باب: ميراث
الولد من أبيه
وأمه.
5. ERKEK VE KIZ ÇOCUĞUNUN BABASI VE ANNESİNDEN ALACAĞI MİRAS
وقال زيد بن
ثابت: إذا ترك
رجل أو امرأة
بنتاً فلها
النصف، وإن
كانتا اثنتين
أو أكثر فلهن
الثلثان، وإن
كان معهن ذكر
بدئ بمن شركهم
فيؤتى
فريضته، فما
بقي فللذكر
مثل حظ الأنثيين.
Zeyd b. Sabit şöyle demiştir: Bir erkek veya kadın vefat edip,
geriye bir kız bıraktıklarında o mirasın yarısını alır. Mirasçı kızlar iki veya
daha çok olduklarında kalan mirasın üçte ikisini böıüşürler. Kızların yanında
erkek de bulunduğunda onlarla birlikte bulunan başka mirasçıdan işe başlanır ve
onun hissesi verilir. Geriye kalan miras ise bir erkeğe iki kız hissesi
şeklinde böıüştürüıür.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا وهيب:
حدثنا ابن
طاوس، عن
أبيه، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال:
(ألحقوا الفرائض
بأهلها، فما
بقي فهو لأولى
رجل ذكر).
[-6732-] İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Miras pay/arını sahip/erine veriniz. Bu pay/ardan geri kalan
her hangi bir şey de baba tarafından en yakın olan erkek kişiye aittir."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buharl'nin kullandığı başlıkta geçn "el-veled"
kelimesi genelolup erkek ve kız çocukları ifade eder. Bir kimsenin kendi
sulbünden olan oğluna veled denilebileceği gibi, ne kadar aşağıya doğru giderse
gitsin oğlunun oğluna da denilir. İbn Abdilberr şöyle der: İmam Malik, Şafii,
Hicazlılar ve feraiz konusunda onlara katılan bilginlerin esas aldıkları görüş,
Zeyd b. Sabit' in görüşüdür. Iraklılarla, onlara katılan bilginlerin esas
aldıkları ise Hz. Ali'nin görüşüdür. Her iki grup, önemsiz ve nadir durumlar
hariç birbirinden farklı şeyler söylemezler. Bu da, itibar etmek gereken özel
bir delil bulunduğunda sözkonusu olur.
İbn Battal, Zeyd b. Sabit'in "Kızların yanında erkek de
bulunduğunda" şeklindeki ifadesini şöyle açıklamıştır: Zeyd b. Sabit bu
sözü ile kızlarla birlikte onların babalarından olan erkek kardeş bulunduğunda
ve bunlarla birlikte -mesela baba gibi- Kur'an'da belirlenmiş hissesi bulunan
bir başka varis bulunduğunda demektir. Bu yüzden Zeyd b. Sabit "o kızlarla
birlikte bulunan" yerine "erkeklerle birlikte bulunan" tabirini
kullanmıştır. Buna göre mesela önce babaya hissesi verilir ve geri kalan miras,
bir erkeğe iki kız hissesi şeklinde oğlanla kızlara taksim edilir. Zeyd b.
Sabit şöyle der: "Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinin
açıklaması budur.
"Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinde geçen
"el-feraiz" kelimesinden maksat, Kur'an-ı Kerim'de takdir edilmiş
olan hisselerdir. Bunlar yarım (1/2), yarımın yarısı (1/4), yarımın yarısının
yarısı (1/8), üçte iki (2/3), bunun yarısı (1/3), ve bunun yarısının yarısı
(1/6)'dır. Hadiste yer alan "ehil"den maksat, Kur'an'ın ifadesi ile
mirasa hak sahibi olan kimselerdir. Ravh b. el-Kasım' ın Tavlıs'tan nakline
göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ma/ı mirastan pay sahip/erine Allah
'ın kitabına göre taksim ediniz" buyurmuştur. Bundan maksat Allahu
Teala'ın kitabında indirdiğine göre demektir.
Zeyd bin Sabit'in " W fema bakiye = geriye kalan miras
ise" şeklindeki ifadesi, bir başka rivayette " ..... fe ma turiket=
geriye bırakılan" şeklindedir.
"En yakın olan erkek kişi ... " cümlesinde kastedilen,
bu paylardan geri kalan, miras bırakana nesepçe en yakın kişinin hakkıdır
demektir. Yoksa maksat "daha layık" anlamına değildir. Hattabi şu
açıklamayı yapmıştır:
Bunun manası asabe içinden ölüye en yakın kişi demektir. İbn
Battal'a göre maksat şudur: Ashab-ı feraizden sonra asabe erkekler arasında
ölüye daha yakın olan erkek, mirasın kalanına hak sahibi olurken, daha uzak
olan böyle değildir. Bunlar aynı seviyede olduklarında ise mirasın kalanını
ortaklaşa böıüşürler. İbn Battal şöyle devam eder:
Bu hadiste söylenmek istenen -mesela- ölüye baba veya anne
vasıtasıyla bağlanan mirasçılar değildir. Çünkü onlar aynı derecede
olduklarında aralarında mirasa diğerlerinden daha öncelikli olan yoktur.
İbnü'l-münzir'in kanaati de bu yöndedir. İbnü't-Tın ise şöyle demiştir:
Bundan maksat, amcayla birlikte hala, erkek kardeşin kızıyla
birlikte onun oğlu, amca kızıyla birlikte amca oğludur. Bu . durumda öz erkek
ve kız kardeş veya baba bir erkek ve kız kardeş hüküm dışı olmaktadır. Çünkü
onlar "Eğer erkekli kadın/ı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı,
iki kadının payı kadardır"(Nisa 176) ayeti gereğince mirasçı olurlar. Bu
hükümden -ölünün baba bir erkek kardeşinin kızıyla veya öz kız kardeşiyle
birlikte bulunması örneğinde olduğu üzere- hacba uğrayanlar müstesnadır. Aynı
şekilde anne bir erkek ve kız kardeş de "Bir erkek yahut bir kız kardeşi
varsa her birine aItıda bir düşer"(Nisa 12) ayeti gereğince bu hükmü n
dışındadırlar. Ayetten maksadın anne bir kardeşler olduğu noktasında bilginler
arasında görüş birliği olduğu nakledilmiştir. Bu konuda "Biri ana bir
kardeş, diğeri koca olan iki mirasçı amcaoğlu" bölümünde daha fazla
açıklama gelecektir.
"En yakın olan erkek kişi" ifadesi hakkında Fakih
İbnü'l-Arabı şöyle demiştir: "Erkek kişi" nitelemesi, mirasın tamamını
kızların değil, erkeklerin alacağını ifade eder. Buna "Kız da malın
tamamını alıyor" diye itiraz edilemez. Çünkü kız, malın tamamını
birbirinden farklı iki sebeb e dayanarak almaktadır. İhata şeklindeki alma ise
bir tek sebebe dayanmaktadır ki bu da, "erkek olmak"tan başka bir şey
değildir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem erkek olmayı
zikrederek bu noktaya dikkat çekti." İbnü'l-Arabı "Bu inceliği her
iddia sahibi fark edemez" demiştir. Bazılarına göre hadisteki
"erkeklik", her iki yerde de hünsayı hüküm dışına çıkarmak içindir.
Zekatta da buna benzer bir hüküm söz konusudur, çünkü hünsa zekat develerinden
zekat alamaz. Hünsa da mirasta tek mirasçı olarak kaldığında malın tamamını
(asebe olarak) alamaz. Nevevi şöyle demiştir:
Bilginler ashab-ı feraiz hissesini aldıktan sonra geri kalanı
asabenin alacağında ittifak etmişlerdir. Ölüye daha yakın asabe, daha uzak
olandan önceliklidir. Bundan dolayı yakın asabe varken, uzak asabe mirasçı
olamaz. Asabe, ölüyle bağlantısı herhangi bir kadınla değil, bizzat kendisi
tarafından olan bütün erkek akrabalardır. Asabeler tek mirasçı olarak
kaldıklarında malın tamamını alırlar. Alacakları paylar, hisselerin tamamını
kuşatmayan ashab-ı feraizle birlikte bulunduklarında onlardan artakalan malı
alırlar. Eğer herhangi bir şey artmazsa bir şeyalamazlar. Kurtubi şöyle der:
Fıkıh bilginlerinin kız kardeşle, kıza "asabe" ismini
vermeleri mecazendir. Çünkü bu meselede kız kardeş, ölünün kızından artanı
aldığı için asabeye benzemiş olmaktadır. İleride geleceği üzere Buhari böyle
bir başlık kullanmıştır. Tahavı şöyle demiştir:
İbn Abbas ve ona tabi olanlar, İbn Abbas hadisine dayanarak şu
hükmü vermiştir: Bir kimse ölüp, geriye kızı, anababa bir erkek ve kız kardeşi
kalsa kızı, mirasın yarısını alır. Arta kalanı erkek kardeşinindir. Kız kardeşi
ise ana-baba bir kardeş olduğu halde herhangi bir şey alamaz. İbn Abbas ve onun
görüşünü benimseyenler, bL;! hükmü şu meselede geçerli bir kuralolarak kabul
etmişlerdir:
Ana-baba bir kız kardeşle birlikte asabe de bulunsaydı, ölünün
kızının yanında kız kardeşine hiçbir şey düşmeyecekti. Tam tersine kızdan arta
kalan miras -ne kadar uzak olurlarsa olsunlar- asabelerin olacaktı. Bunlar
görüşlerini bir de "Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kız
kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur"(Nisa 176) ayetine
dayanmışlardır.
Bu görüşün savunucuları şöyle derler: Ölünün kızıyla birlikte
kız kardeşine mirastan pay verenler, Kur' an' ın zahirine muhalif düşerler.
Tahavı şöyle devam eder:
İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenlere karşı ittifakla kabul
edilen şu yaklaşım ileri sürülmüştür:
Bir kimse ölüp, geriye kızı ve oğlunun oğluyla, oğlunun kızı
kalsa kızı mirasın yarısını alırken, geriye kalan oğlunun oğluyla, oğlunun kızı
arasında paylaştırılır. Bu bilginler oğlunun oğluna erkek olduğu için mirasın
kalanını tahsis etmemişler, tam tersine onun yanında kız kardeşini de -dişi
olduğu halde- mirastan pay sahibi kılmışlardır. Tahavı şöyle devam eder:
Buradan anlaşılıyor ki İbn Abbas hadisi ifadesindeki genellik
üzere değildir. Tam tersine o şöyle bir özel durumla ilgilidir:
Bir kimse ölse geriye kızı, amcası ve halası kalsa kıza mirasın
yarısı verilir.
Geriye kalanı bilginlerin ittifakıyla halanın değil, amcanındır.
Tahavı der ki: Akıl erkek kardeşle kız kardeşin amca ve hala gibi değil, oğlan
ve kız gibi değerle ndirilmesinin tercih edilmesini gerektirmektedir. Çünkü
ölünün geriye sadece öz erkek ve kız kardeşi kalsa mal aralarında ikili birli
taksim edilir. Ölünün oğlunun oğlu ve oğlunun kızı kaldığı takdirde de hüküm
böyledir. Buna karşılık ölünün amcası ve halası mirasçı kaldığında bilginlerin
ittifakıyla malın tamamı halaya değil, amcaya verilir. Tahavı şöyle der:
Delilolarak dayandıkları ayetten başlayacak olursak, bu görüşü
savunanlar bir kimse ölür, geriye kızı ve baba bir erkek kardeşi kalırsa kızın
mirasın yarısını alacağı ve geriye kalanın erkek kardeşe verileceği noktasında
ittifak etmişlerdir. Onların anlayışına göre "çocuğu olmayan"
ayetinden maksat, malın tamamını almayan değil, alan çocuktur. Asabelerin ölüye
en yakın olanları oğulları, sonra aşağıya doğru oğlunun oğullarıdır. Bunların
ardından babası, sonra -birlikte olmamak kaydıyla- dedesi ve erkek kardeşi
gelir. Dedeyle erkek kardeşin birlikte bulunmasının hükmü ileride gelecektir.
Daha sonra erkek kardeşin oğulları, sonra aşağıya doğru onların oğulları,
ardından amcalar, sonra aşağıya doğru amcaoğulları gelir. Ölüye ana ve baba ile
bağlanan akrabalar, baba ile bağlanandan önceliklidir. Fakat baba bir erkek
kardeş, ana baba bir erkek kardeşin oğlundan önceliklidir. Baba bir erkek
kardeşin oğlu, ana baba bir amcadan önceliklidir. Baba bir amca, ana baba bir
amcaoğlundan önceliklidir. İmam Buhari bu hadise dayanarak ölünün oğlunun
oğlunun kendisinden daha aşağı derecede oğlan yoksa malın tamamını alacağı,
dedesinin kendisinden daha alt derecede dede yoksa malın tamamına mirasçı
olacağı ve ana bir erkek kardeşin ölünün amcaoğlu olmadığı takdirde hem ashab-ı
feraizden ve hem de asabeden olmak kaydıyla mirasçı olacağını söylemiştir.
باب: ميراث
البنات.
6. KIZ ÇOCUKLARININ MİRASI
حدثنا
الحميدي:
حدثنا سفيان:
حدثنا
الزُهري قال:
أخبرني عامر
بن سعد بن أبي
وقاص، عن أبيه
قال:
مرضت
بمكة مرضاً،
فأشفيت منه
على الموت،
فأتاني النبي
صلى الله عليه
وسلم يعودني،
فقلت: يا رسول
الله، إن لي
مالاً
كثيراً، وليس
يرثني إلا
ابنتي،
أفأتصدق
بثلثي مالي؟
قال: (لا). قال: قلت:
فالشطر؟ قال:
(لا). قلت:
الثلث؟ قال:
(الثلث كبير،
إنك إن تركت
ولدك أغنياء خير
من أن تتركهم
عالة يتكففون
الناس، وإنك لن
تنفق نفقة إلا
أجرت عليها،
حتى اللقمة
ترفعها إلى في
امرأتك). فقلت:
يا رسول الله،
أأخلَّف عن
هجرتي؟ فقال:
(لن تخلَّف
بعدي، فتعمل
عملاً تريد به
وجه الله، إلا
ازددت به رفعة
ودرجة، ولعلك
أن تخلَّف
بعدي حتى
ينتفع بك
أقوام ويضرَّ
بك آخرون،
ولكن البائس
سعد بن خولة).
يرثي له رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
مات بمكة.
قال سفيان:
وسعد بن خولة
رجل من بني
عامر بن لؤي.
[-6733-] Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle anlatmıştır: Ben
Mekke'de öyle bir hastalığa yakalandım ki neredeyse ölecektim. Bu sırada
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ziyarete geldi. Ona
"Ya Resulallah! Benim çok malım vardır. Bana kızımdan başka
varis olacak kimse de yoktur. Bu durumda malımın üçte ikisini tasadduk edebilir
miyim?" diye sordum. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Hayır" dedi. Ben "Yarısını tasadduk edebilir
miyim?" dedim. ResuIuIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Hayır" dedi. Bunun üzerine "Ya üçte birini?"
diye sordum. Bana şöyIe cevap verdi: "Üçte bir bile fazladır. Çocuklarını
zengin kişiler olarak bırakman, muhtaç ve insanlara el açar bir halde bırakıp
gitmenden daha hayırlıdır. Şüphesiz sen eşinin ağzına kaldırıp vereceği n
lokmaya varıncaya kadar infak edeceği n her bir nafakadan muhakkak sevaba
ereceksin." Ben yine "Ya ResuIaIlah! Hicretimden geriye mi
kalacağım?" dedim. ResuIuIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyIe cevap verdi:
"Hayır, sen benim ardımda asla geri kalmayacaksın. (Şayet
burada kalır da) Allah rızasını isteyerek herhangi bir amel yaparsan elbette
onunla merteben yükselecek, derecen artacaktır. Öyle ümit ediyorum ki sen benim
ardımdan uzun zaman yaşayacaksın. Hatta senden birtakım kavimler
faydalanacaktır,diğer bir takımları da zarar göreceklerdir. Lakin en çaresiz
olan Sad b. Havledir."
Ravi " Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Sa' db. HavIe Mekke'
de öIdüğü için ona acır, üzüIürdü" demiştir. Ravinin ifadesine göre Sa'd
b. HavIe, Amir b. Luey oğullarından bir kişi idi.
حدثني محمود
بن غيلان:
حدثنا أبو
النضر: حدثنا
أبو معاوية
شيبان، عن
أشعث، عن
الأسود بن يزيد
قال:
أتانا
معاذ بن جبل
باليمن
معلماً
وأميراً، فسألناه
عن رجل: توفي
وترك ابنته
وأخته، فأعطى الابنة
النصف والأخت
النصف.
[-6734-] Esved b. Yezid şöyIe demiştir: "Muaz b.
CebeI bize Yemen'e bir eğitici / öğretici ve emir oIarak geIdi. Kendisine vefat
edip, geride bir kızıyIa kız kardeşi kaIan kimsenin mirasının nasıI
payIaştmIacağını sordu k. Muaz mirasın yarısını kıza, yarısını da kız kardeşe
verdi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Kız çocukIarının mirası konusundaki temeI dayanak, Feraiz
böIümünün baş tarafında geçtiği üzere "Allah size çocuklarınız hakkında
erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder"(Nisa 11)
ayet-i kerimesidir. KızIarın mirasına, ayetin nüzuI sebebine ve cahiliye
haIkının kızIara miras vermedikIerine daha önce işaret edilmişti.
"(Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler"(Nisa 11) ayet-i kerimesi
hakkında o meşhur soruya cevap veren bilginIer de aynı sebebi esas aImışIardır.
Çünkü bu ayet inince şöyIe denilmişti:
Ayette iki kızın tek başIarına değil, öIenin,oğIuyIa birlikte
bulunma durumundaki hükmü ile her iki halde tek kızın ve iki kızdan daha
fazlasının durumu zikredilmektedir. İbn Abbas, iki kızın hükmünün bir kız gibi
olduğu görüşünde tek kalmıştır. Çoğunluk bu görüşü benimsememiştir. Bilginlerin
bu konudaki esas aldıkları delil hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazı bilginler,
iki kızın hükmünün üç ve daha fazla kızın hükmü gibi olduğunu söylemiştir.
Bunların delili sünnetteki açıklamalardır. Çünkü ayet ihtimale açık olunca
sünnet, iki kızın hükmünün ikiden daha fazla kızın hükmü gibi olduğunu
açıklamıştır. Bu, nüzul sebebi konusunda açık ve nettir. Zira amca iki kızın
mirastan payalmasına engel olunca ve kızların anneleri bunu şüpheyle
karşılayınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Allah bu konuda hükmünü
verecektir" buyurmuş, bunun üzerine miras ayeti inmiştir. Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem amcaya haber göndermiş ve "Sa'd'ın iki kızına
mirasın üçte ikisini ver" buyurmuştur. Bu durum Kitabın (Kur'an) sünnetle
nesh edilmesi sonucunu doğurur gibi bir itiraza mahal yoktur. Çünkü yapılan
nesh değil, açıklamadır. Bazıları ise şöyle demiştir:
İki kızın hükmü, iki kız kardeşe kıyas edilerek bulunmuştur.
Çünkü kızlar daha önceliklidir. Zira onlar, ölüye kızkardeşine nazaran daha
şefkatli olmak gibi bir özellik taşırlar, Dolayısıyla onlar, kızkardeşlerden
daha aşağı mertebede olamazlar.
باب: ميراث
ابن الابن إذا
لم يكن ابن.
7. ÖLENİN OĞLU HAYATTA OLMADIĞINDA OĞLUNUN OĞLUNUN MİRASI
وقال زيد: ولد
الأبناء
بمنزلة
الولد، إذا لم
يكن دونهم ولد
ذكر، ذكرهم
كذكرهم،
وأنثاهم كأنثاهم،
يرثون كما
يرثون،
ويحجبون كما
يحجبون، ولا
يرث ولد الابن
مع الابن.
Zeyd b. Sabit şöyle demiştir: Oğulların oğulları, kendileri ile
vefat kişi arasında bir erkek çocuk bulunmadığı takdirde vefat edenin çocuğu
mesabesindedir. Oğulların erkek çocukları, ölünün erkek çocukları gibidirler.
Oğulların kız çocukları da ölünün kızları gibidirler. Oğulların çocukları
oğullar gibi miras alırlar ve oğullar kendilerihden aşağıdakileri mirastan
alıkoydukları gibi oğulların oğulları da kendilerinden aşağıdakilerin mirasına
mani olurlar ve oğlun çocuğu(torun), oğulla beraber miras alamaz.
حدثنا مسلم
بن إبراهيم:
حدثنا وهيب:
حدثنا ابن
طاوس، عن
أبيه، عن ابن
عباس قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (ألحقوا
الفرائض
بأهلها، فما
بقي فهو لأولى
رجل ذكر).
[-6735-] İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Miras pay/arını sahip/erine veriniz. Bu pay/ardan geri ka/an
herhangi bir şey de baba tarafından en yakın o/an erkek kişiye aittir. "
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İmam Buhari'nin attığı bu başlıktan maksadı, ölen kişinin kendi
sulbünden oğlu hayatta olmadığı takdirde demektir ki ölenin oğlu, oğlun oğlunun
ister babası olsun, isterse amcası olsun farketmez.
İbn Battal şöyle demiştir: Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre
bir kimse ölür, geride eşi, babası, kızı ve oğlunun oğluyla, oğlunun kızı
kalırsa, ashab-ı feraiz'den eş, 114, baba 116 ve kız 112 alır. Geriye kalan ise
bir erkeğe iki dişi hissesi olmak şartıyla oğlun oğluyla kızına kalır. Geride
kalan kız, oğlandan daha alt derecede ise oğlan mirasın kalanını alırken, kız
bir şeyalamaz. Bazı alimlere göre ise geri kalan hisse mutlak olarak oğlana
verilir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Bu pay/ardan geri ka/an
herhangi bir şey de baba tarafından en yakın o/an erkek kişiye aittir"
buyurmaktadır. Zeyd b. Sabit ve çoğunluk ise "Allah size çocuk/arın ız
hakkında erkeğe, kadının payının iki mis/i (miras vermenizi) emreder"(Nisa
11) ayetini esas almışlardır. Onlar, gerek erkek, gerek kız oğlanın
çocuklarının ölünün oğlu hayatta olmadığı takdirde aynı derecede olmaları
kaydıyla oğullar gibi olduğu noktasında icma etmişlerdir. Buna göre oğlun
oğluyla, oğlun kızının birlikte mirastan payalmaları "en yakın o/an erkek
kişiye aittir" ifadesinin genelliğini tahsis etmektedir.