بَاب
فِي
الْجُنُبِ
يُصَلِّ
بِالْقَوْمِ
وَهُوَ نَاسٍ
93. Cünub Olduğunu
Unutarak Cemaate Namaz Kıldıran (ın Durumu)
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
عَنْ زِيَادٍ
الْأَعْلَمِ عَنْ
الْحَسَنِ
عَنْ أَبِي
بَكْرَةَ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
دَخَلَ فِي
صَلَاةِ
الْفَجْرِ فَأَوْمَأَ
بِيَدِهِ
أَنْ
مَكَانَكُمْ
ثُمَّ جَاءَ
وَرَأْسُهُ
يَقْطُرُ
فَصَلَّى بِهِمْ
Ebu Berke (r.a.) den
rivayet edildiğine göre; Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah
namazına başlamıştı ki, eliyle (cemaate) "Yerinizden ayrılmayın" diye
işaret etti (ve evine gitti, biraz) sonra başından sular damlaya damlaya gelip
cemaate namaz kıldırdı."
Diğer tahric: Buhari,
vudu'; gusl, mevakît, ezan, temennî; Müslim, hayz, mesacıd; Nesai, mevakît ;
Îbn Mace, tahare, İkame; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: "Resulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in mescide girip mihraba geçtikten sonra
abdestsiz olduğunu namaza başlamadan mı, yoksa başladıktan sonra mı
hatırladığına dair bu Hadiste bir açıklık yoktur" denmesine rağmen
"dehale" "namaza girdi" kelimesi ile diğer bir rivayette de
"kebbere" "iftitah tekbirini aldı" kelimesi görülmektedir.
Bu yüzden bazı alimler namaza girdiğini iddia ederken, bazıları da hadisin
diğer rivayetindeki "kebbere" "tekbir aldı" fiilinin başına
bir "erade" fiili takdir ederek "tekbir almak istedi"
şeklinde manalandırmışlardır. Bütün bunlar Hadisi tevil açısından zorlamadır.
Darekutni'nin
Enes'ten İbn Mace'nin de Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadisler, Efendimizin
iftitah tekbirini alıp, namaza başladığını bildiriyor. Ebu Davud'un bundan
sonra gelecek olan rivayeti de aynı şeye delalet etmektedir.
Ebu
Davud'un Ebu Hureyre'den rivayet ettiği 235 nolu hadisi, (bu hadisi Buhari,
Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir) ve Müslim'in yine Ebu Hureyre'den
rivayet ettiği hadis, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in namaza
başlamadığına işaret ediyor.
Ulema
bu hadislerin, arasını birleştirmek için şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:
1.
Olay tekerrür etmiştir. Efendimiz bunlardan bazılarında namaza başlamış,
bazılarında başlamamıştır. Neyevi ve İbn Hibban bu şekilde söylemişler ve Ebu
Bekre ile Ebu Hüreyre'nin hadislerinin ayrı ayrı iki vak'a ile alakalı olduğunu
ileri sürmüşlerdir.
2.
Vak'a tektir. Ebu Davud'taki "namaza girdi" cümlesi bir muzaf takdiri
ile "namaz yerine girdi" şeklindedir. Yine Ebu Davud'taki 235 nolu
hadis ile Buhari'deki "namaz kıldığı yerde durunca" ifadeleri bu
te'vili takviye etmektedir. Diğer rivayetlerdeki "tekbir aldı"
kelimesi de yukarıda işaret edildiği gibi "tekbir almak istedi"
manasına hamledümiştir.
3.
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tekbir almış, Ebu Bekre önde olduğu için
bunu duymuş ve duyduğu şekliyle, Ebu Hüreyre ise, uzakta olduğu için duymamış
ve gördüğü şekliyle nakletmiştir.
"İmamın,
abdestsiz olduğunu unuttuğu için namazı fasit olsa da cemaatin namazı
sahihtir" diyenler bu Hadise dayanmışlardır. Malik ve talebeleri, Şafii,
Evzai, Sevri ve Ahmed b. Hanbel'in mezhebleri budur. Esrem, Ebu Sevr, İshak,
Hasan el-basri, İbrahim en-Nehai ve Said b. Cübeyr'in de bu görüşte oldukları
rivayet edilmiştir. Bunlar Efendimizin ilk anda tekbir aldığını, cemaatin de
Resulullah'a tabi olduklarını, Resulullah ayrıldıktan sonra yine namazlarına
devam ettiklerini söylerler.
Hattabi
bu hadisin şerhinde şunları söyler:
"Bu
hadis delalet etmektedir ki, bir İmam cünüb olduğunu unutup da cemaate namaz
kildırsa, cemaat onun halini bilmeseler, namazları sahihtir, iadesi gerekmez.
İmam'ın ise, kendi namazını iade etmesi gerekir. Haberin lafzının zahirinden
çıkan hüküm budur .Çünkü sahabiler Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile
birlikte namaza başlamışlar sonra Efendimiz kendisi gusledinceye kadar
cemaatten oldukları gibi beklemelerini istemiş, işi bittikten sonra gelip
namazlarını tamamlamıştır. Namazdan, üzerine bina caiz olacak kadar bir cüz
sahih olunca diğer cüzleri de sahih olur. İmam'a uymak tamamen ictihadi bir
yoldur. Cemaat imamın zahirini bilmekle mükellef tutulmuştur. İç halini ihata
emredilmemiştir. Zaten bunu anlamaya gücü yetmez. Zahire göre verdiği hükümde
hata etmişse bu onun işini bozmaz. Hakim de aynen böyledir. İçtihadı bir
hükümde hata ederse, bu hüküm bozulmaz. Cemaatin, imamın taharetini bilmesine
imkan yoktur. Onu bilemediği için de kınanmaz. Bu, Ömer b. el-Hattab (r.a.)'ın
görüşüdür ve ona muhalefet eden herhangi biri bilinmemektedir. Şafii'nin
mezhebi de budur.
"Yine
bu hadis, muktedinin, namaza imamdan evvel başlaması halinde namazının batıl
olmadığına delildir. Ayrıca, abdestin bozulması halinde bina'nın sahih olduğunu
söyleyenler için de hüccettir."
Hattabi'nin
bu sözlerine Ayni itiraz ederek şunları söylemiştir:
"Hattabi'nin
"Haberin lafzından çıkan hükmün zahiri, sahabiler Resulullahla beraber
namaza başladılar...” sözü merduttur. Çünkü Efendimiz, İbn Hıbban'ın Sahih'inde
de belirttiği gibi cemaata namazı (evvelki tekbirle değil) yeni bir tekbirle
kıldırmıştır. Sahih-i Müslim'deki "Resulullah aleyhisselam tekbir almadan
önce ayrıldı" ifadeleri de bunu göstermektedir."
"Namazın
bir cüz'ü sahih olunca diğer cüz'leri de sahih olur." sözü de aynı şekilde
merduttur. Biz, bu cüz'ün sahih olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü -Resulullah'm önceden başladığı kabul edildiği
takdirde- Efendimiz yerine birini
geçirmeden imametten ayrıldığı için bu cüz batıl olmuştur. Baş tarafı fasit
(bozuk) olunca üzerine bina da fasit olur. Çünkü fasid'in üzerine bina kılınan
şey de fasittir. Ayrıca, sahih veya fasit olma yönünden namaz parçalanmaz.
Doğrusu, yukarıda da söylediğimiz gibi Efendimizin yeni bir tekbirle başlamış
olmasıdır.
"Hz.
Ömer'in görüşü budur ve ona muhalif biri de bilinmemektedir" sözüne
gelince, bu doğru değildir. Çünkü Darekutni'nin Sünen'inde, Amr b. Halid, Habib
b. Ebi Sabit, Asım b. Hamza ve Hz. Ali senediyle yaptığı rivayette Hz. Ali
cemaate cünup olarak namaz kıldırmış sonra kendisi namazını iade etmiş, o
cemaate de iade etmelerini emretmiştir. Abdürrezzak da Taberani'nin naklettiği
bu hadiseyi ve şunu rivayet etmiştir: Ebu Ümame'den rivayet edildiğine göre,
Hz. Ömer (r.a.) cemaate cünup olarak namaz kıldırmış ve namazını iade etmiş,
cemaate ise iade ettirmemiş. Bunun üzerine Hz. Ali, "Seninle birlikte
namaz kılanların da namazlarını iade etmeleri gerekirdi" demiş, cemaat de
Hz. Ali'nin sözüne dönmüştür. Kasım, "İbn Mes'ud da Hz. Ali'nin
görüşündedir" der.
"Hadiste,
imamdan önce tekbir aldıkları takdirde cemaatin namazının batıl olmadığına
işaret vardır." sözü de merduttur (reddedilmiştir). Çünkü hadiste buna
işaret yoktur. Zira Efendimiz, ya tekbir almadan yıkanmaya gitmiştir (ki sahih
olan da budur) ya da onların zannettiği gibi tekbir aldıktan sonra gitmiştir.
Tekbir almadan gitti ise, ne imam'dan ne de cemaatten tekbir alan olmamıştır.
Tekbir aldıktan sonra gitti ise, cemaat, Efendimizin yeniden aldığı tekbir ile
namaza girmişlerdir. Üstelik Şafii imamdan önce tekbir alanın namazının batıl
olduğunu söylemiştir."
Ebu
Hanife, Şa'bi ve Hammad b. Ebi Süleyman, namaza başladıktan sonra imamın
abdestsiz olduğu meydana çıkması halinde, cemaatin namazının fasid olduğu
görüşündedirler. Bunlar, İmam Ahmed'in Ebu Hureyre'den merfu'an rivayet ettiği
"İmam, koruyucu ve gözeticidir" (yani cemaatin namazının sıhhati
imam'ın namazının sıhhatine bağlıdır) Hadisine dayanmışlardır. Aynı hadisi
Taberani de Ebu Umame'den rivayet etmiştir. Bu görüş sahiblerine göre, imam'ın
namazı cemaatin namazını da şamil ve mutazammmdır. Cemaatin namazının sıhhati
imam'ın namazının sıhhatine, fesadı da onun namazının fesadına bağlıdır. Bu durumlarda
imam cünup olduğu için tahrimesi (iftitah tekbiri) sahih olmaz. Tahrime
olmadığı için de imamın namazı fasit olduğuna göre cemaatin namazı da fasittir.
Zira Efendimiz: "İmam'ın namazı fasit olunca, mukiedinin namazı da fasit
olur" buyurmuştur. Darekutni'nin Said b. Müseyyeb'ten Resulüllah'ın
cünupken namaz kıldırıp hem kendisinin hem de cemaatin namazını iade
ettiklerine dair haber ve Hz. Ali'nin aynısını yaptığına dair olan haber de bu
görüş sahiplerini takviye etmektedir. Bu görüş Hanefi mezhebinin benimsediği
görüştür.
Olayın
temeli İmam'ın cünuplüğünü unutarak namaza yaklaşması veya durmasıdır, imam
cünup ve abdestsiz olduğunu bilerek namaza durursa iman açısından imamın durumu
tehlikelidir. Böyle kişilerin namaza durması değil, camiye girmesi dahi
yasaktır. Bir önceki hadiste bunun hükmü geçmişti, oraya bakılabilir.