باب: رجم
المحصن.
21. MUHSANIN RECMİ
وقال الحسن:
من زنى بأخته
حده حد الزاني.
Hasan-ı Basri "Kızkardeşiyle zina eden kişinin cezası, zina
edene uygulanan cezadır" demiştir.
حدثنا آدم:
حدثنا شعبة:
حدثنا سلمة بن
كهيل قال:
سمعت الشعبي
يحدث،
عن
علي رضي الله
عنه، حين رجم
المرأة يوم
الجمعة، وقال:
قد رجمتها
بسنة رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
[-6812-] Ali r.a.'in bir Cuma günü bir kadına recm cezası
uyguladığında
"Bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti
ile recm ettim" dediği naklediImiştir.
حدثني إسحق:
حدثنا خالد،
عن الشيباني:
سألت عبد الله
بن أبي أوفى:
هل
رجم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم؟ قال: نعم،
قلت: قبل سورة
النور أم بعد؟
قال: لا أدري.
[-6813-] Şeybanı şöyle anlatmıştır: Abdullah İbn Ebu
Evfa'ya "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm cezası uyguladı
mı?" diye sordum. O da "evet" dedi. Ben tekrar "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem en-Nur suresinin inmesinden önce mi, yoksa sonra mı
recm etti?" diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa "Bunu bilmiyorum"
dedi.
حدثنا محمد
بن مقاتل:
أخبرنا عبد
الله: أخبرنا
يونس، عن ابن
شهاب قال:
حدثني أبو
سلمة بن عبد الرحمن،
عن جابر بن
عبد الله
الأنصاري:
أن
رجلاً من
أسلم، أتى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم فحدثه
أنه قد زنى،
فشهد على نفسه
أربع شهادات،
فأمر به رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فرجم، وكان قد
أحصن.
[-6814-] Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Eslem
kabilesinden bir adam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Ona zina
ettiğini söyledi ve kendisine aleyhine dört kez şehadette bulundu. Bunun
üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm edilmesini emretti ve o
kişi recm edildi. Bu adam evli olduğu halde zina etmişti."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Muhsan, "ihsan" kökünden türemedir. Bu kelime iffet,
evli olma, Müslüman ve hür olma anlamına gelir. Çünkü bu özelliklerden her biri
mükellefin zina işlemesine mani olur.
İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Bilginler, fasid nikahla şüphe
üzerine birleşmenin kişiyi muhsan yapmayacağı noktasında görüş birliği
etmişlerdir. Ebu. Sevr onlara muhalif kalmış ve bu durumda kişi muhsan olur
demiştir. Ebu. Sevr'in deIili şudur: Fasid nikaha sahih nikahın doğurduğu mehir
yükümlülüğü, iddet beklemenin gerekliliği, doğacak çocuğun nesebinin sabit
oluşu ve o kadının başka kocadan olan kızıyla evlenmenin haramlığı gibi hükümler
bağlanmaktadır. Ebu. Sevr' e "Hadleri şüphelerle düşürünüz" hadisinin
genellik ifade ettiği şeklinde cevap verilmiştir.
İbnü'l-Münzir şöyle devam eder: Bilginler sırf nikah akdi yapmış
olmakla kişinin muhsan olmayacağı noktasında görüş birliği etmişlerdir. Kişi
kadınla gerdeğe girip, ilişkiye girmediğini iddia ettiğinde muhsan olup
olmayacağı noktasında ihtilaf etmişlerdir. İbnü'l-Münzir şöyle der: Bu konuda
bir beyyine bulunduğunda veya kişi ilişkiye girdiğini ikrar ettiğinde ya da bu
kadından çocuğunun olduğu bilindiğinde muhsan olur. Maliki alimlerinden birisi
şöyle demiştir: Bir erkek bir kadın ta zina eder ve ilişkinin gerçekleştiği
konusunda ihtilafa düşerlerse, zina eden erkek -sadece bir gece geçirmiş
olsalar bile- tasdik edilmez. Zina öncesine gelince -erkek o kadınla kaldığı
kadar kalsa bile- bununla muhsan olmaz.
Bilginler hür bir erkeğin cariye ile evlenmesi durumunda
cariyenin kendisini muhsan haline getirip getirmeyeceği konusunda ihtilaf
etmişlerdir. Çoğunluk, kişinin böyle bir evlilikle muhsan olacağı kanaatini
benimsemiştir. Ata, Hasan-ı Basri, Katade, Sevrı, Ko.fe bilginleri, Ahmed b.
Hanbel ve İshak böyle bir ilişkiyle kişinin muhsan olamayacağını
söylemişlerdir. Fıkıh bilginleri bir erkeğin ehli kitap kadınla evlenmesi
durumunda muhsan olup olmayacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. İbrahim
en-Nehaı, Tavo.s ve Şa'bı, ehl-i kitap kadını erkeği muhsan yapmaz görüşünü
benimsemişlerdir. Hasan-ı Basri ise o erkek, ehl-i kitap olan kadınla Müslüman
olduktan sonra birleşmezse bu kadın onu muhsan yapmaz demiştir. Bu iki görüşü
İbn Ebi Şeybe nakletmiştir.(İbn Ebi Şeybe, Musannef, V, 536)
Cabir b. Zeyd'le İbnü'l-Müseyyeb'in ehl-İ kitap kadınının erkeği
muhsan yapacağı görüşünü benimsedikleri nakledilmiştir. Ata ve Said b.
CUbeyr'in görüşü de bu doğrultudadır. İbn Battal şöyle demiştir: Sahabe ve
belli başlı merkezlerin önde gelen fıkıh bilginleri (fukahu'l-emsar) muhsan
olan bir erkeğin kasten, bile bile, kendi tercihiyle zina ettiği takdirde ona
recm cezası uygulanacağı noktasında görüş birliği etmişlerdir. Hariciler ile
bazı Mutezile bilginleri bu görüşü kabul etmezler. Onlar buna gerekli olarak
recmin Kur' an' da zikredilmediğini ileri sürmüşlerdir. İbnü'l-Arabı
Mağriblilerden karşılaştığı bir zümrenin de bu görüşte olduklarını nakletmiştir.
Sözkonusu zümre Haricilerin kalıntılarıdır. Çoğunluğu oluşturan fıkıh
bilginlerinin delili ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ve kendisinden
sonraki imamların recm cezasını uygulamış olmasıdır.
Bundan dolayı Hz. Ali yukarıdaki hadisin baş tarafında "Bu
kadını ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetiyle recm ettim"
demiştir. Müslim'in Sahih'inde Ubade'nin nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur:
"Hükümleri benden alınız. Allahu Teala o kadınlar için bir
yol belirlemiştir. Dul dulla zina ettiğinde cezası recmdir." (Müslim,
"Hudud) Bu hadis, ileride zinadan hamile kalan kadının recmi konusunda
gelecektir.
"Kızkardeşiyle zina eden kişinin cezası, zina edene
uygulanan cezadır." İbn Ebi Şeybe'nin nakline göre meşhur tabıun alimi
Cabir b. Zeyd Ebü'ş-Şa'sa, evlenmesi haram olan bir kadınla (mahrem) zina eden
kişi hakkında "Onun boynu vurulur" demiştir. Hz. Ali'nin "Bu
kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti ile recm ettim"
şeklindeki ifadesi de buna delalet etmektedir. Çünkü Hz. Ali zinanın mahrem
olan veya olmayan bir kadınla yapılıp yapılmaması arasında fark gözetmemiştir.
İmam Buhari, mahremiyle zina eden kişinin katledilmesi şeklinde gelen haberin
zayıflığına işaret etmiştir.
"Bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
sünneti ile recm ettim." el-Hazimı şöyle demiştir:
Ahmed b. Hanbel, İshak, Oavud, İbnü'l-Münzir, zina eden muhsan
kişiye önce sapa cezası tatbik edileceği, sonra recm edileceği kanaatini
benimsemişlerdir. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginleri -bu görüş Ahmed b.
Hanbel'den de rivayet edilmiştir- hem sapa, hem recm birlikte uygulanmaz
demişlerdir. Bu bilginler Ubade hadisinin mensuh olduğunu söylemişlerdir. Ubade
hadisi ile Müslim'in "Dul, dulla zina ettiğinde yüz sapa vurulup recm
edilir. Bekar, bekarla zina ettiğinde yüz sapa vurulur ve sürgün cezası
uygulanır" (Müslim, "Hudud) hadisini kastetmektedirler. Bu hadisi
nesh eden ise -Maiz alayında belirtildiği üzere- Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in onu recm etmesidir. Söz konusu hadiste Maiz'e sapa cezası vuruldu ğu
zikredilmemektedir. İmam Şafil şöyle der:
Sünnet, be kar olan kişiye sapa cezası uygulanırken, dulolana
uygulanmayacağını göstermiştir. Maiz olayının Ubade hadisinden daha sonra
olduğuna delil ise Ubadehadisinin zina eden kişinin evlerde hapsedileceği
yolunda yapılan ilk uygulamayı nesh ettiğidir. Zina edenin evlerde hapsedilmesi
hükmü, sopa cezası hükmüyle nesh edilmiştir ve hadis dulolup, zina edene recm
cezası eklemiştir. Bu, Ubade hadisinde gayet açık ve nettir. Sonra sopa cezası
dul hakkında nesh edilmiştir. Bu hüküm Maiz olayında sadece recmle yetinilmesi
uygulamasından alınmıştır. Aynı şey el-Gamidiyye, el-Cühenıyye ve iki Yahudi
olayında da yapılmıştır. Bu olaylarda recm cezasıyla birlikte sopa vurmadan söz
edilmemiştir. İbnü'l-Münzir şöyle der:
İmam Şafil bunların bazılarına itiraz etmiş ve şöyle demiştir:
Sopa cezası Allah'ın kitabında, recm ise -Hz. Ali'nin dediği gibi- Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetinde yer almaktadır. Ubade hadisinde bu
iki uygulama birlikte yer almış ve Hz. Ali buna göre amel etmiş, Ubey de ona
katılmıştır. Maiz olayı ile onunla birlikte zikredilen diğer ceza
uygulamalarında recm edilen kişiden sopa cezasının düştüğüne dair açık bir
ifade yoktur. Çünkü bu, açık ve net olup, temel prensip olduğu için
zikredilmemiş olabilir. Açıkça ifade edilmiş olan bir şey, ihtimale açık bir
hükümle reddedilemez.
"en-Nur suresinin inmesinden önce mi, yoksa sonra mı recm
etti?" Bu sorunun yararı şudur:
Recm cezası en-Nur suresinin inmesinden önce uygulanmışsa
eş-Şeybanl'nin -ayette zina cezası olarak sopadan söz edilmesi dolayısıyla-
recm uygulamasının nesh edildiğini iddia etmesi imkan dahiline girer. Şayet bu
surenin inmesinden sonra uygulanmışsa sopa cezasının muhsan açısından nesh
edildiğine bunu delil göstermesi mümkündür. Fakat burada kendisine bu durumda
Kur'an'ın sünnetle nesh edildiği şeklinde bir itiraz gelebilir. Kur'an'ın
sünnetle neshi ise ihtilaflıdır. Bu yaklaşıma şöyle cevap verilmiştir:
Kabul edilmeyen, Kur'an'ın ahad yolla gelen sünnetle nesh
edilmesidir. Meşhur sünnete gelince, bunda herhangi bir engel yoktur. Öte
yandan ortada bir nesih de mevcut değildir. Yapılan sopa cezasının
muhsanolmayanlara tahsisinden ibarettir.
"Abdullah b. Ebu Evfa bunu bilmiyorum dedi." Bu sözün
ne anlama geldiği birkaç başlık sonra gelecektir. Recm uygulamasının en-Nur
suresinden sonra yapıldığına delil mevcuttur. Zira en-Nur suresi, ifk olayı
üzerine inmiştir. Bilginler daha önce de değindiğimiz üzere bu olayın hicretin
dört veya beş ya da altıncı yılında meydana geldiği noktasında ihtilaf
etmişlerdir. Recm uygulaması bundan sonra olmuştur. Bu uygulama sırasında Ebu
Hureyre oradaydı. O, hicretin yedinci yılında Müslüman olmuştu. İbn Abbas ise
annesiyle birlikte Medine'ye hicretin dokuzuncu yılında gelmiştir.