SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-AHKAM

<< 2346 >>

باب القضاء في كثير المال وقليله.

31. MALIN ÇOĞU VE AZI HAKKINDA VERİLECEK HÜKMÜN AYNILIĞI

 

وقال ابن عيينة، عن ابن شبرمة: القضاء في قليل المال و كثيره سواء.

Süfyan b. Uyeyne'nin nakline göre İbn Şübrüme, malın azı ve çoğu hakkında verilecek hüküm aynıdır demiştir.

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري: أخبرني عروة بن الزبير: أنَّ زينب بنت أبي سلمة أخبرته، عن أمها أم سلمة قالت:

 سمع النبي صلى الله عليه وسلم جَلَبَةَ خصام عند بابه، فخرج عليهم فقال: ( إنما أنا بشر، وإنه يأتيني الخصم، فلعل بعضاً أن يكون أبلغ من بعض، أقضي له بذلك، وأحسب أنه صادق، فمن قضيت له بحق مسلم فإنما هي قطعة من النار، فليأخذها أو ليدعها).

 

[-7185-] Ümmü Seleme'nin nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kapısının yanında bir davalaşma gürültüsü işitti ve hemen onların yanına çıktı. Onlara şöyle buyurdu:

 

"Ben ancak bir beşerim. Şu da bir gerçek ki bazen bana hasımlar gelir, bazısı diğerinden daha belagatlz konuşabilir. Ben de bu sebeple onu doğru söyledi zannederek lehine hüküm veririm. Kimin lehine bir Müslümanın hakkını vermeye hükmetmiş isem (iyi bilsin ki) bu hüküm ateşten bir parçadır. Artık o kimse bu ateşi alsın ya da onu terk etsin."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Malın çoğu ve Azı Hakkında Verilecek Hükmün Aynılığı." İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: İmam Buhari, bundan önceki attığı başlıktaki tahsisin kötü akıbetinden korkmuş ve az veya çok her şeyaçısından hükmü n aynı olduğu şeklinde bir başlık atmıştır. Sonra bu konuda o başlıktan bir öncesinde (29. başlık) zikredilen Ümmü Seleme hadisine yer vermiştir. Çünkü orada Resulullah s.a.v. "Kimin lehine bir Müslümanın hakkını vermeye hükmetmiş isem" ifadesi yer almaktadır. Bu cümle, az ve çok bütün malı ihtiva etmektedir. İmam Buhari bu başlığıyla adeta şu görüşe verilecek cevaba işaret eder gibidir:

 

"Hakim bazı konularda olmasa bile bazılarında dilediği bazı kişileri bilgisinin gücü ve sözünün geçerliliği oranında vekil tayin edebilir." Bu yaklaşım bazı Malikilerden naklediİmiştir. İmam Buharl'nin bu başlığı şu görüşe verilecek cevaba da işaret edebilir:

 

"Yemin sadece muayyen miktardaki bir mal konusunda verilir. Değersiz şeylerde yemin vermek gerekmez." Veya atılan başlık, şu yaklaşıma cevap da teşkil edebilir: "Bazı hakimler maddi değeri küçük olan şeyler hakkında hüküm vermezler. Tam tersine böyle bir dava önlerine geldiğinde bunu vekillerine havale ederler." Bunu İbnü'l-Müneyyir nakletmiş ve böylesi bir yaklaşım bir çeşit kibir sayılır demiştir. Birinci açıklama, İmam Buharl'nin maksadına daha uygun düşmektedir.

 

باب: بيع الإمام على الناس أموالهم وضياعهم.

32. DEVLET BAŞKANıNIN (HAKİMİN) İNSANLARIN MALLARINI VE AKARLARINI ONLARıN ALEYHİNE SATABİLECEĞİ

 

وقد باع النبي صلى الله عليه وسلم مدبَّراً من نُعيم بن النَّحَّام.

Nebi s.a.v. "Benden sonra hürsün" denilen bir müdebber bir köleyi Nuaym b. Nahham'a satmıştır.

 

حدثنا ابن نمير: حدثنا محمد بن بشر: حدثنا إسماعيل: حدثنا سلمة ابن كهيل، عن عطاء، عن جابر بن عبد الله قال:

 بلغ النبي صلى الله عليه وسلم أنَّ رجلاً من أصحابه أعتق غلاماً له عن دُبُرٍ، لم يكن له مال غيره، فباعه بثمانمائة درهم، ثم أرسل بثمنه إليه.

 

[-7186-] Cabir b. Abdullah şöyle anlatmıştır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sahabilerinden birinin kölesini

 

"Benden sonra sen hürsün" diyerek (müdebber) azad ettiği haberi ulaştı. Halbuki bu kişinin sözkonusu köleden başka hiçbir malı yoktu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O köleyi sekiz yüz dirhem mukabilinde sattı ve parasını o kişiye gönderdi.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Devlet başkanının (hakimin) insanların mallarını ve akarlarını onların aleyhine satabileceği." İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: İmam Buhari yukarıdaki başlıkta "satım akdini" imama (hakime) izafe ederek bunun sefih in malında, gaib olanın borcunu ödemede ya da borcunu ödemeyen kimsenin malında veya başka bir hususta gerçekleştiğine işaret etmek istemiştir. Böylece o imamın (hakimin) genelolarak mallarla ilgili akidlerde tasarruf yetkisinin olduğunu ortaya koymak istemiştir.

 

Mühelleb şöyle der: Devlet başkanı (hakim) insanların maııarını kendilerinde malları konusunda bir sefihlik gördüğü takdirde onların hesabına satabilir. Buna karşılık kişi sefih değilse, malından hiçbir şeyi onun hesabına satamaz. Ancak zimmetinde bir başkasının hakkı varsa bu müstesnadır. Yani kişi zimmetinde bulunan hakkı ifa etmekten kaçındığı takdirde hakim onun malını satabilir. Gerçekten bu konudaki hüküm Mühelleb'in dediği gibidir. Fakat müdebber satışı meselesi bu konudaki sınırlamayı reddetmektedir. Mühelleb buna şöyle cevap vermektedir:

 

Müdebberin sahibinin başka bir malı yoktu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bütün malını mülkünü harcamış olduğunu görünce ve bu tavrıyla tehlikeye maruz kaldığını müşahede edince yaptığı uygulamayı iptal etti. Eğer o kişi bütün malını mülkünü harcamamış olsaydı yaptığı bu tasarruf iptal edilmeyecekti. Bu Nebi s.a.v.'in alışverişierinde aldanan kimseye 'f1ıldatmak yok de" şeklindeki emrine benzer.

 

باب: من لم يكترث بطعن من لا يعلم في الأمراء حديثاً.

33. EMİRLER HAKKINDA HİÇBİR ŞEY BİLMEDEN KÖTÜLEMEDE BULUNAN KİMSEYE ALDIRMAMA

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا عبد العزيز بن مسلم: حدثنا عبد الله ابن دينار قال: سمعت ابن عمر رضي الله عنهما يقول:

 بعث رسول الله صلى الله عليه وسلم بعثاً، وأمَّر عليهم أسامة بن زيد، فطعن في إمارته، وقال: (إن تطعنوا في إمارته فقد كنتم تطعنون في إمارة أبيه من قبله، وايم الله إن كان لخليقاً للإمرة، وإن كان لَمِنْ أَحَبِّ الناس اليَّ، و إنَّ هذا لمن أحبَّ الناس إليَّ بعده).

 

[-7187-] İbn Ömer r.a. şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ordu birliği hazırladı ve başına Zeyd'in oğlu Üsame'yi kumandan yaptı. Onun kumandanlığı konusunda ileri geri söyleyenler oldu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Üsame'nin kumandanlığı konusunda tenkitte bulunuyorsanız, siz bundan önce onun babasının kumandanlığına da dil uzatmıştınlz. Allah'a yemin ederim ki Zeyd kumandanlığa nasıllayık olduysa ve bana insanların en sevimlilerinden biri idiyse hiç şüphesiz şu Üsame de babasından sonra bana insanların en sevimlilerindendir" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Emirler hakkında hiçbir şey bilmeden kötülemede bulunan kimseye aldırmama." Başlıkta geçen "lem yekteris" iltifat etmedi, aldırmadı anlamınadır. Mühelleb şöyle demiştir: Yukarıdaki başlığın manası şudur:

 

Birisine dil uzatan, o kişinin durumunu bilmeyip de onda olmayan bir şey hakkında kendisine iftira atarsa onun bu tenkidine aldınlmaz ve ona göre hareket edilmez. İmam Buhari başlıkta "hiçbir şey bilmeden" ifadesini kullanmıştır. Böylece bir bilgiye dayanarak tenkitte bulunan kimsenin ifadesine göre amel edileceğine işaret etmiştir. Bir kimse ihtimale açık bir şeyle tenkitte bulunacak olursa bu, devlet başkanının (hakimin) görüşüne hava le edilir. Hz. Ömer'in Sa'd'a karşı yaptığı uygulama, bu kurala göre değerlendirilir. Hz. Omer, Kılfelilerin kendisini tenkit etmeleri nedeniyle suçsuz olduğu halde Sa'd'ı görevinden azletmişti. Mühelleb buna şöyle cevap vermiştir:

 

Hz. Ömer Sa'd'ın gizli durumunu Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Zeyd ve Üsame'nin durumunu bildiği kadar bilmiyordu. Yani onun Sa'd'ı azletme sebebi, ihtimal bulunması idi. Bir başkası şöyle demiştir:

 

Hz. Ömer'in görüşü iki fesattan dahahafif olanını üstlenmek şeklindedir. O Sa'd'ın görevden azledilmesini, o belde de kendisine karşı isyan eden kimselerin tahrik edecekleri fitneden daha hafif görmüştür. Bundan dolayı vasiyetinde "Sa'd'ı ne zaafından ve ne de hıyanetinden azlettim" demiştir. İbnü'l-Müneyyir şöyle der:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Üsame'nin kumandanlığı konusunda sonucun esenlik olduğunu kesin bir dille ifade etti. O Üsame'ye dil uzatanların görüşlerine iltifat etmedi. Hz. Ömer' e gelince, o bu konuda kesin bir bilgiye sahip olmadığı için ihtiyat yolunu tuttu. İmam Buhari, Üsame'nin gönderilmesi konusunda İbn Ömer hadisine yer vermiştir. Bu hadisin geniş bir açıklaması daha önce geçmişti.