بَاب
الِاغْتِسَالِ
مِنْ
الْحَيْضِ
120. Hayzdan Dolayı
Yıkanma (nın Keyfiyeti = Nasıl olduğu)
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَمْرٍو
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
يَعْنِي ابْنَ
الْفَضْلِ
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ
يَعْنِي
ابْنَ
إِسْحَقَ
عَنْ سُلَيْمَانَ
بْنِ
سُحَيْمٍ
عَنْ
أُمَيَّةَ بِنْتِ
أَبِي
الصَّلْتِ
عَنْ
امْرَأَةٍ
مِنْ بَنِي
غِفَارٍ قَدْ
سَمَّاهَا
لِي قَالَتْ
أَرْدَفَنِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَلَى
حَقِيبَةِ رَحْلِهِ
قَالَتْ
فَوَاللَّهِ
لَمْ يَزَلْ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِلَى
الصُّبْحِ
فَأَنَاخَ
وَنَزَلْتُ
عَنْ حَقِيبَةِ
رَحْلِهِ
فَإِذَا
بِهَا دَمٌ
مِنِّي
فَكَانَتْ
أَوَّلُ
حَيْضَةٍ
حِضْتُهَا قَالَتْ
فَتَقَبَّضْتُ
إِلَى
النَّاقَةِ وَاسْتَحْيَيْتُ
فَلَمَّا
رَأَى
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا بِي
وَرَأَى الدَّمَ
قَالَ مَا
لَكِ
لَعَلَّكِ
نَفِسْتِ قُلْتُ
نَعَمْ قَالَ
فَأَصْلِحِي
مِنْ نَفْسِكِ
ثُمَّ خُذِي
إِنَاءً مِنْ
مَاءٍ فَاطْرَحِي
فِيهِ
مِلْحًا
ثُمَّ
اغْسِلِي مَا
أَصَابَ
الْحَقِيبَةَ
مِنْ الدَّمِ
ثُمَّ عُودِي
لِمَرْكَبِكِ
قَالَتْ
فَلَمَّا
فَتَحَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
خَيْبَرَ
رَضَخَ لَنَا
مِنْ
الْفَيْءِ قَالَتْ
وَكَانَتْ
لَا
تَطَّهَّرُ مِنْ
حَيْضَةٍ
إِلَّا
جَعَلَتْ فِي
طَهُورِهَا
مِلْحًا
وَأَوْصَتْ بِهِ
أَنْ
يُجْعَلَ فِي
غُسْلِهَا
حِينَ مَاتَتْ
Süleyman bin Sühaym;
Ümeyye binti Ebi Sait'in ismini kendisine açıkladığı Beni Gifar'dan bir kadının
şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
beni terkisine bindirdi. Vallahi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabah
namazı için indi(ği yere kadar yola devam etti.) (Sabah olunca) hayvanını
çöktürdü. Ben de hayvanının semerinden indim. Bir de ne göreyim, semerin
arkasına benden kan bulaşmış. Bu benim ilk hayz görüşümdü. Utanarak devenin
yanma çekildim, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim halimi ve kanı
görünce.
Sana ne oluyor? Her
halde sen hayz oldun, buyurdu. Ben de: Evet, dedim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): Kendine (kanın akmasına mani olacak) uygun bir şey bul,
sonra bir su kabı al ve içine tuz at ve semere bulaşan kanı yıka sonra da
bineğine dön buyurdu."
(Ğifarlı kadın devamla)
dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayberi fethedince
ganimetten bize de bir miktar verdi."
(Ümeyye) dedi ki: Bu
Gifarlı kadın bundan sonra, suyuna tuz katmadan hiç hayz'dan temizlenmezdi.
Öldüğü zaman yıkanacağı suya da tuz karıştırılmasını vasiyet etti.
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel, VI, 380.
AÇIKLAMA: ResululIan (s.a.v.).
Hayber kalesini fethetmek için yola çıktığında hayvanına henüz baliğa olmamış
bir kız çocuğunu da bindirmişti. Gerek bu kızın küçük olması, gerekse hayvanın
semerinin büyüklüğünden Peygamber Efendimize dokunmaması, "Resulullah
yabancı bir kadınla nasıl aynı hayvana biner?" gibi bir soru sormaya
meydan vermez.
Resulullah
(s.a.v.) semere bulaşan kanın temizlenmesi için suya tuz karıştırılmasını
emretmiştir. Hattabi buna istinad ederek elbise sabundan zarar görecek cinsten
ise, bu elbiseyi bal ile veya elbiseye bulaşan mürekkebi sirke ile yıkamanın ve
insanın kepek ile kirini sürttürmesinin caiz olduğunu söylemiştir. Yunus bin
Abdilala'da "Mısır'da bir hamama girdim, Şafii'yi kepekle vücudunu
ovdururken gördüm" demiştir.
Yukarıda
temas edildiği gijii üzerinde durduğumuz olay Hayber fethi esnasında olmuştur.
Hayber bir takım kale ve köylerden müteşekkil bir yerin adıdır. Medine ile Şam
arasındadır. Orada yerleşen Amalikalılar'dan Hayber bin Kaniye'den dolayı bu
ismi almıştır. Hicretin yedinci senesi Muharrem ayında fethedilmiştir. Resulullah
(s.a.v.) Hudeybiye'den dönerken Hayber'in fethi ile va'd olunmuştur. Hayber'in
kaleleri teker teker fetholunmuş en sağlam kalelerini muhasara, on gece kadar
devam etmiş, Resulullah'ın hastalığı dolayısıyle zafer gecikmiştir. Bunun
üzerine sancağı Hz. Ebu Bekir almış, şiddetli çarpışmalar yapmış fakat sonuç
alamamıştır. Daha sonra Hz. Ömer sancağı almış fakat netice yine değişmemiştir.
Bir gün Resulullah, "Yarın sancağı Allah ve Resulunü seven birine
vereceğim Allah ve Resulu de onu sever. Allah fethi onun elleri ile müyesser
kılacaktır" buyurdu. Sabah olunca Resulullah Hz. Ali'yi sordu. Ashab
"Ya Resulullah Hz. Ali'nin gözleri ağrıyor" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Resulullah Hz. Ali'nin gözlerine tükrüğünü sürüp dua etti. O da
şifa buldu. Sancağı Ali'ye verdi, o da fetih tamamlanıncaya kadar savaştı.