SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SALAT BAHSİ

<< 591 >>

بَاب إِمَامَةِ النِّسَاءِ

61. Kadınların İmamlığı

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعُ بْنُ الْجَرَّاحِ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جُمَيْعٍ قَالَ حَدَّثَتْنِي جَدَّتِي وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ خَلَّادٍ الْأَنْصَارِيُّ عَنْ أُمِّ وَرَقَةَ بِنْتِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نَوْفَلٍ الْأَنْصَارِيَّةِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمَّا غَزَا بَدْرًا قَالَتْ قُلْتُ لَهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ائْذَنْ لِي فِي الْغَزْوِ مَعَكَ أُمَرِّضُ مَرْضَاكُمْ لَعَلَّ اللَّهَ أَنْ يَرْزُقَنِي شَهَادَةً قَالَ قَرِّي فِي بَيْتِكِ فَإِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَرْزُقُكِ الشَّهَادَةَ قَالَ فَكَانَتْ تُسَمَّى الشَّهِيدَةُ قَالَ وَكَانَتْ قَدْ قَرَأَتْ الْقُرْآنَ فَاسْتَأْذَنَتْ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ تَتَّخِذَ فِي دَارِهَا مُؤَذِّنًا فَأَذِنَ لَهَا قَالَ وَكَانَتْ قَدْ دَبَّرَتْ غُلَامًا لَهَا وَجَارِيَةً فَقَامَا إِلَيْهَا بِاللَّيْلِ فَغَمَّاهَا بِقَطِيفَةٍ لَهَا حَتَّى مَاتَتْ وَذَهَبَا فَأَصْبَحَ عُمَرُ فَقَامَ فِي النَّاسِ فَقَالَ مَنْ كَانَ عِنْدَهُ مِنْ هَذَيْنِ عِلْمٌ أَوْ مَنْ رَآهُمَا فَلْيَجِئْ بِهِمَا فَأَمَرَ بِهِمَا فَصُلِبَا فَكَانَا أَوَّلَ مَصْلُوبٍ بِالْمَدِينَةِ

 

Abdurrahman b. Hallad el-Ensari, Ummü Veraka binti Nevfel'den rivayet etmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedr savaş'ına çıkacağı zaman kendisine dedim ki: "Ya Resulullah seninle beraber savaş'a çıkmama izin ver de hastaları tedavi edeyim. Belki yüce Allah (bu sayede) bana şehidlik nasib eder." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da şöyle) cevap verdi: "Evinde kal, muhakkak Allah (c.c.) sana şehitliği nasib edecektir"

 

(Vekî' b. Cerrah) der ki; Ona "şehide" denirdi. (el-Velîd) der ki: (Ümmü Veraka) Kur'an okurdu, evinde özel müezzin bulundurmak için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den izin istemiş, (Nebi Sallallahu aleyhi ve Sellem) O'na izin vermişti.

 

(Veki') der ki; Ümmü Veraka'ya ait bir köle ile cariye vardı. Ölümünden sonra onların hür olacaklarını ifade etmişti. Bu köle ile cariye bir gece kalktılar, o'nu bir kadife ile boğup öldürdüler. Sonra da kaçıp gittiler. Hz. Ömer (r.a.) sabahleyin bunu duydu ve halka hitaben bir konuşma yaparak; "Kim bunları bilir" veya "görürse, yakalayıp getirsin" dedi. Nihayet Ömer (r.a.) onların (asılmasını) emretti de asıldılar ve Medine'de ilk asılan kimseler oldular."

 

 

Hadisi sadece Ebu Davud rivayet etmiştir.

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis-i şerifte geçen Bedr savaşı, İslam tarihinde iki defa vuku bulmuştur. Aslında Bedr -ismini bir- kuyudan alan- Mekke ile Medine arasında bir yerdir. Bu kuyu Bedr b. Kureyş'e ait olduğu için bu ismi almıştır. Birinci Bedr savaşı hicretin ikinci yılı Rabiülevvelinde (Miladî 623) vuku bulmuştur. Kureyş kabilesinden bir çete Medine otlaklarına kadar sokulup halkın hayvanlarını alıp götürmüşlerdi. Hz. Nebi bir gurub muhaciri Hz. Ali'nin sancaktarlığında çeteyi takibe memur etti. Bunlar Bedr'e kadar gittilerse de Kureyşli çeteyi yakalayamayarak geri döndüler. İkinci Bedr Savaşı: Aynı yılın Ramazan'ında (Mart 624) vuku bulmuştur. Buna Büyük Bedr de denir. Nebi (s.a.v.) Mekkeli müşriklerin ticaret kervanlarının geliş-gidişlerini engellemek için tedbirler alıyor, bunun için komşu kabilelerle ittifaklar kuruyordu. Yine Hz. Nebi Suriye'den dönmekte olan bir ticaret kervanını üçyüzü aşkın bir kuvvetle ele geçirmek istemişti. Ancak ashabıyla müşavereden sonra kervanı takib etmeyip savaşmaya karar verdi. Bunun üzerine İslam kuvvetleri, Bedr'e gelmiş ve Hz. Peygam­ber harekat için en uygun yeri seçerek müşriklerin su ile alakasını kesmiş ol­du. O gece Nebi (s.a.v.) Allah'a şöyle dua etmiştir: "Ya Rabbi! Bana va'd ettiğin yardımı bugün lütfet ya Rabbi. Bu İslam cemaati bugün telef olursa yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmayacaktır."

 

Kur'an-ı Kerim'de de "Karşı karşıya gelen ve biri Allah yolunda döğüşen, diğeri kafir olan iki kimsenin halinde herkese ibret vardır" (Ali İmran (3, 13) ayetiyle savaşın kaçınılmazlığı ve yine "Bütün bu toplananlar hezi­mete uğrayıp dağılacaklar ve kaçacaklardır" (Kamer 54, 45) müjdesi ile de müslümanların galib gelecekleri bildirilmekteydi. Nitekim bu savaşta melekler müslümanlara yardım ettiler, düşman ağır bir yenilgiye uğradı. 70 ölü ve bir o kadar da esir bırakarak kaçtılar. Müslümanların şehid sayısı ise 14 idi.

 

Hadis-i şerifte geçen köle, bütün varlığıyla bir başkasının malı olan kimse demektir. Bu, kadın ise cariye ismini alır, kölelik özellikle harplerin ortaya çıkardığı içtimaî bir kurumdur. Bugün bu kurum İslamiyetin takibettiği cid­di ve psikolojik usullerce ortadan kalkmıştır.

 

Köleler beş kısma ayrılır:

 

1. Azad edilmesi söz konusu olmayanlar.  Bunlara kınn denir.

 

2. Belli bir para karşılığında azad edilmek üzere efendisiyle anlaşan ve sözleşme yapan köle. Bunlara mükateb köle denir.

 

3. Kısmen azad olup hürriyetini tamamen elde edebilmesi için çalıştırı­lan köle. Bunlara müstes'i denir.

 

4. Efendisinden çocuk doğuran cariyeye de Ümmü Veled denir.

 

5. Azadı Efendisinin ölümüne bağlı olanlara Müdebber denir.

 

İşte hadis-i şerifte söz konusu olan bu iki köle beşinci maddede zikredi­len müdebber sınıfından idiler. Hemen hürriyetlerine kavuşabilmek için efen­dileri Ümm-ü Veraka'yı boğarak şehid ettiler. Bu hareketlerinin cezasını da asılarak, hayatlarıyla Ödediler. Her ne kadar bu hadis-i şerif görünüşte "kı­sas ancak kılıçla yapılır" (İbn Mace, diyat 25) hadis-i şerifine muhalif görü­nüyorsa da Hz. Ömer'in onları önce kılıçla öldürdükten sonra ibret olsun diye astırmış olması mümkündür.

 

Ümmü Veraka (r.anha) Kur'an-ı Kerim'i tamamen ezberlemiş bir kim­seydi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) kendisine şehitliğin nasib olacağını müjdelediği için de halk kendisine "şehîde" ismini vermiştir. Nitekim gerçekten de zul­me uğrayarak hunharca şehid edildi.

 

Kur'an-ı Kerim'i hıfz ettiği için evinde mahalle kadınlarına imamlık yapmak gayesiyle evinde özel bir müezzin görevlendirmek istedi. Resul-i Ek­rem de sadece kendi ev halkına imamlık etmek üzere isteğini kabul etti. Bu husus bir sonraki hadisten (no 592) anlaşılmaktadır. Tafsilat için oraya mü­racaat edilmelidir.

 

 

DEVAM