SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HUDUD

<< 2212 >>

باب: رجم المحصن.

21. MUHSANIN RECMİ

 

وقال الحسن: من زنى بأخته حده حد الزاني.

Hasan-ı Basri "Kızkardeşiyle zina eden kişinin cezası, zina edene uygulanan cezadır" demiştir.

 

حدثنا آدم: حدثنا شعبة: حدثنا سلمة بن كهيل قال: سمعت الشعبي يحدث،

 عن علي رضي الله عنه، حين رجم المرأة يوم الجمعة، وقال: قد رجمتها بسنة رسول الله صلى الله عليه وسلم.

 

[-6812-] Ali r.a.'in bir Cuma günü bir kadına recm cezası uyguladığında

 

"Bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti ile recm ettim" dediği naklediImiştir.

 

 

حدثني إسحق: حدثنا خالد، عن الشيباني: سألت عبد الله بن أبي أوفى:

 هل رجم رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ قال: نعم، قلت: قبل سورة النور أم بعد؟ قال: لا أدري.

 

[-6813-] Şeybanı şöyle anlatmıştır: Abdullah İbn Ebu Evfa'ya "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm cezası uyguladı mı?" diye sordum. O da "evet" dedi. Ben tekrar "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem en-Nur suresinin inmesinden önce mi, yoksa sonra mı recm etti?" diye sordum. Abdullah b. Ebu Evfa "Bunu bilmiyorum" dedi.

 

 

حدثنا محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله: أخبرنا يونس، عن ابن شهاب قال: حدثني أبو سلمة بن عبد الرحمن، عن جابر بن عبد الله الأنصاري:

 أن رجلاً من أسلم، أتى رسول الله صلى الله عليه وسلم فحدثه أنه قد زنى، فشهد على نفسه أربع شهادات، فأمر به رسول الله صلى الله عليه وسلم فرجم، وكان قد أحصن.

 

[-6814-] Cabir b. Abdullah şöyle demiştir: "Eslem kabilesinden bir adam Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e geldi. Ona zina ettiğini söyledi ve kendisine aleyhine dört kez şehadette bulundu. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm edilmesini emretti ve o kişi recm edildi. Bu adam evli olduğu halde zina etmişti."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Muhsan, "ihsan" kökünden türemedir. Bu kelime iffet, evli olma, Müslüman ve hür olma anlamına gelir. Çünkü bu özelliklerden her biri mükellefin zina işlemesine mani olur.

 

İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Bilginler, fasid nikahla şüphe üzerine birleşmenin kişiyi muhsan yapmayacağı noktasında görüş birliği etmişlerdir. Ebu. Sevr onlara muhalif kalmış ve bu durumda kişi muhsan olur demiştir. Ebu. Sevr'in deIili şudur: Fasid nikaha sahih nikahın doğurduğu mehir yükümlülüğü, iddet beklemenin gerekliliği, doğacak çocuğun nesebinin sabit oluşu ve o kadının başka kocadan olan kızıyla evlenmenin haramlığı gibi hükümler bağlanmaktadır. Ebu. Sevr' e "Hadleri şüphelerle düşürünüz" hadisinin genellik ifade ettiği şeklinde cevap verilmiştir.

 

İbnü'l-Münzir şöyle devam eder: Bilginler sırf nikah akdi yapmış olmakla kişinin muhsan olmayacağı noktasında görüş birliği etmişlerdir. Kişi kadınla gerdeğe girip, ilişkiye girmediğini iddia ettiğinde muhsan olup olmayacağı noktasında ihtilaf etmişlerdir. İbnü'l-Münzir şöyle der: Bu konuda bir beyyine bulunduğunda veya kişi ilişkiye girdiğini ikrar ettiğinde ya da bu kadından çocuğunun olduğu bilindiğinde muhsan olur. Maliki alimlerinden birisi şöyle demiştir: Bir erkek bir kadın ta zina eder ve ilişkinin gerçekleştiği konusunda ihtilafa düşerlerse, zina eden erkek -sadece bir gece geçirmiş olsalar bile- tasdik edilmez. Zina öncesine gelince -erkek o kadınla kaldığı kadar kalsa bile- bununla muhsan olmaz.

 

Bilginler hür bir erkeğin cariye ile evlenmesi durumunda cariyenin kendisini muhsan haline getirip getirmeyeceği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk, kişinin böyle bir evlilikle muhsan olacağı kanaatini benimsemiştir. Ata, Hasan-ı Basri, Katade, Sevrı, Ko.fe bilginleri, Ahmed b. Hanbel ve İshak böyle bir ilişkiyle kişinin muhsan olamayacağını söylemişlerdir. Fıkıh bilginleri bir erkeğin ehli kitap kadınla evlenmesi durumunda muhsan olup olmayacağı konusunda ihtilaf etmişlerdir. İbrahim en-Nehaı, Tavo.s ve Şa'bı, ehl-i kitap kadını erkeği muhsan yapmaz görüşünü benimsemişlerdir. Hasan-ı Basri ise o erkek, ehl-i kitap olan kadınla Müslüman olduktan sonra birleşmezse bu kadın onu muhsan yapmaz demiştir. Bu iki görüşü İbn Ebi Şeybe nakletmiştir.(İbn Ebi Şeybe, Musannef, V, 536)

 

Cabir b. Zeyd'le İbnü'l-Müseyyeb'in ehl-İ kitap kadınının erkeği muhsan yapacağı görüşünü benimsedikleri nakledilmiştir. Ata ve Said b. CUbeyr'in görüşü de bu doğrultudadır. İbn Battal şöyle demiştir: Sahabe ve belli başlı merkezlerin önde gelen fıkıh bilginleri (fukahu'l-emsar) muhsan olan bir erkeğin kasten, bile bile, kendi tercihiyle zina ettiği takdirde ona recm cezası uygulanacağı noktasında görüş birliği etmişlerdir. Hariciler ile bazı Mutezile bilginleri bu görüşü kabul etmezler. Onlar buna gerekli olarak recmin Kur' an' da zikredilmediğini ileri sürmüşlerdir. İbnü'l-Arabı Mağriblilerden karşılaştığı bir zümrenin de bu görüşte olduklarını nakletmiştir. Sözkonusu zümre Haricilerin kalıntılarıdır. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginlerinin delili ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ve kendisinden sonraki imamların recm cezasını uygulamış olmasıdır.

 

Bundan dolayı Hz. Ali yukarıdaki hadisin baş tarafında "Bu kadını ResuluIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetiyle recm ettim" demiştir. Müslim'in Sahih'inde Ubade'nin nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Hükümleri benden alınız. Allahu Teala o kadınlar için bir yol belirlemiştir. Dul dulla zina ettiğinde cezası recmdir." (Müslim, "Hudud) Bu hadis, ileride zinadan hamile kalan kadının recmi konusunda gelecektir.

 

"Kızkardeşiyle zina eden kişinin cezası, zina edene uygulanan cezadır." İbn Ebi Şeybe'nin nakline göre meşhur tabıun alimi Cabir b. Zeyd Ebü'ş-Şa'sa, evlenmesi haram olan bir kadınla (mahrem) zina eden kişi hakkında "Onun boynu vurulur" demiştir. Hz. Ali'nin "Bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti ile recm ettim" şeklindeki ifadesi de buna delalet etmektedir. Çünkü Hz. Ali zinanın mahrem olan veya olmayan bir kadınla yapılıp yapılmaması arasında fark gözetmemiştir. İmam Buhari, mahremiyle zina eden kişinin katledilmesi şeklinde gelen haberin zayıflığına işaret etmiştir.

 

"Bu kadını Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti ile recm ettim." el-Hazimı şöyle demiştir:

 

Ahmed b. Hanbel, İshak, Oavud, İbnü'l-Münzir, zina eden muhsan kişiye önce sapa cezası tatbik edileceği, sonra recm edileceği kanaatini benimsemişlerdir. Çoğunluğu oluşturan fıkıh bilginleri -bu görüş Ahmed b. Hanbel'den de rivayet edilmiştir- hem sapa, hem recm birlikte uygulanmaz demişlerdir. Bu bilginler Ubade hadisinin mensuh olduğunu söylemişlerdir. Ubade hadisi ile Müslim'in "Dul, dulla zina ettiğinde yüz sapa vurulup recm edilir. Bekar, bekarla zina ettiğinde yüz sapa vurulur ve sürgün cezası uygulanır" (Müslim, "Hudud) hadisini kastetmektedirler. Bu hadisi nesh eden ise -Maiz alayında belirtildiği üzere- Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in onu recm etmesidir. Söz konusu hadiste Maiz'e sapa cezası vuruldu ğu zikredilmemektedir. İmam Şafil şöyle der:

 

 

Sünnet, be kar olan kişiye sapa cezası uygulanırken, dulolana uygulanmayacağını göstermiştir. Maiz olayının Ubade hadisinden daha sonra olduğuna delil ise Ubadehadisinin zina eden kişinin evlerde hapsedileceği yolunda yapılan ilk uygulamayı nesh ettiğidir. Zina edenin evlerde hapsedilmesi hükmü, sopa cezası hükmüyle nesh edilmiştir ve hadis dulolup, zina edene recm cezası eklemiştir. Bu, Ubade hadisinde gayet açık ve nettir. Sonra sopa cezası dul hakkında nesh edilmiştir. Bu hüküm Maiz olayında sadece recmle yetinilmesi uygulamasından alınmıştır. Aynı şey el-Gamidiyye, el-Cühenıyye ve iki Yahudi olayında da yapılmıştır. Bu olaylarda recm cezasıyla birlikte sopa vurmadan söz edilmemiştir. İbnü'l-Münzir şöyle der:

 

İmam Şafil bunların bazılarına itiraz etmiş ve şöyle demiştir: Sopa cezası Allah'ın kitabında, recm ise -Hz. Ali'nin dediği gibi- Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetinde yer almaktadır. Ubade hadisinde bu iki uygulama birlikte yer almış ve Hz. Ali buna göre amel etmiş, Ubey de ona katılmıştır. Maiz olayı ile onunla birlikte zikredilen diğer ceza uygulamalarında recm edilen kişiden sopa cezasının düştüğüne dair açık bir ifade yoktur. Çünkü bu, açık ve net olup, temel prensip olduğu için zikredilmemiş olabilir. Açıkça ifade edilmiş olan bir şey, ihtimale açık bir hükümle reddedilemez.

 

"en-Nur suresinin inmesinden önce mi, yoksa sonra mı recm etti?" Bu sorunun yararı şudur:

 

Recm cezası en-Nur suresinin inmesinden önce uygulanmışsa eş-Şeybanl'nin -ayette zina cezası olarak sopadan söz edilmesi dolayısıyla- recm uygulamasının nesh edildiğini iddia etmesi imkan dahiline girer. Şayet bu surenin inmesinden sonra uygulanmışsa sopa cezasının muhsan açısından nesh edildiğine bunu delil göstermesi mümkündür. Fakat burada kendisine bu durumda Kur'an'ın sünnetle nesh edildiği şeklinde bir itiraz gelebilir. Kur'an'ın sünnetle neshi ise ihtilaflıdır. Bu yaklaşıma şöyle cevap verilmiştir:

 

Kabul edilmeyen, Kur'an'ın ahad yolla gelen sünnetle nesh edilmesidir. Meşhur sünnete gelince, bunda herhangi bir engel yoktur. Öte yandan ortada bir nesih de mevcut değildir. Yapılan sopa cezasının muhsanolmayanlara tahsisinden ibarettir.

 

"Abdullah b. Ebu Evfa bunu bilmiyorum dedi." Bu sözün ne anlama geldiği birkaç başlık sonra gelecektir. Recm uygulamasının en-Nur suresinden sonra yapıldığına delil mevcuttur. Zira en-Nur suresi, ifk olayı üzerine inmiştir. Bilginler daha önce de değindiğimiz üzere bu olayın hicretin dört veya beş ya da altıncı yılında meydana geldiği noktasında ihtilaf etmişlerdir. Recm uygulaması bundan sonra olmuştur. Bu uygulama sırasında Ebu Hureyre oradaydı. O, hicretin yedinci yılında Müslüman olmuştu. İbn Abbas ise annesiyle birlikte Medine'ye hicretin dokuzuncu yılında gelmiştir.