SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 274 >>

بَاب فِي الْمَرْأَةِ تُسْتَحَاضُ وَمَنْ قَالَ تَدَعُ الصَّلَاةَ فِي عِدَّةِ الْأَيَّامِ الَّتِي كَانَتْ تَحِيضُ

107. İstihazalı Kadın Hakkındaki Hükümler  Ve "Ay hali Olduğu Gün Sayısınca Namaz Kılmaz" Diyenler

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ امْرَأَةً كَانَتْ تُهَرَاقُ الدِّمَاءَ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَاسْتَفْتَتْ لَهَا أُمُّ سَلَمَةَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لِتَنْظُرْ عِدَّةَ اللَّيَالِي وَالْأَيَّامِ الَّتِي كَانَتْ تَحِيضُهُنَّ مِنْ الشَّهْرِ قَبْلَ أَنْ يُصِيبَهَا الَّذِي أَصَابَهَا فَلْتَتْرُكْ الصَّلَاةَ قَدْرَ ذَلِكَ مِنْ الشَّهْرِ فَإِذَا خَلَّفَتْ ذَلِكَ فَلْتَغْتَسِلْ ثُمَّ لِتَسْتَثْفِرْ بِثَوْبٍ ثُمَّ لِتُصَلِّ فِيهِ

 

Rasulullah (s.a.v.)'in eşi Ümmü Seleme (r.anha)'dan, demiştir ki; Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında, kendisinden devamlı kan gelen bir kadın vardı. Ümmü Seleme (r.anha) onun için Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den fetva istedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendisine bu hal arız olmadan önceki aylarda hayz olduğu gece ve gündüzlerin sayısını hesap edip (her) aydan bu kadar (günün) namazını terketsin. Bu günler geçtikten sonra yıkansın ve avret yerine (kanın akmasını önleyecek) bir bez bağlayıp namazını kılsın” buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Nesai, tahare; hayz; İbn Mace menasik; Darimî, vudu; Muvatta'; Ahmed b. Hanbel

 

AÇIKLAMA:     Fukahamiz kadınların gördükleri  kanı üçe ayırmışlardır. 1. İstihaza,  2. Hayız kanı, 3. Nifas kanı.

 

İstihaza kanı: Kadınların yaşla ilgisi olmadan bir hastalık sonucu görmüş oldukları renk ve koku itibariyle diğer iki kandan farklı  olan kan. Damar çatlamasından olabileceği gibi, herhangi bir hastalıktan da meydana gelebilir.

 

Bu haldeki kadınlar özürlü sayılmaları sebebiyle her vakit namaz için abdest alırlar, namazlarını kılarlar. Bu durumları, ne namaz kılmalarına, ne de kocalarının yaklaşmalarına manidir. (yani cima'ya da engek değildir)

 

Hayız kanı: Balığa olan kadın (kızın)ın belirli zamanlarda gördüğü siyaha meyilli, kokulu bir kandır. Bu kan ekseriyetle 9-55 yaş arasında görülür.

 

Bu durumdaki bir kadın, namaz kılamaz, oruç tutamaz. Kur'an-i Kerim'e el süremez, camiye giremez, eşi ile cinsi münasebette bulunamaz...

 

Nifas kanı: Doğumla ilgili olan kandır. Kadının lohusa olduğu müddet içerisinde gördüğü kandır: Görülmeyebilir de. Görüldüğü takdirde Hanefilere göre 40, Şafiilere göre 60 gün devam edebilir. Bu haldeki bir kadının durumu, hayız olan kadının durumundan farksızdır.

 

Hadis-i şerifte adı zikredilmeyen müstehaza kadın, Ebu Davud'un 278. hadiste tasrih edeceği üzere Fatıma binti Ebi Hubeyş'tir. Suyuti'nin Nesai Şerhi'nde ifade ettiğine göre, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimiz zamanında dokuz tane müstehaza kadın vardı. Bunlar: Fatıma bint Ebi Hubeyş, Ümmü Habibe bint Cahş, kızkardeşi Hamne, kızkardeşi Ümmü'l-Mü'minin Zeyneb binti Cahş, Sehle binti Sehl, Ümmü'l-Mü'minin Şevde, Esma bint Mürşit el-Harisi, Zeyneb bint Ebi Seleme ve Badine bint Ğaylan es-Sekafi'dir.

 

Bu hadis-i şerif devamlı kan gören istihazalı bir kadının devamlı kan görmesinden dolayı adet günlerinde de istihzalı olduğundan, ibadetle mükellef olup olmadığı günleri belirlemektedir. Şöyle ki; bu duruma maruz kalan bir kadın için iki durum vardır:

 

1. Hayız hali başlamadan önce istihazaya maruz kalan ve bu durum devam ederken hayız görme dönemine giren kadın,

 

2. Daha evvel hayız görüp adet günlerini bilen bir kadının istihaza haline mübtela olması. Şerhini yaptığımız hadis, bu ikinci durumu açıklamaktadır. Bu iki meselede ulema şöyle demektedir:

 

a) Müstehaza'nın hükmü temiz kadın gibidir. Binaenaleyh cumhur-u ulemaya göre, kocası o kadınla cinsi temasta bulunabilir. Namazlarını kılıp, oruçlarını tutmakla mükelleftir. Kur'an okuma, mushafa el sürme, secde-i tilavet, secde-i şükür ve Kabe'yi tavaf meselelerinde ulemanın ittifakı ile temiz hükmündedir.

 

İbnü'l-Münzir'in el-İşrak adındaki eserinde bildirdiğine göre, Hz. Aişe, İbrahim en-Nehai ve Hakim'e göre istihzalı kadına kocasının temasta bu­lunması haram; İbn Sirin'e göre de mekruhtur. imam Ahmed b. Hanbel'den iki görüş nakledilmiştir: Bir görüşe göre, temas her halü karda caiz değil; diğer görüşe göre, kocasının zinaya sapma ihtimali varsa, caizdir. Bu görüşlerden makbul olanı cumhurun görüşüdür. Delilleri İkrime'nin rivayet ettiği Hamne bint Cahş hadisidir. Bu hadiste Hamne'nin istihazalı bir kadın olduğu ve kocasının kendisi ile münasebette bulunduğu beyan edilir. Ayrıca bir şeyin haram olması ancak şer'i bir delille sabit olur. İstihazalı kadınla münasebette bulunulmayacağına dair şer'i bir delil yoktur.

 

Hattabi, bu hadis-i şerifteki hükmün, normal halinde, adet günleri değişmeyip belli olan kadınlar hakkında olduğunu söylemektedir, istihazalı bir kadının, sıhhatli günlerinde adeti hangi günlerde ve ne kadar ise, müstehaza olduktan sonra her ay o kadar gün kendisini hayızlı sayıp namazı terketmesi emredilmektedir. Mesela; Normal halinde adeti beş gün olan bir kadına bir hastalık arız olup kanı hiç kesilmeyecek olsa, bundan sonra her ayın başın­da beş gün namazını terkeder.

 

b) Hanefi mezhebinde, yeni hayız görmeye başlayan bir kızın adeti sabit olmaksızın kanı kesilmeyip devam edecek olursa, her ayın on günü adetine mahsub edilir, yirmi gün de temizlik müddeti sayılır.

 

Daha evvel adeti belli olan müstehaza bir kadının hayzının bittiği, Hanefilere göre adet zamanının geçmesi ile bilinir. Kadın adet zamanını şaşırırsa araştırır. Adet günlerinin geçtiğine kanaat getiremezse bildiği günlerin en azı ile amel eder.

 

Şafiilere göre: Hayzın bittiği kanın renginden anlaşılır. Kadından gelen kan sarıyla siyah, kırmızımtırak, sarı ve bulanık renklerdedir. Bu renklerin en koyusunu gördüğü günlerde kadın hayzlı, açığını gördüğünde de hayzı bitmiş sayılır.

 

Hayız günlerini ayırmak için Şafiilerin üç şartı vardır:

 

1. Kanın koyu renkte geldiği günler 15 günü geçmeyecektir.

2. Koyu renkte gelen kan en az bir gün - bir gece devam edecektir.

3. Açık renkte gelen kana bakarak kadının temizlendiğine hükmedebilmek için, bu kan en az on beş gün devam etmelidir.

 

İmam Malik ile İmam Ahmed b. Hanbel'in görüşleri de aynıdır.

 

c) Namaz kılmak isteyen istihazalı bir kadının hem hadesten, hem de necasetten temizlenmesi lazımdır. Bunun için abdest veya teyemmümden evvel fercini yıkaması, içine pamuk veya bez gibi birşey koyarak kanın dışarıya çıkmasını önlemesi veya azaltması lazımdır.

 

Hanefilere göre (kan) özürlü kimsenin çamaşırına özüründen neş'et edip bulaşan kan vs. özür devam ettikçe namazın sıhhatine mani olmaz. Fakat bu pislikler çamaşırına tekrar bulaşmayacaksa bunların yıkanması icab eder. Ancak kalbini tatmin etmesi bakımından temizlenmesi elbette daha iyidir.

 

Şafiilere göre böyle bir kadın fercine hem pamuk koymalı, hem de üzerini bir kuşakla sarmalıdır. Bu vaciptir (şarttır). İmam Nevevi bu kuşağın sarılış şeklini tafsilatıyla anlatır. Buna teleccüm, istisfar veya ta'sib denilir. Şafiilere göre, müstehaza olan kadın bu şekilde, pamuk, kuşak vs. ile fercini iyice bağlamaz da, abdesti aldıktan sonra kan gelirse, abdestin iadesi gerekir. İdrarını tutamayan kişi için de hüküm aynıdır. Bu durumda olan bir kimsenin elinden geldiği kadar idrar yollarını tıkaması, tıkamadan idrar damlaması halinde abdestini iade etmesi gerekir.

 

Urve b. ez-Zübeyr, Süfyan es-Sevri, Ahmed b. Hanbel ve Şafiilere göre istihazalı bir kadın bir abdestle, eda olsun kaza olsun-  sadece bir farz namaz kılabilir. Fakat aynı abdestle farzdan Önce ve sonra istediği kadar nafile kılabilir.

 

Hanefilere göre istihazalı kadının temizliği vakitle sınırlıdır. Vaktin çıkması ile abdest bozulur. Tercih edilen görüşe göre sonraki namaz için tekrar abdest almak icab eder. İdrarını tutamayan, devamlı burnu kanayan ve yarasından devamlı kan gelen özür sahibi için de hüküm aynıdır.

 

İmam Züfer'e göre özürlünün abdesti, vaktin girmesi ile, Ebu Yusuf'a göre, vaktin hem girmesi hem çıkması ile; Ebu Hanife'yle İmam Muhammed'e göre vaktin çıkması ile bozulur. Mesela özürlü bir kimse güneş doğduktan sonra, abdest alsa tmam Azam'la İmam-ı Muhammed'e göre o abdestle öğieyi kılabilir. Çünkü vakit girmiştir, çıkmamıştır. İmam Ebu Yusuf'la Züfer'e göre kılamaz. Çünkü vakit girmiştir. Hanefi mezhebinde Fetva İmam A'zam ve Muhammed'in görüşlerine göredir. Özürlü bir kimse her vakit için abdest alır ve bu abdestle farz, vacip, nafile, dilediği kadar namaz kılabilir. İstihazalı kadın sadece hayız vakti geçtiği zaman yıkanır. Her namaz için yıkanmasına lüzum yoktur. Cumhurun görüşü bu merkezdedir. Bu meseleye ileride tekrar temas edilecektir.

 

 

DEVAM