SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEVHİD

<< 2445 >>

باب: قول النبي صلى الله عليه وسلم: (الماهر بالقرآن مع السفرة الكرام البررة  ).و: (زيِّنوا القرآن بأصواتكم).

52. NEBİ S.A.V.İN "KUR'AN'I GÜZEL OKUMAKTA MAHARETLİ OLAN EL-KİRAMU'L-BERERE (Abese 15) İLE BERABERDİR" SÖZÜ VE "KUR'ANI SESLERİNİZLE ZİNETLENDİRİNİZ" EMRİ

 

حدثني إبراهيم بن حمزة: حدثني ابن أبي حازم، عن يزيد، عن محمد بن إبراهيم، عن أبي سلمة، عن أبي هريرة:

 أنه سمع النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (ما أذن الله لشيء ما أذن لنبي حسن الصوت بالقرآن يجهر به).

 

[-7544-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Allah Teala hiçbir şeyi bir Nebiin Kur'an'ı açıktan, güzel sesiyle okumasını dinlediği kadar dinlememiştir."

 

 

حدثنا يحيى بن بُكَير: حدثنا الليث، عن يونس، عن ابن شهاب: أخبرني عروة بن الزبير، وسعيد بن المسيَّب، وعلقمة بن وقَّاص، وعبيد الله بن عبد الله،

 عن حديث عائشة حين قال لها أهل الإفك ما قالوا، وكلٌّ حدثني طائفة من الحديث، قالت: فاضطجعت على فراشي، وأنا حينئذ أعلم أني بريئة، وأن الله يبرِّئني، ولكن والله ما كنت أظن أن الله ينزل في شأني وحياً يُتلى، ولشأني في نفسي كان أحقر من أن يتكلم الله فيَّ بأمر يُتلى، وأنزل الله عز وجل: {إن الذين جاؤوا بالإفك عصبة منكم}. العشر الآيات كلها.

 

[-7545-] Yunus b. Şihab şöyle demiştir: Bana Urve b. ZUbeyr. Said b. el-Müseyyeb. Alkame b. Vakkas ve Ubeydullah b. Abdullah iftiracıların Aişe r.anha'ya söylediklerini söyledikleri zamanki hadisini haber verdiler. Bunlardan her biri. hadisten bir parçayı bana nakletti. Bu hadisin sonunda Aişe r.anha şöyle demiştir:

 

"Ben Yakub'un sözünü söyledikten sonra yatağımın üzerine yan yattıffi. O zaman kendimin berı (suçsuz) olduğunu ve Allah'ın da benim suçsuz olduğumu ortaya çıkaracağını bilmekteydim. Fakat ben Allah'a yemin ederim ki Allah'ın benim durumum hakkında tilavet edilecek bir vahiy indiriceğini zannetmiyordum ve elbette benim şanım, benim nefsim de bana ait bir meselede Allah'ın Kur'an'la tilavet olunacak bir kelam söylemesinden çok hakir idi ve Yüce Allah "Bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir gruptur" şeklinde başlayan ayetten 21. ayete kadar indirdi.(Nur 11- 21)

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا مسعر، عن عدي بن ثابت، أراه عن البراء قال: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ في العشاء: {والتين والزيتون}. فما سمعت أحداً أحسن صوتاً أو قراءة منه.

 

[-7546-] Bera şöyle demiştir: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den yatsı namazı(nın bir rekatı) nda "ve't-tini ve'z-zeytuni" suresini okurken işittim. ondan güzel sesli yahut ondan güzel kıraatli hiçbir kimseyi dinlemiş değilim.

 

 

حدثنا حجَّاج بن منهال: حدثنا هُشَيم، عن أبي بشر، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم متوارياً بمكة، وكان يرفع صوته، فإذا سمع المشركون سبُّوا القرآن ومن جاء به، فقال الله عز وجل لنبيه صلى الله عليه وسلم: {ولا تجهر بصلاتك ولا تُخافت بها}.

 

[-7547-] İbn Abbas radiyallahu anh şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'de iken gizlenmişti. Namaz kıldınrken sesini yükseltirdi. Müşrikler Kur'an'ı işittikleri zaman hem Kur'an'a. hem onu getirene söverlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah Nebiine :

 

"Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut"(İsra 110) buyurdu.

 

 

حدثنا إسماعيل: حدثني مالك، عن عبد الرحمن بن عبد الله بن عبد الرحمن بن أبي صعصعة، عن أبيه: أنه أخبره: أن أبا سعيد الخدري رضي الله عنه قال له:

 إني أراك تحب الغنم والبادية، فإذا كنت في غنمك أو باديتك، فأذَّنت للصلاة، فارفع صوتك بالنداء، فإنه: (لا يسمع مدى صوت المؤذِّن جنٌّ ولا إنس، ولا شيء، إلا شهد له يوم القيامة). قال أبو سعيد: سمعته من رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-7548-] Abdurrahman b. Ebi Sa'sa'a el-Ensari el-Mazini, oğlu Abdullah'a şöyle haber vermiştir: Ebu Said el-Hudrı kendisine

 

"Seni görüyorum ki koyun beslemeyi ve çölde oturmayı seviyorsun. Davarların başında yahut çölünde iken namaz için ezan okuyacak olduğun zaman yüksek sesle nida et. Çünkü müezzin sesinin yetiştiği yere kadar insan, cin, hatta hiçbir şey yoktur ki ezanı duymuş olsun da kıyamet gününde müezzin için güzel şehadette bulunmasın" demiştir.

 

Ebu Said, ben bu hadisi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemtan işittim demiştir.

 

 

حدثنا قبيصة: حدثنا سفيان، عن منصور، عن أمه، عن عائشة قالت:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم يقرأ القرآن ورأسه في حجري وأنا حائض.

 

[-7549-] Aişe r.anha "Ben adet halinde iken başı kucağımda olduğu halde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kur'an okurdu" demiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in 'Güzelokumakta maharetli olan e'kiramu'l-berere ile beraberdij' sözü." Hadiste geçen "el-mahir" maharetli, işinin ehli demektir. Burada maksat güzel ezberle birlikte güzel tilavettir.

 

"Mea sefereti'l-kirami'l-berere." Ebu Zerr'in rivayeti böyledir. Ancak elKüşmıhenı hadisi "mea's-sefera" şeklinde nakletmiştir. Çoğunluk muhaddislerin rivayetinde de nakil böyledir. Birincisi mevsufun sıfatına izafeti kabilindendir. "Sefera" den maksat katiplerdir. Kelimenin tekili katip örneğinde olduğu gibi "safir"dir. Kelime gerek vezin, gerek mana itibariyle katip iiI' aynı manayadır. Burada "el-Kiramu'l-berere"den maksat, Kur'an'ı levh-i mahfuzdan nakledenlerdir. Onlar "el-kiram" yani Allah katında değerli, şerefli olarak nitelenmişlerdir. "el-Berera" günahlardan arınmış, itaatkarlar demektir.

 

"Kur'an'! seslerinizle zfnetlendiriniz." Buharl'nin maksadı, "tilavet"in "kulun fiili" olduğunu ispat etmektir. Çünkü kul, tilavetle süsleme, güzelleştirme ve coşturma katmaktadır. Bazen bunların zıtlı da vaki olmaktadır. Bütün bunlar, Buhari'nin maksadını göstermektedir. İbnü'l-Müneyyir buna işaret ederek şöyle demiştir:

 

Hadisi şerh eden, İmam Buharl'nin maksadının Kur'an'ı güzel sesle okumanın caiz olduğunu vurgulamak olduğunu zannetmiştir. Oysa gerçek böyle değildir. Onun asıl maksadı, tilavetin güzelleştirme, terd', sesi alçaltma, yükseltme ve -Aişe r.anha'nın "Ben adet halinde iken başı kucağımda olduğu halde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kur'an okurdu" ifadesinde olduğu gibi- beşeri durumlarla birlikte bulunmak gibi daha önce geçen vasıflarına işaret etmektir. Bütün bunlar, tilavetin okuyan kimsenin fiili olduğunu ve onun, fiillerin nitelendiği şeylerle nitelEmdiğini zaman ve mekan zarflarıyla ilişkisi olduğunu ortaya koymaktadır .

 

باب: قول الله تعالى: {فاقرؤوا ما تيسَّر منه} /المزمل: 20/.

53. YÜCE ALLAH'IN "O HALDE KUR'AN'DAN KOLAYINIZA GELENİ OKUYUN"(Müzzemmil 20) EMRİ

 

حدثنا يحيى بن بُكَير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب: حدثني عروة: أن المسور بن مخرمة وعبد الرحمن بن عبدٍ القاري حدثاه: أنهما سمعا عمر بن الخطاب يقول:

 سمعت هشام بن حكيم يقرأ سورة الفرقان في حياة رسول الله صلى الله عليه وسلم، فاستمعت لقراءته، فإذا هو يقرأ على حروف كثيرة لم يقرئنيها رسول الله صلى الله عليه وسلم، فكدت أساوره في الصلاة، فتصبَّرت حتى سلَّم، فلبَّبته بردائه، فقلت: من أقرأك هذه السورة التي سمعتك تقرأ؟ قال: أقرأنيها رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقلت: كذبت، أقرأنيها على غير ما قرأت، فانطلقت به أقوده إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت: إني سمعت هذا يقرأ سورة الفرقان على حروف لم تقرئنيها، فقال: (أرسله، اقرأ يا هشام). فقرأ القراءة التي سمعته، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (كذلك أنزلت). ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (اقرأ يا عمر). فقرأت التي أقرأني، فقال: (كذلك أنزلت، إن هذا القرآن أنزل على سبعة أحرف، فاقرؤوا ما تيسَّر منه).

 

[-7550-] Ömer b. el-Hattab şöyle demiştir: Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatında bir kere Hişam b. Hakım'i namazda el-Furkan suresini okurken işittim. Onun kıraatini dinledim. Hişam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bana okutup öğretmediği birçok Arap şivesiyle okuyordu. Az kaldı namazı bozacaktım, fakat selam verinceye kadar zor sabrettim ve selam verir vermez hemen ridasını göğsünün üzerinde toparlayıp

 

"Bu sureyi okuduğunu işittiğim şekilde sana kim okuttu?" diye sordum. O da

 

"Bunu bana Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem okuttu!" diye cevap verdi. Ben derhal

 

"Yalan söylüyorsun! Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sureyi bana senin okuduğu n lugattan başka bir lehçeyle okutup öğretti" dedim ve onu sürükleyerek Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna götürdüm ve

 

"Ya Resulailah! Ben bu adamın Furkan suresini senin bana öğrettiğin lugattan başka lugatlarla okuduğunu işittim!" diye şikayet ettim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya Ömer! Hele onun yakasını bırak!" buyurdu ve Hişam'a

 

"Ya Hişam! Oku bakayım!" diye emretti. O da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e karşı benim kendisinden işittiğim okuyuşla okudu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine

 

"Bu sure böyle indirildif" dedi. Sonra bana

 

"Ya Ömer! Sen de oku bakayım!" buyurdu. Ben de kendisinin bana okutmuş olduğu okuyuşla okudum. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana da

 

"Bu sure böyle indirildi!" diye okuyuşumu doğru bUldu ve

 

"Şüphesiz bu Kur'an yedi lugat üzerine indirilmiştir. Bunlardan kolayınıza gelen lugatı okuyunuz!" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Yüce Allah'ın 'O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun' emri." Burada "kıraat"tan maksat "namaz kılmak" tır. Çünkü kıraat, namazın rükünlerinden biridir. İmam Buhari bu konuda Hz. Ömer'in, Hişam b. Hakım ile, el-Furkan suresinin kıraati konusunda düştükleri ihtilafa yer vermiştir. Bu hadisin geniş açıklaması sayfa 1766 hadis no: 4992 de geçmişti. Bu başlığın ve hadisinin bundan önceki bablarla olan ilişkisi, keyfiyetteki farklılık ve kıraatin onu okuyana nispet edilmesinin caizliği açısındandır.