باب: ميراث
ابنة ابن مع
ابنة.
8. ÖLÜNÜN OĞLUNUN KIZININ KENDİ KIZIYLA BİRLİKTE MİRASI
حدثنا آدم:
حدثنا شعبة:
حدثنا أبو
قيس: سمعت هزيل
بن شرحبيل قال:
سئل
أبو موسى عن
ابنة وابنة
ابن وأخت،
فقال: للابنة
النصف،
وللأخت النصف،
وأت ابن مسعود
فسيتابعني،
فسئل ابن
مسعود، وأخبر
بقول أبي موسى
فقال: لقد
ضللت إذاً وما
أنا من
المهتدين،
أقضي فيها بما
قضى النبي صلى
الله عليه
وسلم: للابنة
النصف،
ولابنة الابن
السدس تكملة
الثلثين، وما
بقي فللأخت،
فأتينا أبا
موسى
فأخبرناه
بقول ابن
مسعود، فقال:
لا تسألوني ما
دام هذا الحبر
فيكم.
[-6736-] Huzeyl b. Şurahbil şöyle demiştir: Ebu Musa
el-fş'ari'ye ölenin kızı, oğlunun kızı ve kız kardeşi birlikte bulunduklarında
miras payları soruldu. Ebu Musa şöyle cevap verdi:
"Miras malın yarısı ölen kişinin kızına, bir yarısı da kız
kardeşine aittir." Ebu Musa soruyu soran kişiye
"Abdullah b. Mesud'a git (bu meseleyi ona da sor).
Zannediyorum o da benim görüşüm e uygun cevap verecektir" dedi. Mesele İbn
Mesud'a sorulup, Ebu Musa'nın cevabı ve onun tarafından gönderildiği haber
verilince Abdullah b. Mesud şöyle dedi:
"Eğer oğlun kızını mirastan mahrum edersem elbette dalalete
düşmüş kimselerden olurum. Hidayete erenlerden olamam. Bu meselede ben Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hükmettiği gibi hükmederim (ki o da şudur):
Ölünün kızı mirasın yarısını alır, oğlununkızı da üçte ikiyi
tamamlamak üzere ltıda bir alır. Geri kalan (üçte bir) de kız kardeşin payı
olur" dedi. Hüzeyl şöyle dedi: Biz Ebu Musa'ya gelip, İbn Mesud'un
fetvasını kendisine haber verdik. Bize "Aranızda bu habr (büyük alim)
bulunduğu sürece bana bir şey sormayınız" dedi.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Ebu Ubeyd el-Herevı, "habr" kelimesinin sözü yazıp
telif etme, güzelleştirme kökünden türeme "alim" anlamına olduğunu
söylemiştir. İbn Battal şöyle der:
Bu hadisten şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Bir alim herhangi bir
meselede nass olmadığını düşündüğü takdirde içtihad eder ve o meseleyi
araştırmadıkça cevap vermeye kalkışmaz. Hadis bize herhangi bir ihtilaf halinde
Nebi s.a.v.'in sünnetinin delil olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla böyle bir
durumda hadisi esas almak gerekir. Hadisten o dönemin bilginlerinin in saf
sahibi kişiler olduklarını, hakkı kabul edip, ona döndüklerini, birbirlerinin
alim ve fazilet sahibi kimseler olduğuna şehadet ettiklerini, İbn MfZsud'un
sünneti iyi bildiğini, Ebu Musa'nın fetva verirken araştırdığını ve
kencljsinden daha alim olduğunu düşündüğü kimseyi gösterdiğini görüyoruz."
.
İbn Battal şöyle devam eder: --İbn Mesud'un rivayeti konusunda bilginler
arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Ebu Musa'nın cevabı onun kendi görüşünden
döndüğünü göstermektedir. Tahavı, İbn Mesud hadisine dayanarak İbn Abbas'ın
rivayet ettiği "Bu paylardan geri kalan herhangi bir şey de baba
tarafından en yakın olan erkek kişiye aittir" hadisinden maksadın, ölüye
asabelerin en yakını olduğunu söylemiştir. Buna göre ölüye en yakın asabe kadın
bile olsa ashab-ı feraizden arta kalan malı o alır. Hadisin bu hükme delaleti
şöyledir:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem baba tarafından olan
kızkardeşleri kızlarla birlikte asabe yapmıştır. Dolayısıyla onlar kızlarla
birlikte bulunduklarında miras açısından erkek hükmünde olmuşlardır.
İbnü'l-Arabı şöyle der:
Ebu Musa ve İbn Mesud olayından herhangi bir konuda haber olduğu
öğrenilmeden önce kıyasa göre amel etmenin caiz olduğu, öğrendikten sonra
haberin hükmüne dönmek gerektiği ve nassa aykırı olan hükmü almamak gerektiği
anlaşılmaktadır.
باب: ميراث
الجد مع الأب
والإخوة.
9. BABA VE ERKEK KARDEŞLERLE BİRLİKTE DEDENİN MİRASI
وقال أبو بكر
وابن عباس
وابن الزبير:
الجد أب. وقرأ
ابن عباس: {يا
بني آدم}.
{واتبعت ملة
آبائي إبراهيم
وإسحق ويعقوب}
/يوسف: 38/.
Ebu Bekir, İbn Abbas, İbn ZUbeyr "Dede, baba
(gibi)dir" demişlerdir. İbn Abbas bu hükme delilolarak "Ey
Ademoğulları! ... "(Araf 31) ve "Ben atalarım İbrahim, İshak,
Yakub'un dinine uydum ... "(Yusuf 38) ayetlerini okumuştur.
ولم يذكر أن
أحداً خالف
أبا بكر في
زمانه، وأصحاب
النبي صلى
الله عليه
وسلم
متوافرون.
وقال ابن
عباس: يرثني
ابن ابني دون
إخوتي ولا أرث
أنا ابن ابني؟ ويذكر
عن عمر وعلي
وابن مسعود
وزيد أقاويل
مختلفة.
Nebi s.a.v.'in sahabilerinin sayısı çok olduğu halde Ebu
Bekir'in bu görüşüne muhalif olan herhangi bir kimse zikredilmemiştir. İbn
Abbas şöyle demiştir: Bana oğlumun oğlu mirasçı olurken onlardan dolayı kız
kardeşlerim mirasçı olamaz. Ben de oğlumun oğluna mirasçı olurum. Hz. Ömer,
Ali, İbn Mesud ve Zeyd b. Sabit'ten radıyaııa.hu anhum bu konuda çeşitli
görüşler nakledilmiştir.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
وهيب، عن ابن
طاوس، عن
أبيه، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(ألحقوا
الفرائض بأهلها،
فما بقي
فلأولى رجل
ذكر).
[-6737-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem
"Miras paylarını sahiplerine veriniz. Bu paylardan geri kalan
herhangi bir şey de baba tarafından en yakın olan erkek kişiye aittir"
buyurmuştur.
حدثنا أبو
معمر: حدثنا
عبد الوارث:
حدثنا أيوب،
عن عكرمة، عن
ابن عباس قال:
أما
الذي قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: (لو
كنت متخذاً من
هذه الأمة
خليلاً
لاتخذته، ولكن
خلَّة
الإسلام
أفضل، أو قال:
خير). فإنه أنزله
أباً، أو قال:
قضاه أباً.
[-6738-] İbn Abbas şöyle demiştir: Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in
"Bu ümmetten bir dost edinseydim muhakkak onu (EbU Bekir'i)
edinirdim, fakat İslam dostluğu her şeyden daha üstündür -yahut- daha
hayırlıdır" buyurmasına gelince şüphesiz o dedeyi (mirasta) baba
derecesine indirmiştir veya dedenin baba gibi olduğuna hükmetmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Bu konuda "dede"den maksat, baba tarafından olan
dededir. Erkek kardeşlerden maksat ise ana-baba bir erkek kardeşlerle, baba bir
erkek kardeşlerdir. Ölünün babası varken, dedesinin miras alamayacağı
noktasında icma meydana gelmiştir.
Oede gerçekten babadır. Fakat ölüye yakınlığı ve uzaklığı
itibariyle mertebeleri farklıdır. Bazı alimlere göre bu sözün manası şudur:
Oede evlenme haramlığı ve çeşitli iyiliklerin yapılması açısından baba
mesabesindedir. Ancak bu iki görüşten meşhur olanı birincisidir.
Sıddık olan Hz. Ebu Bekir'in sözüne gelince, Darimi' Müslim'in
şartını taşıyan bir senetle bu ifadeyi Ebu Said el-Hudrl'den mevsul olarak
"Ebu Bekir es-Sıddik dedeyi baba (gibi) mütalaa etti" şeklinde
nakletmiştir. Aynı haber Ebu Musa rivayeti ile de sahih olarak nakledilmiştir.
Yine Hz. Osman'a dayanan sahih bir isnadla Hz. Ebu Bekir'in dedeyi baba (gibi)
mütalaa ettiği rivayet edilmiştir.
Hz. Osman'a ait bir ifadede Ebu Bekir'in dedeyi ölenin babası
hayatta değilse baba gibi değerlendirdiği nakledilmiştir. İbn Abbas'a dayanan
senedi sahih bir rivayete göre Hz. Ebu Bekir dedeyi baba gibi kabul etmiştir.
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahabileri çok olduğu
halde Ebu Bekir'in bu hükmüne muhalefet eden hiçbir kimse olmadığı ile ilgili
bir bilgi nakledilmemiştir" cümlesiyle İbn Abbas zikredilen görüşün
delilini güçlendirmek ister gibidir. Çünkü sükuti iemanın delil değeri vardır
ve bu konuda sükuti icma meydana gelmiştir. Ölenin babası hayatta değilse,
dedenin babanın aldığı mirası alacağını açıkça belirten kişiler arasında
müellifin saydıklarından başka Muaz, Ebü'd-Oerda, Ebu Musa, Ubey b. K'ab, Hz.
Aişe ve Ebu Hureyre'nin adı zikredilir. İleride geleceği üzere bu görüş, ayrıca
-ayrıntıda ihtilaf olmakla birlikte- Hz. Ömer, Osman, Ali ve İbn Mesud'dan
rivayet edilmiştir. Tabiundan Ata, Tavus, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe,
Ebü'ş-Şa'sa, Şureyh ve Şa'bi'den de bu dOğrultuda görüş nakledilmiştir. Belli
başlı beldelere dağılmış fıkıh bilginlerinden (Fukahau'l-emsar) Osman et-Teymi,
İmam Ebu Hanife, İshak b. Rahuye, Oavud, Ebu Sevr, el-Müzeni, İbnü's-Süreyc de
bu görüşü benimsemişlerdir. Hz. Ömer, Ali, Zeyd b. Sabit, İbn Mesud dede
bulunurken erkek kardeşlerin mirasçı olabilecekleri kanaatine varmışlardır.
Fakat onlar, ilerde açıklanacağı üzere bunun nasılolacağı noktasında ihtilaf
etmişlerdir.
İbn Abbas; "Oğlumun oğlu dururken erkek kardeşlerim bana
mirasçı olamazlar. Ben oğlumun oğluna mirasçı olurum" demiştir. İbn
Abdilberr'in ifadesine göre İbn Abbas'ın yaklaşımı şöyledir:
Oğlun oğlu oğulolmayınca oğul gibi olduğundan babanın babası da
babanın hayatta olmaması halinde baba gibidir .
Darimi'nin nakline göre Şa'bi şöyle demiştir: "Hz. Ömer, de
de ye ölünün bir veya iki erkek kardeşi ile birlikte mirastan pay veriyordu.
Kardeşler ikiden çok olduklarında onlara mirasın üçte birini paylaştırıyordu.
O, ölünün oğlu hayatta olduğunda dedeye mirasın altıda bir veriyordu."(Darimi,
feraiz) Beyhaki'nin sahih bir senedie nakline göre "Hz. Ömer, ölenin
dedesinin -alacağı miras üçte birden daha çok olacaksa- ana-baba bir erkek ve
baba bir erkek kardeşleri ile mirası paylaşacağına hükmetmişti. O, kardeşler
çok olduğunda dedeye mirasın üçte birini verirdi. "(Beyhaki, es-Sünen, VI,
248)
Hz. Ali'ye gelince, İbn Ebi Şeybe ve Muhammed b. Nasr'ın sahih
bir is na dıa nakillerine göre Şa'bi şöyle demiştir:
İbn Abbas, Hz. Ali'ye bir kimse ölüp, geriye mirasçı olarak altı
erkek kardeşi ve dedesi kaldığında nasıl hareket edileceğini sordu. Hz. Ali ona
"Oedeyi o kardeşlerden biri gibi kabul edip, mirası yediye böl ve
mektubumu at gitsin" diye cevap verdi. Darimi'nin güçlü bir senetle
nakline göre Şa'bi şöyle demiştir:
İbn Abbas Basra'da iken Hz. Ali'ye "Bir dede ve altı
kardeşin mirasçı olduğu bir durumla karşılaştım. Ne yapayım?" diye yazdı.
Hz. Ali ona şöyle cevap verdi: "Dedeye mirasın yedide birini ver. Ondan
sonrakilere verme"(Darimi, Feraiz) Darimi'nin sahih bir senedIe Abdullah
b. Seleme'den nakline göre Hz. Ali dedeyi erkek kardeş gibi kabul ediyor ve
altıncı mirasçı kılıyordu.
Abdullah b. Mesud'a gelince, Darimi'nin sahih bir senetle
nakline göre Ebu İshak es-Sebi'i şöyle demiştir: Şureyh'in huzuruna girdim. Yanında
Şa'bi, Abdurrahman b. Abdullah b. Mesud bulunuyordu. eı-Aliye adında bizden bir
kadının mirasını paylaştırıyarlardı. Kadının kocası, annesi, baba bir erkek
kardeşi ve dedesi kalmıştı. Ebu İshak bu olayın devamını şöyle nakletmektedir:
Ubeyde b. Amr'ın yanına geldim. -Kufe'de feraizi Ubeyde ve el-Haris el-Aver'den
daha iyi bilen kimse yoktur deniyordu.- Ona bu meseleyi sordum. Bana şöyle
dedi:
"Eğer istiyorsanız size bu konuda Abdullah b. Mesud'un
hükmünü bildireyim. O, (mirası altıya bölüp) kocaya üç hisse yani mirasın
yarısını, anneye geriye kalanın üçte birini yani mirasın altıda birini, erkek
kardeşe altıda bir ve dedeye altıda bir verdi.(Darimı, Feraiz)
Said b. Mansur ve Ebu Bekir b. Ebi Şeybe'nin sahih olan aynı
isnadla nakillerine göre Ubeyd b. Nadla şöyle demiştir:
Hz. Ömer ve İbn Mesud, erkek kardeşlerle birlikte bulunan dedeye
mirastan pay verirlerken altıda birle, kardeşlerle eşit olarak bölüşmekten
hangisi lehine ise ona göre hareket ediyorlardı. Aynı haberi Muhammed b. Nasr
bu şekilde nakletmiş ve şu ilave de bulunmuştur:
Hz. Ömer, Abdullah'a "Dedeyi mağdur ettiğimizi
düşünmekteyim. Bu mektubum sana ulaştığında dedeye erkek kardeşlerle birlikte
bulunduğunda mirastan pay ver. Üçte biri ile mirası kardeşlerle eşit
bölüşmekten hangisi lehine ise onu ver "(İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, VI,
259) diye yazdı. Sahih bir isnadla Muhammed b. Nasr'ın nakline göre Ubeyde b.
Amr şöyle demiştir:
Erkek kardeşlerle birlikte bulunduğundadedeye mirasın üçte biri
veriliyordu. Hz. Ömer dedeye mirasın altıda birini veriyordu. Sonra Abdullah'a
şöyle yazdı:
Biz bu dede yüzünden helak olacağımızdan korkuyoruz. Ona mirasın
üçte birini ver. Sonra Hz. Ali buraya yani Kufe'ye geldi ve dedeye mirasın
altıda birini verdi. Ubeyde şöyle dedi:
Hz. Ali ile Ömer'in birlikte verdikleri hüküm, bana ayrı ayrı
verdikleri hükümden daha sevimlidir.
Zeyd b. Sabit' e gelince, Darimi'nin nakline göre Hasan-ı Basri
şöyle demiştir:
Zeyd, erkek kardeşlerle birlikte bulunan dedeye mirasın üçte
birini veriyordu. (Darimı, Feraiz)
İbn Abdilberr şöyle demiştir: Sahabe arasında Zeyd b. Sabit
dedenin baba bir erkek kardeşlerle, ana-baba bir erkek kardeşlere denk olduğu
görüşünde tek kalmıştır. Birçok fıkıh bilgini bu konuda ona muhalif olmuştur.
Çünkü baba bir erkek kardeşler, ana-baba bir erkek kardeşlerle birlikte
bulunduklarında mirastan payalamazlar. Dolayısıyla onları öz kardeşlerle bir
tutmanın herhangi bir anlamı yoktur. Zira dedenin miras bölüşme durumunda
alacağı mirasın azalacağından korkulur. İbn Abbas, Zeyd b. Sabit'e bu durumu
sorunca, Zeyd şöyle demiştir:
Sen bu konuda nasıl kendi görüşünü söylüyorsan, ben de kendi
görüşümü söylüyorum. Tahav! şöyle demiştir: İmam Malik, Şafil ve Ebu Yusuf,
beraberinde ana-baba bir erkek kardeşler bulunduğunda dedeye miras verme noktasında
Zeyd b. Sabit'in görüşüne katılmışlardır. Onlara göre dedenin kardeşlerle
birlikte mirastan ortaklaşa payalması, alacağı üçte birden daha fazla olduğu
takdirde onlarla ortaklaşa böıüşür. Eğer üçte bir onun için daha uygunsa onu
alır ve baba bir erkek kardeşler dedeyle birlikte bulunduklarında hiçbir
şeyalamayacakları gibi, erkek kardeşlerin oğulları da -öz kardeş bile olsalar-
mirastan payalamazlar. Dede ve erkek kardeşlerle birlikte ashab-ı feraizden bir
kişi bulunduğunda önce onların hissesi verilir, sonra dedeye mirasçılarla
birlikte eşit bölüşmek, kalanın üçte birini almak ve mirasın altıda birini
almak seçeneklerinde lehine en uygun olanı verilir. Dedenin hissesi Ekderiyye
hariç altıda birden eksik olmaz. Tahav! şöyle demiştir:
Hişam'ın nakline göre Muhammed b. el-Hasen dede konusunda hüküm
vermemiştir. Ebu Yusuf, İbn Ebu Leyla dede konusunda Hz. Ali'nin görüşünü esas
alırlardı. Ahmed b. Hanbel'in yaklaşımı ise dedenin (miras açısından) erkek
kardeşlerden birisi gibi olduğudur. Mirasın üçte biri dedenin daha çok lehine
olduğunda onu alır. Ashab-ı feraizle birlikte bulunduğunda ise onlar
hisselerini aldıktan sonra kardeş gibi bölüşme, mirasın kalanının üçte birini
alma ya da tümünün altıda birini alma seçeneklerinden lehine en uygun olanı
alır. Yukarıda işaret edilen Ekderiyye'ye merbaatü'l-cemaa da denilir. Çünkü
onlar mirasçıların dört kişi oldukları noktasında icma etmişler, ancak
hisseleri açısından ihtilaf etmişlerdir. Söz konusu mirasçılar, koca, anne, kız
kardeş ve dededir. Bu durumda koca mirasın yarısını alırken, anne üçte birini,
dede altıda birini, kız kardeş ise yarısını alır. Burada meselenin paydası
genişletilerek miras 27 hisse üzerinden bölüştürülür. Buna göre 27 nin 9'unu
koca, 6'sını anne, 4'ünü kız kardeş ve 8'ini dede alır. Bazıları bu meseleyi şu
şekilde şiir dizelerine dökmüşlerdir.
Bilir misin dört kişinin mirastan hissesini? Hesapla her birinin
bu mirastan hissesini! Birisi alır tüm serveti n üçte birini (eş),
İkincisine verirler geri kalanın üçte birini (anne)
Üçüncü de bundan sonra alır kalanın üçte birini (kız kardeş)
Nedir hissesi dördüncünün? Yokla bakalım bilgini! (dede)