DEVAM: 28. Ezanın
Nasıl Okunacağı
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُثَنَّى
عَنْ أَبِي
دَاوُدَ ح و
حَدَّثَنَا
نَصْرُ بْنُ
الْمُهَاجِرِ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ
عَنْ
الْمَسْعُودِيِّ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ
عَنْ ابْنِ
أَبِي
لَيْلَى عَنْ
مُعَاذِ بْنِ
جَبَلٍ قَالَ
أُحِيلَتْ الصَّلَاةُ
ثَلَاثَةَ
أَحْوَالٍ
وَأُحِيلَ
الصِّيَامُ
ثَلَاثَةَ
أَحْوَالٍ
وَسَاقَ
نَصْرٌ
الْحَدِيثَ
بِطُولِهِ
وَاقْتَصَّ
ابْنُ
الْمُثَنَّى
مِنْهُ
قِصَّةَ
صَلَاتِهِمْ
نَحْوَ بَيْتِ
الْمَقْدِسِ
قَطْ قَالَ
الْحَالُ
الثَّالِثُ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَدِمَ
الْمَدِينَةَ
فَصَلَّى
يَعْنِي
نَحْوَ
بَيْتِ الْمَقْدِسِ
ثَلَاثَةَ
عَشَرَ
شَهْرًا
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى
هَذِهِ
الْآيَةَ قَدْ
نَرَى
تَقَلُّبَ وَجْهِكَ
فِي
السَّمَاءِ
فَلَنُوَلِّيَنَّكَ
قِبْلَةً
تَرْضَاهَا
فَوَلِّ
وَجْهَكَ
شَطْرَ
الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِ
وَحَيْثُ مَا
كُنْتُمْ
فَوَلُّوا
وُجُوهَكُمْ
شَطْرَهُ
فَوَجَّهَهُ
اللَّهُ
تَعَالَى إِلَى
الْكَعْبَةِ
وَتَمَّ
حَدِيثُهُ
وَسَمَّى
نَصْرٌ
صَاحِبَ الرُّؤْيَا
قَالَ
فَجَاءَ
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ زَيْدٍ
رَجُلٌ مِنْ
الْأَنْصَارِ
وَقَالَ فِيهِ
فَاسْتَقْبَلَ
الْقِبْلَةَ
قَالَ اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ أَنَّ
مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
أَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
حَيَّ عَلَى
الصَّلَاةِ
مَرَّتَيْنِ
حَيَّ عَلَى
الْفَلَاحِ مَرَّتَيْنِ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ أَكْبَرُ
لَا إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
ثُمَّ أَمْهَلَ
هُنَيَّةً
ثُمَّ قَامَ
فَقَالَ مِثْلَهَا
إِلَّا أَنَّهُ
قَالَ زَادَ
بَعْدَ مَا
قَالَ حَيَّ
عَلَى
الْفَلَاحِ
قَدْ قَامَتْ
الصَّلَاةُ قَدْ
قَامَتْ
الصَّلَاةُ
قَالَ
فَقَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
لَقِّنْهَا
بِلَالًا
فَأَذَّنَ بِهَا
بِلَالٌ و
قَالَ فِي
الصَّوْمِ
قَالَ فَإِنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
كَانَ
يَصُومُ
ثَلَاثَةَ
أَيَّامٍ
مِنْ كُلِّ
شَهْرٍ
وَيَصُومُ
يَوْمَ
عَاشُورَاءَ
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى
كُتِبَ عَلَيْكُمْ
الصِّيَامُ
كَمَا كُتِبَ
عَلَى الَّذِينَ
مِنْ
قَبْلِكُمْ
إِلَى
قَوْلِهِ طَعَامُ
مِسْكِينٍ
فَمَنْ شَاءَ
أَنْ يَصُومَ
صَامَ وَمَنْ
شَاءَ أَنْ
يُفْطِرَ
وَيُطْعِمَ
كُلَّ يَوْمٍ
مِسْكِينًا
أَجْزَأَهُ
ذَلِكَ
وَهَذَا حَوْلٌ
فَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى
شَهْرُ
رَمَضَانَ
الَّذِي
أُنْزِلَ
فِيهِ الْقُرْآنُ
إِلَى
أَيَّامٍ
أُخَرَ
فَثَبَتَ الصِّيَامُ
عَلَى مَنْ
شَهِدَ
الشَّهْرَ
وَعَلَى
الْمُسَافِرِ
أَنْ
يَقْضِيَ
وَثَبَتَ
الطَّعَامُ
لِلشَّيْخِ
الْكَبِيرِ
وَالْعَجُوزِ
اللَّذَيْنِ
لَا
يَسْتَطِيعَانِ
الصَّوْمَ
وَجَاءَ
صِرْمَةُ
وَقَدْ
عَمِلَ
يَوْمَهُ وَسَاقَ
الْحَدِيثَ
Muaz b. Cebel (r.a.)'den
demiştir ki; Namaz ve oruç üç kere değişikliğe uğramıştır.
Nasr (b. el-Muhacir bu
değişikliklerle ilgili) hadisin tamamını nakletmiştir. Îbnü'l-Müsenna (bu
hadisin) sadece (Müslümanların) Beyt-i Makdis'e doğru namaz kılmaları (ile
ilgili) kısmını nakletmiştir. (İbnu'l-Müsenna) der ki; (Namazın değişmesiyle
ilgili) üçüncü hal (şöyle olmuştur), Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Medine'ye geldi ve on üç ay Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldı. Sonra Allah azze
ve celle şu ayeti indirdi: "Hakîkaten yüzünün semada aranıp durduğunu
görüyoruz. Artık (müsterih ol), seni hoşnud olacağın bir kıbleye döndüreceğiz.
Haydi yüzünü Mescid-i Harama doğru çevir. Siz de (ey mü'minler) nerede
bulunursanız bulunun, yüzünüzü ona doğru çeviriniz."[Bakara 144]
(Bu ayet-i kerimeyle)
Allah azze ve celle Resulünü Ka'be'ye yöneltti.
(İbnu'l-Müsenna'nın)
hadisi (burada) sona erdi. Nasr (b. Muhacir) de (rivayetinde) Rü'ya sahibinin
ismini açıklayarak şöyle dedi: "Ensardan bir kimse (olan) Abdullah b. Zeyd
geldi. Kıbleye yöneldi ve: Allahu Ekber, Allahu Ekber. Eşhedu en la İlahe
İllallah, Eşhedu en la İlahe İllallah. Eşhedu enne Muhammeden Resulullah,
Eşhedu enne Muhammeden Resulullah. İki defa da: Hayya ele’s-selah, iki defa:
Hayya ele’l-felah, Allahu Ekber, Allahu Ekber. La İlahe İllallah" dedi. Sonra
biraz durdu ve ayağa kalktı, aynı sözleri (yine) söyledi.
(Abdullah b. Zeyd) der
ki: Ancak (bu defa rü'yamda gördüğüm kişi) Hayya ele’l-felah dedikten sonra kad
kametu’s-selah, kad kametu’s-selah, (sözlerini) ilave etti.
(Muaz) der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (Abdullah'a hitaben); "Bunu
Bilal'e öğret" buyurdu. Bilal de bu kelimelerle ezan okudu. Nasr (b.
el-Muhacir rivayetinde) oruç konusunda da şunları söyledi: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) her ayın üç gününde ve bir de Aşure gününde oruç
tutardı. Sonra Allahu Teala: "Üzerlerinize oruç yazıldı. Nitekim sizden
evvelkilere de yazılmıştır" (ayet-i kerimesini) "Miskin doyumu
fidye"[Bakara 184] (sözlerine) kadar indirdi. Artık oruç tutmak isteyen
tutuyor, oruç yemek isteyen de her gün (için) bir fakir doyuruyordu. Bu doyurma
orucun yerini tutuyordu, işte bu (oruçta bir) değişikliktir. Sonra da Allah
azze ve celle: "Ramazan ayı ki insanları (irşad için), hak fürkanı,
hidayet delili beyyineler halinde Kur'an onda indirildi" ayetini
indirdi.Oruç bu aya erişen herkese farz oldu. Yolcular için (yolculuk esnasında
orucu yeyip sonra) kaza etmeleri, oruca güçleri yetmeyen ihtiyar kadın ve
erkekler için de (fakir) doyurmaları izni baki kaldı. (Derken bir gün) Sırma b.
Kays bütün gün çalışmış (olarak evine) geldi..." ve (Nasr, orucun
geçirdiği devrelerle ilgili olan bu) hadisi (sonuna kadar) nakletti.
AÇIKLAMA: Bu hadis-i şerifin
ravileri olan İbnu'l-Müsenna ve Nasr b. el-Muhacir, Mes'udi'ye dayanan
rivayetlerinde namaz ve orucun geçirdiği değişikliklere kısaca temas ettiler.
Ancak birinci ravi İbnu'l-Müsenna, namazla ilgili değişikliklerin sadece
üçüncüsüne ait ayrıntılı bilgi vermişse de oruçla ilgili değişikliklerin
ayrıntılarına girmemiştir.
İkinci
ravi Nasr'ın rivayet ettiği bu konuya ilişkin uzunca hadiste bu değişiklikler
bütün ayrıntılarıyla dile getirilmişse de müellif Ebu Davud bu hadisin namazla
ilgili kısımlarını hiç nakletmemiş sadece oruçla ilgili değişikliklerin üçüncü
kısmını nakletmiştir.
Amr
b. Merzuk'un Şu'be'den ve İbnu'l-Müsenna'nın Muhammed b. Ca'fer vasıtasıyla
yine Şu'be'den rivayet ettiği hadiste ise, orucun geçirdiği değişiklikler uzun
uzadıya anlatılmış fakat orucun ikinci ve üçüncü değişiklikleri birbirinden
net bir şekilde ayrılmamış namazın da sadece iki halinden söz edilmiştir.
Üzerinde
durduğumuz bu hadiste İbnu'l-Müsenna namazın üçüncü şeklini alışını şöyle
anlatıyor: "Müslümanlar Beyt-i Makdis'e doğru onüç ay namaz kıldılar.
Nihayet Cenab-ı Hak ayet-i kerimesini indirdi."[Bakara 144]
İbnu'I-Musenna'nın
rivayeti de burada sona eriyor. Ancak biz bütün bu rivayetleri gözönünde
bulundurarak namaz ve orucun geçirdiği değişiklikleri üç dönemde sırayla ve
tamamıyle, bundan önce geçen hadisin izahında açıkladık. Oraya müracaat
edilmelidir.
İbnu'l-Müsenna
her ne kadar mü'minlerin Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldıklarını rivayet
etmişse de, Sahih-i Buharî'de bu müddetin 16 veya 17 ay olduğu yer alıyor.
Sahih-i Müslim ve Nesaî'de bu müddetin 16 ay olduğu kesinlikle ifade ediliyor.
İmam
Nevevî, Müslim Şerhi'nde, Hafız İbn Hacer de Fethü'l-Barî'de bu rivayeti tercih
etmişlerdir. Hafız İbn Hacer bu müddetin onüç ay olduğunu ifade eden rivayetin
de on ay, on iki ay, 18 ay, 19 ay, iki sene olduğunu ifade eden rivayetler
gibi şazz olduğunu, çünkü bu rivayetlerin hepsinin zayıf olduğunu söylemiştir.
Rivayetlere
bakılırsa bu müddetin on altı veya on yedi ay olduğu ihtimali üzerinde durmak
lazım.
Ahmed
b. Hanbel'in rivayetine göre, Resulullah (S.A.V.) Mekke'de iken Kabe'yi
karşısına alarak Beyt-i Makdis'e doğru namaz kılardı. Taberî'nin rivayetine
göre ise, "Medine'ye hicret ettikten' sonra da yine Beyt-i Makdis'e doğru
namaz kılmaya devam etti. Çünkü Medine'lilerin ekserisi Yahudi olduğundan
onların gönüllerini İslama çevirmek için Cenab-ı Allah böyle emretmişti.
Hakikaten Yahudiler bundan memnun oldular. Resul-i Ekrem 17 ay böyle devam
etti. Fakat gönlü Hz. İbrahim'in kıblesi olan Kabe-i Muaz-zama'ya yönelmek
istiyordu. Derken el-Bakara Suresi'nin 144. ayeti olan ayet-i celilesi nazil
oldu. Demek ki bazı raviler on altı aylık müddeti, geçen günleri de hesap
ederek 17 ay demişler, bazıları da bu 16 ay'ı tecavüz eden günleri hesaba
katmayarak, yuvarlak bir hesapla 16 ay demişlerdir. Müslümanlar artık
namazlarını Kabe'ye doğru kılmaya başlayınca Huyey b. Ahtab gibi bazı
Yahudiler; "Eğer şimdiye kadar doğru bir yol üzerinde idiyseler şimdi bunu
niçin terkediyor-lar da sapık yollara gidiyorlar? Yok eğer şimdiye kadar
uygulamaları yanlış idiyse, kıldıkları namazlar ne olacak?" demeye başladılar.
Müslümanlar bu sözlerden müteessir olarak Resul-i Ekrem'e müracaat ettiler.
Bunun üzerine önce "De ki: Doğu da Allah'ındır batı da..." ve sonra
"Allah sizin imanınızı (amellerinizi)boşa çıkaracak değildir" ayet-i
kerimeleri nazil oldu; Kabe-i Muazzama müslümanların kıblesi haline geldi.
Yine
bu hadis-i şerifte orucun da üç kere değişikliğe uğradığı ifade edilmektedir
ki, bu değişikliklerle ilgili açıklama bundan Önceki hadisin izahında
geçmiştir.
Bazı
Hükümler
1.
Asr-ı Saadette namaz ve oruç. mütekamil hale gelinceye kadar çeşitli uygulama
merhalelerinden geçmiştir.
2.
İbadetler son şeklini almadan, -alıştırmak vb. hikmetlere mebni olarak-tedrici
bir uygulama yapılmıştır.
3.
Bir hüküm başka bir hükümle nesh edilebilir.
4.
Oruç ibadeti bütün semavi dinlerde farzdır.
5.
Her ay üç gün oruç tutmak ve aşure günü oruçlu olmak sünnettir.
6.
Yolcu ve hasta olan ramazanda oruç tutmayıp
daha sonra kaza edebilir.
7.
Oruç tutamayacak kadar yaşlı erkek ve kadın oruç tutmayıp fidye verebilir.