SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T-TEVHİD

<< 2434 >>

باب: ذكر الله بالأمر، وذكر العباد بالدعاء، والتضرع والرسالة والبلاغ.

39. ALLAH'IN ZİKRİNİN EMİRLE, KULLARIN ZİKİRLERİNİN DUA, TAZARRU, RİSALET VE TEBLİĞ İLE OLDUĞU

 

لقوله تعالى: {فاذكروني أذكركم} /البقرة: 152/. {واتل عليهم نبأ نوح إذ قال لقومه يا قوم إن كان كبر عليكم مقامي وتذكيري بآيات الله فعلى الله توكلت فأجمعوا أمركم وشركاءكم ثم لا يكن أمركم عليكم غُمَّة ثم اقضوا إليَّ ولا تُنظرون. فإن توليتم فما سألتكم من أجر إن أجري إلا على الله وأمرت أن أكون من المسلمين} /يونس: 71 - 72/.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Öyle ise siz beni anın ki ben de sizi anayım. "(Bakara 152( "Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: 'Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlamam size ağır geldiyse, ben yalnız Allah 'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp, yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin. Eğer yüz çeviriyorsanız zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana Müslümanlardan emrolundu. "(Yunus 71,72(

 

غُمَّة: هم وضيق Ayette geçen "ğumme" gam, keder, darlık demektir.

 

قال مجاهد: اقضوا إليَّ ما في أنفسكم، يقال: افرق اقض.

وقال مجاهد: {وإن أحد من المشركين استجارك فأجره حتى يسمع كلام الله} /التوبة: 6/: إنسان يأتيه، فيستمع ما يقول وما أنزل عليه، فهو آمن حتى يأتيه فيسمع كلام الله، وحتى يبلغ مأمنه حيث جاءه. {النبأ العظيم} /النبأ: 2/: القرآن. {صواباً} /النبأ: 38/: حقاً في الدنيا، وعمل به.

Mücahid "Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü bana uygulayın" ayetini "Gönüllerinizdekini bana hükmedip, yerine getirin" şeklinde tefsir etmiştir. Ona göre "ufruk" "ıkdı" manasındadır.

 

Mücahid "Ve eğer müşriklerden biri senden eman dilerse, Allah'ın kelamını işitip dinleyineeye kadar ona eman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır!!(Tevbe 6) ayetini şöyle tefsir etmiştir:

 

İnsan yani müşrik sana, senin söyleyeceğin şeyleri ve üzerine indirilen ayetleri dinlemek üzere gelirse o gelip Allah'ın kelamını işitinceye veya işittikten sonra (kabul etmese bile) geldiği yere emin olduğu yurduna ulaşıncaya kadar emindir. (Her türlü saldırıdan korunacaktır.) Mücahid'in ifadesine göre Nebe suresindeki "en-nebeü'lazım" Kur'an'dır. "Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün Rahmanın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar. Konuşan da doğruyu söyler!!(Nebe 38) ayetinde geçen "savaben" dünyada gerçeği söylemiş ve gereğine göre amel etmişlerdir demektir.

 

İbn Abbas "Beni anın ki ben de sizi anayım" ayetini şöyle açıklamıştır:

 

Kul Rabbine itaat halinde onu anarsa, Rabbi de rahmetiyle onu anar. O, Rabbine isyan içinde onu anarsa Rabbi de onu Ianetiyle anar. İbn Abbas şöyle devam eder:

 

"Beni anın ki ben de sizi anayım." Yani siz itaat ederek beni anın ki ben de yardımımla sizi anayım. Said b. CUbeyr'in bu ayeti "Beni itaatle anın ki ben de mağfiretimle sizi anayım" şeklinde tefsir ettiği nakledilmiştir.

 

"Onlara Nuh'un haberini oku." İbn Battal şöyle demiştir: İmam Buhari bununla Yüce Allah'ın Nuh'u emrini tebliğ ettiğini ve Rabbinin ayetlerini andığını ifade ederek andığına işaret etmektedir. Allah aynı şekilde her Nebie kitabını ve şeriatını tebliğ etmeyi farz kılmıştır.