بَاب مَا
يُؤْمَرُ
الْمُصَلِّي
أَنْ يَدْرَأَ
عَنْ
الْمَمَرِّ
بَيْنَ
يَدَيْهِ
107. Namaz Kılan
Kimsenin Önünden Geçilmesine Mani Olma Yetkisi
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
زَيْدِ بْنِ
أَسْلَمَ
عَنْ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
بْنِ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
كَانَ
أَحَدُكُمْ
يُصَلِّي
فَلَا يَدَعْ
أَحَدًا
يَمُرُّ
بَيْنَ
يَدَيْهِ
وَلْيَدْرَأْهُ
مَا اسْتَطَاعَ
فَإِنْ أَبَى
فَلْيُقَاتِلْهُ
فَإِنَّمَا
هُوَ
شَيْطَانٌ
Ebu Said eI-Hudrî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz namaz
kılarken hiç kimseyi önünden geçirmesin, elinden geldiği kadar ona engel olsun.
Eğer o kimse diretirse, onunla döğüşsün. Çünkü o
ancak şeytandır."
Diğer tahric: Buhari, salat, Müslim, salat; Nesaî, kasame; İbn Mace,
ikame; Muvatta', kasr; Ahmed b. Hanbel, III, 34, 44.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerifte namaz kılmakta olan bir
kimsenin, önünden geçilmesine mani olması emredilmektedir. Ancak namaz
esnasında önünden geçen kimseye müdahele etme
hakkının doğması için daha önce geçen 689 ve ilerde gelecek olan 700 numaralı
hadis-i şeriflerde beyan edildiği gibi sütre olma niteliği taşıyan bir nesnenin
önüne konulmuş olması lazımdır.
Buharî, bu hadis-i şerifin sebeb-i
vurudu ile ilgili olarak şu hadiseyi nakletmektedir:
"Ebu Salih es-Semman
dedi ki: Ebu Said el-Hudrî bir cum’a günü insanlardan
korunmak için önüne koyduğu bir sütre’nin arkasında namaz kılıyordu. Derken Muayt oğullarından bir genç onun önünden geçmek istedi. Ebu Said de göğsünden iterek o
gence mani oldu. Genç, başka geçilebilecek bir yer olmadığını görünce, ikinci
defa geçmeyi denedi. Ancak bu defasında da Ebu Said birincisinden daha şiddetli olarak karşı koydu. Bunun
üzerine delikanlı Mervan'ın yanına gidip Ebu Said'i şikayet
etti. Hemen arkasından da Ebu Said,
Mervan'ın yanına geldi. Ebu
Said'i karşısında gören Mervan
kendisine şu soruyu yöneltti: Ey Ebu Said ! Bu
kardeşin oğluyla senin alıp veremediğin nedir? Ebu Said de şu cevabı verdi: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'i şöyle
buyururken işittim: "Siz’den biriniz kendisini insanlardan koruyacak bir
sütreye doğru namaz kılarken, birisi önünden geçmek isterse, ona mani olsun.
Eğer o kimse diretirse, onunla kavga etsin. Çünkü o şeytandan başka bir şey
değildir.”[Buharî, salat]
Kadi İyad silahla veya
önden geçen kişinin ölümüne sebeb olacak bir aletle müdahelede bulunmanın caiz olmadığına ve tehlikeli olmayan
bir müdahale sonucu ölen bir kimse için de kısas lazım gelmediğine dair
ulema’nın görüş birliğinde olduğunu söylemiştir. Bu kişi için diyet lazım gelip
gelmediği konusunda ise Malikîler arasında iki farklı görüş vardır. Bunlardan İbn Şa'ban'a göre bu kişi için
diyet lazım gelir. İbnu't-Tîn'e
göre ise, kanı heder olur, yani karşılığında diyet ödenmez.
Ancak
hemen şunu söyleyelim ki; namaz kılanın önünü kesip geçen kimse ile nasıl
mücadele edileceğine dair serdedilen bütün bu görüşler namaz kılarken önünde
sütre bulunan kimsenin önünü kesen kimse ile ilgilidir. Yoksa önünde sütre
bulundurmayan kimse için müdahele veya mücadele hakkı
yoktur.
İbn Ebî Hamza ise, hadis-i
şerifteki şeytanla kavgadan maksat, gürültüsüz, patırtısız olan ince ve manevi
bir müdaheledir. Yoksa gürültülü patırtılı, kaba
kuvvete dayalı bir mücadele değildir. Bu manada bir mücadele de ancak istiaze (euzu) ve besmele ile
şeytandan korunmak ve sütre koymakla gerçekleşebilir. Çünkü kaba kuvvete bağlı
olarak yapılacak bir mücadelenin namaza vereceği zarar, önden geçen kimsenin
vereceği zarardan daha büyüktür, demektedir.
Namaz
kılan kimsenin önünden geçen kimse ile mücadele etmedeki sebebin ne olduğu
mevzuunda da iki görüş vardır:
a. Namaz kılanın önünü kesen kişiyi günahtan alıkoymak,
b. Bu kişinin namaz’a zarar vermesini önlemek.
İbn Hamza birinci görüşü benimsemiştir. Aslında ikinci görüş
daha kuvvetli ve isabetlidir. Nitekim İbn Ebî Şeybe'nin İbn
Mes'ud (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerife
göre, "Bir kişi’nin namaz esnasında önünden geçilmesi o namazın yarısını ifsad eder".
Yine
Ebu Nuaym'in Ömer
(r.a.)'den rivayet ettiği bir hadisi şerifte ise, "namaz kılan kişi eğer
önünden geçilmekle namazını(n derecesini) ne kadar kaybettiğini bilseydi,
sütresiz olarak asla namaz kılmazdı" buyurulmaktadır.
İşte bu hadis-i şerifler, namaz kılmakta olan kimsenin önünden geçmek isteyen
kimseye engel olmanın gerçek sebebinin namaza zarar vermesi olduğunu ortaya
koymaktadır.
Ayrıca,
"musallinin önünden geçeni günahtan alıkoymak için onunla mücadele
edilir" diyenlere de, "şayet sizin görüşünüz isabetli olsaydı, o zaman
çocuğun namaz kılan bir kimsenin önünden geçmesinde bir sakınca olmaması
lazımdı. Çünkü çocuk mükellef olmadığı için bu hareketiyle günahkar
olmaz" diye cevap verilebilir.
Hanefî
alimlerine göre ise, efdal
olan namaz kılanın, Önünden geçene müdahale etmemesidir.
Buna
göre namaz kılan bir kimseye mevzumuzu teşkil eden
hadiste tanınan müdahale hakkının doğması için namazdan önce önüne sütre
niteliği taşıyan bir nesneyi koymuş olması gerekmektedir. İşte o zaman o kimse,
önünden geçen kimseye gücünün yettiği kadar engel olmaya çalışır.
Zahiriyye mezhebi alimlerine
göre, hadisteki "ona engel olsun" emrinin hükmü farzdır. Bu bakımdan
namaz esnasında önünden geçen kimseye engel olmak o kimse için kaçınılmaz bir
görevdir.
Şafii
alimlerinden merhum Nevevî'ye
göre ise, bu emrin hükmü kuvvetli bir mendubtur.
Özellikle Şafiî alimlerinden hiç bir kimse farz olduğunu
iddia etmemiştir.[bk. el-Menhel, V, 90]
İleride
gelecek olan 700 numaralı hadis-i şerifte de temas edileceği gibi eğer önünden
geçmekte olan kimse yakınsa ona eliyle mani olur, uzaksa işaretle veya "sübhanellah" diyerek sesini yükseltmekle mani olur.
Kadı
İyaz ise, namaz kılmakta olan kimse önündenj geçene bulunduğu yerden müdahalede
bulunabileceğine, fakat bu maksatla yürümesinin asla caiz olmadığına dair alimlerin görüş birliğinde olduklarını söylemektedir. Çünkü
namazda yürümenin namaza vereceği zarar, önünden geçilmekle doğacak zarardan
daha büyüktür. Bu bakımdan kişinin bulunduğu yerden elle müdahalede bulunmasına
izin verilmiştir. Önden geçen kimse uzakta bulunursa, o zaman da bulunduğu
yeri terketmeden sadece işaretle veya "sübhanellah" diyerek müdahalede bulunabilir.
Hadisin
zahirine bakılırsa namaz kılanın önünü kesmek isteyen kimseye çocuk bile olsa
engel olunur. Nitekim İbn Mace'nin
Ümmü Seleme'den rivayet
ettiği, "Nebi (s.a.v.) bir gün Ümmü Seleme'nin odasında namaz kılarken Abdullah yahut Ömer b. Ebi Seleme önünden geçmek istedi de, Peygamber (s.a.v.)
ona eliyle (geçmemesini) söyledi, o da vazgeçti, hemen sonra Zeyneb bint Ümmü
Seleme gelip önünden geçmek istedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona da aynı şekilde
eliyle geçmemesini söylemişse de o (aldırış etmeden) geçip gitti. Bunun
üzerine Nebi (s.a.v.) namazı bitirir bitirmez (şöyle) buyurdu: "Kadınlar
(isyanda ve inatçılıkta) galibtirler." Bu
hadisten anlaşılıyor ki önden geçmek isteyen çocuk da olsa izin verilmemelidir.
İbn Mace, ikame; Ahmed
b. Hanbel, VI, 294.
Hadis-i
şerifteki "Onunla boğuşsun" cümlesinin anlamı İmam Şafiî'ye ve Maliki
alimlerinden Kurtubî'ye
göre, "eğer diretirse, birinci müdahaleden daha sert bir müdahalede
bulunulsun"-demekse de, bazı Şafiîlere göre "gerçekten boğuşsun"
demektir. Ancak bu ikinci görüş namazın özünü teşkil eden huşu'a aykırı olduğu
için ulema tarafından kabul edilmemiştir.
Kıymetli
alim Kasanî'nin el-Bedayi' isimli meşhur eserinde bu mevzuda şu bilgiler
verilmektedir: "Bizim için meselede delil şu hadis-i şeriftir: "Muhakkak
ki namazda -ancak namazla ilgili
fiillerle- meşgul olunur". Kavga ve mücadele namazla ilgili bir hareket
olmadığına göre bu fiillerle meşgul olmak doğru ve caiz değildir." Ancak mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifi merhum Kasanî şöyle te'vil etmektedir: Ebu Said Hadisi ise, namazda her
türlü hareketin mubah olduğu zamanlara aittir. Sonradan namazla ilgisi olmayan
davranışların mübahlığı neshedilmiştir.[bk. Bedayiu's-sanayi, I, 217]
Hanefî
alimlerinin bazıları da namaz kılanın önünden geçene
engel olmak bir görev değil, bilakis bir izindir. Engel olmamak daha
faziletlidir. Çünkü engel olma hareketi namazın dışında bir harekettir demişlerdir.
Ancak
gerek mani olma işinin namazın dışında bir hareket olduğu, görüşüne, gerekse Ebu Said hadisinin neshedildiği görüşüne diğer mezheb
alimleri tarafından itiraz edilmiştir.
"Çünkü
o, şeytandan başka bîr şey değildir" cümlesindeki
"şeytan” kelimesi bu kişinin yaptığı iş, şeytan işidir, anlamına
gelebileceği gibi, gerçekten insan ve cin şeytanı anlamına da gelebilir.
Nitekim İbn Battal, "Şeytan" sözünün dinde
fitne çıkaran herkes için kullanılmasının caiz olduğunu söylemekte ve
kelimelerde mühim olan manadır, yoksa şekil değildir, demektedir.
Yine
İbn Battal'a göre, cinnilere
hakikaten şeytan denebildiği gibi insanlara da mecazen şeytan demek caizdir.
Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de de insanoğluna şeytan denildiği
görülmektedir: "Biz (sana yaptığımız gibi) her Nebie
de insan ve cin şeytanlarını böylece düşman yaptık."[En'am
112]