DEVAM: 28. Ezanın
Nasıl Okunacağı
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
الْحَارِثُ
بْنُ
عُبَيْدٍ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَبْدِ
الْمَلِكِ
بْنِ أَبِي
مَحْذُورَةَ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
عَلِّمْنِي
سُنَّةَ
الْأَذَانِ
قَالَ
فَمَسَحَ
مُقَدَّمَ
رَأْسِي وَقَالَ
تَقُولُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
تَرْفَعُ
بِهَا
صَوْتَكَ
ثُمَّ تَقُولُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
أَشْهَدُ
أَنَّ مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
تَخْفِضُ بِهَا
صَوْتَكَ
ثُمَّ
تَرْفَعُ
صَوْتَكَ
بِالشَّهَادَةِ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنْ لَا
إِلَهَ إِلَّا
اللَّهُ
أَشْهَدُ
أَنَّ
مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ أَشْهَدُ
أَنَّ
مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ حَيَّ
عَلَى
الصَّلَاةِ
حَيَّ عَلَى
الصَّلَاةِ
حَيَّ عَلَى
الْفَلَاحِ
حَيَّ عَلَى الْفَلَاحِ
فَإِنْ كَانَ
صَلَاةُ
الصُّبْحِ
قُلْتَ
الصَّلَاةُ
خَيْرٌ مِنْ
النَّوْمِ
الصَّلَاةُ
خَيْرٌ مِنْ
النَّوْمِ
اللَّهُ
أَكْبَرُ
اللَّهُ
أَكْبَرُ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
Ebu Mahzure (r.a.)'den,
demiştir ki:Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’e; Bana ezanın okunuş
usulünü öğret, dedim. Başımı okşadı ve şöyle buyurdu: "Sesini yükselterek,
Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu Ekber dersin. Sonra şöyle
buyurdu: Sesini alçaltarak, Eşhedü en la ilahe illellah, eşhedu en la ilahe
illallah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah, eşhedü enne Muhammeden Resulullah
dersin. Sonra da sesini yükseltir ve eşhedü en Ia ilahe illellah, eşhedü en
lailahe illellah; eşhedü enne Muhammeden Resulullah, eşhedü enne Muhammeden
Resulullah dersin.
Hayye ale's-salah. hayye
ale's-salah; hayye ale'l-felah, hayye ale'l-felah (dersin), eğer sabah ezanı
ise, es-salatü hayrun mine'n-nevm, es-Salatu hayrun mine'n-nevm" dersin
(ve) Allahu ekber, Allalıu ekber, La ilahe illellah" (diye bitirirsin)
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel, III, 408, 409.
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifte geçen,
Resul-i Ekrem'in Ebu Mahzüre'nin başını okşamasının hikmeti, mübarek
ellerindeki bereketin, Ebu Mahzüre'ye de intikal ederek telkin edilen ezanı
kolayca öğrenmesine vesile olmasıdır, denebilir.
Bu
hadisenin tafsilatını İbn Mace ve Beyhakî'nin rivayetlerine göre hadisin ravisi
Abdullah b. Muhayrîz şöyle nakletmektedir: "Ben Şam'a gitmek üzere
hazırlanırken Ebu Mahzure'ye; ey amcacığım; ben Şam yolculuğuna çıkıyorum,
senden nasıl müezzinlik yaptığını bana anlatmanı rica ediyorum, dedim. O da
bana şunları anlattı.
"Ben
bir toplulukla beraber yolculuğa çıkmıştım. Yolun bir noktasına varınca
Resulullah'ın müezzini namaza davet için Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in yanında
ezan okumaya başladı. Biz de sırtımız müezzine dönuk olarak ezana kulak verdik.
Onunla alay ederek bağıra çağıra ezanı taklid etmeye başladık. Resul-i Ekrem
(S.A.V.) bizi işitip yanına çağırdı. O işittiğim sesler hanginizden geliyordu?
diye sordu. Yanımdakiler de hepsi birden benî gösteriverdiler. Resul-i Ekrem
hepsini serbest bıraktı fakat beni bırakmadı. Sonra da "Kalk ezan
oku" dedi.'Ben de kalktım ama o ana kadar benim için dünyada en
hoşlanmadığım, Resulullah (S.A.V.) ve bir de ezan okumaktı.
Kalktım
yanına yaklaştım bana ezanın nasıl okunacağını şu şekilde öğretti: .... de,
sonra tekrar bana dedi ki: "Bir de sesini yükselterek şöyle de: sonra ezan
bitince beni çağırdı ve içi-gümüş dolu bir kese verdi ve, elini başımın ön
tarafına koydu ve yüzüme, göğsüme doğru gezdirdi, ta göbeğime kadar getirdi ve
"Allah seni mübarek kılsın, Allah seni mübarek kılsın" diye dua etti.
Ben de, "Ya Resulallah beni Mekke'ye müezzin tayin etsen" dedim.
Resulü Ekrem'e karşı duyduğum kın ve nefret hislerim sevgi ve saygıya
dönüşüverdi. Doğru Mekke"ye Resul-i Ekrem'in valisi Attab b. Esîd'in yanına
geldim. Onun yanında Resul-i Ekrem (S.A.V.)'in emriyle ezan okudum.[bk.
Tirmİzî, salat; Nesaî, ezan; İbn Mace, ezan]
İmam
Tahavî'nin Şerhu Meani'l-Asar'da beyan ettiğine göre Resul-i Ekrem (s.a.v.)in
Ebu Mahzure'ye şehadetleri önce hafif sesle okuttuktan sonra bir de yüksek
sesle okutmasının sebebi:Ebu Mahzure'nin şehadetleri okurken sesini Resul-i
Ekrem (s.a.v.)'in istediği gibi yükseltmemesidir. Bu sebebledir ki Resul-i
Ekrem; "Yüksek sesle şehadetleri bir daha tekrarla" buyurmuştur. Bu
inceliğe dikkat etmeyenler ezandaki tercî'i (yani şehadetlerin yüksek sesle
tekrarlanarak dört kere okunmasını) ezanın aslından zannetmişlerdir.
Bazıları
da bu tekrarın sebebi Resul-i Ekrem (S.A.V.)in yeni müslüman olan Ebu
Mahzure'ye şehadeti iyice öğretmek istemesidir. Yoksa ezanın aslından
şehadetlerin dört kere tekrarı (terci) yoktur.
İbnu'l-Cevzî
ise Tahkîk isimli eserinde Ebu Mahzure (r.a.) yeni müslüman olduğundan ezandan
nefret eden arkadaşlarına ezanı öğretmesi için kendisinin iyice şehadetleri öğrenmesi
gayesiyle bu tekrarlar yapılmıştır demektedir. Zeylaî de diyor ki: "Şu üç
söz mana itibariyle biribirine yakındır. Fakat Ebu Davud'un rivayet ettiği şu
hadis, bunların üçünü de reddeder. Çünkü hadis-i şerifte ezanın kendisine
öğretilmesini isteyen Ebu Mahzure (r.a.)'e Resulüllah (s.a.v.) ezanın nasıl
okunacağını öğretirken bu tekrarları yapmıştır. Yani bu tekrarları, ezanın
aslını teşkil eden bir unsur olarak öğretmiştir. Hadis-i şerifteki
"Allahu ekber..." dersin" sözünden maksat "ezanı böyle okumalısın
anlamında" emirdir.
Tercî'in
hükmü 499 numaralı hadisin izahında geçti. Ancak burada ter-cî'in nasıl
yapılacağı üzerinde mezheplerin görüşüne işaret etmek istiyoruz. Kitabü'l-Fıkh
ale'l-Mezahibi'l-Arab'da şöyle denilmektedir.[bk. Abdurrahman el-Cezîrî,
Kitabu'l-fıkh aile'l-mezahibi'I-erba'a»!, 312 (Beyrut).]
"Şafiîler
ve Malikîler, eşhedu en la ilahe ilallah, eşhedü en la ilahe illallah, eşhedu
enne Muhammeden Resulüllah, eşhedu enne Muhammeden Resulullah kelimelerini önce
işitilebilecek kadar alçak bir sesle söyledikten sonra yüksek sesle okurlar.
Ancak Malikîler önce okunan kısık seslere tercî' diyorlarsa da Şafiîler sonra
tekrarlanan yüksek seslere tercî' diyorlar."
Sabah
namazı için okunan ezanlar'dan sonraki
"Namaz uykudan hayırlıdır" cümlesi ilave edilir. Bunun manası
AHyyu'l-Karî'ye göre, "Namazdaki zevk, uykunun zevkinden daha üstün ve
hayırlıdır" elemektir. Hz. Bilal (r.a.) sabah namazı vaktinin girdiğini
haber vermek için Hz. Aişe'nin hücresine vardığında Cenab-ı Risalet penah'ın uykuda
olduğunu Öğrenince bu mübarek lafızları telaffuz etmiş, Resul-i Ekrem de Hz.
Aişe'den (r.anha) bunu duyunca ziyadesiyle memnun olmuş ve her sabah ezanında
"hayye ale'l-f elan "dan sonra bu cümlenin iki kere tekrarlanmasını
tavsiye etmiştir. Dört mezhebe göre de sabah ezanında bu cümleleri okumak
sünnettir. Buna tesvîb denir.