MÜRTED VE KAFİRLERDEN TEVBE İSTEME VE ONLARLA SAVAŞ
باب: قتل
الخوارج
والملحدين
بعد إقامة
الحجة عليهم.
6. HARİCİLERİN VE İNKARCILARIN KENDİLERİNE DELİL GETİRİLMESİNDEN
SONRA ÖLDÜRÜLMELERİ
وقول الله
تعالى: {وما
كان الله
ليضلَّ قوماً بعد
إذ هداهم حتى
يبيِّن لهم ما
يتقون} /التوبة:
115/.
Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Allah bir topluluğu doğru
yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları
saptıracak değildir. "(Tevbe 115)
وكان ابن عمر
يراهم شرار
خلق الله،
وقال: إنهم
انطلقوا إلى
آيات نزلت في
الكفار،
فجعلوها على
المؤمنين.
İbn Ömer "Haricileri Allah'ın kötü yaratıkları olarak görür
ve: Onlar kafirler hakkında inmiş olan ayetlere gidip, bunları Müslümanların
aleyhine tevil ettiler" derdi.
حدثنا عمر بن
حفص بن غياث:
حدثنا أبي:
حدثنا الأعمش:
حدثنا خيثمة:
حدثنا سويد بن
غفلة: قال علي
رضي الله عنه:
إذا
حدثتكم عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حديثاً،
فوالله لأن
أخرَّ من
السماء، أحب
إلي من أن
أكذب عليه،
وإذا حدثتكم
فيما بيني
وبينكم، فإن
الحرب خدعة،
وإني سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(سيخرج قوم في
آخر الزمان،
أحداث
الأسنان،
سفهاء
الأحلام،
يقولون من خير
قول
البريَّة، لا
يجاوز
إيمانهم
حناجرهم، يمرقون
من الدين كما
يمرق السهم من
الرميَّة،
فأينما
لقيتموهم
فاقتلوهم،
فإن في قتلهم
أجراً لمن
قتلهم يوم
القيامة).
[-6930-] Suveyd b. Ğafele'nin nakline göre Ali r.a. şöyle
demiştir:
Size Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bir hadis
naklettiğimde yemin olsun ki gökten düşmem, bana onun dilinden yalan
uydurmaktan daha sevimlidir.
Kendi aramızda konuştuğumda ise "Savaş hileden
ibarettir" taktiği geçerlidir. Çünkü ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den şöyle işittim:
"Zaman'ın ahirinde yaşları küçük, akılları zayıf bir topluluk
meydana çıkacaktır. Onlar yaratıkların en hayırlısı olan Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in sözünden birşeyler söyleyeceklerdir. Fakat imanları boğazlarından
öteye geçmeyecektir. Onlar okun avı {delip} çıkışı gibi dinden çıkacaklardır.
Onlara nerede rastlarsanız öldürünüz. Çünkü bunları öldürmekte öldüren kişiye
kıyamet gününde ecir ve sevap vardır."
حدثنا محمد
بن المثنَّى:
حدثنا عبد
الوهَّاب قال:
سمعت يحيى بن
سعيد قال:
أخبرني محمد
بن إبراهيم،
عن أبي سلمة،
وعطاء بن يسار:
أنهما
أتيا أبا سعيد
الخدري،
فسألاه عن
الحروريَّة:
أسمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم؟ قال: لا
أدري ما
الحروريَّة؟
سمعت النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول:
(يخرج في هذه
الأمة - ولم يقل
منها - قوم
تحقرون
صلاتكم مع
صلاتهم، يقرؤون
القرآن لا
يجاوز
حلوقهم، أو
حناجرهم، يمرقون
من الدين مروق
السهم من
الرميَّة،
فينظر الرامي
إلى سهمه، إلى
نصله، إلى
رصافه،
فيتمارى في
الفوقة، هل
علق بها من
الدم شيء).
[-6931-] Ebu Seleme ve Ata b. Yesar, Ebu Said el-Hudrl'ye
gelerek ona Haruriyye'yi sormuşlar ve "Sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in Haruriyye'den söz ettiğini işittin mi?" demişlerdir. Ebu Said
şöyle cevap vermiştir:
"Ben Haruriyye'nin kimler olduğunu bilmem. Ben Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittim. Şöyle buyuruyordu:
"Bu ümmetin içinde -bu ümmetin içinden demedi- bir kavim
çıkar ki onların namazlarını karşısında kendi namazlarınızı hor görürsünüz.
Onlar Kur'an okurlar fakat Kur'an boğazlarından yahut " hançerelerinden
öteye geçmez. Onlar okun avı delip çıkışı gibi dinden çıkarlar. Okun atıcısı
okuna, temrenine, onun yukarsına sarılan sargıya bakar sonra avcı şüphelenerek
fuka denilen kiriş yerine kandan bir şey bulaşıp, bulaşmadığına bakar (orada da
kan izi göremez)!"
حدثنا يحيى
بن سليمان:
حدثني ابن وهب
قال: حدثني
عمر: أن أباه
حدثه، عن عبد
الله بن عمر،
وذكر
الحروريَّة،
فقال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (يمرقون
من الإسلام
مروق السهم من
الرميَّة).
[-6932-] Abdullah b. Ömer, r.a. Harurilerden söz ederek
şöyle demiştir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Onlar okun avı delip çıkışı
gibi İslam dininden çıkarlar!" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Haricllerin ve İnkarcıların Kendilerine Delil
Getirilmesinden Sonra Öldürülmesi" ve Allahu Teala'ın "Allah bir
topluluğu doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine
açıklayıncaya kadar onları saptıracak değildir" sözü.
"Havaric", "harice" kelimesinin çoğuludur.
Kelime taife ve zümre anlamına gelmektedir. Bunlar bid'atçi bir topluluk olup,
dinden çıktıkları ve Müslümanların hayırlılarına karşı geldikleri için bu ismi
almışlardır. Rafii'nin eş-Şerhu'l-Kebir isimli eserde naklettiği üzere bunların
bid'atlarının aslı Hz. Ali'ye karşı gelmelerine dayanmaktadır. Çünkü onlar Hz.
AIi'nin, Osman'ın katillerini bildiğine ve onları yakalama gücü olduğuna ve
buna rağmen onun kat1ine razı olduğundan veya kendileriyle anlaştığından onlara
kısas uygulamadığına inanıyorlardı. Ram'nin ifadesi bu yöndedir. Bu görüş
tarihçilerin üzerinde anlaştıkları yaklaşıma terstir. Çünkü tarihçiler nezdinde
Haridierin Hz. Osman'ın kanını talep etmedikleri noktasında herhangi bir ihtilaf
yoktur. Tam tersine onlar HZ.Osman'ın yaptığı birtakım icraatlara tepki
gösteriyorlar ve ondan uzak olduklarını söylüyorlardı.
Bu işin aslı şudur: Bazı Iraklılar Hz. Osman'ınakrabalarından
bazı kişilerin yaşantılarına tepki gösteriyorlar ve bu konuda Osman'a dil
uzatıyorlardı. Bunlar Kur'an okuma ve ibadette çok çaba harcadıklarından
dolayıkendilerine kurra deniliyordu. Ancak bu kimseler Kur'an'ı maksadı dışında
tevil ediyorlar, kendi görüşlerini esas alıyorlar, zühd, huşu ve bunun
dışındaki şeylere çok titizlik gösteriyorIardı. Hz. Osman öldürülünce, Aliyle
birlikte çarpıştılar ve Osman'ın ve kendisiyle birlikte bulunanların kafir
olduğuna inandılar. Hz. Ali'nin imam olduğuna inanıp, Talha ve ZUbeyr'in
başkanlık ettiği Cemel savaşında kendisiyle çarpışanların kafir olduğunu ileri
sürdüler. Talha ile ZUbeyr, Hz. Ali'ye bey' at ettikten sonra Mekke'ye
çıkmışlar ve Hz. Aişe radıyallahu an ha ile karşılaşmışlardı. Aişe r.anha o
sene haccetmişti. Bunlar Hz. Osman'ın katillerini arama noktasında ittifak
edip, Basra'ya doğru yola çıktılar. Maksatları insanları buna davet etmekti.
Bunların durumları Hz. Ali'nin kulağına gidince, onlara karşı
yola çıktı ve aralarında meşhur Cemel vakası meydana geldi. Hz. Ali bu
çarpışmadan galip geldi. Talha ile ZUbeyr savaştan döndükten sonra öldürüldü.
Hz. Osman'ın kanını talep edenler, ittifakla kabul edildiği üzere işte bu
gruptur. Sonra benzer taleple Şam'da Muaviye ayaklandı. Muaviye o zamanlar Şam
emiri idi. Hz. Ali, Şam halkı kendisine bey' at etmesi için ona haber gönderdi.
Muaviye, Hz. Osman'ın haksız yere öldürüldüğünü ve onun katillerinin kısas
edilmesi için harekete geçmenin gerekli olduğunu ve kendisinin bunu talep
etmede insanların en güçlüsü olduğunu ileri sürdü ve Hz. Ali' den kendisine bu
fırsatı vermesini istedi. Ona bundan sonra bey' at edeceğini belirtti. Hz. Ali
ise ona "İnsanların girdiği kapıdan sen de gir. Sonra onlar için bana dava
aç ve haklarında hakka göre hüküm vereyim" dedi.
Bu mesel e uzayınca Hz. Ali Şamlılarla çarpışmak maksadıyla
Iraklılarla birlikte yola çıktı. Muaviye de Şamlılarla birlikte onunla
çarpışmak üzere yola çıktı. İki ordu Sıffin denilen yerde karşılaştı.
Aralarındaki savaş aylarca sürdü. Şamlılar tam yenilmek üzere iken Mushafları
mızrakların ucuna takıp, "Sizi Allah'ın kitabına davet ediyoruz" diye
seslendiler. Bu, Muaviye'nin saflarında bulunan Amr b. eı-As'ın işareti üzerine
yapıldı. Hz. Ali'nin saflarında bulunan birçok kimse ve özellikle Kurra, dini
hassasiyetlerinden dolayı çarpışmayı bıraktılar ve hareketlerine gerekçe olarak
"Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmez misin ki, aralarında
hükmetmesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir grup
cayarak geri dönüyor"(Al-i İmran 23) ayetini gösterdiler. Bu konuda
Şamlılarla haberleştiler ve "Aranızdan bir hakem gönderin, bir hakem de
biz çıkaralım. Bunlarla birlikte savaşa katılmayan kimseler de hazır bulunsun.
Bunlar kimin haklı olduğunu söylerlerse ona itaat etsinler" dediler.
Hz. Ali ve beraberinde bulunanlar bu talebe olumlu cevap verdiler.
Harkller haline gelecek olan o zümre ise buna tepki gösterdi. Hz. Ali
Iraklılarla Şamlılar arasında şu antlaşma metnini kaleme aldı. "Bu
mu'minlerin emirinin Muaviye'ye hükmüdür." Ancak Şamlılar bunu kabul
etmeyip, "Onun ve babasının adını yaz" dediler. Hz. Ali bu isteği de
kabul etti. Ancak Hariciler buna da karşı geldiler. Sonra iki grup, (hakemler
ve beraberinde bulunanlar) Şam'la Irak arasındaki orta yerde belirledikleri bir
tarihte yeniden buluşmak üzere birbirlerinden ayrıldılar. Her iki ordu hüküm
çıkıncaya kadar kendi beldelerine geri döndü. Muaviye Şam'a, Hz. Ali KCıfe'ye
gitti. Sayıları sekiz bini bulan Hariciler, Hz. AIi'den ayrıldılar. Bazı
tarihçiler onların sayısının on binden fazla olduğunu söylerken, bazıları altı
bin sayısını verirler.
Hariciler HarCıra denilen biryere konakladılar. Bundan dolayı
onlara HarCırller denildi. Onların liderleri Abdullah b. el-Kewa el-Yeşkurı ve
Şebes et-Temimı idi. Ali b. Abbas onlara haber gönderdi ve kendileriyle
tartıştı. Haricilerden büyük bir kısmı onunla birlikte geri döndü. Sonra
yanlarına Hz. Ali gitti, ona itaat edip kendisiyle birlikte adı geçen iki
reisieri KCıfe'ye girdi. Akabinde Hz. Ali'nin hakemlik uygulamasından tövbe
ettiği ve bu yüzden kendisiyle birlikte döndükleri şaiyasını yaydılar. Bu haber
Hz. AIi'nin kulağına gidince bir konuşma yaptı ve buna tepki gösterdi.
Hariciler mescid tarafından "Hüküm ancakAllah'ındır" diye
seslendiler. Hz. Ali "Söylenen söz doğru ancak bununla batıl bir amaç
kastediliyor" dedi ve Haricilere hitaben "Sizin bizim üzerimizde üç
hakkınız var, bunlar şunlardır:
"Sizleri mescidlere girmekten alıkoyamayız. Fey gelirinizi
engelleyemeyiz ve fesad çıkarmadığınız sürece sizinle çarpışmaya ilk başlayan
biz olmayız." Hariciler birer ikişer çıkarak el-Medain' de toplandılar.
Hz. Ali onlara geri dönmeleri için elçi gönderdi. Ancak hakem
uygulamasına razı olduğu için kafir olduğunu ikrar edip, bundan tövbe ettiğini
belirtinceye kadar gelmeyeceklerini ısrarla vurguladılar. Sonra onlara bir elçi
daha gönderdi. Hariciler onun elçisini öldürmek istediler. Bundan sonra
kendileri gibi inanmayan kimsenin kafir olduğu, kanının, malının ve ailesinin
dokunulmazlığı olmadığı noktasında görüş birliğine vardılar. Bunun ardından işi
eyleme döktüler ve insanları kırıp geçirdiler. Karşılaştıkları Müslümanları
katlettiler. Karşılarına Abdullah b. Habbab b. el-Eret çıktı. Abdullah, Hz.
Ali'nin o bölgelerdeki valisi idi. Beraberinde hamile olan cariyesi
bulunuyordu. Hariciler onu öldürüp, cariyesinin karnını deşerek çocuğunu
öldürdüler. Hz. Ali bu durumu haber alınca Şam'a gitmek için hazırlamış olduğu
ordunun başında Haricilerin üzerine yürüdü. Nehrevan'da onlara saldırdı ve
Haricilerden sadece on kişi kurtulabildi. Kendisiyle birlikte bulunanlardan ise
ancak on kişi öldürüldü.
Haricılerin ilk çıktıklarındaki durum kısaca buydu. Sonra
görüşlerine eğilim duyanlar hayatta kalanlara katıldılar. Bunlar Hz. Ali'nin
zamanında gizlenmişlerdi. onlardan birisi Hz. Ali'yi sabah namazında öldüren
Abdurrahman b. Mü!cem idi. Daha sonra Hz. Hasan ile Muaviye sulh yaptıklarında
Haricilerden bir grup harekete geçti. Şam ordusu en-Nuceyle denilen yerde
bunlara saldırdı. Akabinde Hariciler Ziyad ve oğlu Ubeydullah'ın Irak valiliği
döneminde Muaviye'nin ve oğlu Yezid'in halifeliği boyunca yer altında gizlendiler.
Ziyad ve oğlu Haricilerden bir grubu ele geçirdi ve bunların bir kısmını
katledip, bir kısmını uzun hapislere çarptırarak yok etti. Yezid öldükten sonra
tefrika meydana gelip, hilafete Abdullah b. ez-ZUbeyr geçince ve -Şam halkının
bir kısmı hariç- belli başlı yörelerdeki insanlar kendisine itaat edince Mervan
isyan etti ve halifelik iddiasında bulundu ve bütün Şam diyarına Mısır' a kadar
hakim oldu.
Bu esnada Hariciler, Irak'ta Nafi b. el-Ezrak, Yemame'de Necdet
b. Amir başkanlığında ortaya çıktı. Necdet Haricilik inancına
"Kendileriyle çıkıp Müslümanlarla savaşmayan kimselerin onların inandığı
gibi inansa bile kafir olduğu" ilkesini de ekledi. Haricilerin sebep
olduğu bela böylece büyüdü ve fasid inançları yaygınlık kazandı. Hariciler muhsan
olan kimseye recm cezası uygulamasını ortadan kaldırdılar. Hırsızın elini
koltuğundan itibaren kesip, adet gören kadınların namaz kılmakla yükümlü
olduklarını ileri sürdüler ve gücü yettiği halde emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i
ani'l-münker yapmayan kimsenin kafir olduğuna, gücü yetmiyorsa büyük günah
işlediğine hükmettiler. Büyük günah işleyen kimse onların nazarında kafir
hükmünde idi. Hariciler zimmllerin mallarını almayıp, onlara mutlak olarak
ilişmediler. Müslümanlığa nispet edilen kimseleri ise öldürerek, esir alarak ve
mallarını yağma ederek yok ettiler. Bunların içinde bu katliam ı herhangi bir
davette bulunmaksızın mutlak olarak işleyenler olduğu gibi önce davet edip,
sonra öldürenler de bulundu. Bu bela, Mühelleb b. Ebi Sufra'nın onlarla
çarpışma emri vermesine kadar günden güne artmaya devam etti. Mühelleb onlarla
mücadeleye başladı ve kendilerini ele geçirdi. Böylece sayıları azaldı,
ardından Harici kalıntıları Emevi devleti boyunca ve Abbasilerin ilk yıllarına
kadar varlığını sürdürdü. Haricilerden bir zümre Mağrib'e gitti. Ebu Mansur
el-Bağdadı, el-Makdldt isimli eserinde şöyle der:
Haricılerin fırkaları yirmiyi bulur. İbn Hazm: "Bunların en
kötüsü, sözü edilen aşIri gruptur. Ehl-i hakka görüşü en yakın olanlar ise
İbadiye'dir" demiştir.
İmam Gazzal1, el-Vasit isimli eserinde başka alimlere
paralelolarak "Harici'ler hakkında verilecek hükmün iki yönü
bulunmaktadır" der. Bunlardan birincisine göre, Harici'lerin hükmü
mürtedler gibidir. İkincisine göre Haricıler ehl-i bağy hükmündedirier. Ram bu
iki görüşten birincisini tercih etmiştir. Onun düşüncesi her Harici' hakkında
isabetli değildir. Çünkü Hariciler iki kısımdır. Bunlardan birincisi, daha önce
zikredildi. İkincisi ise kendi inancının propagandasını yapmak için değil, sırf
mülk elde etmek için çıkmıştır. Bunlar da kendi içlerinde ikiye ayrılmışlardır.
Bir kısmı idarecilerin zulmü ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetine
göre amel etmemeleri dolayısıyla din uğruna çıkmışlardır. Bunlar hak üzere olan
gruptur. Aralarında Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin, el-Harra'da toplanmış olan
Medineliler ve Haccac'a isyan eden kurralar bulunmaktadır. Diğer kısım ise
içlerinde ister şüphe taşıyanlar, isterse taşımayanlar olsun sırf saltanat
maksadıyla ortaya çıkan Haricilerdir. Bunlar bağllerdir. Bunların hükümleri Yüce
Allah'ın yardımıyla inşallah Fitenbölümünde gelecektir.
"İbn Ömer "Harici'leri Allah'ın kötü yaratıkları
olarak görür ... " Müslim'de yer alan sahih ve merfu bir Ebu Zerr
hadisinde Harici'lerin nitelikleri anlatılırken "Onlar mahlukatın en
kötüleridir" cümlesi yer almaktadır.(Müslim, Zekat) Bezzar'da Şa'bı ve
Mesruk'un nakillerine göre Aişe r.anha şöyle demiştir:
"Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Harici'lerden söz
ederek "Onlar benim ümmetimin en kötüleridir. Ümmetimin hayırlı/arı onları
katledecektir" buyurdu. Bu hadisin isnadı hasendir.
Ahmed b. Hanbel ve İbn Ebi Şeybe'de yer alan merfu EbU Berze
hadisinde Harici'ler "Onlar bütün halkın en kötüleridir" cümlesi üç
kez tekrarlanmaktadır.
"Akıl/arı zayıf." Hadiste geçen "ahlam",
"hiim" kelimesinin çoğuludur. Anlamı akıldır. Buna göre hadisin
manası onların akılları aşağılıktır, zayıftır demek olur. Nevevi şöyle der:
Bu hadisten anlaşıldığına göre araştırma ve basi:-et gücü, yaş
kemale erdiğinde, hayat tecrübesi çok olduğunda ve akıl kuvvetli olduğunda
meydana gelir.
"Onlara nerede rastlarsanız öldürünüz. Çünkü bunları
öldürmekte öldüren kişiye kıyamet gününde ecir ve sevap vardır." Müslim'de
Abide b. Amr'ın rivayetine göre Hz. Ali şöyle demiştir: "Eğer şımarmayacak
olsaydınız, size Allahu Teala'ın Muhammed'in lisanı ile onları öldürecek
olanlara vaat ettiği şeyleri rivayet ederdim." Abide şöyle devam eder:
Hz. Ali'ye "Bunu sen duydun mu?" diye sordum. Bana üç
kez "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki evet" dedi.(Müslim, Zekat)
Müslim'de Zeyd b. Vehb'in HaricIlerin katli olayı hakkındaki rivayetine göre
Hz. Ali onları öldürünce 'Allah doğru söyledi! Ve Nebiine bildirdi' dedi. Bunun
üzerine'• Abide ayağa kalkarak "Ey mu'minlerin emiri! Kendisinden başka
ilah olmayan Allah adına soruyorum. Sen bunu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellemiden duydu n mu?" dedi. Hz. Ali "Evet, kendisinden başka ilah
olmayan Allah'a yemin olsun ki evet" dedi. Abide de kendisine üç kez yemin
verdi (Müslim, Zekat) Nevevi şöyle der:
Abide'nin Hz. Ali'ye yemin vermesi, bunu duyanlar nezdinde olayı
iyice pekiştirmek, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in mucizesinin ortaya
çıkmasını sağlamak ve Hz. Ali ve beraberinde bulunanların hak üzere olduklarını
vurgulamaktır. Biz de şunu ekleyelim:
Bunun yanında yemin veren Abide'nin kalbini yatıştırmak ve ikna
etmek içindir. Çünkü Hz. Ali'nin "Savaş hiledir" şeklinde işaret
ettiği ifadeden kaynaklanan bir zannı gidermek gerekir. Abide, Hz. Ali'nin bu
konuda fiilen bir şey duymamış olduğundan kort{muştur.
"Hor görürsünüz." Yani kıldığınız namazları
azımsarsınız.
"Okun atıcısı (avı delip geçen) okuna bakar." Hadiste
geçen '\Sj" avın herhangi bir kanı kalıp kalmadı diye şüphelenir demektir.
"Fuka", kta yay takılan yer demektir.