SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-İ’TİSAM

<< 2382 >>

باب: قول النبي صلى الله عليه وسلم: (لا تزال طائفة من أمتي ظاهرين على الحق). وهم أهل العلم.

10. NEBİ S.A.V.'İN "ÜMMETİMDEN DAİMA HAK ÜZERE ÇARPIŞARAK GALİP VE ZAHİR OLACAK BİR ZÜMRE HİÇ EKSİK OLMAYACAKTIR" SÖZÜ – (Buhari:) Ve onlar ilim sahipleridir

 

حدثنا عبيد الله بن موسى، عن إسماعيل، عن قيس، عن المغيرة بن شعبة،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (لا تزال طائفة من أمتي ظاهرين، حتى يأتيهم أمر الله وهم ظاهرون).

 

[-7311-] Muğira b. Şu'be'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Ümmetimden bir zümre kendilerine Allah'ın emri gelinceye kadar hak üzerinde birbirine yardım etmekte devam edecek ve bunlar daima galip geleceklerdir" buyurmuştur.

 

 

حدثنا إسماعيل: حدثنا ابن وهب، عن يونس، عن ابن شهاب: أخبرني حُمَيد قال: سمعت معاوية بن أبي سفيان يخطب قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (من يرد الله به خيراً يفقِّهه في الدين، وإنما أنا قاسم ويعطي الله، ولن يزال أمر هذه الأمة مستقيماً حتى تقوم الساعة، أو: حتى يأتي أمر الله).

 

[-7312-] Humeyd şöyle demiştir: Muaviye b. Ebi Süfyan'ı bir konuşma yaparken duydum. Şöyle diyordu: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim:

 

"Allah kimin hayrını isterse ona din hususunda (büyük bir) anlayış verir. Ben (verici değil) yalnız aranızda taksim ediciyim. Veren ise Allah'tır. Bu ümmetin işi kıyamet kopuncaya -yahut Allah'ın emri gelinceye- kadar hep hak din üzerinde dosdoğru olmakta devam edecektir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Buhari'nin başlığındaki "Bunlar ilim sahipleridir" ifadesi, Buharl'nin kendisine aittir. Hakim'in Ulumu'l-Hadis'te sahih bir isnadla nakline göre Ahmed b. Hanbel "Bunlar muhaddisler değilse başka kim olabilirler ben bilmiyorum" demiştir.

 

"Allah'ın emri gelinceye kadar hak üzerinde birbirine yardım etmekte devam edecek ve bunlar daima galip geleceklerdir." Yani kendilerine muhalif olanlara galip olacaklardır. Ya da "zuhur" kelimesinden maksat, onlar gizli değil, meşhur olmaya devam edeceklerdir demek de olabilir. Fakat birincisi daha iyidir. Müslim'in Cabir'den nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Bu din hep var olacaktır. Müslümanlardan bir grup kıyamet kop uncaya kadar onun uğrunda mücadele edecektir. "(Müslim, imara) Müslim'in Ukbe b. Amir'den nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ümmetimden bir zümre hiç eksik olmayacaktır. Bunlar kıyametle karşılaşıncaya kadar düşmanlarına galip olarak Allah'ın emri uğruna çarpışacaklar ve kendilerine muhalif olanlar onlara zarar veremeyecektir. "(Müslim, imara) Bu hadisle "Kıyamet ancak insanların kötülerinin başına kopacaktır" hadisinin nasıl cem ve telif edileceğini Fiten Bölümünün sonlarında açıklamıştık. Yine Müslim'in nakline göre Abdullah b. Amr,

 

"Kıyamet ancak halkın kötülerinin başına kopacaktır. Onlar cahiliye insanlarından daha beterdirler. Bunlar Allah'tan bir şey istediler mi derhal buna icabet eder."(Müslim, imara) Bu rivayette Ukbe b. Amir'in Mesleme b. Muhalled'e bu hadisle şöyle bir karşı cevabı da vardır:

 

"Abdullah b. Amr "evet" dedi. Sonra şöyle şöyle devam etti: Bundan sonra Allah misk kokusu gibi bir koku gönderir. Kalbinde habbe miktarı iman olan hiçbir kimseyi ruhunu almadan bırakmaz. Sonra insanların kötüleri kalır ve kıyamet bunların başına kopar. "(Müslim, imara) Biz buna ilmin (yeryüzünden) alınması hadisini açıklarken kısa süre önce işaret etmiştik. Bu, yukarıdaki iki hadisi cem ve telif etme noktasında esas alınmaya en uygun olan rivayettir.

 

"Bu ümmetin işi kıyamet kopuncaya -yahut Allah'ın emri gelinceye- kadar hep hak din üzerinde dosdoğru olmakta devam edecektir." Nevevi, hadiste icmanın delil gücü olduğu hükmü yer almaktadır demiştir. Sonra şöyle devam etmiştir:

 

Hadiste sözü edilen "taife=zümre" nin çeşitli mu'minlerden oluşan birçok cemaat olması mümkündür. Bu cemaatin içinde cesur, savaş konusunda basiretli, fakih, muhaddis, müfessir, emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-müriker vazifesi yapan, zahid, ibadetedüşkün kimseler bulunur. Bunların bir tek beldede bir arada bulunmaları gerekmez. İçlerinden bazıları bir beldede bulunurken, bazıları diğer beldede bulunabilir. En sonunda bütün yeryüzünün bir belde de bir tek fırka kalıncaya kadar birer birer bunların bazılarından yoksun kalması mümkündür. Sözü edilen kimseler tamamen yok olduklarında Allah'ın emri gelir. Buradaki uyarının bir benzeri bazı imamların "Allah bu ümmete her yüz yılın başında dinini tecdid edecek birisini gönderir"(Ebu Davud, Melahim) hadisini yorumlamalarıdır. Bu hadisi bilginler şöyle anlamışlardır:

 

Hadisin bu ifadesinden müceddidin sadece her yüzyılın başında geleceği sonucu çıkmaz. Tam tersine bu konudaki durum yukarıdaki "zümre" konusunda zikredilen gibidir. Bu açıklama da isabetlidir. Çünkü yenilenmesine ihtiyaç duyulan niteliklerin bir arada bulunması, hayır türlerinden sadece bir türe mahsus değildir. Hayrın niteliklerinin tümünün bir şahısta toplanması gerekmez. Ancak bunun Ömer b. Abdulaziz'de toplandığı iddia edilerse bu müstesnadır. Çünkü o, hayrın niteliklerinintümünü kendisinde toplamış ve bu konuda ileri gitmiş biri olarak ilk yüz yılın başında halifelik görevinde bulunuyordu. Bundan dolayı Ahmed b. Hanbel bilginlerin bu hadisi Ömer b. Abdulaziz şeklinde açıkladıklarını ifade etmiştir. Ondan sonra gelen kişi ise güzel sıfatlarla bezenmiş olarak İmam Şafil'dir. Ancak o cihad ve adalete göre yönetim işini yürütmüyordu. Buna göre yüz yılın başında bu sıfatlardan herhangi biriyle bezenmiş olm herkes -ister birden çok olsun, isterse olmasın- bu hadiste sözü edilen müceddid olabilir.