SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-FERAİZ

<< 2187 >>

باب: ميراث الولد من أبيه وأمه.

5. ERKEK VE KIZ ÇOCUĞUNUN BABASI VE ANNESİNDEN ALACAĞI MİRAS

 

وقال زيد بن ثابت: إذا ترك رجل أو امرأة بنتاً فلها النصف، وإن كانتا اثنتين أو أكثر فلهن الثلثان، وإن كان معهن ذكر بدئ بمن شركهم فيؤتى فريضته، فما بقي فللذكر مثل حظ الأنثيين.

Zeyd b. Sabit şöyle demiştir: Bir erkek veya kadın vefat edip, geriye bir kız bıraktıklarında o mirasın yarısını alır. Mirasçı kızlar iki veya daha çok olduklarında kalan mirasın üçte ikisini böıüşürler. Kızların yanında erkek de bulunduğunda onlarla birlikte bulunan başka mirasçıdan işe başlanır ve onun hissesi verilir. Geriye kalan miras ise bir erkeğe iki kız hissesi şeklinde böıüştürüıür.

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا وهيب: حدثنا ابن طاوس، عن أبيه، عن ابن عباس رضي الله عنهما،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (ألحقوا الفرائض بأهلها، فما بقي فهو لأولى رجل ذكر).

 

[-6732-] İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Miras pay/arını sahip/erine veriniz. Bu pay/ardan geri kalan her hangi bir şey de baba tarafından en yakın olan erkek kişiye aittir."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buharl'nin kullandığı başlıkta geçn "el-veled" kelimesi genelolup erkek ve kız çocukları ifade eder. Bir kimsenin kendi sulbünden olan oğluna veled denilebileceği gibi, ne kadar aşağıya doğru giderse gitsin oğlunun oğluna da denilir. İbn Abdilberr şöyle der: İmam Malik, Şafii, Hicazlılar ve feraiz konusunda onlara katılan bilginlerin esas aldıkları görüş, Zeyd b. Sabit' in görüşüdür. Iraklılarla, onlara katılan bilginlerin esas aldıkları ise Hz. Ali'nin görüşüdür. Her iki grup, önemsiz ve nadir durumlar hariç birbirinden farklı şeyler söylemezler. Bu da, itibar etmek gereken özel bir delil bulunduğunda sözkonusu olur.

 

İbn Battal, Zeyd b. Sabit'in "Kızların yanında erkek de bulunduğunda" şeklindeki ifadesini şöyle açıklamıştır: Zeyd b. Sabit bu sözü ile kızlarla birlikte onların babalarından olan erkek kardeş bulunduğunda ve bunlarla birlikte -mesela baba gibi- Kur'an'da belirlenmiş hissesi bulunan bir başka varis bulunduğunda demektir. Bu yüzden Zeyd b. Sabit "o kızlarla birlikte bulunan" yerine "erkeklerle birlikte bulunan" tabirini kullanmıştır. Buna göre mesela önce babaya hissesi verilir ve geri kalan miras, bir erkeğe iki kız hissesi şeklinde oğlanla kızlara taksim edilir. Zeyd b. Sabit şöyle der: "Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinin açıklaması budur.

 

"Miras pay/arını sahip/erine veriniz" hadisinde geçen "el-feraiz" kelimesinden maksat, Kur'an-ı Kerim'de takdir edilmiş olan hisselerdir. Bunlar yarım (1/2), yarımın yarısı (1/4), yarımın yarısının yarısı (1/8), üçte iki (2/3), bunun yarısı (1/3), ve bunun yarısının yarısı (1/6)'dır. Hadiste yer alan "ehil"den maksat, Kur'an'ın ifadesi ile mirasa hak sahibi olan kimselerdir. Ravh b. el-Kasım' ın Tavlıs'tan nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ma/ı mirastan pay sahip/erine Allah 'ın kitabına göre taksim ediniz" buyurmuştur. Bundan maksat Allahu Teala'ın kitabında indirdiğine göre demektir.

 

Zeyd bin Sabit'in " W fema bakiye = geriye kalan miras ise" şeklindeki ifadesi, bir başka rivayette " ..... fe ma turiket= geriye bırakılan" şeklindedir.

 

"En yakın olan erkek kişi ... " cümlesinde kastedilen, bu paylardan geri kalan, miras bırakana nesepçe en yakın kişinin hakkıdır demektir. Yoksa maksat "daha layık" anlamına değildir. Hattabi şu açıklamayı yapmıştır:

 

Bunun manası asabe içinden ölüye en yakın kişi demektir. İbn Battal'a göre maksat şudur: Ashab-ı feraizden sonra asabe erkekler arasında ölüye daha yakın olan erkek, mirasın kalanına hak sahibi olurken, daha uzak olan böyle değildir. Bunlar aynı seviyede olduklarında ise mirasın kalanını ortaklaşa böıüşürler. İbn Battal şöyle devam eder:

 

Bu hadiste söylenmek istenen -mesela- ölüye baba veya anne vasıtasıyla bağlanan mirasçılar değildir. Çünkü onlar aynı derecede olduklarında aralarında mirasa diğerlerinden daha öncelikli olan yoktur. İbnü'l-münzir'in kanaati de bu yöndedir. İbnü't-Tın ise şöyle demiştir:

 

Bundan maksat, amcayla birlikte hala, erkek kardeşin kızıyla birlikte onun oğlu, amca kızıyla birlikte amca oğludur. Bu . durumda öz erkek ve kız kardeş veya baba bir erkek ve kız kardeş hüküm dışı olmaktadır. Çünkü onlar "Eğer erkekli kadın/ı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadının payı kadardır"(Nisa 176) ayeti gereğince mirasçı olurlar. Bu hükümden -ölünün baba bir erkek kardeşinin kızıyla veya öz kız kardeşiyle birlikte bulunması örneğinde olduğu üzere- hacba uğrayanlar müstesnadır. Aynı şekilde anne bir erkek ve kız kardeş de "Bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa her birine aItıda bir düşer"(Nisa 12) ayeti gereğince bu hükmü n dışındadırlar. Ayetten maksadın anne bir kardeşler olduğu noktasında bilginler arasında görüş birliği olduğu nakledilmiştir. Bu konuda "Biri ana bir kardeş, diğeri koca olan iki mirasçı amcaoğlu" bölümünde daha fazla açıklama gelecektir.

 

"En yakın olan erkek kişi" ifadesi hakkında Fakih İbnü'l-Arabı şöyle demiştir: "Erkek kişi" nitelemesi, mirasın tamamını kızların değil, erkeklerin alacağını ifade eder. Buna "Kız da malın tamamını alıyor" diye itiraz edilemez. Çünkü kız, malın tamamını birbirinden farklı iki sebeb e dayanarak almaktadır. İhata şeklindeki alma ise bir tek sebebe dayanmaktadır ki bu da, "erkek olmak"tan başka bir şey değildir. Bundan dolayı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem erkek olmayı zikrederek bu noktaya dikkat çekti." İbnü'l-Arabı "Bu inceliği her iddia sahibi fark edemez" demiştir. Bazılarına göre hadisteki "erkeklik", her iki yerde de hünsayı hüküm dışına çıkarmak içindir. Zekatta da buna benzer bir hüküm söz konusudur, çünkü hünsa zekat develerinden zekat alamaz. Hünsa da mirasta tek mirasçı olarak kaldığında malın tamamını (asebe olarak) alamaz. Nevevi şöyle demiştir:

 

Bilginler ashab-ı feraiz hissesini aldıktan sonra geri kalanı asabenin alacağında ittifak etmişlerdir. Ölüye daha yakın asabe, daha uzak olandan önceliklidir. Bundan dolayı yakın asabe varken, uzak asabe mirasçı olamaz. Asabe, ölüyle bağlantısı herhangi bir kadınla değil, bizzat kendisi tarafından olan bütün erkek akrabalardır. Asabeler tek mirasçı olarak kaldıklarında malın tamamını alırlar. Alacakları paylar, hisselerin tamamını kuşatmayan ashab-ı feraizle birlikte bulunduklarında onlardan artakalan malı alırlar. Eğer herhangi bir şey artmazsa bir şeyalamazlar. Kurtubi şöyle der:

 

Fıkıh bilginlerinin kız kardeşle, kıza "asabe" ismini vermeleri mecazendir. Çünkü bu meselede kız kardeş, ölünün kızından artanı aldığı için asabeye benzemiş olmaktadır. İleride geleceği üzere Buhari böyle bir başlık kullanmıştır. Tahavı şöyle demiştir:

 

İbn Abbas ve ona tabi olanlar, İbn Abbas hadisine dayanarak şu hükmü vermiştir: Bir kimse ölüp, geriye kızı, anababa bir erkek ve kız kardeşi kalsa kızı, mirasın yarısını alır. Arta kalanı erkek kardeşinindir. Kız kardeşi ise ana-baba bir kardeş olduğu halde herhangi bir şey alamaz. İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenler, bL;! hükmü şu meselede geçerli bir kuralolarak kabul etmişlerdir:

 

Ana-baba bir kız kardeşle birlikte asabe de bulunsaydı, ölünün kızının yanında kız kardeşine hiçbir şey düşmeyecekti. Tam tersine kızdan arta kalan miras -ne kadar uzak olurlarsa olsunlar- asabelerin olacaktı. Bunlar görüşlerini bir de "Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur"(Nisa 176) ayetine dayanmışlardır.

 

Bu görüşün savunucuları şöyle derler: Ölünün kızıyla birlikte kız kardeşine mirastan pay verenler, Kur' an' ın zahirine muhalif düşerler. Tahavı şöyle devam eder:

 

İbn Abbas ve onun görüşünü benimseyenlere karşı ittifakla kabul edilen şu yaklaşım ileri sürülmüştür:

 

Bir kimse ölüp, geriye kızı ve oğlunun oğluyla, oğlunun kızı kalsa kızı mirasın yarısını alırken, geriye kalan oğlunun oğluyla, oğlunun kızı arasında paylaştırılır. Bu bilginler oğlunun oğluna erkek olduğu için mirasın kalanını tahsis etmemişler, tam tersine onun yanında kız kardeşini de -dişi olduğu halde- mirastan pay sahibi kılmışlardır. Tahavı şöyle devam eder:

 

Buradan anlaşılıyor ki İbn Abbas hadisi ifadesindeki genellik üzere değildir. Tam tersine o şöyle bir özel durumla ilgilidir:

 

Bir kimse ölse geriye kızı, amcası ve halası kalsa kıza mirasın yarısı verilir.

 

Geriye kalanı bilginlerin ittifakıyla halanın değil, amcanındır. Tahavı der ki: Akıl erkek kardeşle kız kardeşin amca ve hala gibi değil, oğlan ve kız gibi değerle ndirilmesinin tercih edilmesini gerektirmektedir. Çünkü ölünün geriye sadece öz erkek ve kız kardeşi kalsa mal aralarında ikili birli taksim edilir. Ölünün oğlunun oğlu ve oğlunun kızı kaldığı takdirde de hüküm böyledir. Buna karşılık ölünün amcası ve halası mirasçı kaldığında bilginlerin ittifakıyla malın tamamı halaya değil, amcaya verilir. Tahavı şöyle der:

 

Delilolarak dayandıkları ayetten başlayacak olursak, bu görüşü savunanlar bir kimse ölür, geriye kızı ve baba bir erkek kardeşi kalırsa kızın mirasın yarısını alacağı ve geriye kalanın erkek kardeşe verileceği noktasında ittifak etmişlerdir. Onların anlayışına göre "çocuğu olmayan" ayetinden maksat, malın tamamını almayan değil, alan çocuktur. Asabelerin ölüye en yakın olanları oğulları, sonra aşağıya doğru oğlunun oğullarıdır. Bunların ardından babası, sonra -birlikte olmamak kaydıyla- dedesi ve erkek kardeşi gelir. Dedeyle erkek kardeşin birlikte bulunmasının hükmü ileride gelecektir. Daha sonra erkek kardeşin oğulları, sonra aşağıya doğru onların oğulları, ardından amcalar, sonra aşağıya doğru amcaoğulları gelir. Ölüye ana ve baba ile bağlanan akrabalar, baba ile bağlanandan önceliklidir. Fakat baba bir erkek kardeş, ana baba bir erkek kardeşin oğlundan önceliklidir. Baba bir erkek kardeşin oğlu, ana baba bir amcadan önceliklidir. Baba bir amca, ana baba bir amcaoğlundan önceliklidir. İmam Buhari bu hadise dayanarak ölünün oğlunun oğlunun kendisinden daha aşağı derecede oğlan yoksa malın tamamını alacağı, dedesinin kendisinden daha alt derecede dede yoksa malın tamamına mirasçı olacağı ve ana bir erkek kardeşin ölünün amcaoğlu olmadığı takdirde hem ashab-ı feraizden ve hem de asabeden olmak kaydıyla mirasçı olacağını söylemiştir.

 

باب: ميراث البنات.

6. KIZ ÇOCUKLARININ MİRASI

 

حدثنا الحميدي: حدثنا سفيان: حدثنا الزُهري قال: أخبرني عامر بن سعد بن أبي وقاص، عن أبيه قال:

 مرضت بمكة مرضاً، فأشفيت منه على الموت، فأتاني النبي صلى الله عليه وسلم يعودني، فقلت: يا رسول الله، إن لي مالاً كثيراً، وليس يرثني إلا ابنتي، أفأتصدق بثلثي مالي؟ قال: (لا). قال: قلت: فالشطر؟ قال: (لا). قلت: الثلث؟ قال: (الثلث كبير، إنك إن تركت ولدك أغنياء خير من أن تتركهم عالة يتكففون الناس، وإنك لن تنفق نفقة إلا أجرت عليها، حتى اللقمة ترفعها إلى في امرأتك). فقلت: يا رسول الله، أأخلَّف عن هجرتي؟ فقال: (لن تخلَّف بعدي، فتعمل عملاً تريد به وجه الله، إلا ازددت به رفعة ودرجة، ولعلك أن تخلَّف بعدي حتى ينتفع بك أقوام ويضرَّ بك آخرون، ولكن البائس سعد بن خولة). يرثي له رسول الله صلى الله عليه وسلم أن مات بمكة.

قال سفيان: وسعد بن خولة رجل من بني عامر بن لؤي.

 

[-6733-] Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle anlatmıştır: Ben Mekke'de öyle bir hastalığa yakalandım ki neredeyse ölecektim. Bu sırada Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni ziyarete geldi. Ona

 

"Ya Resulallah! Benim çok malım vardır. Bana kızımdan başka varis olacak kimse de yoktur. Bu durumda malımın üçte ikisini tasadduk edebilir miyim?" diye sordum. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Hayır" dedi. Ben "Yarısını tasadduk edebilir miyim?" dedim. ResuIuIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Hayır" dedi. Bunun üzerine "Ya üçte birini?" diye sordum. Bana şöyIe cevap verdi: "Üçte bir bile fazladır. Çocuklarını zengin kişiler olarak bırakman, muhtaç ve insanlara el açar bir halde bırakıp gitmenden daha hayırlıdır. Şüphesiz sen eşinin ağzına kaldırıp vereceği n lokmaya varıncaya kadar infak edeceği n her bir nafakadan muhakkak sevaba ereceksin." Ben yine "Ya ResuIaIlah! Hicretimden geriye mi kalacağım?" dedim. ResuIuIlah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyIe cevap verdi:

 

"Hayır, sen benim ardımda asla geri kalmayacaksın. (Şayet burada kalır da) Allah rızasını isteyerek herhangi bir amel yaparsan elbette onunla merteben yükselecek, derecen artacaktır. Öyle ümit ediyorum ki sen benim ardımdan uzun zaman yaşayacaksın. Hatta senden birtakım kavimler faydalanacaktır,diğer bir takımları da zarar göreceklerdir. Lakin en çaresiz olan Sad b. Havledir."

 

Ravi " Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Sa' db. HavIe Mekke' de öIdüğü için ona acır, üzüIürdü" demiştir. Ravinin ifadesine göre Sa'd b. HavIe, Amir b. Luey oğullarından bir kişi idi.

 

 

حدثني محمود بن غيلان: حدثنا أبو النضر: حدثنا أبو معاوية شيبان، عن أشعث، عن الأسود بن يزيد قال:

 أتانا معاذ بن جبل باليمن معلماً وأميراً، فسألناه عن رجل: توفي وترك ابنته وأخته، فأعطى الابنة النصف والأخت النصف.

 

[-6734-] Esved b. Yezid şöyIe demiştir: "Muaz b. CebeI bize Yemen'e bir eğitici / öğretici ve emir oIarak geIdi. Kendisine vefat edip, geride bir kızıyIa kız kardeşi kaIan kimsenin mirasının nasıI payIaştmIacağını sordu k. Muaz mirasın yarısını kıza, yarısını da kız kardeşe verdi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Kız çocukIarının mirası konusundaki temeI dayanak, Feraiz böIümünün baş tarafında geçtiği üzere "Allah size çocuklarınız hakkında erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder"(Nisa 11) ayet-i kerimesidir. KızIarın mirasına, ayetin nüzuI sebebine ve cahiliye haIkının kızIara miras vermedikIerine daha önce işaret edilmişti. "(Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler"(Nisa 11) ayet-i kerimesi hakkında o meşhur soruya cevap veren bilginIer de aynı sebebi esas aImışIardır. Çünkü bu ayet inince şöyIe denilmişti:

 

Ayette iki kızın tek başIarına değil, öIenin,oğIuyIa birlikte bulunma durumundaki hükmü ile her iki halde tek kızın ve iki kızdan daha fazlasının durumu zikredilmektedir. İbn Abbas, iki kızın hükmünün bir kız gibi olduğu görüşünde tek kalmıştır. Çoğunluk bu görüşü benimsememiştir. Bilginlerin bu konudaki esas aldıkları delil hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazı bilginler, iki kızın hükmünün üç ve daha fazla kızın hükmü gibi olduğunu söylemiştir. Bunların delili sünnetteki açıklamalardır. Çünkü ayet ihtimale açık olunca sünnet, iki kızın hükmünün ikiden daha fazla kızın hükmü gibi olduğunu açıklamıştır. Bu, nüzul sebebi konusunda açık ve nettir. Zira amca iki kızın mirastan payalmasına engel olunca ve kızların anneleri bunu şüpheyle karşılayınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Allah bu konuda hükmünü verecektir" buyurmuş, bunun üzerine miras ayeti inmiştir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem amcaya haber göndermiş ve "Sa'd'ın iki kızına mirasın üçte ikisini ver" buyurmuştur. Bu durum Kitabın (Kur'an) sünnetle nesh edilmesi sonucunu doğurur gibi bir itiraza mahal yoktur. Çünkü yapılan nesh değil, açıklamadır. Bazıları ise şöyle demiştir:

 

İki kızın hükmü, iki kız kardeşe kıyas edilerek bulunmuştur. Çünkü kızlar daha önceliklidir. Zira onlar, ölüye kızkardeşine nazaran daha şefkatli olmak gibi bir özellik taşırlar, Dolayısıyla onlar, kızkardeşlerden daha aşağı mertebede olamazlar.

 

باب: ميراث ابن الابن إذا لم يكن ابن.

7. ÖLENİN OĞLU HAYATTA OLMADIĞINDA OĞLUNUN OĞLUNUN MİRASI

 

وقال زيد: ولد الأبناء بمنزلة الولد، إذا لم يكن دونهم ولد ذكر، ذكرهم كذكرهم، وأنثاهم كأنثاهم، يرثون كما يرثون، ويحجبون كما يحجبون، ولا يرث ولد الابن مع الابن.

Zeyd b. Sabit şöyle demiştir: Oğulların oğulları, kendileri ile vefat kişi arasında bir erkek çocuk bulunmadığı takdirde vefat edenin çocuğu mesabesindedir. Oğulların erkek çocukları, ölünün erkek çocukları gibidirler. Oğulların kız çocukları da ölünün kızları gibidirler. Oğulların çocukları oğullar gibi miras alırlar ve oğullar kendilerihden aşağıdakileri mirastan alıkoydukları gibi oğulların oğulları da kendilerinden aşağıdakilerin mirasına mani olurlar ve oğlun çocuğu(torun), oğulla beraber miras alamaz.

 

حدثنا مسلم بن إبراهيم: حدثنا وهيب: حدثنا ابن طاوس، عن أبيه، عن ابن عباس قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (ألحقوا الفرائض بأهلها، فما بقي فهو لأولى رجل ذكر).

 

[-6735-] İbn Abbas'ın nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Miras pay/arını sahip/erine veriniz. Bu pay/ardan geri ka/an herhangi bir şey de baba tarafından en yakın o/an erkek kişiye aittir. "

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

İmam Buhari'nin attığı bu başlıktan maksadı, ölen kişinin kendi sulbünden oğlu hayatta olmadığı takdirde demektir ki ölenin oğlu, oğlun oğlunun ister babası olsun, isterse amcası olsun farketmez.

 

İbn Battal şöyle demiştir: Fıkıh bilginlerinin çoğunluğuna göre bir kimse ölür, geride eşi, babası, kızı ve oğlunun oğluyla, oğlunun kızı kalırsa, ashab-ı feraiz'den eş, 114, baba 116 ve kız 112 alır. Geriye kalan ise bir erkeğe iki dişi hissesi olmak şartıyla oğlun oğluyla kızına kalır. Geride kalan kız, oğlandan daha alt derecede ise oğlan mirasın kalanını alırken, kız bir şeyalamaz. Bazı alimlere göre ise geri kalan hisse mutlak olarak oğlana verilir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Bu pay/ardan geri ka/an herhangi bir şey de baba tarafından en yakın o/an erkek kişiye aittir" buyurmaktadır. Zeyd b. Sabit ve çoğunluk ise "Allah size çocuk/arın ız hakkında erkeğe, kadının payının iki mis/i (miras vermenizi) emreder"(Nisa 11) ayetini esas almışlardır. Onlar, gerek erkek, gerek kız oğlanın çocuklarının ölünün oğlu hayatta olmadığı takdirde aynı derecede olmaları kaydıyla oğullar gibi olduğu noktasında icma etmişlerdir. Buna göre oğlun oğluyla, oğlun kızının birlikte mirastan payalmaları "en yakın o/an erkek kişiye aittir" ifadesinin genelliğini tahsis etmektedir.