باب: النذر
فيما لا يملك
وفي معصية.
31. BİR KİMSENİN MALİK OLMADIĞI ŞEY İLE MASİYET KONUSUNDAKİ
NEZRİNİN HÜKMÜ
حدثنا أبو
عاصم، عن
مالك، عن طلحة
بن عبد الملك،
عن القاسم، عن
عائشة رضي
الله عنها قالت:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (من نذر
أن يطيع الله
فليطعه، ومن
نذر أن يعصيه
فلا يعصه).
[-6700-] Aişe'nin nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem şöyle buyurmuştur:
"Her kim Allah'a itaat etmeyi adarsa o kişi ona itaat etsin. Her
kim de Allah'a karşı masiyet olacak bir iş nezrederse o da ona asi olmasın.
"
حدثنا مسدد:
حدثنا يحيى،
عن حميد، عن
ثابت، عن أنس،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (إن
الله لغني عن
تعذيب هذا
نفسه). ورآه
يمشي بين
ابنيه.
وقال
الفزاري، عن
حميد: حدثني
ثابت، عن أنس.
[-6701-] Enes'in nakline göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem iki oğlu arasında (hac yolunda) yürümekte olan bir ihtiyarı gördüğünde
Allah bu (ihtiyarın) kendi nefsine azap etmek suretiyle yaptığı ibadetten
elbette müstağnidir" buyurmuştur.
حدثنا أبو
عاصم، عن ابن
جريج، عن
سليمان الأحول،
عن طاوس، عن
ابن عباس:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم رأى
رجلاً يطوف بالكعبة
بزمام أو غيره
فقطعه.
[-6702-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Kabe'yi bir yular veya yulardan başka bir bağ ile tavaf
etmekte olan bir adam gördü ve o bağı kopardı.
حدثنا
إبراهيم بن
موسى: أخبرنا
هشام: أن ابن جريج
أخبرهم قال:
أخبرني
سليمان
الأحول: أن
طاوساً
أخبره، عن ابن
عباس رضي الله
عنهما:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم مرَّ وهو
يطوف بالكعبة
بإنسان يقود
إنساناً
بخزامة في
أنفه، فقطعها
النبي صلى
الله عليه
وسلم بيده، ثم
أمره أن يقوده
بيده.
[-6703-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Kabe'yi tavaf ederken birisine rastladı. O kişi burnundan bir
yularla bağlanmış olan diğer bir insanı önünden çekerek tavaf ettiriyordu. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem hemen o yuları kendi eliyle kopardı. Sonra
yanındaki adama onu eliyle tutmak suretiyle tavaf ettirmesini emretti.
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا وهيب:
حدثنا أيوب،
عن عكرمة، عن
ابن عباس قال:
بينا
النبي صلى
الله عليه
وسلم يخطب،
إذا هو برجل
قائم، فسأل
عنه فقالوا:
أبو إسرائيل،
نذر أن يقوم
ولا يقعد، ولا
يستظل، ولا
يتكلم، ويصوم.
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم: (مره
فليتكلم
وليستظل
وليقعد،
وليتم صومه).
قال عبد
الوهَّاب:
حدثنا أيوب،
عن عكرمة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-6704-] İbn Abbas şöyle demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem hutbe okurken güneşte dikilmiş bir adam gördü de onun ismini ve
halini sordu. Sahabiler "O Ebu İsrail'dir, ayakta dikilmeye, oturmamaya,
güneşten gölgelenmemeye, konuşmamaya ve bu suretle oruç tutmaya
nezretmiştir" dediler. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem O
zata
"Ona söyle konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu
tamamlasın!" diye emretti.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Bir Kimsenin Malik Olmadığı Şey İle Masiyet Konusundaki
Nezrinin Hükmü." İbn Battal'ın şerhinde "Masiyet konusunda nezr
{adak} yoktur" cümlesi yer almaktadır. İbn Battal şöyle der: İmam Buhari
bu konuda Aişe r.anha'nın rivayet ettiği; "Her kim Allah'a itaat etmeyi
adarsa o kişi ona itaat etsin. Her kim de Allah'a karşı masiyet olacak bir iş
nezrederse o da ona asi olmasın." hadisine, ardından iki oğlu arasında hac
yolunda yürümekte olan bir ihtiyarın Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bunu
yapmasını yasakladığından söz eden Enes hadisine, Kabe'yi bir yular veya
yulardan başka bir bağ ile tav af etmekte olan ve kendisine yasak getirilen İbn
Abbas hadisine, ayakta dikilmeye, oturmamaya, güneşte gölgelenmemeye nezreden
ve o hareketine yasaklık getirilen kişi hakkındaki İbn Abbas hadisine yer
vermiştir. İbn Battal bu hadislerin kişinin malik olmadığıkonularda nezirde
bulunması konusu ile ilgisi olmadığını, bunların masiyet hakkında nezirle
ilgili olduğunu söylemiştir. İbnü'l-Müneyyir ise isabetli olanın İmam
Buharl'nin yaptığı olduğunu söylemiştir. Çünkü Buhari, kişinin malik olmadığı
hususlarda yaptığı nezrin bağlayıcı olmadığını, masiyet konusunda yapılan
nezrin bağlayıcı olmamasından çıkarmıştır. Zira kişinin başkasının malik olduğu
bir mal konusunda nezirde bulunması, onun izni olmadan mülkünde tasarrufta
bulunmak anlamına gelir ki bu da masiyettir.
Sözkonusu hadisin lafzı "Adamın biri Nebi Sallallahu Aleyhi
ve Sellem döneminde Büvane denilen yerde bir deveyi boğazlamayı
nezretmişti" şeklindedir. (Ebu Davud Eyman ve'n-nuzur) Aynı hadisi Müslim,
esir iken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in devesine binip kaçan kadının
olayının anlatıldığı İmran b. Husayn hadisi olarak nakletmiştir.(Müslim, Nezir)
Bu kadını esir edenler kaçtığını fark edince peşine düştüler. Kadın da
bunlardan kurtulduğu takdirde sözkonusu deveyi Allah için keseceğine nezretti.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Masiyet konusunda nezir
(adak) olmadığı gibi Adem oğlunun malik olmadığı husus/arda da nezir
yoktur" buyurdu.
Bilginler bu şekilde nezir (adak) yapan kimseye kefaret gerekip
gerekmediği konusunda ihtilaf etmişlerdir. Çoğunluk, gerekmediği görüşünü
benimsemiştir. Kendisinden nakledilen bir görüşünde Ahmed b. Hanbel, Sevri,
İshak, bazı Şafii alimleri ve Hanefiler ise gerektiği kanaatine varmışlardır. Tirmizi
sahabenin bu konuda iki ayrı görüşe ayrıldığını nakletmiştir. Bilginler masiyet
konusunda adakta bulunmanın haram olduğu noktasında ittifak etmişlerdir.
Onların ihtilafı sadece kefaretin gerekli olup olmadığı noktasındadır.
İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadise göre bir kimsenin mubah olan
sözleri söylemeyip, sükut etmesi Allah'a itaat sayılmaz. Hadise göre yalın ayak
yürümek, güneşin altında oturmak gibi kitap veya sünnetten meşruluğuna
delilolmayan hareketlerden şu anda değilse bile ilerde insanın eziyet duyacağı
her türlü şeyin Allah'a itaat olmadığı anlaşılmaktadır. Netice olarak bu gibi
şeyleri yapmaya nezretmek geçerli olmaz. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
Ebu İsrail' e adadığı şeylerden sadece orucunu tamamlamasını emretmiştir. Bu,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in orucu tamamlamanın ona meşakkat
vermeyeceğini bildiği şeklinde yorumlanmıştır. Buna karşılık kendisine ayakta
dikilmeyip oturmasını, konuşmasını ve güneşten kaçınıp gölgede durmasını
emretmiştir. Kurtubi şöyle der: Ebu İsrailolayı bir masiyeti işlemeye veya
itaat sayılmayan bir hareketi yapmaya nezreden kimseye kefaret gerekmediği
görüşünü benimseyen çoğunluğu destekleyen delillerin en açığıdır. İmam Malik,
kendi naklettiği hadisin açıklamasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ona
kefaret vermesini emrettiğini duymadım demiştir.