DEVAM: 97. Cünublükten
Ğusletmek (Yıkanmak)
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدُ
بْنُ
مُسَرْهَدٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
دَاوُدَ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ سَالِمٍ
عَنْ
كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا
ابْنُ
عَبَّاسٍ
عَنْ خَالَتِهِ
مَيْمُونَةَ
قَالَتْ
وَضَعْتُ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِلنَّبِيِّ
غُسْلًا
يَغْتَسِلُ
مِنْ
الْجَنَابَةِ
فَأَكْفَأَ
الْإِنَاءَ
عَلَى يَدِهِ الْيُمْنَى
فَغَسَلَهَا
مَرَّتَيْنِ
أَوْ
ثَلَاثًا
ثُمَّ صَبَّ
عَلَى
فَرْجِهِ فَغَسَلَ
فَرْجَهُ
بِشِمَالِهِ
ثُمَّ ضَرَبَ
بِيَدِهِ
الْأَرْضَ فَغَسَلَهَا
ثُمَّ
تَمَضْمَضَ
وَاسْتَنْشَقَ
وَغَسَلَ
وَجْهَهُ
وَيَدَيْهِ
ثُمَّ صَبَّ
عَلَى
رَأْسِهِ
وَجَسَدِهِ
ثُمَّ تَنَحَّى
نَاحِيَةً
فَغَسَلَ
رِجْلَيْهِ
فَنَاوَلْتُهُ
الْمِنْدِيلَ
فَلَمْ
يَأْخُذْهُ
وَجَعَلَ
يَنْفُضُ
الْمَاءَ
عَنْ
جَسَدِهِ
فَذَكَرْتُ
ذَلِكَ
لِإِبْرَاهِيمَ
فَقَالَ
كَانُوا لَا
يَرَوْنَ
بِالْمِنْدِيلِ
بَأْسًا
وَلَكِنْ كَانُوا
يَكْرَهُونَ
الْعَادَةَ
قَالَ أَبُو
دَاوُد قَالَ
مُسَدَّدٌ
قُلْتُ
لِعَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
دَاوُدَ
كَانُوا
يَكْرَهُونَهُ
لِلْعَادَةِ
فَقَالَ
هَكَذَا هُوَ
وَلَكِنْ
وَجَدْتُهُ فِي
كِتَابِي
هَكَذَا
İbn Abbas, teyzesi
Meymune’nin şöyle dediğini haber vermiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) için cünuplükten dolayı yıkanacağı suyu hazırladım. Kabı sağ elinin
üzerine eğdi, iki veya üç defa yıkadı. (şek A'meştendir) Sonra avret yerine su
döktü ve orayı sol eliyle yıkadı. Daha sonra da (sol) elini yere sürttü ve
yıkadı.Bilahere ağzına ve burnuna su aldı, yüzünü ve ellerini yıkadı, başına ve
vücuduna su döktü, kenara çekilerek ayaklarını yıkadı.Ona havluyu verdim
almadı, suyu bedeninden (silip silkeleyerek) atmaya başladı. (el-A'meş der ki)
Bunu (Resulullah (s.a.v.)'m havluyu almayıp, üzerinden su serptiğini) İbrahim
(en-Nehai'y)e söyledim. İbrahim; "onlar havlu kullanmakta bir beis görmezlerdi,
fakat onu adet edinmeyi kerih addederlerdi" dedi.
Ebu Davud, Müsedded'in
şu sözünü nakleder: "Abdullah İbn Davud'a, "Onlar havluyu adet
edinmeyi kerih görürlerdi" şeklinde bir şey biliyor musun? dedim o; evet
öyledir (Meymune'nin rivayetinde, onlar bunun adet olmasını kerih görürlerdi
ibaresi yoktu) fakat ben kitabımda bu ibareyi mevcut olarak buldum, dedi."
Diğer tahric: Buhari,
gusl 8, 11, 18, 21; Nesai, Gusl 22; Ahmed b. Hanbel, VI, 335.
AÇIKLAMA: Hadiste geçen
"iki veya üç defa yıkadı" ifadesindeki şek, tercümede belirttiğimiz
gibi Süleyman el-A'meş'tendir. Nitekim bu şüphenin ondan geldiğini Buhari de
belirtmiş bulunuyor. Ancak yine ei-A'meş'in rivayet ettiği ve Ebu Avane'nin
Sahih'inde kaydettiği aynı hadiste, "ellerine üçer defa su döktü"
deyip şek belirten bir ifade kullanmamıştır. Hafız İbn Hacer aynı şahıstan
gelen bu farklı rivayetler hakkında şu yorumunu yapar: "A'meş anlaşıldığı
kadarıyla önceleri bu konuda şek etmekte iken, sonraları hadisi hatırlamış ve
"üç defa" diyerek kat'i bir ifade kullanmıştır. Çünkü bu rivayeti
A'meş'ten üç defa ve tereddütsüz olarak rivayet eden ibn Fudayl, şüpheli olarak
rivayet edenlerden daha sonraları ondan hadis dinlemiştir."
Hadis'in
bundan sonraki kısımlarından Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in sol
eliyle edep yerini yıkadığı, bu yıkama esnasında eline herhangi bir kokunun
bulaşmış olma ihtimaline karşılık ellerini yere iyice sürttüğü anlaşılmaktadır.
Bu da Yüce Resul'ün temizliğe ne kadar önem verdiğini, hoş olmayan kokuların
bedeni üzerinde kalmaması için ne derece dikkat ettiğini göstermektedir.
Gusül
ve abdest esnasında ağıza ve buruna su alıp mazmaza ve istinşak yapmanın
hükmünün ne olduğunda ulema arasında farklı görüşler vardır:
ibnu'l-Mübarek,
Ahmed b. Hanbel ve İshak gibi imamlara göre abdestte de gusülde de mazmaza ve
istinşak vacib (farz) dır der.
Hanefilerle
Süfyan es-Sevri'ye göre, gusülde farzdır, abdestte değildir. Malik ve Şafii
alimlerine göre ise, her ikisinde de sünnettir.
Bu
konuda yeterli açıklamalar, daha önceden Abdest ile ilgili hadislerin
açıklamasında verildi.
Bu
bakımdan burada delillerini ayrıca tekrar etmeye gerek görmüyoruz. "Sonra
başına ve bedenine (su) döktü” ifadesinden Resulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem)'in saçları arasını ovalamadığı, sadece suyu dökmekle yetindiği
anlaşılır. Halbuki, daha evvel Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in daha
su dökünmeye başlamadan vücutta kıl olan yerlerini ovaladığı zikredilmişti.
Burada ravinin hadisi uzatmamak için bunu zikretmemiş olduğu anlaşılabileceği
gibi, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ovalamayı bazan terkettiği de
anlaşılabilir.
Hadisten
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ayaklarını yıkamak için yerini
değiştirdiği ve ayaklarını yıkamayı en sona bıraktığı anlaşılmaktadır, bu manayı
ifade eden başka rivayetler de vardır. Cumhur, bu rivayetlere istinaden, mutlak
olarak gusülde ayakları en son yıkamanın müstehap olduğu görüşüne varmışlardır.
İmam Malik'den eğer yer temiz değilse ayakları yıkamayı sona bırakmanın,
temizse abdestin hemen akabinde yıkamanın müstehap olduğu da rivayet edilir.
İmam
Ebu Hanife ve talebelerine göre, gusledilen yer leğen, küvet gibi suyun
biriktiği bir yerse ayakları yıkamayı en sona bırakmak, değilse abdestin hemen
sonunda yıkamak müstehaptır.
"Ona
havlu verdim almadı" cümlesinin Buhari ve Müslim'deki ifadeleri lafız
yönünden farklı ise de mana itibariyle herhangi bir farklılık yoktur.
Cabir
b. Abdillah, İbn Ebi Leyla ve Said b. Müseyyeb bu hadise dayanarak, gusül ve
abdestten sonra kurulanmanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Şafiilerin meşhur
kavline göre, silinmeyi terk etmek müstehaptır. Osman b. Affan, Hasan b. Ali,
Enes b. Malik, Hasen el-Basri, Ebu Hanife, Malik ve Ahmed (Allah hepsine rahmet
etsin) abdest ve gusülden sonra kurulanmada kerahet görmemişlerdir. Bunlar
görüşlerine İbn Mace'nin Selman-ı Farisi tarikiyle rivayet ettiği;
"Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) abdest aldı, üzerinde olan yün cübbeyi ters
çevirdi ve onunla yüzünü sildi"[İbn Mace, tahare 59.] hadisi ile
Tirmizi'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiği "Rasuiullah'ın bir bez parçası
vardı, abdestten sonra bununla kurulanırdı"[Tirmizi, tahare 40] hadisini
delil kabul etmişlerdir.
Resulullah'ın
havlu kullanmaması, her zaman kullandığının hilafınadır. O'nun bu hareketi o
gün havlu kullanma ihtiyacını hissetmemesinden veya serinleme isteğinin
bulunmasından olsa gerektir.
Ayrıca
bu hükümler sıcak iklimde bulunanlar içindir. Soğuk iklimde yaşayıp silinme
zorunluğu olan mü'minler için değildir. Çünkü mevzubahis olan sıhhattir.
Soğuğun çok şiddetli olduğu yerlerde bazılarının "sünnettir" diye
silinmemede ısrar etmeleri sünnete uygun bir hareket değildir.