبَيْهِ
كَمَا
كَبَّرَ عِنْدَ
افْتِتَاحِ
الصَّلَاةِ
ثُمَّ
يَصْنَعُ
ذَلِكَ فِي
بَقِيَّةِ
صَلَاتِهِ
حَتَّى إِذَا
كَانَتْ
السَّجْدَةُ
الَّتِي
فِيهَا التَّسْلِيمُ
أَخَّرَ
رِجْلَهُ
الْيُسْرَى
وَقَعَدَ
مُتَوَرِّكًا
عَلَى
شِقِّهِ الْأَيْسَرِ
قَالُوا
صَدَقْتَ
هَكَذَا
كَانَ
يُصَلِّي
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Muhammed b. Amr b.
Ata'dan; demiştir ki: İçlerinde Ebu Katade'nin de bulunduğu Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in ashabından on kişi arasında Ebu Humeyd es-Saidî'nin; Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in namazını en iyi bileniniz benim, dediğini
işittim. (Onun bu sözü üzerine orada bulunanlar); Niçin (bu iddiada
bulunuyorsun)? Allah'a yemin olsun ki, sen bizim Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e en çok uyanımız ve sahabîlıkte en eski olanımız değilsin, dediler. O
da; Evet değilim, dedi. (Bunun üzerine onlar da); Haydi (bize bildiklerini)
anlat dediler. (O da); Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaza kalktığı
zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırdıktan sonra tekbir aldırdı.
(Tekbirden sonra) her kemik yerli yerince yerleşirdi. Sonra (bir miktar) okur
ve tekbir alarak omuzları hizasına kadar ellerini kaldırırdı. Sonra rüku'a
varır, avuçlarını dizlerine koyar ve dümdüz olup başını ne (aşağı) eğer ne de
(yukarı) kaldırırdı. Sonra da başını kaldırıp, "Semiallalıü limen
hamideh" der, sonra ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Daha
sonra "Allahu Ekber" diyerek yere inerdi. (Secdede iken) kollarını
yanlarından uzak tutardı ve (secdeden) başını kaldırır, sol ayağını yayar ve
üzerine otururdu. Secdeye vardığında ayak parmaklarını (kıbleye doğru) yumuşak
tutardı. Sonra (ikinci) secdeye varır ve "Allahu Ekber" diyerek
başını secdeden kaldırır, sol ayağını yayarak üzerine (birazcık) otururdu. Her
kemik yerine yerleşirdi. Öbür rekatta da aynı şeyleri (aynı şekilde) yapardı.
(İlk) iki rek'at'tan kalkınca tekbir alır, tıpkı namazın başlangıcında olduğu
gibi ellerini omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Sonra da (daha önce
anlatılanları) namazının geriye kalan kısımlarında aynen tekrarlardı. Selam
vereceği rekata gelince, (sağ kabasının altından) sol ayağını dışarı çıkarıp
sol oturağı üzerine otururdu; dedi. (Orada bulunanlar da): Doğru söyledin
(gerçekten Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle namaz kılardı diye tasdik
ettiler.
Diğer tahric: Ebu
Davud, salat; Tirmizî, salat; Nesaî, sehv; tatbîk; îbn Mace, ikame; Darimi,
salat
AÇIKLAMA: Bezlu'l-mechud sahibi bu hadisin bazı
illetlerle malul olduğunu beyan ederek bu illetleri şu şekilde sıralamaktadır:
1.
Bu hadisin ravilerinden Abdulhamîd b.
Ca'fer zayıftır.
2.
Muhammed b. Amr b. Ata'nın bu hadisi Ebu Humeyd'den ve bu hadisin diğer
ravilerinden duymadığı kesinlikle bilindiği halde, burada sanki bu kimselerden
duymuş gibi gösterilmiştir. Bu hadisi Muhammed b. Amr'ın ancak başka bir
şahıstan duymuş olması gerekir ki, o şahsın ismi burada açıklanmadığından
kimliği meçhul kalmaktadır. Bu durum ise, hadisin sıhhatine zarar vermektedir.
Bazı rivayetlerde bu kimsenin ismi Abbas bazılarında da Ayyaş olarak
geçmektedir.
3.
Bu hadisin senedinde Ebu Katade'den söz edilmektedir. Halbuki Muhammed b. Amr
b. Ata, Ebu Katade'ye yetişmemiştir.
4.
Ayrıca metinde "orada bulunanların hep birden doğru söyledin" dedikleri ifade
ediliyorsa da, bu ifade sadece Ebu asım'ın Abdulhamîd'den naklettiği hadiste
geçmekte, bunun dışında herhangi bir rivayette bu ifadeye rastlanmamaktadır.
Her
ne kadar İbn Hacer bu tenkitlerin bazılarını cevablandırmışsa da yine
Bezlu'l-mechud sahibi, Eş-Şa'bî'ye dayanarak İbn Hacer'in iddialarını
çürütmüştür.[bk.
Bezlu'l-mechud, IV, 444-445]
Aliyyü'I-Kaarî'nin
beyanına göre, "İbn Hacer bu hadiste geçen "Resul-i Ekrem (s.a.v.)
birinci rekatın ikinci secdesinden sonra sol ayağını bükerek üzerinde bir
miktar oturdu" ifadesine bakarak sonunda teşehhüd bulunmayan her rekattan
sonra ikinci secdeyi müteakib istirahat maksadıyla oturmanın mendub olduğunu
söylemiştir. Hanefi ulemasına göre ise, bu oturmak ancak bir özür sebebiyle o
anda oturmak ihtiyacını duyan kimseler için caizdir.Bunun dışında burada
oturmak söz konusu değildir."
Namazın
sonunda Resul Ekrem'in hadiste ifade edildiği gibi sol ayağını sağ uyluğunun
altından sağ tarafa doğru dışarı çıkararak sol kabasının üzerine oturması
(teverrük) mevzuu da fıkıh alimleri arasında ihtilaflı bir meseledir. Hanefi
ulemasına göre gerek iki secde arasındaki oturuşlarda, gerekse teşehhüdlerde
sağ ayağını parmakları kıbleye gelecek şekilde diker, sol ayağını yere yayarak
üzerine oturur. Bu aynı zamanda İmam es-Sevrî'nin de görüşüdür. İmam Şafiî'ye
göre namaz kılan kimse birinci teşehhüdde bu şekilde oturursa da ikinci
teşehhüdde sol kabasının üzerine oturur. İmam Malik'e göre ise, her oturuşta
sol kabasının üzerine oturur. Tabii bu şekilde oturabilmek için sağ kabasının
altında bulunan sol ayak, sağ taraftan dışarı çıkarılır.
İmam
Şafiî'nin bu konudaki delili bu hadis-i şeriftir. Hanefilerin delili ise; (1.)
Hz. Aişe'nin rivayet ettiği; "Resul-i Ekrem (s.a.v.) oturduğu zaman sol
ayağını yayarak üzerine otururdu, sağ ayağını da dikerdi" mealindeki 783 numaralı
hadis ile; (2.) Vail b. Hucr'un (726 numarada tercemesini sunduğumuz) hadisi.[bk. Nesaî, iftitah;
sehv; Alımed b- Hanbel, IV, 318]