DEVAM: 75. Ateşte
Pişen Şey'e Dokunmaktan Dolayı Abdest Almanın Lüzumuna Israrla İşaret Eden
Hadisler
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
أَبَانُ عَنْ
يَحْيَى
يَعْنِي ابْنَ
أَبِي كَثِيرٍ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ
أَنَّ أَبَا
سُفْيَانَ
بْنَ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُغِيرَةِ
حَدَّثَهُ
أَنَّهُ
دَخَلَ عَلَى
أُمِّ حَبِيبَةَ
فَسَقَتْهُ
قَدَحًا مِنْ
سَوِيقٍ فَدَعَا
بِمَاءٍ
فَتَمَضْمَضَ
فَقَالَتْ
يَا ابْنَ
أُخْتِي
أَلَا
تَوَضَّأُ
إِنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
تَوَضَّئُوا
مِمَّا
غَيَّرَتْ
النَّارُ
أَوْ قَالَ مِمَّا
مَسَّتْ
النَّارُ
قَالَ أَبُو
دَاوُد فِي
حَدِيثِ
الزُّهْرِيِّ
يَا ابْنَ أَخِي
Ebu Süfyan b. Sa'id b.
Muğire haher verdi ki: Kendisi Ümmü Habibe'nin yanına girmiş o da Ebu Süfyan'a
(içmesi için) bir tas sevik ikram etmiş, Ebu Süfyan (Sevik'i içtikten sonra) su
isteyip ağzını çalkalamış. Bunun üzerine Ümmü Habibe, şöyle demiş; Yeğenim (ey
kız kardeşimin oğlu) abdest almayacak mısın? Çünkü Resulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem); "Ateşin değiştirdiği veya ateşin dokunduğu şeyden dolayı abdest alınız" buyurdu.
Ebu Davud, Zühri
hadisinde ("Kızkardeşimin oğlu" yerine) "oğlan kardeşimin oğlu
dedi" demektedir.
Diğer tahric: Ahmed b.
Hanbel Müsned
AÇIKLAMA: Sevik, buğday veya
arpa kavutunun su, bal, veya süt ile karıştırılmasıdır.
Ümmü
Habibe bunun yenilmesinden dolayı abdestin lüzumuna işaret etmiş ve
Resulullah'm bununla ilgili emrini haber vermiştir.
Ateşte
pişen şeyi yemekten dolayı abdesti lüzumlu görenler bu hadise istinad
etmişlerdi. Ömer b.Abdi'l-Aziz, Hasen-i Basri, Zühri, Ebu Kılabe, Ebu Miclez ve
Ebu Davud bu görüştedir.
Ateşte
pişen şeyi yemekten dolayı abdest'in vacip olmadığı görüşüne sahip olan ulema
bu hadisin, bundan önceki babta geçen hadislerle nesh edildiğini
söylemişlerdir.
İmam
Nevevi, Müslim Şerhi'nde, bu ihtilafın Islamın ilk devirlerinde olduğunu, daha
sonra abdestin vacip olmadığı hususunda icma olduğunu kaydetmektedir. İbn Hacer
de ibn Batardan şu mütalaayı nakletmiştır: "Araplar cahiliyye devrinde
temizliğe alışık olmadıkları için Resulullah ateşte pişen şeyi yedikten sonra
abdest almalarını emretmiştir, islam yerleşip, insanlar temizliğe alışınca bu
hükmü nesh etmiştir."
"Resulullah'in
fiili, ümmeti ile ilgili sözlerine muarız olmaz ve onu neshetmez"
şeklindeki ifadeler, ancak sözün hususiyetine dair bir delil olduğu takdirde
geçerlidir. Burada öyle bir delil olmadığı gibi, Efendimiz Ebu Bekir, Ömer ve
Ali (r.anhum)'un et ve ekmek yedikten sonra abdest almamalarına ses
çıkarmamıştır.
Ahmed
b. Hanbel ve İbn Mace'nin Cabir'den yaptıkları rivayetlerde, Cabir, Resulullah
(s.a.v.) Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'le beraber ekmek ve et yemiş, onlar abdest
yenilemeden namaz kılmışlardır.
Bilindiği
gibi, nasih-mensuh meselesinde, iki Hadisin arasını bulmak imkanı varken
birinin diğerini nesh etmesi söz konusu değildir. Bu Hadisleri te'vil eden bazı
ulema konuya daha değişik bir şekilde yaklaşmakta ve şu görüşü ileri
sürmektedirler: "Ateşte pişen şeyleri yemekten dolayı abdeste lüzum yoktur
diyen hadislerin, abdest almanın farz olmadığına; abdesti emreden hadislerin de
müstehab'a hamledildiğini" söylemektedirler. Böylece neshi söz konusu
etmeden hadisler arasını te'lif etmektedirler. Hattabi'de bu görüşü
benimseyenler arasındadır.
Beyhaki,
Osman ed-Darimi'den naklen şunları söylemektedir:
"Bir
konudaki hadisler birbiriyle tearuz ederler ve bir tarafı tercihe kesin bir
işaret yoksa, Hulefa-i Raşid’nin (Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali r.a.'un) ne
yaptığına bakılır ve onların ameli yönündeki hadisler tercih edilir."
Nevevi
de bu görüşü tercih etmiştir.
Tahavi
Mean-i'l-Asar adlı eserinde Hulefa-i Raşidin'nin, ateşte pişmiş bir şeyi
yedikten sonra abdest almadan namaz kıldıklarına dair birçok haber rivayet etmiştir.
İkinci
görüş tercihe daha şayandır. Dört mezhep İmamının görüşleri de bu
istikamettedir. Zira, sahabeler, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i
yakından izlerler, emirleri nedib (edepten olan sünnet) te ifade etse (farz
iması vermemesi kaydı ile) ona titizlikle uyarlardı. İçlerinde Hulefa-i
Raşidin'in de bulunduğu seçkin sahabe topluluğu abdest almadıklarına göre,
abdest almayı emreden Hadislerin, bir hüküm ifade etmedikleri yani mensuh
oldukları anlaşılır.