بَاب
مَا جَاءَ فِي
الصَّلَاةِ
عِنْدَ دُخُولِ
الْمَسْجِدِ
19. Mescide Girince
Kılınacak Namaz (Tahiyyetü'l-Mescid)
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
حَدَّثَنَا مَالِكٌ
عَنْ عَامِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ
سُلَيْمٍ الزُّرَقِيِّ
عَنْ أَبِي
قَتَادَةَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
جَاءَ
أَحَدُكُمْ الْمَسْجِدَ
فَلْيُصَلِّ
سَجْدَتَيْنِ
مِنْ قَبْلِ
أَنْ
يَجْلِسَ
Ebu Katade (r.a.),
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
"Biriniz mescide geldiği zaman oturmadan önce, iki rek'at namaz kılsın.”
Diğer tahric: Buhari,
teheccud; Müslim, musafırin; Nesai, mesacıd; Tirmızi, mevakit; İbn Mace, ikame
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifin mevzuu bahs ettiği namaz,
tahiyyetü'l-mescid namazıdır. Hadis-i şerifin zahiri tahiyyetü'l-mescid
namazının vacip olmasını gerektirir. Çünkü namaz emir sigasıyla zikredilmiştir.
İbn Hazm'ın dışındaki zahiriler bu namazın vücubuna kaildirler. Diğer
mezheplerin alimleri ile zahirilerden İbn Hazm ise, bu namazın vacip değil,
sünnet olduğunu söylemişler, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai'nin rivayet
ettikleri Dımam b. Salebe hadisini delil kabul etmişlerdir. Bu hadis, Ebu
Davud'da "Kitab'üs-Salaf'ın ilk hadisi olur. 391. hadistir. Efendimiz, o
hadiste beş vaktin dışındaki namazları, tetavvu olarak nitelendirdiğine göre,
tahiyyetü'l-mescid vacip değildir, demiştir.
Hanefi
ulemasından Ayni, bu namazın vacip olmadığını mantıki olarak da şöyle izah
eder: "Eğertahiyyetü'l-mescid namazının vacip olduğunu söylersek, abdesti
olmayanın camiye girmesinin haram olması gerekirdi. Halbuki bunu kimse
söylememiştir. Abdestsizin mescide girmesi caiz olduğuna göre camiye girdiğinde
kılınması vacip olan bir namaz yoktur."
Hanefi
mezhebinde tahiyyetü'l-mescid müstehaptır.
Tahiyyetü'l-mescid
namazının en azı iki rek'attir, en çoğu için bir sınır yoktur. Camiye girilince
kılınan sünnet, farz veya başka bir namaz, bu namazın yerini tutar.
Hadisin
zahiri bu namazın istisnasız her vakitte, hatta cuma günü hatip hutbe okurken
bile kılınmasının meşru olduğunu gösterir. Şafiiler, İbn Uyeyne, Ebu Sevr,
Humeydi, İbn Munzir, Davüd, İshak b. Rahuye,Hasen el-Basri ve Mekhul bu
görüştedirler. Bunlar, üzerinde durduğumuz bu hadis ve benzerlerini delil
almışlar, sabah namazından sonra güneş doğuncaya kadar, ikindiden sonra da
güneş batıncaya kadar namaz kılmayı nehyeden hadisleri, sebebi olmaksızın namaz
kılmaya hamletmişlerdir.
Malikiler,
İbn Sirin, Ata b. Ebi Rebah, Nehai, Katade, Şüreyh, Leys, Said b. Abdi'laziz ve
Hanefiler, namaz kılınması nehyedilen vakitlerde ve cuma günü hatip hutbe
okurken tahiyyetü'l-mescid namazı kılmasını mekruh görmüşlerdir.
Bu
görüş sahipleri, üzerinde durduğumuz hadis-i şerifin amm olduğunu, sabah
namazından sonra güneş doğuncaya, ikindiden sonra da güneş batıncaya kadar
namaz kılmayı nehyeden hadislerin bu hadis-i şerifi tahsis ettiğini söylerler.
Ayrıca, Kütüb-i Sitte'de mevcud olan 'İmam hutbe okurken arkadaşına sus dediği
zaman (hutbeyi) boşa giderdin" hadis-i şerifi, bu görüşün bir delilidir.
Çünkü, hutbe esnasında konuşan birine sus demek hem çok az bir meşguliyet, hem
de emir bilmaruftur. Emri Bi'I-ma'ruf farzdır.' Hz. Nebi, başka zaman da farz
olan bir ameli bile hutbe esnasında men'ettiğine göre, sünnet olan bir namazın
öncelikle meşru olmaması gerekir. Ayrıca kerahet vaktinin dışında kalan
ikindi, sabah ve yatsı namazlarında ezandan önce gelirse vaktin dışında camiye
girerse müstehabtır. Ezandan sonra girerse o vaktin sünneti (vefa farzı)
tahiyyetü'l-mescid yerine geçer.
Hanbelilere
göre güneş doğarken, batarken ve hutbe esnasında haram, diğer yasak vakitlerde
mekruhtur.
Tahiyyetü'I-Mescidin
camiye girilince hemen kılınması şart mıdır, yoksa biraz oturulduktan sonra da
kılınabilir mi? Bu konuda ihtilaflıdır.
Hanbelilere
göre oturma uzamazsa, bir müddet oturduktan sonra da kılınabilir.
Şafiilere
göre, oturma hataen veya unutmadan dolayı ise kılınabilir, aksi takdirde
kılınamaz.
Hanefi
ve Malikilere göre, mescide girince, uzun zaman da olsa oturduktan sonra
tahiyyetu'l-mescid kılınabilir. Ancak namazdan önce oturmak mekruhtur.
Hanefi
mezhebine göre bir günde bir kaç defa camiye giren kimsenin bir defa
tahiyyetü'l-mescid kılması kafidir. Her giriş için ayrı namaz kılmaya lüzum
yoktur.Şafiiler, her giriş için ayrı ayrı namaz kılınmasının sünnet olduğu
görüşündedirler. Malikiler, birden fazla camiye girişlerin arası yakınsa bir
namaz kafi, uzunsa her girişte namaz tekrarlanmalıdır derler. Hanbeliler,
mekruh vakitlerin haricinde, camiye girenin her girişte bu namazı tekrarlamasının
sünnet olduğu görüşündedirler.
Bundan
Önceki babın hadisleri ile, bu hadis beraber düşünüldüğünde karşımıza şöyle bir
soru çıkabilir: Camiye giren bir kimse önce Resulullah (s.a.v.)’e salat ve
selam ve dua mı etmelidir, yoksa tahiyyetü'l-mescid mi kılmalıdır? İbn Kayyım,
Zadü'l-Mead adındaki eserinde bu konuya temas etmiş ve şöyle demiştir:
"İçerde cemaat varsa camiye giren bir kimsenin sırayla şu üç tahiyyeyi
yapması sünnettir:
1.
Önce "Bismillahi vessalatü ve'sselamü ala Resulillah" der.
2.
İki rekat tahiyyetü'l-mescid (namazı) kılar.
3.
İçerde bulunan cemaata selam verir."
Bazı Hükümler
Herhangi
bir camiye giren bir müslümanın, başka namaz kılmayacaksa en az iki rekat
tahiyyetü'l-mescid kılması, bazı mezheplere göre müstehap, bazılarına göre
sünnettir. Zahirilere göre vaciptir. Her görüşün delili açıklamada verilmiştir.