باب: كيف
يبايع الإمام
الناس.
43. İNSANLARIN DEVLET BAŞKANINA NASIL BİAT EDECEKLERi
حدنا
إسماعيل:
حدثني مالك،
عن يحيى بن
سعيد قال:
أخبرني عبادة
بن الوليد:
أخبرني أبي،
عن عبادة بن
الصامت قال: بايعنا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على
السمع و
الطاعة في
المنشط والمكره،
وأن لا ننازع
الأمر أهله
وأن نقوم، أو:
نقول بالحق
حيثما كنَّا
لا نخاف في
الله لومة لائم.
[-7199-] Ubade b. es-Samit şöyle demiştir: (Mina'da Akabe
gecesinde) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hem neşeli, hem kederli
zamanlarımızda emirlerini dinleyip, itaat edeceğimize dair bey'at edip söz
verdik.
[-7200-] Yönetim işlerine ehil olanlarla
çekişmeyeceğimize, her nerede bulunursak bulunalım muhakkak orada hakkı yerine
getireceğimize -veya söyleyeceğimize- ve Allah yolunda hiçbir kimsenin
kınamasından korkmayacağımıza dair bey'at edip, söz verdik.
حدثنا عمرو
بن عليٍّ:
حدثنا خالد بن
الحارث: حدثنا
حميد، عن أنس
رضي الله عنه:
خرج النبي صلى
الله عليه
وسلم في غداة
باردة،
والمهاجرون والأنصار
يحفرون
الخندق، فقال:(اللهم
إنَّ الخير
خير الآخرة -
فاغفر
للأنصار و
المهاجرة).
فأجابوا :نحن
الذين بايعوا
محمدا
- على
الجهاد ما
بقينا أبدا
[-7201-] Enes b. Malik r.a. şöyle demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem (Ahzab savaşı esnasında) soğuk bir günün sabahında hendek kazılan yere
çıktı ve Muhacirlerle Ensar hendek kazıyorlardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem;
"Allahumme inne'l-hayra hayru'l-ahire,
Fağfir li'l-ensari ve'l-muhacira
Allah'ım hayır ancak hayrıdır ahiretin,
Lutfeyle ensara ve muhacire mağfiretini" diye dua etti.
Orada bulunan sahabiler Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e;
Nahnullezine bayeu Muhammedu
A!e'l-cihadi ma bakina ebeda
Bizleriz bey'at eden Muhammed'e Cihada yaşadıkça devam edeceğiz.
diye cevap verdiler.
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
أخبرنا مالك،
عن عبد الله
بن دينار ، عن
عبد الله بن
عمر رضي الله
عنهما قال:
كنَّا
إذا بايعنا
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
على السمع
والطاعة يقول
لنا: (فيما
استطعتم).
[-7202-] Abdullah b. Ömer r.a. şöyle demiştir: Bizler Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e emirlerini dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettiğimiz
zaman O bizlere :
"Gücünüzün yettiği kadar" buyurdu.
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن سفيان:
حدثنا عبد الله
بن دينار قال:
شهدت ابن عمر
حيث اجتمع الناس
على عبد الملك
قال: كتب:
إنِّي أقرُّ
بالسمع
والطاعة لعبد
الله عبد
الملك أمير
المؤمنين،
على سنَّة
الله وسنَّة
رسوله ما
استطعت،
وإنَّ بنيَّ
قد أقرُّا
بمثل ذلك.
[-7203-] Abdullah b. Dinar şöyle demiştir: İnsanlar Abdulmelik bin
Mervan'ın halifeliği üzerinde birleştikleri zaman İbn Ömer'in yanında
bulunuyordum. O:
"Ben de Allah'ın ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
sünneti üzere Allah'ın kulu ve emiru'l-mu'minin Abdu'l-melik'e gücümün yettiği
kadar emirlerini dinlemek ve itaat etmeye ikrar edip, söz veriyorum. Oğullarım
da bu suretle bey'at ve ikrar vermişlerdir'' diye mektup yazdı.
حدثنا يعقوب
بن إبراهيم:
حدثنا
هُشَيْم: أخبرنا
سيَّار، عن
الشعبيِّ، عن
جرير بن عبد
الله قال:
بايعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم على
السمع والطاعة،
فلقَّنني:(فيما
استطعت،
والنصح لكلِّ
مسلم).
[-7204-] Cerir b. Abdullah r.a. şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ile emir ve yasaklarını dinlemek ve itaat etmek üzere bey'at ettim. O da
bana:
"Gücümün yettiği kadar" kaydını söylememi
telkin etti. Bir de her Müslümana iyi niyetli olmak üzere bey'at ettim.
حدثنا عمرو
بن عليٍّ:
حدثنا يحيى،
عن سفيان قال:
حدثني عبد
الله بن دينار
قال: لمَّا
بايع الناس
عبد الملك،
كتب إليه عبد
الله بن عمر:
إلى عبد الله
عبد الملك
أمير
المؤمنين،
إنِّي أقرُّ
بالسمع
والطاعة لعبد
الله عبد الملك
أمير
المؤمنين،
على سنَّة
الله وسنَّة
رسوله فيما
استطعت،
وإنَّ بنيَّ
قد أقرُّوا
بذلك.
[-7205-] Abdullah b. Dinar şöyle anlatmıştır: İnsanlar Abdulmelik b.
Mervan'a bey'at ettikleri zaman Abdullah b. Ömer de Allah'ın kulu, mu'minlerin
emiri olan Abdulmelik'e bir mektup gönderip şöyle yazdı:
"Allah'ın sünneti ve Resulünün sünneti üzere Allah'ın kulu,
mu'minlerin emiri olan Abdulmelik b. Mervan'a emir ve yasaklarını dinleyip,
itaat etmeyi ikrar edip söz veriyorum. Oğullarım da bunları ikrar edip söz
vermişlerdir."
حدثنا عبد
الله بن
مسلمة: حدثنا
حاتم، عن يزيد
قال: قلت
لسلمة: على أي
شيء بايعتم
النبي صلى الله
عليه وسلم يوم
الحديبيَّة؟
قال: على الموت.
[-7206-] Yezid b. Ebi Ubeyd şöyle demiştir: Ben Seleme b. el-Ekva'a
"Hudeybiye günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hangi şey üzere
bey'at ettiniz?" diye sordum. O da
"Ölmek üzere bey'at ettik" diye cevap verdi.
حدثنا عبد
الله بن محمد
بن أسماء:
حدثنا جويرية،
عن مالك ، عن
الزُهريِّ:
أنَّ حميد بن
عبد الرحمن
أخبره: أنَّ
المسور بن
مخرمة أخبره:
أنَّ الرهط
الذين ولاهم
عمر اجتمعوا فتشاوروا،
فقال لهم عبد
الرحمن: لست
بالذي أنافسكم
على هذا
الأمر،
ولكنكم إن
شئتم اخترت لكم
منكم، فجعلوا
ذلك إلى عبد
الرحمن، فلما
ولَّوا عبد
الرحمن
أمرهم، فمال
الناس على عبد
الرحمن، حتى ما
أرى أحداً من
الناس يتبع
أولئك الرهط
ولا يطأ عقبه،
ومال الناس
على عبد
الرحمن
يشاورونه تلك
الليالي، حتى
إذا كانت
الليلة التي
أصبحنا منها
فبايعنا
عثمان، قال
المسور: طرقني
عبد الرحمن
بعد هجع من
الليل، فضرب
الباب حتى استيقظتُ،
فقال أراك
نائماً،
فوالله ما
اكتحلت هذه
الثلاث بكبير
نوم، انطلق فادعوا
الزبير
وسعداً،
فدعوتهما له
فشاورهما، ثم
دعاني فقال:
ادع لي
علِيًّا،
فدعوته فناجاه
حتى ابهارَّ
الليل، ثم قام
عليّ من عنده وهو
على طمع، وقد
كان عبد
الرحمن يخشى
من عليٍّ
شيئاً، ثم
قال: ادع لي
عثمان،
فدعوته،
فناجاه حتى
فرَّق بينهما
المؤذِّن
بالصبح، فلما
صلَّى للناس
الصبح،
واجتمع أولئك
الرهط عند
المنبر، فأرسل
إلى من كان
حاضراً من
المهاجرين
والأنصار،
وأرسل إلى
أمراء
الأجناد،
وكانوا وافوا تلك
الحَجَّة مع
عمر، فلما
اجتمعوا
تشهَّد عبد
الرحمن ثم
قال: أمَّا
بعد يا عليُّ،
إنِّي قد نظرت
في أمر الناس،
فلم أرهم
يعدلون
بعثمان، فلا
تجعلنَّ على
نفسك سبيلاً.
فقال: أبايعك
على سنَّة
الله ورسوله
والخليفتين
من بعده، فبايعه
عبد الرحمن،
وبايعه الناس:
المهاجرون، والأنصار،
وأمراء
الأجناد،
والمسلمون.
[-7207-] Misver b. Mahreme şöyle anlatmıştır: Ömer b. Hattab'ın
(kendisinden sonra halifeliği) kendilerine havale ettiği kimseler toplanıp,
aralarında istişare ettiler. Abdurrahmanb. Avf onlara şöyle dedi:
"Ben bu hilafet işi üzerine çekişecek
değilim. Fakat şayet dilerseniz içinizden size birini seçeyim!" (Bu teklif
üzerine) o topluluk bu tercihi Abdurrahman b. Avf'a bıraktı. Onlar
kendilerinden birini tercih etme işlerini Abdurrahman'a havale edince insanlar
Abdurrahman'a meylettiler, hatta ben insanlardan hiçbir kimseyi o topluluğa
tabi olur ve onların izlerine basar diye düşünmüyordum. İnsanlar Abdurrahman'a
meylettiler. Çünkü bu gecelerde halifelik işi üzerine istişare ediyorlardı.
Nihayet sabahlayıp da Osman b. Affan'a bey'at ettiğimiz gece olunca Misver b.
Mahreme şöyle dedi:
Gecenin bir kısmı geçtikten sonra Abdurrahman b. Avf gelip, benim
kapımı çaldı. Bunun üzerine uykudan uyandım. Bana "Seni uyumuş görüyorum.
Allah'a yemin ederim ki benim gözüme bu üç geceden beri bir damla uyku girmedi.
Hadi git, Zübeyr b. el-Awam ve Sa'd b. EbiVakkas'ı çağır!" dedi. Bunun
üzerine ben de onun için bu iki sahabiyi çağırdım. Abdurrahman o ikisiyle
istişare etti. Sonra beni tekrar çağırdı ve "Bana Ali b. Ebi Talib'i
çağır!" dedi. Ben de Ali'yi çağırdım. Ali geldi. Abdurrahman b. Avf da
gece yarısına kadar Ali ile gizli olarak konuştu. Sonra Ali b. Ebi Talib onun
yanından kendisine (görev) verilmesi arzusuyla kalkıp gitti. Abdurrahman b. Avf
da Ali tarafından fitneye yönelik bir muhalefet gelmesinden endişe ediyordu.
Sonra Abdurrahman "Bana Osman'ı çağır!" dedi. Ben de Osman' ı
çağırdım. Abdurrahman onunla da müezzin sabah eza nı ile aralarını ayırıncaya
kadar gizli gizli konuştu. Nihayet insanlara sabah namazını kıldırdığı zaman bu
Şura minberin yanında toplandı. Abdurrahman Muhacirlerden ve Ensardan hazır bulunan
kimselere haber gönderip çağırttı. Ordu kumandanıarına da haber gönderip
çağırttı. Bunların hepsi o yıl Ömer'le beraber Mekke'ye gelip buluşmuş ve
birlikte hac yapmışlardı (ve Medine'ye de birlikte dönmüşlerdi).
Bunlar toplandıkları zaman Abdurrahman (minber üzerinde oturup)
şehadet kelimelerini söyledi. Bundan sonra "imdi" diyerek şu
konuşmayı yaptı ve "Ya Ali! Ben insanların bu işteki tercihlerine iyice
bakıp araştırdım. İnsanların Osman'a meylettiklerini gördüm. Onun için sen
(benim Osman' i tercih etmemden dolayı) sakın kendin alyehine bir davranışa
sebep olma!" dedi. Abdurrahman, Osman'a hitaben de "Ya Osman! Ben
sana Allah'ın sünneti, Resulünün sünneti ve Resulünden sonra geçen iki
halifesinin sünneti üzere bey'at ediyorum!" dedi ve bu konuşmanın ardından
Abdurrahman, Osman'a bey'at etti. Bundan sonra bütün insanlar, Muhacirler,
Ensar, ordu kumandanıarı ve bütün Müslümanlar da Osman'a bey'at ettiler.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"İnsanların devlet başkanına nasıl bey'at edecekleri" Başlıkta
yer alan "keyfiyet = nasıllık"tan maksat, burada yer verilen altı
hadisin ışiğında fiilen nasıl hareket edileceği değil, bey'atın hangi
sözcüklerle yapılacağıdır. Bu da (emir ve yasakları) dinleyip, itaat etmeye,
hicrete, cihatta sabrederek ölmek pahasına bile olsa cihad meydanından
kaçmamaya, kadınların bey'atını sağlamaya ve İslam'a tabi olmaya bey'at edip,
söz vermek şeklindedir. Bütün bunlar onların arasında yapılan bey'at te sözlü
olarak ifade edilmiştir.
"İnsanlar Abdulmelik'in halifeliği üzerinde birleştikleri
zaman." Burada adı geçen Abdulmelik'ten maksat, Abdulmelik b. Mervan b.
el-Hakem'dir. "Birleşmek" kelimesinden maksat ise, söz birliği
etmektir. İnsanların bundan önceki görüşleri ayrı ayrı idi. Bundan önce ortada
iki kişi vardı ve bunlardan her biri halifeliğin kendisine ait olduğunu iddia
ediyordu. Bunlar Abdulmelik b. Mervan ve Abdullah b. Zübeyr idi. Abdullah b.
Zübeyr, Mekke'de ikamet ediyordu ve Muaviye'nin ölümünden sonra Beytullah'a
sığındı. Yezid b. Muaviye'ye bey'at etmekten kaçındı. Yezid ise defalarca onun
için ordu hazırladı. Yezid, İbnü'z-Zübeyr'in üzerine gönderdiği orduları
Mekke'yi kuşatmışken vefat etti. İbnü'z-Zübeyr, Yezid 61 yılının rebiul
ewelinde vefat edinceye kadar halifelik iddiasında bulunmadı. İnsanlar Hicaz'da
ona bey'at ettiler. Uzakta bulunan belde halkı ise Muaviye b. Yezid b.
Muaviye'ye bey'at ettiler. Bu Muaviye sadece kırk gün kadar yaşadı ve sonra
öldü. Etrafta bulunan halkın büyük çoğunluğu Abdullah b. Zübeyr'e bey'at etti.
Hicaz, Yemen, Mısır, Irak, bütün doğu bölgesi, Dimeşk'e kadar tüm Şam
beldesinin idaresi Abdullah'ın eline geçti. Ümeyye oğullarının tümü ve onların
paralelinde olanlar hariç kimse Abdullah'a bey'atten geri durmadı. Muhalifler
Filistin'de idiler ve Mervan b. el-Hakem'in başkanlığı altında bir araya gelip,
halife olarak ona bey'at ettiler. Mervan kendisine itaat edenlerle birlikte
Dimeşk tarafına doğru yola çıktı. ed-Dahhak b. Kays orada İbnü'z-Zübeyr'e
bey'at etmişti. Taraflar Mercu'r-Rahit denilen yerde çarpışmaya başladılar.
ed-Dahhak orada o yılın zilhicce ayında öldürüldü. Böylece Mervan Şam'a galip
geldi.
Sonra bütün Şam'ın idaresine hakim oldu. Buradan Mısır'a doğru
hareket etti. Orada İbnü'z-Zübeyr'in valisi Abdurrahman b. Cahdar'ı kuşattı.
Sonunda 65 senesinin Rebiul ewel ayında Mısır'a da galip geldi. Ardından aynı
yıl içinde vefat etti. Onun iktidar süresi altı ay sürdü. Mervan halifeliği
kendisinden sonra oğlu Abdulmelik b. Mervan'a verdi. Abdulmelik babasının
yerine geçti ve Şam, Mısır ve batı bölgelerinin idaresi eline geçti.
İbnü'z-Zübeyr ise Hicaz, Irak ve doğu kesimine hakimdi. Ancak el-Muhtar b. EbI'
Ubeyd Kufe'ye hakim oldu. O ehl-i beytten el-Mehdl'ye davet ediyordu. el-Muhtar
orada iki yıl kadar kaldı. Sonra Basra emiri Mus'ab b. Zübeyr onun üzerine
yürüdü. Kendisini kuşattı ve 67 yılının Ramazan ayında onu katletti. Böylece
Irak'ın tüm idaresi İbnü'z-Zübeyr'in eline geçti ve bu, 71 yılına kadar devam
etti. Bundan sonra Abdulmelik, Mus'ab'ın üzerine yürüdü, onunla çarpıştı.
Nihayet aynı yılın cemaziyelahirinde onu katletti. Böylece bütün Irak'ı ele
geçirmiş oldu. İbnü'z-Zübeyr'in elinde sadece Hicazla Yemen kaldı. Abdulmelik
ona karşı Haccac'ın emrinde bir birlik techiz etti. Haccac 72 senesinde
İbnü'z-Zübeyr'i kuşattı. Sonunda 73 senesinin Cemaziyelewel'inde Abdullah b.
Zübeyr şehid edildi. Abdullah b. Ömer bu süre zarfında İbnü'z-Zübeyr'e veya
Abdulmelik'e bey'at etmekten kaçındı. Ayrıca o Ali veya Muaviye'ye bey'at
etmekten de kaçınmıştı. İbn Ömer daha sonraları Muaviye, el-Hasen b. Ali ile
anlaşmaya varıp, insanlar onun hilafeti üzerinde birleşince ona bey'at etti.
Oğlu Yezid'e de Muaviye'nin vefatından sonra insanlar etrafında birleştikten
sonra bey'at etti. Sonra ihtilaf olduğu sürece hiç kimseye bey'at etmedi.
Nihayet İbnü'z-Zübeyr şehid edilip, idare tamamıyla Abdulmelik'in eline geçince
ona bey'at etti.
"İnsanlar Abdulmelik'in halifeliği üzerinde birleştikleri
zaman" cümlesinin manası budur. Yakup b. Süfyan'ın Tarih'inde Said b. Harb
el-Abdl"den naklen şöyle bir açıklaması yer almaktadır:
"İbnü'z-Zübeyr'e bey'at edilince, İbn Ömer'e haber
gönderdiler. İbn Ömer bey'at için elini uzattığında tir tir titriyordu. Şöyle
dedi:
'Vallahi hiçbir fırkaya bey'atımı verecek değilim. Hiçbir
topluluktan da onu esirgemeyeceğim.' İbn Ömer bey'atten kısa bir süre sonra aynı
yıl içinde Mekke'de vefat etti. Daha önce Hac bölümünde geçtiği üzere
Abdulmelik, Haccac'a hacda yapılması gereken ibadetler (menasik) konusunda İbn
Ömer' e uymasını emretmişti. Iydeyn bölümünde açıklandığı üzere Haccac ona
zehirli mızrağını sapladı ve vefatına sebep oldu.
"Ömer b. Hattab'ın kendisinden sonra halifelik işini
kendilerine havale ettiği kimseler." Yani belirlemiş olduğu kimseler. Hz.
Ömer, halifenin onların arasından danışma yoluyla seçilmesini istemişti. Bir
başka ifadeyle Hz. Ömer aralarında halife olacak kişi hakkında onları
danışmalarda bulunmakla görevlendirmişti. Bu konunun geniş bir açıklaması
Osman'ın menkıbeleri başlığı altında geçmişti.
Hz. Ömer, Ebu Lü'lü tarafından hançerlenince insanlar kendisine
"Yerine halife göster" dediler. Ömer "Bu göreve şu topluluktan
daha layık kimse yoktur" dedi ve Ali, Osman, ez-Zübeyr, Talha, Sa'd ve
Abdurrahman'ın ismini verdi. Orada "Hz. Ömer'in toprağa verilme işlemi
bittikten sonra bu danışma heyeti toplandı" cümlesi de yer almaktadır.
"Onun izinebasmaz." Yani onun arkasından yürür. Bu
cümle "yüz çevirme" fiilinin kinayeli anlatımıdır.
"İnsanlar Abdurrahman'a meylettiler." Abdurrahman b.
Avf bu cümleyi insanların neden meylettiğini beyan etmek için tekrarladı. Bu
sebep "Çünkü bu gecelerde halifelik işi üzerine istişare ediyorlardı"
cümlesidir.
...... İbharra'l-leylu" gece yarısı oldu demektir.
"Sonra Ali b. Ebi Talib onun yanından kendisine (görev) verilmesi
arzusuyla kalkıp gitti." Yani kendisini göreve getirir arzusuyla kalkıp
gitti.
"Abdurrahman b. Avf da Ali tarafından fitneye ve
karışıklığa nden olacak bir muhalefetin gelmesinden endişe ediyordu." İbn
Hubeyre şöyle demiştir:
Zannediyorum o Ali hakkındaki propagandaya ve buna benzer
faaliyetlere işaret ediyordu. Bu cümleyi Abdurrahman'ın, Ali'den kendisine bir
tehlike geleceği endişesi içinde olduğu şeklinde yorumlamak mümkün değildir.
Bizim anladığımız kadarıyla Abdurrahman bir başkasına bey'at
ederse Ali'nin ona itaat etmeyeceğinden endişe ediyordu. Nitekim "Sakın kendi
aleyhinde olabilecek bir davranışa yeltenme!" cümlesi ile buna işaret
ediyordu.
"Sonra bana Osman' i çağır dedi." Abdurrahman'ın o
gece Osman'dan önce Aliyle konuşmuş olduğu noktasında bu cümle gayet açık ve
nettir. "Ordu kumandanıarına da haber gönderip çağırttı. Bunların hepsi o
yıl Ömer'le beraber Mekke'ye gelip buluşmuş ve birlikte hac yapmışlardı."
Yani tümü Mekke'ye gelmişler, Ömer'le birlikte haccetmişler ve Medine'ye de
birlikte gitmişlerdi. Bunlar Şam emiri Muaviye, Hıms emiri Umeyr b. Sa' d, Kufe
emiri Muğira b. Şube, Basra emiri Ebu Musa el-Eş'arı ve Mısır emiri Amr b.
el-As' dı.
"Sakın kendi aleyhinde olabilecek bir davranışa
yeltenme!" Yani sakın çoğunluğa katılmayarak kendine kınanma yolu açma. Bu
ifade, Abdurrahman'ın Osman'a bey'at konusunda tereddüt içinde olmadığını gayet
açık olarak ifade etmektedir. Fakat Amr b. Meymun'un rivayetinde daha önce
şöyle açık bir ifade geçmişti:
"Abdurrahman işe Ali ile başladı. Onun elini tuttu ve
'Bilindiği üzere senin Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e akraba olmak ve
İslam' a ilk girenlerden bulunmak gibi bir özelliğin var. Sana yeminle
söylüyorum ki seni emir tayin edersem adaletten şaşmayacaksın. Osman'ı emir
tayin edersem emirlerini ve yasaklarını dinleyecek, ona itaat edeceksin' dedi.
Abdurrahman bundan sonra diğer adayla başbaşa kaldı. Ona da Ali'ye söylediğinin
aynısını söyledi. Adaylardan söz alınca 'Kaldır elini ey Osman' dedi ve ona
bey'at etti. Ardından da Ali bey'at ettL" Bu iki rivayeti birbiriyle
uzlaştırmak şöyle ce mümkün olur:
Amr b. Meymun diğer ravinin ezberlemediğini ezberlemiş olabilir
ya da diğer ravi de bu haberi ezberlemiştir, fakat bazı raviler bunu
zikretmemiş olabilirler.
İbnü'l-Müneyyir şöyie demiştir: Bu hadis yetki verilmiş olan
vekilin -vekil açıkça belirtmemiş bile olsa- bir başkasını ve kil etmesinin
caiz olduğunu göstermektedir. Zira danışma heyetinde bulunan beş kişi halife
adayını belirleme işini Abdurrahman'a verdiler ve bu konuda onu tek yetkili
kıldılar. Abdurrahman -Ömer danışma heyetine teker teker yetki vermediği halde-
tek başına hareket etti. İbnü'l-Müneyyir şöyle devam eder:
Bu hadis, İmam Şafil'nin şu görüşünü desteklemektedir: Bir kimse
"Bu meselede iki görüş vardır" demişse, bunun anlamı benim nazarımda
gerçek bu iki görüştedir. Ben bunlardan birini belirleme konusunda şu anda
düşünmekteyım demektir. Hadise göre bir konuda ittifak edilen görüşün dışında
bir başka görüş daha ortaya koymak caiz değildir. Danışma heyetine bir yedinci
kişiyi katmak söylediğimize örnek teşkil eder. İbnü'lMüneyyir şöyle der:
Abdurrahman'ın Osman'ın adaylığını, Ali'nin adaylığından sonraya
bırakması güzel bir politikadır ve bu Hz. Yusuf'un kralın kaybolan su kabını
arama olayında kardeşinin yükünü aramayı en sona bırakmasından alınmıştır.
Abdurrahman'ın maksadı halife seçiminde taraflı davrandığı şeklindeki töhmeti
ortadan kaldırmak ve firasetini gizlemekti. Zira o bey'at gerçekleşmeden önce
Osman' i tercih ettiğinin ortaya çıkmaması görüşünde idi.