DEVAM: 38. Kedi Artığı
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الْعَزِيزِ
عَنْ دَاوُدَ
بْنِ صَالِحِ
بْنِ
دِينَارٍ
التَّمَّارِ
عَنْ أُمِّهِ
أَنَّ
مَوْلَاتَهَا
أَرْسَلَتْهَا
بِهَرِيسَةٍ
إِلَى
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهَا
فَوَجَدَتْهَا
تُصَلِّي
فَأَشَارَتْ
إِلَيَّ أَنْ
ضَعِيهَا
فَجَاءَتْ
هِرَّةٌ
فَأَكَلَتْ
مِنْهَا
فَلَمَّا
انْصَرَفَتْ
أَكَلَتْ
مِنْ حَيْثُ
أَكَلَتْ
الْهِرَّةُ
فَقَالَتْ
إِنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
إِنَّهَا
لَيْسَتْ بِنَجَسٍ
إِنَّمَا
هِيَ مِنْ
الطَّوَّافِينَ
عَلَيْكُمْ
وَقَدْ
رَأَيْتُ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَتَوَضَّأُ
بِفَضْلِهَا
Davud b. Salih
annesinden rivayetle dedi ki; Birgün eski hanımefendim benimle Aişe (r.anha)'ya
keşkek gönderdi. O'nu namazda buldum. Bana, elimdekini yere koymamı işaret
etti. (Koydum) ve birden bire bir kedi geldi keşkek'ten bir parça yedi. Aişe
(r.anha) namazı bitirince, kedi'nin yemiş olduğu yerden yemeye başladı ve:
"Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kedi pis değildir. O
ancak sizin etrafınızda dolaşan hayvanlardandır" buyurmuştur. Ben
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i kedi artığıyla abdest alırken de
gördüm" dedi.
Bu Hadis’i Kütüb-i
sitte’den Sadece Ebu Davud rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Hadis-i şerifte geçen
"herise" türkçede keşkek denilen, döğülmüş etle buğdaydan yapılan bir
yemektir. Ümmü Davud'un ismi kitablarda açıkça zikredilmemiştir. Ancak Zehebi
Mizanu'l-İ'tidal'da şu kadarcık bir malumat vermektedir: "Bu hanımın ismi
açıklanmamış olup Davud b. Salih et-Temmar'ın annesidir. Kendisini Hz. Aişe'ye
gönderen de onu hürriyetine kavuşturan hanımefendisidir."
Hz.
Aişe validemizin, kedinin yediği yerden yemesi, kedinin artığının
yenilebileceğini göstermek, bu hususta dinin hükmünü açıkça bil-fiil ortaya
koyarak onun yayılıp bilinmesine hizmet etmek içindir. Eğer kedi'nin ağzının
değdiği yeri atsa ve yemeseydi, kedinin artığı pis zannedilecekti.
Hz.
Aişe validemizin namazda işaret etmesi hususu ise, namaz içinde yapılıp da
küçük hareketlerin namazı bozmadığının işaretidir.
Bilindiği
gibi "amel-i kesir" çok iş, "amel-i kalil"de "az
iş" anlamına gelir. Amel-i kesir namazı bozar; amel-i kalil (az iş) ise,
bozmaz.
Amel-i
kesir; namaz kılan şahsın dışarıdan bakan kimselere namazda olmadığı kanaatini
verecek derecede namazla ilgisi bulunmayan işlerle meşgul olmasıdır. Amel-i
kesirin en güzel tarifi budur.
Amel-i
kalil: Bu dereceye varmayan ve namazla ilgili olmayan fiil ve hareketlerdir.
Abdesti
bozulan şahsın abdestini yenilemek, namaz kılmaya devam edemeyen bir imamın
yerini almak, salat-i havf (korku namazın)da saf değiştirmek için yapılan fiil
ve hareketler amel-i kesir sayılmazlar.
Namaz
kılarken düşen fesi başa koymak da amel-i kesir değildir. Peş peşe yapılan üç
hareket amel-i kesir, bundan daha az hareket amel-i kalildir. Özür yokken peş
peşe üç adım yürünmesi, namaz kılan emzikli bir kadının bir çocuk tarafından
emilmesi ve kadından süt gelmesi, bir elle yapılması lazım gelen işin iki elle
yapılması amel-i kesirdir. Namaz kılanın keyfi olarak yaptığı iş amel-i kesir;
mecbur olarak yaptığı iş ise, amel-i kalildir. Namaz kılan bir kimsenin
elbisesini ve seccadesini düzeltmesi, bir yerini kaşıması, kendini rahatsız
eden bir sineği defetmesi amel-i kesir değildir.
Bazı
haller namaz kılan şahsın takdirine bağlıdır. Bu şahıs yaptığı bir işin amel-i
kesir olduğuna kanaat getirirse o iş amel-i kesirdir; aksi halde değildir.
Buradaki
bilgi yüzeyseldir, zira yılan akrep öldürmek, önünden geçenle dövüşmek, küçük
çocuğu omzuna almak yere bırakmak v.s. hareketlerde hadislerle sabit olup
amel-i kesir ihtilaaflı bir konudur. İleride ilgili hadislerde açıklamalara
dikkat.