SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 245 >>

DEVAM: 97. Cünublükten Ğusletmek (Yıkanmak)

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدُ بْنُ مُسَرْهَدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دَاوُدَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ سَالِمٍ عَنْ كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا ابْنُ عَبَّاسٍ عَنْ خَالَتِهِ مَيْمُونَةَ قَالَتْ وَضَعْتُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِلنَّبِيِّ غُسْلًا يَغْتَسِلُ مِنْ الْجَنَابَةِ فَأَكْفَأَ الْإِنَاءَ عَلَى يَدِهِ الْيُمْنَى فَغَسَلَهَا مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلَاثًا ثُمَّ صَبَّ عَلَى فَرْجِهِ فَغَسَلَ فَرْجَهُ بِشِمَالِهِ ثُمَّ ضَرَبَ بِيَدِهِ الْأَرْضَ فَغَسَلَهَا ثُمَّ تَمَضْمَضَ وَاسْتَنْشَقَ وَغَسَلَ وَجْهَهُ وَيَدَيْهِ ثُمَّ صَبَّ عَلَى رَأْسِهِ وَجَسَدِهِ ثُمَّ تَنَحَّى نَاحِيَةً فَغَسَلَ رِجْلَيْهِ فَنَاوَلْتُهُ الْمِنْدِيلَ فَلَمْ يَأْخُذْهُ وَجَعَلَ يَنْفُضُ الْمَاءَ عَنْ جَسَدِهِ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لِإِبْرَاهِيمَ فَقَالَ كَانُوا لَا يَرَوْنَ بِالْمِنْدِيلِ بَأْسًا وَلَكِنْ كَانُوا يَكْرَهُونَ الْعَادَةَ قَالَ أَبُو دَاوُد قَالَ مُسَدَّدٌ قُلْتُ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ دَاوُدَ كَانُوا يَكْرَهُونَهُ لِلْعَادَةِ فَقَالَ هَكَذَا هُوَ وَلَكِنْ وَجَدْتُهُ فِي كِتَابِي هَكَذَا

 

İbn Abbas, teyzesi Meymune’nin şöyle dediğini haber vermiştir: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için cünuplükten dolayı yıkanacağı suyu hazırladım. Kabı sağ elinin üzerine eğdi, iki veya üç defa yıkadı. (şek A'meştendir) Sonra avret yerine su döktü ve orayı sol eliyle yıkadı. Daha sonra da (sol) elini yere sürttü ve yıkadı.Bilahere ağzına ve burnuna su aldı, yüzünü ve ellerini yıkadı, başına ve vücuduna su döktü, kenara çekilerek ayaklarını yıkadı.Ona havluyu verdim almadı, suyu bedeninden (silip silkeleyerek) atmaya başladı. (el-A'meş der ki) Bunu (Resulullah (s.a.v.)'m havluyu almayıp, üzerinden su serptiğini) İbrahim (en-Nehai'y)e söyledim. İbrahim; "onlar havlu kullanmakta bir beis görmezlerdi, fakat onu adet edinmeyi kerih addederlerdi" dedi.

 

Ebu Davud, Müsedded'in şu sözünü nakleder: "Abdullah İbn Davud'a, "Onlar havluyu adet edinmeyi kerih görürlerdi" şeklinde bir şey biliyor musun? dedim o; evet öyledir (Meymune'nin rivayetinde, onlar bunun adet olmasını kerih görürlerdi ibaresi yoktu) fakat ben kitabımda bu ibareyi mevcut olarak buldum, dedi."

 

 

Diğer tahric: Buhari, gusl 8, 11, 18, 21; Nesai, Gusl 22; Ahmed b. Hanbel, VI, 335.

 

AÇIKLAMA:     Hadiste geçen "iki veya üç defa yıkadı" ifadesindeki şek, tercümede belirttiğimiz gibi Süleyman el-A'meş'tendir. Nitekim bu şüphenin ondan geldiğini Buhari de belirtmiş bulunuyor. Ancak yine ei-A'meş'in rivayet ettiği ve Ebu Avane'nin Sahih'inde kaydettiği aynı hadiste, "ellerine üçer defa su döktü" deyip şek belirten bir ifade kullanmamıştır. Hafız İbn Hacer aynı şahıstan gelen bu farklı rivayetler hakkında şu yorumunu yapar: "A'meş anlaşıldığı kadarıyla önceleri bu konuda şek etmekte iken, sonraları hadisi hatırlamış ve "üç defa" diyerek kat'i bir ifade kullanmıştır. Çünkü bu rivayeti A'meş'ten üç defa ve tereddütsüz olarak rivayet eden ibn Fudayl, şüpheli olarak rivayet edenlerden daha sonraları ondan hadis dinlemiştir."

 

Hadis'in bundan sonraki kısımlarından Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in sol eliyle edep yerini yıkadığı, bu yıkama esnasında eline herhangi bir kokunun bulaşmış olma ihtimaline karşılık ellerini yere iyice sürttüğü anlaşılmaktadır. Bu da Yüce Resul'ün temizliğe ne kadar önem verdiğini, hoş olmayan kokuların bedeni üzerinde kalmaması için ne derece dikkat ettiğini göstermektedir.

 

Gusül ve abdest esnasında ağıza ve buruna su alıp mazmaza ve istinşak yapmanın hükmünün ne olduğunda ulema arasında farklı görüşler vardır:

 

ibnu'l-Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve İshak gibi imamlara göre abdestte de gusülde de mazmaza ve istinşak vacib (farz) dır der.

 

Hanefilerle Süfyan es-Sevri'ye göre, gusülde farzdır, abdestte değildir. Malik ve Şafii alimlerine göre ise, her ikisinde de sünnettir.

 

Bu konuda yeterli açıklamalar, daha önceden Abdest ile ilgili hadislerin açıklamasında verildi.

 

Bu bakımdan burada delillerini ayrıca tekrar etmeye gerek görmüyoruz. "Sonra başına ve bedenine (su) döktü” ifadesinden Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in saçları arasını ovalamadığı, sadece suyu dökmekle yetindiği anlaşılır. Halbuki, daha evvel Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in daha su dökünmeye başlamadan vücutta kıl olan yerlerini ovaladığı zikredilmişti. Burada ravinin hadisi uzatmamak için bunu zikretmemiş olduğu anlaşılabileceği gibi, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ovalamayı bazan terkettiği de anlaşılabilir.

 

Hadisten Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in ayaklarını yıkamak için yerini değiştirdiği ve ayaklarını yıkamayı en sona bıraktığı anlaşılmaktadır, bu manayı ifade eden başka rivayetler de vardır. Cumhur, bu rivayetlere istinaden, mutlak olarak gusülde ayakları en son yıkamanın müstehap olduğu görüşüne varmışlardır. İmam Malik'den eğer yer temiz değilse ayakları yıkamayı sona bırakmanın, temizse abdestin hemen akabinde yıkamanın müstehap olduğu da rivayet edilir.

 

İmam Ebu Hanife ve talebelerine göre, gusledilen yer leğen, küvet gibi suyun biriktiği bir yerse ayakları yıkamayı en sona bırakmak, değilse abdestin hemen sonunda yıkamak müstehaptır.

 

"Ona havlu verdim almadı" cümlesinin Buhari ve Müslim'deki ifadeleri lafız yönünden farklı ise de mana itibariyle herhangi bir farklılık yoktur.

 

Cabir b. Abdillah, İbn Ebi Leyla ve Said b. Müseyyeb bu hadise dayanarak, gusül ve abdestten sonra kurulanmanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Şafiilerin meşhur kavline göre, silinmeyi terk etmek müstehaptır. Osman b. Affan, Hasan b. Ali, Enes b. Malik, Hasen el-Basri, Ebu Hanife, Malik ve Ahmed (Allah hepsine rahmet etsin) abdest ve gusülden sonra kurulanmada kerahet görmemişlerdir. Bunlar görüşlerine İbn Mace'nin Selman-ı Farisi tarikiyle rivayet ettiği;

 

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) abdest aldı, üzerinde olan yün cübbeyi ters çevirdi ve onunla yüzünü sildi"[İbn Mace, tahare 59.] hadisi ile Tirmizi'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiği "Rasuiullah'ın bir bez parçası vardı, abdestten sonra bununla kurulanırdı"[Tirmizi, tahare 40] hadisini delil kabul etmişlerdir.

 

Resulullah'ın havlu kullanmaması, her zaman kullandığının hilafınadır. O'nun bu hareketi o gün havlu kullanma ihtiyacını hissetmemesinden veya serinleme isteğinin bulunmasından olsa gerektir.

 

Ayrıca bu hükümler sıcak iklimde bulunanlar içindir. Soğuk iklimde yaşayıp silinme zorunluğu olan mü'minler için değildir. Çünkü mevzubahis olan sıhhattir. Soğuğun çok şiddetli olduğu yerlerde bazılarının "sünnettir" diye silinmemede ısrar etmeleri sünnete uygun bir hareket değildir.

 

 

DEVAM