بَاب
مَنْ أَحَقُّ
بِالْإِمَامَةِ
60. İmamlığa Kim Daha
Layıktır
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
أَخْبَرَنِي
إِسْمَعِيلُ
بْنُ رَجَاءٍ
سَمِعْتُ
أَوْسَ بْنَ
ضَمْعَجٍ يُحَدِّثُ
عَنْ أَبِي
مَسْعُودٍ
الْبَدْرِيِّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَؤُمُّ
الْقَوْمَ
أَقْرَؤُهُمْ
لِكِتَابِ
اللَّهِ وَأَقْدَمُهُمْ
قِرَاءَةً
فَإِنْ
كَانُوا فِي
الْقِرَاءَةِ
سَوَاءً
فَلْيَؤُمَّهُمْ
أَقْدَمُهُمْ
هِجْرَةً
فَإِنْ
كَانُوا فِي
الْهِجْرَةِ
سَوَاءً فَلْيَؤُمَّهُمْ
أَكْبَرُهُمْ
سِنًّا وَلَا
يُؤَمُّ
الرَّجُلُ
فِي بَيْتِهِ
وَلَا فِي
سُلْطَانِهِ
وَلَا
يُجْلَسُ
عَلَى تَكْرِمَتِهِ
إِلَّا
بِإِذْنِهِ
قَالَ شُعْبَةُ
فَقُلْتُ
لِإِسْمَعِيلَ
مَا تَكْرِمَتُهُ
قَالَ
فِرَاشُهُ
Ebu Mes'ud el-Bedri
(r.a.)'den; demiştir ki: ''Resulüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Cemaate Allah'ın Kitabını en iyi okuyanları ve okumada en
kıdemlileri imam olur. Eğer okumada müsavi iseler, hicret bakımından en
kıdemlileri, eğer hicrette de eşitseler, yaşça en büyükleri onlara imam olsun.
Kişiye evinde ve idaresi altında bulunan yerde (makamında) imam olunmaz, evinde
tekrimesi üzerinde oturulumaz, izni olursa başka."
Şu'be dedi ki: Ben
İsmaile "kişinin tekrimesi nedir?" diye sordum. O da,
"yatağıdır" dedi.
Diğer tahric: Buharî,
ezan; Müslim, mesacid; Tirmizi, salat, edeb, mevakit; Nesai, imame; kıble; ibn
Mace, ezan ikame; Ahmed b. Hanbel.HI, 48, 51, 84, 163, 475; IV, 118. 121. 122;
V, 71, 272; Hakim el-Müstedrek, I, 243.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerifte imamlığa layık olmanın en
başta gelen ölçüsü olarak belirtilen "Allah'ın Kitabını en iyi
okumak" cümlesinin manası, Kur'an-ı Kerimi tecvid kaidelerine göre en
güzel okumak demektir. "Okumada en kıdemli olmak" cümlesinin manası
ise, "Kur'an-ı Kerimi daha çok ezberlemiş olmak" demektir. Bu hadis-i
şerifi Buhari'den başka bütün Kütüb-ü Sitte sahıbieri, "İmamet"
bahsinde rivayet etmişlerdir. Nesai'de "hicrette eşitseler, sünneti en iyi
bilenler ... " kaydı bulunmaktadır. Hakim ise el-Müstedrek'te,
"Sünneti en iyi bilenler" yerine "en fakih olanlar"
cümlesini rivayet etmiştir.
"Hicret
bakımından en kıdemli olmak" cümlesinin manası, Mekke fethedilmeden önceki
zamanlarda Mekke'den Medine'ye daha önce göç etmiş olmaktır. Bu dönemlerde
Mekke küfr diyarı olduğundan bir an önce, İslam diyarı olan Medine'ye göç
edenler ilim ve irfan bakımından daha gelişmiş olduklarından göç etmeyenlere
nisbetle imamlığa daha layık görülmüşlerdir. Ancak Mekke fethedildiktene sonra
orası da İslam diyarı olduğundan Resul-i Ekrem Efendimiz; Artık Mekke de Medine
gibi şereflidir. Bundan sonra Medine'ye göç etmeye gerek yoktur, anlamında
(....) "Fetihten sonra hicret yoktur" buyurmuşlardır. Tahric: Buhari, sayd
10; cihad 1,27,194; menakıbü'l-ensar 45, meğazl 53; Müslim, imare 86; Tirmizı,
siyer 33; Nesai, beyat 15; İbn Mace, keffarat 12; Darimi, siyer 69; Ahmed b.
Hanbel, I, 226, 266,316,355; II, 215; III, 22,401,431,468,469; V, 81,187; VI,
466.
Yine
bu hadis Mekke'den Medine'ye hicretin sona erdiğini haber vermektedir. Küfür
diyarından İslam diyarına olan hicretler ise, kıyamete kadar devam edecektir.
Bu bakımdan küfür diyarından İslam diyarına daha önce göç edenler, daha sonra
göç edenlere nisbetle imamlığa daha layık sayılacaklardır. İslam alimlerinin
büyük çoğunluğu bu görüştedir.
İbn
Melek ise, Mekke'nin fethinden sonra ancak günahları terk anlamına gelen manevi
hicretin söz konusu olabileceğini, yoksa bir diyarı terk ederek başka bir
diyara yerleşmenin söz konusu olamayacağını savunmuştur.
Netice
olarak bu mevzuda mezheb imamlarının görüşleri şöyledir:
Hanefilere
göre: Bir toplum içerisinde imamlığa en layık olanlar sünneti en iyi
bilenleridir. Eğer bu noktada müsavi olurlarsa, Allah'ın Kitabını en iyi
okuyanları, bunda da müsavi olurlarsa, en ziyade vera ve takva sahibi olanları,
bunda da müsavi olurlarsa en yaşlı olanları imam olur.
Her
ne kadar hadiste ilk aranacak vasıfın Kur'an-ı Kerim'i en iyi okumak olduğuna
işaret buyurulmuşsa da ashab-ı kiram zamanında en iyi Kur'an okuyanlar aynı zamanda
dinin ahkamını en iyi bilenlerdi. Sonraları hal değişmiştir. Onun için
Hanefiyye uleması sünneti yani ahkamı en iyi bilenin imamlığa en layık olduğunu
söylemişlerdir. [bak: 588.hadis]
Bununla
beraber imam Ebu Yusuf'dan bir rivayete göre en iyi Kur'an okuyan imamlığa en
layık olan kimsedir.
Şafiiler
ile Malikilere göre, hükümdar veya onun vekili olan vali ve benzeri kimselerin,
kendilerinden daha layığı bulunduğu halde imam olmaları bendubtur. O yoksa ev
sahibine gelir, o da layık değilse cemaat aralarından en fakih olanını
seçerler. Çünkü namazda lazım olan kıraat miktarı malum ve mahduttur. Onu
herkes bilir. Fıkıh meseleleri ise, herkesin bileceği şekilde mahdud değildir.
Bazan namazda öyle hal arız olur ki onun hali yolunu ancak fıkhi meseleleri iyi
bilen kimse bulabilir. Bundan dolayıdır ki Peygamber (s.a.v.) namazda imam
olmak üzere ashabı arasından Ebu Bekr (r.a.)'ı seçmiştir.
Halbuki
ashab içerisinde Hz. Ebu Bekr (r.a.)'den daha güzel Kur'an-ı Kerim okuyanlar
bulunduğunu bizzat Resulullah (s.a.v.) beyan etmiştir.
Nevevi'nin
beyanına göre, Şafiilerden bazıları vera' sahibini, fakihe en iyi Kur'an
okuyana tercih etmişlerdir. Çünkü imamlıkta gözetilen gaye herkesten ziyade
vara ve takva sahibi kimselerle gerçekleşebilir.
Vera'
ile takva arasında fark vardır. Takva: Haram olan şeylerden sakınmaktır. Vera
ise, haramın da ötesinde şüpheli olan şeylerden bile sakınmaktır.
Hanbelilere
göre: imamlığa en layık olan, fıkhı en iyi bilen sonra Kur'an'ı en iyi
okuyandır.Bu hususta müsavi olurlarsa, hicret bakımından kıdemli olan tercih
edilir.
"Bir
kimseye evinde ve idaresi altında bulunan yerde imam olunamayacağı"
cümlesi üzerinde ulema şu görüşleri ileri sürmüşlerdir: "Ev sahibi, bir
meclisin hakimi ve mescidin imamı, imamlık hususunda başkalarına tercih edilir.
isterse başkaları fıkıh kıraat, vera vs. bakımIardan ondan daha üstün olsunlar.
Ev sahibi dilerse imam olur, dilerse imamlığa başkasını geçirir. Bu hususta
yetki kendisinindir.
Ancak
bu meselede her mezhebin kendilerine göre ayrıntılı görüşleri vardır. Bunları
fıkıh kitabIarından öğrenmek mümkündür .