SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 697 >>

بَاب مَا يُؤْمَرُ الْمُصَلِّي أَنْ يَدْرَأَ عَنْ الْمَمَرِّ بَيْنَ يَدَيْهِ

107. Namaz Kılan Kimsenin Önünden Geçilmesine Mani Olma Yetkisi

 

حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا كَانَ أَحَدُكُمْ يُصَلِّي فَلَا يَدَعْ أَحَدًا يَمُرُّ بَيْنَ يَدَيْهِ وَلْيَدْرَأْهُ مَا اسْتَطَاعَ فَإِنْ أَبَى فَلْيُقَاتِلْهُ فَإِنَّمَا هُوَ شَيْطَانٌ

 

Ebu Said eI-Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz namaz kılarken hiç kimseyi önünden geçirmesin, elinden geldiği kadar ona engel olsun. Eğer o kimse diretirse, onunla döğüşsün. Çünkü o ancak şeytandır."

 

 

Diğer tahric: Buhari, salat, Müslim, salat; Nesaî, kasame; İbn Mace, ikame; Muvatta', kasr; Ahmed b. Hanbel, III, 34, 44.

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerifte namaz kılmakta olan bir kimsenin, önünden geçilmesine mani olması emredilmektedir. Ancak namaz esnasında önünden geçen kimseye müdahele etme hakkının doğması için daha önce geçen 689 ve ilerde gelecek olan 700 numaralı hadis-i şeriflerde beyan edildiği gibi sütre olma niteliği taşıyan bir nesnenin önüne konulmuş olması lazımdır.

 

Buharî, bu hadis-i şerifin sebeb-i vurudu ile ilgili olarak şu hadiseyi nak­letmektedir: "Ebu Salih es-Semman dedi ki: Ebu Said el-Hudrî bir cum’a günü insanlardan korunmak için önüne koyduğu bir sütre’nin arkasında namaz kı­lıyordu. Derken Muayt oğullarından bir genç onun önünden geçmek istedi. Ebu Said de göğsünden iterek o gence mani oldu. Genç, başka geçilebilecek bir yer olmadığını görünce, ikinci defa geçmeyi denedi. Ancak bu defasında da Ebu Said birincisinden daha şiddetli olarak karşı koydu. Bunun üzerine delikanlı Mervan'ın yanına gidip Ebu Said'i şikayet etti. Hemen arkasından da Ebu Said, Mervan'ın yanına geldi. Ebu Said'i karşısında gören Mervan kendisine şu soruyu yöneltti: Ey Ebu Said ! Bu kardeşin oğluyla senin alıp veremediğin nedir? Ebu Said de şu cevabı verdi: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Siz’den biriniz kendisi­ni insanlardan koruyacak bir sütreye doğru namaz kılarken, birisi önünden geçmek isterse, ona mani olsun. Eğer o kimse diretirse, onunla kavga etsin. Çünkü o şeytandan başka bir şey değildir.”[Buharî, salat]

 

Kadi İyad silahla veya önden geçen kişinin ölümüne sebeb olacak bir aletle müdahelede bulunmanın caiz olmadığına ve tehlikeli olmayan bir mü­dahale sonucu ölen bir kimse için de kısas lazım gelmediğine dair ulema’nın görüş birliğinde olduğunu söylemiştir. Bu kişi için diyet lazım gelip gelmedi­ği konusunda ise Malikîler arasında iki farklı görüş vardır. Bunlardan İbn Şa'ban'a göre bu kişi için diyet lazım gelir. İbnu't-Tîn'e göre ise, kanı heder olur, yani karşılığında diyet ödenmez.

 

Ancak hemen şunu söyleyelim ki; namaz kılanın önünü kesip geçen kimse ile nasıl mücadele edileceğine dair serdedilen bütün bu görüşler namaz kılar­ken önünde sütre bulunan kimsenin önünü kesen kimse ile ilgilidir. Yoksa önünde sütre bulundurmayan kimse için müdahele veya mücadele hakkı yoktur.

 

İbn Ebî Hamza ise, hadis-i şerifteki şeytanla kavgadan maksat, gürül­tüsüz, patırtısız olan ince ve manevi bir müdaheledir. Yoksa gürültülü patır­tılı, kaba kuvvete dayalı bir mücadele değildir. Bu manada bir mücadele de ancak istiaze (euzu) ve besmele ile şeytandan korunmak ve sütre koymakla gerçekleşebilir. Çünkü kaba kuvvete bağlı olarak yapılacak bir mücadelenin namaza vereceği zarar, önden geçen kimsenin vereceği zarardan daha bü­yüktür, demektedir.

 

Namaz kılan kimsenin önünden geçen kimse ile mücadele etmedeki se­bebin ne olduğu mevzuunda da iki görüş vardır:

 

a. Namaz kılanın önünü kesen kişiyi günahtan alıkoymak,

b. Bu kişinin namaz’a zarar vermesini önlemek.

 

İbn Hamza birinci görüşü benimsemiştir. Aslında ikinci görüş daha kuv­vetli ve isabetlidir. Nitekim İbn Ebî Şeybe'nin İbn Mes'ud (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre, "Bir kişi’nin namaz esnasında önünden geçilme­si o namazın yarısını ifsad eder".

 

Yine Ebu Nuaym'in Ömer (r.a.)'den riva­yet ettiği bir hadisi şerifte ise, "namaz kılan kişi eğer önünden geçilmekle namazını(n derecesini) ne kadar kaybettiğini bilseydi, sütresiz olarak asla na­maz kılmazdı" buyurulmaktadır. İşte bu hadis-i şerifler, namaz kılmakta olan kimsenin önünden geçmek isteyen kimseye engel olmanın gerçek sebebinin namaza zarar vermesi olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Ayrıca, "musallinin önünden geçeni günahtan alıkoymak için onunla mücadele edilir" diyenlere de, "şayet sizin görüşünüz isabetli olsaydı, o za­man çocuğun namaz kılan bir kimsenin önünden geçmesinde bir sakınca ol­maması lazımdı. Çünkü çocuk mükellef olmadığı için bu hareketiyle günahkar olmaz" diye cevap verilebilir.

 

Hanefî alimlerine göre ise, efdal olan namaz kılanın, Önünden geçene müdahale etmemesidir.

 

Buna göre namaz kılan bir kimseye mevzumuzu teşkil eden hadiste ta­nınan müdahale hakkının doğması için namazdan önce önüne sütre niteliği taşıyan bir nesneyi koymuş olması gerekmektedir. İşte o zaman o kimse, önün­den geçen kimseye gücünün yettiği kadar engel olmaya çalışır.

 

Zahiriyye mezhebi alimlerine göre, hadisteki "ona engel olsun" emri­nin hükmü farzdır. Bu bakımdan namaz esnasında önünden geçen kimseye engel olmak o kimse için kaçınılmaz bir görevdir.

 

Şafii alimlerinden merhum Nevevî'ye göre ise, bu emrin hükmü kuv­vetli bir mendubtur. Özellikle Şafiî alimlerinden hiç bir kimse farz olduğu­nu iddia etmemiştir.[bk. el-Menhel, V, 90]

 

İleride gelecek olan 700 numaralı hadis-i şerifte de temas edileceği gibi eğer önünden geçmekte olan kimse yakınsa ona eliyle mani olur, uzaksa işa­retle veya "sübhanellah" diyerek sesini yükseltmekle mani olur.

 

Kadı İyaz ise, namaz kılmakta olan kimse önündenj geçene bulunduğu yerden müdahalede bulunabileceğine, fakat bu maksatla yürümesinin asla caiz olmadığına dair alimlerin görüş birliğinde olduklarını söylemektedir. Çün­kü namazda yürümenin namaza vereceği zarar, önünden geçilmekle doğa­cak zarardan daha büyüktür. Bu bakımdan kişinin bulunduğu yerden elle müdahalede bulunmasına izin verilmiştir. Önden geçen kimse uzakta bulu­nursa, o zaman da bulunduğu yeri terketmeden sadece işaretle veya "sübhanellah" diyerek müdahalede bulunabilir.

 

Hadisin zahirine bakılırsa namaz kılanın önünü kesmek isteyen kimse­ye çocuk bile olsa engel olunur. Nitekim İbn Mace'nin Ümmü Seleme'den rivayet ettiği, "Nebi (s.a.v.) bir gün Ümmü Seleme'nin odasında namaz kılarken Abdullah yahut Ömer b. Ebi Seleme önünden geçmek istedi de, Pey­gamber (s.a.v.) ona eliyle (geçmemesini) söyledi, o da vazgeçti, hemen sonra Zeyneb bint Ümmü Seleme gelip önünden geçmek istedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona da aynı şekilde eliyle geçmemesini söylemişse de o (aldırış etmeden) ge­çip gitti. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) namazı bitirir bitirmez (şöyle) bu­yurdu: "Kadınlar (isyanda ve inatçılıkta) galibtirler." Bu hadisten anlaşılıyor ki önden geçmek isteyen çocuk da olsa izin verilmemelidir. İbn Mace, ikame; Ahmed b. Hanbel, VI, 294.

 

Hadis-i şerifteki "Onunla boğuşsun" cümlesinin anlamı İmam Şafiî'ye ve Maliki alimlerinden Kurtubî'ye göre, "eğer diretirse, birinci müdahale­den daha sert bir müdahalede bulunulsun"-demekse de, bazı Şafiîlere göre "gerçekten boğuşsun" demektir. Ancak bu ikinci görüş namazın özünü teşkil eden huşu'a aykırı olduğu için ulema tarafından kabul edilmemiştir.

 

Kıymetli alim Kasanî'nin el-Bedayi' isimli meşhur eserinde bu mevzuda şu bilgiler verilmektedir: "Bizim için meselede delil şu hadis-i şeriftir: "Mu­hakkak ki namazda  -ancak namazla ilgili fiillerle- meşgul olunur". Kavga ve mücadele namazla ilgili bir hareket olmadığına göre bu fiillerle meşgul olmak doğru ve caiz değildir." Ancak mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifi merhum Kasanî şöyle te'vil etmektedir: Ebu Said Hadisi ise, namazda her türlü hareketin mubah olduğu zamanlara aittir. Sonradan namazla ilgisi ol­mayan davranışların mübahlığı neshedilmiştir.[bk. Bedayiu's-sanayi, I, 217]

 

Hanefî alimlerinin bazıları da namaz kılanın önünden geçene engel ol­mak bir görev değil, bilakis bir izindir. Engel olmamak daha faziletlidir. Çün­kü engel olma hareketi namazın dışında bir harekettir    demişlerdir.

 

Ancak gerek mani olma işinin namazın dışında bir hareket olduğu, gö­rüşüne, gerekse Ebu Said hadisinin neshedildiği görüşüne diğer mezheb alim­leri tarafından itiraz edilmiştir.

 

"Çünkü o, şeytandan başka bîr şey değildir" cümlesindeki "şeytan” kelimesi bu kişinin yaptığı iş, şeytan işidir, anlamına gelebileceği gibi, ger­çekten insan ve cin şeytanı anlamına da gelebilir. Nitekim İbn Battal, "Şeytan" sözünün dinde fitne çıkaran herkes için kullanılmasının caiz olduğunu söy­lemekte ve kelimelerde mühim olan manadır, yoksa şekil değildir, de­mektedir.

 

Yine İbn Battal'a göre, cinnilere hakikaten şeytan denebildiği gibi in­sanlara da mecazen şeytan demek caizdir.

 

Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de insanoğluna şeytan denildiği görülmek­tedir: "Biz (sana yaptığımız gibi) her Nebie de insan ve cin şeytanlarını böylece düşman yaptık."[En'am 112]