SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’D-DİYAT

<< 2230 >>

باب: قول الله تعالى:{يا أيها الذين آمنوا كتب عليكم القصاص في القتلى الحر بالحر والعبد بالعبد والأنثى بالأنثى فمن عفي له من أخيه شيء فاتباع بالمعروف وأداء إليه بإحسان ذلك تخفيف من ربكم ورحمة فمن اعتدى بعد ذلك فله عذاب أليم} /البقرة: 178/.

3. ALLAHU TEALA ŞÖYLE BUYURMUŞTUR: "Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır. "(Bakara 178)

 

باب: سؤال القاتل حتى يقر، والإقرار في الحدود.

4. KATİLİ SUÇUNU İTİRAF ETTIİRMEK AMACI İLE SORGULAMA VE HAD CEZALARıNDA İKRARIN DURUMU

 

حدثنا حجاج بن منهال: حدثنا همَّام، عن قتادة، عن أنس بن مالك رضي الله عنه:

 أن يهودياً رضَّ رأس جارية بين حجرين، فقيل لها: من فعل بك هذا؟ أفلان أو فلان، حتى سمِّي اليهودي، فأتي به النبي صلى الله عليه وسلم، فلم يزل به حتى أقرَّ به، فرُضَّ رأسه بالحجارة.

 

[-6876-] Enes b. Malik'in nakline göre yahudinin biri bir cariyenin başını iki taşın arasında ezdi. O cariyeye "bunu sana kim yaptı? Filanca mı yoksa filanca mı?" diye soruldu. Sonunda yahudinin adı verilince, o kişi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e getirildi. Orada alıkonuldu. Nihayet suçunu itiraf edince, onun da başı taşla ezildi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Katili suçunu itiraf ettirmek amacıyla sorgulama ve had cezalarında ikrarın durumu." İbn Abdilberr şöyle demiştir: Fıkıh bilginleri, katil bir kölenin, hür bir kişiye, katil bir kadının erkeğe, katil bir erkeğin de kadına karşılıkkısasen katledileceği noktasında icma etmişlerdir. Ancak Hz. Ali gibi bazı sahabi ve Hasan-ı Basri gibi tabiun alimlerinden nakledilen bir görüşe göre bir erkek bir kadını öldürdüğünde kadının akrabaları, o erkeği öldürmek istediklerinde diyetin yarısını vermekle yükümlüdürler. Katili kısasen öldürmedikleri takdirde tam bir diyet alırlar. İbn Abdilberr şöyle der: Hz. Ali' den böyle bir görüş sahih olarak naklediimiş değildir. Fakat bu görüş, Basra fakihlerinden biri olan Osman eL.-Bettl'ye aittir. Kısas açısından erkekle kadının birbirine eşit olduğunu bilginlerin şu ittifakı göstermektedir: Eli kesik veya bir gözü kör bir kişiyi böyle olmayan sağlam bir kimse teammüden öldürdüğü takdirde ona kısas uygulamak gerekir. Öldürülenin bir gözünün kör veya elinin kesik olması, katilin söz konusu noksanlığın diyetten karşılığını almasını gerektirmez.

 

İmam Buharl'nin "Katili suçunu itiraf ettirmek amacıyla sorgulama" şeklindeki başlığı, adam öldürmekle suçlanan ve aleyhinde bir beyyine bulunmayan kimseyi suçunu itiraf ettirmek amacıyla sorgulama demektir.

 

"Cariyenin başını ezdi." Hadisin metninde geçen "er-rad" ile "er-radh" aynı manadadır. Hadiste geçen "cariye"nin, bildiğimiz cariye olma ihtimali bulunduğu gibi ergenlik yaşına gelmemiş "hür kız çocuğu" olma ihtimali de sözkonusudur. Hişari1 b. Zeyd'in bundan sonraki bölümde yer alan Enes hadisi şöyledir:

 

"Üzerinde gümüş zınet eşyası bulunan bir cariye Medine'de evden dışarı çıktı. Yahudinin biri ona taş attı." Bu hadiste geçen" evdahun", Ebu Ubeyde'ye göre gümüşten yapılmış zınet eşyası demektir.

 

"Orada alıkonuldu. Nihayet suçunu itiraf edince ... " Bu ifadeden anlaşılan hakimin cinayet işleyen kimseler aleyhine sonuçlar çıkarmasınin uygun olduğudur. Hakim sanıklar suçlarını itiraf etmeleri ve ikrarlarına binaen kendilerini tutuklamak için onlara kibar davranır. Suçlularından tövbe etmek üzere gelmeleri bunun aksinedir. Zira hakim cinayeti işlediğini açık ifadelerle söylemeyen kimseden yüz çevirir. Zira suçunu itiraf ettiği takdirde ona had cezası uygulamak gerekir. Yukarıdaki olayın devamı, o Yahudi aleyhine herhangi bir beyyinenin mevcut olmamasını ve onun ikrarına binaen cezalandırılmış olmasını gerekli kılmaktadır. Hadisten sırf şikayetçi olmakla ve işaretle kan talebi yapmak gerektiği anlaşılmaktadır. el-Mazerı şöyle demiştir: Bu hadis, kılıçtan başka bir aletle kısas uygulamasını inkar eden ve katil bir erkeğin öldürdüğü kadından dolayı katledilmesini inkar edenlere reddiyedir.

.......... yani onun kafasını taşla ezdi demektir.

 

باب: إذا قتل بحجر أو بعصا.

5. TAŞ VEYA SOPA iLE ÖLDÜRMENiN HÜKMÜ

 

حدثنا محمد: أخبرنا عبد الله بن إدريس، عن شعبة، عن هشام بن زيد ابن أنس، عن جده أنس بن مالك قال:

 خرجت جارية عليها أوضاح بالمدينة، قال: فرماها يهودي بحجر، قال: فجيء بها إلى النبي صلى الله عليه وسلم وبها رمق، فقال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم: (فلان قتلك). فرفعت رأسها، فأعاد عليها، قال: (فلان قتلك). فرفعت رأسها، فقال لها في الثالثة: (فلان قتلك). فخفضت رأسها، فدعا به رسول الله صلى الله عليه وسلم فقتله بين الحجرين.

 

[-6877-] Hişam b. Zeyd'in nakline göre dedesi Enes b. Malik şöyle anlatmıştır: Medine'de üzerinde gümüş zınet eşyası bulunan bir cariye dışarı çıkar. Yahudinin biri ona bir taş atar. Cariye son nefeslerini verirken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e getirilir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona

 

"Seni filanca mı öldürmeye teşebbüs etti?" diye sorunca, cariye başını kaldırarak "hayır" işareti yapar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem soruyu tekrar ederek "seni öldürmeye teşebbüs eden filanca mıydı?" der. Cariye başını kaldırarak "hayır" işareti yapar. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem üçüncü kez "Seni öldürmeye teşebbüs eden filanca mıydı?" deyince, cariye başını indirerek "evet" işareti yapar. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O kişiyi çağırtır ve başı iki taş arasında ezilerek (kısasen) öldürür.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Taş veya sapa ile öldürmenin hükmü." imam J3uharl başlıktaki ifadeyi görüldüğü üzere mutlak olarak kullanmış ve bu konuda ihtilaf olduğuna işaret etmek için kesin bir ifade kullanmamıştır. Fakat onun burada yer verdiği hadis, çoğunluğun görüşünü tercih ettiğine işaret etmektedir. imam Buhari, bu konuda bir yahudinin bir cariyenin hayatına kastettiğinden söz eden hadise yer verir. Bu, "Bir katil öldürmede kullandığı aletle (kısasen) katledilir" görüşünde olan çoğunluğu destekleyen bir delildir. Bu bilginler

 

"Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin"(Nahl 126) ayeti ile "Kim size saldınrsa siz de ona misilleme olacak kadar saldınn"(Bakara 194) ayetlerini esas almışlardır. Ancak Kufeli fıkıh bilginleri bunlara muhalif kalmışlardır. Onlar "Kılıçtan başka bir şeyle kısas olmaz" hadisini delilolarak almışlardır. Ancak bu hadis zayıftır. Hadisi Bezzar, İbn Adiy, Ebu Bekre'den rivayet etmişlerdir. İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre bir kimse birisini bir şey kullanarak öldürürse genellikle onun gibi bir şeyle (kısasen) katledilir. Bir alet kullanarak katletme, teammüden öldürmedir. Ata ve Tavus teammüden öldürmenin şartı, silah kullanmaktır demişlerdir. İbnü'l-Arabı içki içmek, homoseksüel ilişki (livata) ve yakmak gibi içinde günah olan yollarla misilleme yapmak bundan müstesnadır. Yakma meselesinde Şafiı mezhebinde ihtilaf sözkonusudur. Ancak ilk ikisi üzerinde bilginlerin ittifakı vardır.

 

باب: قول الله تعالى:{أن النفس بالنفس والعين بالعين والأنف بالأنف والأذن بالأذن والسن بالسن والجروح قصاص فمن تصدق به فهو كفارة له ومن لم يحكم بما أنزل الله فأولئك هم الظالمون} /المائدة: 45/.

6. Allahu Teala şöyle buyuruyor: "Biz Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (Maide 45)

 

حدثنا عمر بن حفص: حدثنا أبي: حدثنا الأعمش، عن عبد الله بن مرة، عن مسروق، عن عبد الله قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لا يحل دم امرئ مسلم، يشهد أن لا إله إلا الله وأني رسول الله، إلا بإحدى ثلاث: النفس بالنفس، والثيب الزاني، والمفارق لدينه التارك للجماعة).

 

[-6878-] Abdullah'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"La ilahe illailah deyip, benim Allah'ın Resulü olduğuma şehadet eden bir Müslümanın kanı üç şey hariç helal olmaz. Bunlar cana can olmak üzere kısas edilmek, evlilik geçirip zina etmek ve dininden ayrılıp, mensup olduğu İslam toplumunu terk etmektir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Başlıkta yukarıdaki' ayetin zikredilmesi, onun hadisin lafzı ile tam uyum halinde olmasındandır. Her halde İmam Buhari -ayet her ne kadar ehli kitap hakkında inmiş ise de- ayetin delalet ettiği hükmü n İslam'da da devam etmekte olduğunu açıklamak istemiştir. Teammüden öldürme olaylarında kısasta uyulacak prensip budur.

 

"Bir Müslümanın kan!. .. " Bu cümleden maksat, bir Müslümanın kanının tamamını akıtmanın helal olmadığıdır. Bu, kanı akıtılmasa bile bir Müslümanın katledilmesinin haram olduğunun kinayeli olarak ifade edilmesidir.

 

"La ilahe illailah deyip ... şehadet eden ... " Bu cümle, hadiste yer alan ""rl=kişi" kelimesinin ikinci sıfatı olup, "Müslüman"dan maksadın iki kelime-i şehadeti getiren kimse olduğunu açıklamak için zikrediimiştir.

 

"Üç şey hariç." Yani üç özellikten biri hariç demektir.

 

"Cana can." Kim birisini haksız yere teammüden öldürecek olursa şartına riayet edilerek katledilir.

 

"Evlilik geçirip zina etmek." Böyle bir kişinin recm yoluyla katledilmesi helal olur.

 

Hadiste geçen "cemaat" kelimesinden maksat, Müslümanların toplumudur.

 

Buna göre mana, onlardan ayrılan veya irtidad etmek suretiyle onları terk eden demektir. İbn Dakik el-Id şöyle demiştir: Dinden dönmek (ridde), bilginlerin İcmaıyla erkekler açısından bir Müslümanın kanının mubahlığına sebeptir. Kadına gelince bu konuda ihtilaf vardır. İbn Dakik el-Id, bu hadisin zina cezası açısından kadınla erkeğin hükmünün aynı olması dolayısıyla irtidad olayında da kadının hükmünün erkeğin hükmüyle aynı olduğunu söyleyen çoğunluğa delil teşkil ettiğini ifade etmiştir. Nevevi" ....... = dininden ayrılan ... " ifadesinin ne şekilde olursa olsun dinden dönen herkes için genelolduğunu söylemiş ve netice olarak böyle bir kimsenin, İslama dönmediği takdirde katledilmesi gerekir demiştir. "........= toplumu terk eden" ifadesi ise, bid'atla veya iemayı kabul etmemekle toplumdan ayrılan herkesi kapsar. Rafızı, Harid ve başkalarının tutumlarında bunu görmek mümkündür. Nevevi böyle söylemiştir. Bu konu ileride etraflıca ele alınacaktır. Kurtubi, el-Mülhim isimli eserinde şöyle der: ......el-Mufariku li'l-cemaa= toplumdan ayrılan" ifadesi, ...........= dinini terkeden" ifadesinin sıfatıdır. Çünkü bir kimse dinden döndüğünde Müslümanların topluluğundan ayrılmış dur. Ne var ki irtidad etmemiş bile olsa Müslümanların topluluğunun dışına çıkan herkes, bu kategoriye girer. Sözgelimi gerekli olduğunda kendisine had cezası uygulanmasından kaçınan ve Müslümanlara karşı savaşanlar böyledirler. Haridierden ve başka zümrelerden bağı, yol kesici ve hirabe suçunu işleyenler bunun canlı örneğidirler.

 

Kurtubi şöyle der: "......." kelimesi, genelliği ile bu kimseleri de kapsar. Gerçek böyle olmasaydı "şu üç kişi" şeklindeki sınırlama, isabetli olmazdı. Zira bu, (Rafızı, Harieı vb.leri gibi) yukarıda zikredilen ve kanları helal olan kimselerin istisna edildiği anlamına gelirdi. Bu durumda "üç kişi" şeklindeki sınırlama da (hasır) isabetli olmazdı. Ancak şarlin ifadesi böyle bir kusurdan münezzehtir. Bu da bize gösteriyor ki "topluluktan ayrılma" niteliği, bütün bunların tümünü kapsamaktadır. Kurtubi şöyle devam eder: Bunun açıklamasına gelince, topluluktan ayrılan herkes, dinini terk etmiş olmaktadır. Ancak mürted, dinin tamamını terk ederken, irtidad etmeksizin topluluktan ayrılan bir kısmını terk etmektedir. Ancak bu yaklaşım, tartışmaya açıktır. Çünkü üçüncü özelliğin aslı irtidaddır. Dolayısıyla irtidadın bulunması şarttır. İrtidad etmeksizin ayrılan kimseye mürted denemez. Dolayısıyla "sınırlama" (hasr) konusunda aykırı bir durum söz konusu olur.

 

Bunun cevabı ise şöyledir: Hasr, bizzat katli belirlenmiş olan kişi hakkındadır. Kurtubl'nin saydıklarına gelince, bunlardan herhangi birini öldürmek, muharebe ve mukatele durumu gerçekleştiğinde mubah olur. Çünkü böyle bir kimsenin esir edildiğinde -hirabe suçluları hariç- öldürülmesi, bilginlerin ittifakıyla caiz değildir. Hirabe suçunda da tercih edilen böyledir. Fakat namazı terk eden kimsenin katledilmesi meselesi bununla çelişmektedir. İbn Dakik el-Id bu konuya değinerek şöyle demiştir: Bu hadis, namaz kılmayı terk eden kimsenin bundan dolayı öldürülemeyeceğine delil gösterilmiştir. Çünkü namaz kılmamak, hadiste verilen üç istisnadan değildir. Babamın hocası Hafız Ebü'l-Hasan b. el-Mufaddal el-Makdisı meşhur beyitlerinde delil olarak bunu kullanmıştır. Sonra sözkonusu beyitleri yazmıştır. O beyitlerden bazıları maksadımızı anlatmak için yeterlidir:

 

Ta'zir eder hakim kılmayanı namazı, Ta'zirin her çeşididir bence cezası! Kanı masumdur kişinin, kural budur Üç şeyden birini işlerse cezasını bulur!

 

Nevevi şöyle devam eder: Maliki mezhebinden olan bu bilgin (Kurtubl) kendi mezhebinin görüşünün aksi bir yaklaşımı tercih etmiştir. Şafillerden de İmamü'l-Haremeyn bu konuda bir problem olduğunu belirtmiştir. Bizim bu konudaki kanaatimiz şudur: Namaz kılmayan kimsenin durumu hakkında ihtilaf edilmiştir. Ahmed b. Hanbel, İshak ve bazı Maliki alimleri ile Şafiilerden İbn Huzeyme, Ebü't-Tayyib b. Seleme, Ebu Ubeyd b. Cüveyriye, Mansur el-Fakih, Ebu Cafer et-Tirmizi namazı terk eden kimsenin -vacipliğini inkar etmemiş bile olsa- kafir olacağı kanaatini benimsemişlerdir.

 

Çoğunluk ise namaz kılmayan kişinin had cezası olarak katledileceği kanaatine varmışlardır. Hanefilerle onlar gibi düşünen Müzenı, namaz kılmayan kimsenin kafir olmayacağını ve öldürülme cezasının uygulanmayacağını söylemişlerdir. Namaz kılmayan kimsenin kafir olmadığına dair en güçlü delillerden birisi Ubade b. es-Samit'in rivayet ettiği şu hadistir: "Beş namazı Allahu Teala kullara farz kılmıştır. "(Muvatta, Salatu'l-leyl; İbn Mace, İkametu's-salaı; Nesai, Salat; İbn Hibban, Sahih, V, 23)

 

Bu hadiste şöyle bir ifade yer almaktadır: "Bu namazlan kılmayan kimse için Allah katında herhangi bir ahd yoktur. Allahu Teala dilerse o kişiye azap eder, dilerse onu cennetine koyar."

 

Hadisi İmam Malik, Sünen imamları rivayet etmişlerdir. İbn Hibban, İbnü'sSeken ve başka bilginler sahih değerlendirmesinde bulunmuşlardır. Ahmed b. Hanbel ve onun paralelinde düşünen bilginler, namaz kılmayan kimsenin kafir olduğunu belirten hadislerin zahirierini esas alırken, onlara muhalif olanlar haberleri birbiriyle.cem ve telif etmek için "namazı terketmeyi helal sayan" şeklinde yorumlamışlardır. Doğruyu en iyi Allahu Teala bilir.

 

Hocamız Tirmizi şerhinde şöyle demektedir: Bazı bilginler, hadiste sıralanan kanı helal olan üç kişiden bir kimsenin üzerine saldıran kişiyi öldürmeyi istisna etmişlerdir. Çünkü böyle bir kimseyi etkisiz hale getirmek için öldürmek caizdir. Hocamız bu açıklamasıyla Nevevl'nin istisna edilen üç kişinin genelliğinden, birisine saldıran ve benzeri kişileri tahsis ettiği yolundaki ifadesine işaret etmektedir. Çünkü böyle bir kimse etkisiz hale getirilirken öldürülebilir.

 

باب: من أقاد بالحجر.

7. TAŞLA KISAS ETME

 

حدثنا محمد بن بشار: حدثنا محمد بن جعفر: حدثنا شعبة، عن هشام بن زيد، عن أنس رضي الله عنه:

 أن يهودياً قتل جارية على أوضاح لها، فقتلها بحجر، فجيء بها إلى النبي صلى الله عليه وسلم وبها رمق، فقال: (أقتلك فلان). فأشارت برأسها: أن لا، ثم قال الثانية، فأشارت برأسها: أن لا، ثم سألها الثالثة: فأشارت برأسها: أن نعم، فقتله النبي صلى الله عليه وسلم بحجرين.

 

[-6879-] Enes'in nakline göre yahudinin biri üzerinde gümüş zınet eşyalan bulunan bir cariyeyi öldürür. Ve bunu taş kullanarak yapar. Bu cariye ölmek üzere iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem' e getirilir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "seni öldürmeye teşebbüs eden filanca mıydı?" der. Cariye başıyla "hayır" işareti yapar. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ikinci kez sorduğunda başıyla yine "hayır" işareti yapar. Üçüncü kez sorduğunda başıyla "evet" işareti yapar. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem O kişiyi kısasen iki taşla öldürür.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Taşla kısas etme." Yani taşla kısas etmenin hükmü. Kaved, Arapçada kısasta mislilik demektir. İmam Buhari bu konuda yahudiyle cariye olayından söz eden Enes hadisine yer vermiştir. Bu hadisin geniş bir açıklaması, kısa bir süre önce geçmişti.