بَاب
الْإِمَامِ
يُصَلِّي
مِنْ قُعُودٍ
68. İmamın Oturarak
Namaz Kıldırması
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
أَنَسِ بْنِ
مَالِكٍ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
رَكِبَ
فَرَسًا
فَصُرِعَ
عَنْهُ
فَجُحِشَ
شِقُّهُ
الْأَيْمَنُ فَصَلَّى
صَلَاةً مِنْ
الصَّلَوَاتِ
وَهُوَ
قَاعِدٌ
وَصَلَّيْنَا
وَرَاءَهُ
قُعُودًا
فَلَمَّا
انْصَرَفَ
قَالَ
إِنَّمَا جُعِلَ
الْإِمَامُ
لِيُؤْتَمَّ
بِهِ فَإِذَا
صَلَّى
قَائِمًا فَصَلُّوا
قِيَامًا
وَإِذَا
رَكَعَ
فَارْكَعُوا
وَإِذَا
رَفَعَ
فَارْفَعُوا
وَإِذَا قَالَ
سَمِعَ
اللَّهُ
لِمَنْ
حَمِدَهُ فَقُولُوا
رَبَّنَا
وَلَكَ
الْحَمْدُ
وَإِذَا
صَلَّى
جَالِسًا
فَصَلُّوا
جُلُوسًا أَجْمَعُونَ
Enes b. Malik (r.a.)
demiştir ki; Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir at'a binmişti.
At'tan düştü de sağ tarafı berelendi. Namazlardan birini oturarak kıldı. Biz de
arkasında oturarak namazımızı kıldık. Namaz bitince; "İmam ancak kendisine
uyulmak içindir. O namazı ayakta kılınca, siz de ayakta kılınız. O ruku'a
vardığı zaman siz de ruku'a varınız. O başını kaldırdı mı siz de
kaldırınız. "Semiallahü
limen-hamideh" deyince siz de "Rabbena ve leke'l-hamd" deyiniz.
Namazı oturarak kıldığı zaman siz de hep beraber oturarak kılınız"
buyurdu.
Diğer tahric: Buharî.
salat ezan, taksîrü's-salat; sehv; Merza; Müslim, salai; Tirmizî, salat; Nesaî,
eimme; iftitah; tatbik; İbn Mace, ikame; Darimî, salat; Muvatta, nida; cemaa;
Ahmed b. Hanbel, II, 230, 314, 341, 376, 411, 420, 438, 440,
AÇIKLAMA: İbn Hibban'ın rivayetinden anlaşıldığına göre,
hadiste anlatılan olay, hicretin beşinci yılında olmuştur. Çeşitli rivayetlerin
ifadesinden anlaşıldığına göre ise, Resulullah (s.a.v.) attan düşerek bir hurma
kütüğüne çarpmış ve ayağı çıkmıştır. Bunun üzerine ashab-ı kiram onu ziyarete
koşmuşlar. Namaz vakti gelince Resulullah (s.a.v.) oturduğu yerden imam olarak
kendilerine namaz kıldırmış. Ashabın namazı ayakta kıldıklarını görünce
oturmalarını işaret buyurmuştur. Onlar da oturarak kılmışlardır. Muhtelif
rivayetlerin ifadelerindeki farklılıklar, olayların ayrı ayrı zamanlarda
meydana gelmiş olması ihtimalini mümkün kılmaktadır. Oturarak kılınan bu
namazın farz veya nafile olduğu hususu da ilim adamları arasında ihtilaflıdır
Kurtubî sahabe-i kiramın ancak farz namazlar için mescide gittiklerine bakarak
bu namazın farz namaz olduğunu söylerken, Kadı îyaz ise, o gün kılınan namazın
nafile namaz olduğunu İbn Kasım’dan nakletmiştir.
"İmam
ancak kendisine uyulmak için imam olmuştur" cümlesinin anlamı şudur: İmama
namazın bütün cüzlerinde uymak lazımdır. O ayakta ise, cemaat da ayakta durur;
o oturuyorsa cemaat da oturur, hareketlerinde ne ondan önce davranabilir, ne de
onunla beraber hareket edebilir. Sadece onun hareketlerini takibetmekle ve ona
uymakla mükelleftir. Bu bakımdan imam ayakta namaz kılıyorsa cemaatin de ayakta
kılması, bilakis oturarak kılıyorsa, cemaatin de oturarak kılması gerekir.
"İmam
"semi'allahü limen hamideh" dediği zaman siz de "Rabbena ve
leke'l-hamd" deyiniz" sözlerinden; imam, birinci cümleyi söyleyince
cemaatin sadece aynı cümleyi tekrarlaması gerektiği anlaşılıyor. İmam Ebu
Ha-nife (r.a.) işte bu hadisle amel ederek, cemaatin sadece bu cümle ile
yetinmesi gerektiğini söylemiştir. Malikîler de bu görüştedirler. Ancak
Şafiîlerle Hanbelîlere göre cemaatin her iki cümleyi birleştirerek سَمِعَ
اللَّهُ
لِمَنْ
حَمِدَهُ
رَبَّنَا لَكَ
الْحَمْدُ "Allah kendine hamd edenin hamdini işitir. Yani kabul eder,
Ey Rabbimiz (sadece sana itaat eder, ve) sadece sana hamd ederiz" der.
Davud-i Zahirî der kî: "Bu hadis’e göre, imam gücü yeterken bile oturarak
namaz kıldırıyorsa cemaatin de namazlarını oturarak kılması gerekir"
İshak, İbnu'l-Münzir ve Evzaî de bu görüştedirler.
îbn
Hazm der ki; "Biz bu hadisle amel ederiz. Ancak imamın yanına duran ve halka
imamın tekbirini duyurmakla görevli olan kimse bu hükmün dışındadır. Bir kimse,
isterse imama uyarak, oturduğu yerden kılar, isterse ayakta kılar. Bu hususta
selefin icmaı vardır. Yine İbn Hıbban da aynı görüşe katılarak bu konuda
sahabenin icmaı olduğunu söylemiştir.
Esasen
bize göre makbul olan icma, sadece sahabenin icmaıdir. Yine tabiilerin de bu
konuda icmaları vardır. Sahabe-i Kiramdan bu görüşün aksini iddia eden hiç bîr
kişi de duyulmamış ve görülmemiştir.
Bu
ümmet içinde imam oturarak namaz kılarken, cemaatin ayakta kılabileceği
fikrini ilk defaortaya atarak bu gerçeğe aykırı hareket eden kimse el-Muğire
b. Miksem'dir. Onun bu hatalı fikrini ilk defa kabul eden de Hammad b. Ebu
Süleyman olmuş, ondan da bu fikri Ebu Hanife almış; ondan sonra gelenler de bu
mevzuda kendisine uymuşlardır."
Hanbelîler
ayakta namaz kılmaya gücü yeten kimselerin, ayağa kalkmaktan aciz olan kimse
arkasında oturarak kılmasının caiz olduğunu kabul ediyorlarsa da bu namazın
sahih olabilmesi için imamın görevli mahalle imamı veya devlet reisi olmasını
şart koşmuşlar ve bunların dışındaki imamların arkasında bu şekilde kılınacak
namazın caiz olmadığını söylemişler ve; "Diğer imamların arkasında
oturarak kılınan namazın sahih olabilmesi için cemaatin de imam gibi ayağa
kalkmaktan aciz olması lazımdır" demişlerdir.
Şafiîler,
Ebu Sevr, es-Sevrî, El-Humeydî ve Hanefilere göre ayağa kalkmayan kimsenin
arkasında namaz kılmak caizdir. Ancak cemaatin namazı ayakta kılması şarttır. Bu
konuda Buharı ve Müslim'in Hz. Aişe'den rivayet ettikleri Nebi (s.a.v.)'in son
hastalığında namaz kıldırmakta olan Hz. Ebu Bekr'in soluna gelip oturarak,
oturduğu yerden namaz kıldırdığına dair olan hadis-i şerifi delil getirirler. [Buharî, ezan; taksîrü's-salat; Müslim.
salat; Nesai, imame; İbn Mace, ikame; Darimi, salat; Ahmed b. Hanbel,I, 232,
356; II, 52; VI, 21, 224, 251.]
Sözü
geçen ulemaya göre Hz. Ebu Bekr Cenab-i Nebi (s.a.v.)'in sağında kaldığına göre
imam değil artık cemaat olmuşlar ve Hz. Nebi'in arkasında cemaat olarak namazı
ayakta kılmıştır. Hz. Ebu Bekr'in eski yerinde durması ise, oturarak namaz
kıldıran Resul-i Ekrem'in tekbirlerini Cemaate iletmek içindir. Çünkü Hz. Ebu
Bekr imamlık görevine devam edecek olsaydı Resulullah (s.a.v.) onun soluna
değil, sağ tarafına dururdu. İşte Hz. Aişe hadisi mevzumuzu teşkil eden 601
no'lu hadisi neshetmiştir. Ahmed b. Hanbel ise neshi kabul etmeyerek bu iki
hadisin arasını telif cihetine gitmiştir. Malikîlere göre ise, hiç birzaman
oturarak namaz kılan kimsenin arkasında namaz kılmak caiz değildir. Bu hususta
cemaatin ayakta ve oturmakta olması neticeyi değiştirmez. (601 no'lu) Enes
hadisi mensuhtur. Hz. Aişe hadisi de Nebiin şahsına ait özel bir durumdur.