باب: من
ادَّعى إلى
غير أبيه.
29. KENDi BABASINDAN BAŞKA BiRiNiN ÇOCUĞU OLDUĞUNU iDDiA EDEN
KİMSE
حدثنا مسدد:
حدثنا خالد،
هو ابن عبد
الله: حدثنا
خالد، عن أبي
عثمان، عن سعد
رضي الله عنه
قال:
سمعت
النبي صلى
الله عليه وسلم
يقول: (من
ادَّعى إلى
غير أبيه، وهو
يعلم أنه غير
أبيه، فالجنة
عليه حرام).
[-6766-] Sa'd şöyle demiştir: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'in "Her kim babasından başkasının -onun kendi babası olmadığını
bile bile- çocuğu olduğunu iddia ederse, bu kişiye cennet haramdır"
dediğini işittim.
فذكرته لأبي
بكرة فقال:
وأنا سمعته
أذناي ووعاه
قلبي من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
[-6767-] Hadisin ravisi Ebu Osman şöyle demiştir: Ben bu
hadisi Ebu Bekre'ye zikrettim. Bana dedi ki:
"Evet, bu hadisi ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'den kulaklarımla işittim ve kalbim onu belledi."
حدثنا أصبغ
بن الفرج:
حدثنا ابن
وهب: أخبرني عمرو،
عن جعفر بن
ربيعة، عن
عراك، عن أبي
هريرة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (لا
ترغبوا عن
آبائكم، فمن
رغب عن أبيه
فهو كفر).
[-6768-] Ebu Hureyre'nin nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayınız! Her kim
babasından yüz çevirip onu terk ederse nankörlük etmiş olur" buyurmuştur.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buharl'nin bu başlıktan maksadı, daha önceki başlıkta
açıkça belirtildiği üzere babasından başkasının çocuğu olduğunu iddia edenin
günahını vurgulamaktır. Ya da bu başlığın "günah" kelimesine yer
verilmeksizin mutlak olarak söylenmesi, içerisinde nankörlük ve cennetin haram
olması gibi kelimeler dolayısıyla tehdit bulunmasından dolayıdır. Dolayısıyla
bu mana, hadisi açıklamaya çalışan kimselerin düşünce ve görüşlerine
bırakılmıştır.
Müslim'de, Hüşeym'in Halid el-Hazza' dan naklettiği bir rivayet
şöyledir:
"Ziyad'ın nesebi kabul edilince, Ebu Bekre ile karşılaştım.
Ona "Bu yaptığınız nedir? Ben Sa'd b. Ebu Vakkas' i her kim babasından
başkasının -onun kendi babası olmadığını bile bile- çocuğu olduğunu iddia
ederse bu kişiye cennet haramdır"(Müslim, İman) derken işittim. Ebu Bekre
şöyle demiştir: Ben de bu hadisi Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemiden
duydum. Burada adı geçen Ziyad, Ziyad b. Sümeyye'dir ki Sümeyye annesi olup,
el-Haris b. Kelede'nin cariyesi idi. Haris onu azadlısı Ubeyd'le evlendirmişti.
Bu cariye Ziyad'ı Ubeyd'in döşeğinde dünyaya getirdi. Onlar o vakitler Taif'te
bulunuyorlardı ve Taifliler henüz Müslüman olmamışlardı. Hz. Ömer'in halifelik
döneminde Ebu Süfyan b. Harb, Ömer'in yanında Ziyad'ın konuşmasını işitti.
Ziyad çok belagatlı idi. Muaviye onu beğendi ve şöyle dedi:
"Ben onun annesinden dolayı durumunu biliyorum. İstesem
adını söylerdim, fakat Ömer' den korkuyorum."
Muaviye halifeliğe gelince, Ziyad Hz. Ali tarafından Fars
diyarına tayin edilmiş bulunuyordu. Muaviye onunla iyi geçinmek istedi ve onda
Ebu Süfyan'ın nesebini alma isteğini uyandırdı. Ziyad buna boyun eğdi ve bu
konuda birtakım talihsizlikler ve terslikler meydana geldi. Sonunda Muaviye
onun babasının oğlu olduğunu iddia etti ve kendisini önce Basra, sonra Kufe'ye
vali tayin etti ve ona değer verdi. Ziyad meşhur yaşantısına ve siyasetine
devam etti. Sahabe ve tabiundan birçok kişi Muaviye'nin bu yaptığına
"Çocuk kimin yatağında dünyaya gelmişse onundur" hadisini delil
göstererek tepki gösterdi. Biraz önce bu konuda bir şeyler söylemiştik. Ebu
Osman'ın tepkisini açığa vurmak için Ebu Bekre'yi seçmesi, Ziyad'ınonun ana bir
erkek kardeşi olmasından dolayıdır. Ebu Bekre'nin, Ziyad'la yaşadığı bir olay
vardır ki buna daha önce Şehadat bölümünde işaret edilmişti. Bu hadis Huneyn gazvesinden
söz edilirken geçmişti.
"Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayınız!"
hadisindeki "......" cümlesi, Küşmihenl' de "......."
şeklinde yer almaktadır. Bazı hadis şarihleri şöyle demişlerdir:
Burada "küfür" kelimesine yer verilmesi, o kişinin
Allahu Teala'a iftira atar duruma düşmesindendir. Çünkü o adeta "Allah
beni filancanın sperminden yarattı" demiş olmaktadır. Oysa gerçek böyle
değildir. Çünkü onu Allahu Teala bir başka babadan yaratmıştır. Yakında geçen
"Bir topluluğun kız kardeşinin oğlu da onlardandır" ve "Bir
topluluğun azadlı köleSi, kendilerindendir" hadislerinin genelliği üzere
olmadığı bu hadise dayanılarak ifade edilmiştir. Zira hadisler genelliği üzere
olsaydı, bir kimsenin mesela dayısının oğlu olduğunu söylemesi caiz olurdu. O
iki hadis genelliği üzere olsaydı, o zaman bunu yapan kimseye yönelik şiddetli
tehdit içeren başlıktaki hadisle çelişirdi. Buradan o hadisin kapsamının dar
olduğu (haas) anlaşılmaktadır. Bundan maksat kız kardeş çocuğunun şefkat,
iyilik, yardımlaşma ve benzeri konularda onlardan olduğudur.
باب: إذا
ادَّعت
المرأة ابناً.
30. BİR KADININ BİR OĞLANIN KENDİNE AİT OLDUĞUNU İDDİA ETMESİ
حدثنا أبو
اليمان:
أخبرنا شعيب
قال: حدثنا
أبو الزناد،
عن عبد الرحمن
الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
(كانت امرأتان
معهما
ابناهما، جاء
الذئب فذهب
بابن
إحداهما،
فقالت لصاحبتها:
إنما ذهب
بابنك، وقالت
الأخرى: إنما
ذهب بابنك،
فتحاكمتا إلى
داود عليه
السلام فقضى به
للكبرى،
فخرجتا على
سليمان بن
داود عليهما
السلام
فأخبرتاه،
فقال: ائتوني
بالسكين أشقُّه
بينهما،
فقالت الصغرى:
لا تفعل يرحمك
الله هو
ابنها، فقضى
به للصغرى).
قال أبو
هريرة: والله
إن سمعت
بالسكين قط
إلا يومئذ،
وما كنا نقول
إلا المدية.
[-6769-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
"İki kadın ve kadınların beraberinde iki oğlan çocukları
vardı. Bir kurt geldi ve bunlardan birisinin oğlunu kapıp götürdü. Bunun
üzerine kadın diğer kadına "Kurt senin çocuğunu götürdü" dedi. Diğeri
de
"Hayır, kurt senin çocuğunu götürdü" dedi. Nihayet bu iki
kadın davalarını Hz. Dauud Nebie arzettiler. O da aralarında büyük kadının
lehine hükmetti. Bu iki kadın çıkıp Davud'un oğlu Süleyman Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e gittiler ve davalarına yeniden baktırmak için meseleyi ona
haber verdiler. Süleyman Nebi a.s.:
"Bana bir bıçak getirin, çocuğu iki kadın arasında yarıp
paylaştırayım" dedi. Bunun üzerine küçük kadın
'Aman öyle yapma! Allah sana merhamet etsin! Çocuk bu kadının
oğludur" deyince, Süleyman da çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti.
Ebu Hureyre "VAllahi ben o güne kadar 'sikkiyn' kelimesini
asla duymamıştım. Ancak o gün işittim. Bizler sadece "müdye"
kelimesini kullanırdık" demiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buhari, her biri bir oğlana sahip olup, bunlardan birini
kurt kapınca, onun hangisi olduğu yolunda ihtilaf eden, sonra anlaşmazlıklarını
Davud Nebi s.a.v.'e arz edip, ardından Süleyman Nebi s.a.v.'in hüküm verdiği bu
iki kadının kıssasına yer vermiştir. Bu hadisin açıklaması Enbiya bölümünde
Süleyman'ın aleyhisselam hayatı verilirken genişçe geçmişti. İbn Battal şöyle
demiştir:
Fıkıh bilginleri, kadının çocuğunun nesebini onu inkar eden
kocasına veremeyeceği noktasında görüş birliği etmişlerdir. Kadın bu konuda
herhangi bir beyyine getirebilirse bu kabul edilir. Çünkü kadın o erkeğin
nikahı altındadır. Buna karşılık evli değilse ve babasının kim olduğu
bilinmeyen bir çocuk için "Bu benim oğlumdur" deyip, bu konuda
kendisiyle hiç kimse çekişmeye girmezse kadının ifadesine göre hareket edilir.
Kadın o çocuğa, çocuk da ona mirasçı olur. Ayrıca o çocuğun ana bir kardeşleri
de kendisine mirasçı olur. Ancak İbnü't-Tın, İbn Battal'a itiraz etmiş ve
İbnü'l-Kasım'dan bir kadın buluntu çocuğun nesebinin kendine ait olduğunu iddia
ettiğinde, sözünün kabuledilemeyeceğine dair bir görüş nakletmiştir. Nesai,
es-Sünenü'l-Kübra'da bu hadisten çok nefis sonuçlar çıkarmış ve şöyle bir
başlık atmıştır:
"Hakimin kendisi gibi veya kendisinden daha yüksek
mertebede bir başkasının verdiği hükmü -durum bunu gerektirdiğinde-
bozması."