DEVAM: 43. Abdesti
Sıkışık Kişi Bu Halde Namaz Kılabilir Mi?
حَدَّثَنَا
مَحْمُودُ
بْنُ خَالِدٍ
السُّلَمِيُّ
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
ثَوْرٌ عَنْ
يَزِيدَ بْنِ
شُرَيْحٍ
الْحَضْرَمِيِّ
عَنْ أَبِي
حَيٍّ
الْمُؤَذِّنِ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
يَحِلُّ
لِرَجُلٍ
يُؤْمِنُ
بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ
الْآخِرِ
أَنْ
يُصَلِّيَ
وَهُوَ حَقِنٌ
حَتَّى
يَتَخَفَّفَ
ثُمَّ سَاقَ
نَحْوَهُ
عَلَى هَذَا اللَّفْظِ
قَالَ وَلَا
يَحِلُّ
لِرَجُلٍ يُؤْمِنُ
بِاللَّهِ
وَالْيَوْمِ
الْآخِرِ أَنْ
يَؤُمَّ
قَوْمًا
إِلَّا
بِإِذْنِهِمْ
وَلَا
يَخْتَصُّ
نَفْسَهُ
بِدَعْوَةٍ
دُونَهُمْ
فَإِنْ
فَعَلَ
فَقَدْ
خَانَهُمْ قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَذَا مِنْ
سُنَنِ
أَهْلِ الشَّامِ
لَمْ يُشْرِكْهُمْ
فِيهَا
أَحَدٌ
Ebu Hureyre (radiyallahu
anh)'den rivayet edildiğine göre: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kimse'nin
sıkışıklığını gidermeden sıkışmış haliyle namaz kılması helal olmaz."
Sonra Sevr b. Yezid,
Habib b. Salih'in rivayet ettiği (90 numaralı) hadise benzeyen şu lafızlarla
sözlerine devam etti: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimseye,
izinleri olmaksızın bir topluluğa imam olması asla helal olmaz ve duayı sadece
kendisine yapıp o toplumu duanın dışında bırakması da helal olmaz. Eğer böyle
yaparsa onlara ihanet etmiş olur."
Ebu Davud, "bu
hadis-i şerif Şamlıların rivayetidir, ravileri arasında Şamlılardan başka kimse
yoktur'" dedi.
Diğer tahric: Tirmizî,
salat; Ahmed b. Hanbel
AÇIKLAMA: Bu hadis-i Şerifin
mana itibariyle bir benzeri 90 numarada zikredilmişti. Müellif Ebu Davud bu iki
hadisin ravilerinin sıra ile birinin Habib b. Salih, diğerinin ise Sevr b.
Yezid olduğunu ve bunların ikisinin de hadisi şeyhleri Yezid b. Şüreyh'den
aldıkları ve manaları da aynı olduğu halde lafızlarının farklı okluğunu;
"Sonra Sevr b. Yezid, Habib b. Salih'in rivayet ettiği hadisine benzeyen
şu lafızlarla sözlerine devam etti" diyerek ifade etmiştir. Ancak bu
hadisten başka 90 numaralı hadis-i şerifte ayrıca bir de "ev sahibinin
izni olmadan evin içine bakmanın o ev sahibinin harim-i ismetine bir tecavüz ve
dolayısıyla İhanet olduğunu belirten üçüncü bir madde daha vardır ki, bu
hususların hükmü orada açıklanmıştır.
Hattabi
bu hadis ile ilgili olarak şunları söylüyor: Kişi cemaatin Kur'an-ı Kerimi en
iyi okuyanı ve namaz-meselelerini en iyi bileni değilse,rızaları olmadan onlara
imam olması caiz olmaz. Ama gerek Kur'an okumakta gerek namaz meselelerini
bilmekte onlardan üstün olup imamlık vasıflarını hakkıyla üzerinde taşıyorsa,
onların izni söz konusu olmaksızın öne geçmek hakkına sahiptir. Zaten bu
durumda cemaat onun imamlık yapmasını kendiliklerinden arzu ederler.
Bazıları
da derler ki; bu izin başkasına ait bir evde namaz kıldıran kişi için lazımdır.
Ama evin dışında ise, imamlık vasıflarını taşıyan kimse için cemaatin rızasını
almak söz konusu değildir.
Netice
olarak kişinin hangi şartlar içinde olursa olsun, imamlığa talip olması,
aslında kendine güvenin ve kendini beğenmenin bir neticesidir. insan imamlığa
geçmekte acele etmemeli ve bu hususta atılgan olmamalıdır. İmamet-i suğra
(namaz imamlığı) nın hükmü böyledir. İmamet-i kübra (devlet başkanlığı) ise,
mutlaka ehl-i hal ve akdin tasvibiyle tayin edilir.
Bİr
hadis-i şerifi sadece bir belde ahalisinin rivayet etmesi o hadisin zayıf hadis
çeşitlerinden "garib" hadis olması demektir ki, müellif Ebu Davud
hadisin sonunda bu hususa dikkati çekmiştir. Ancak bir önceki hadis bu hadisi
takviye ettiğinden hadisimiz, zayıflıktan kurtulup hasen li-ğayrihi derecesine
yükselmektedir. İşte bu sebeble musannif bu hadisi Sünen'ine almıştır.