SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’R-RİKAK

<< 2122 >>

باب: كيف الحشر.

45.HAŞR (TOPLAMA)

 

حدثنا معلى بن أسد: حدثنا وهيب، عن ابن طاوس، عن أبيه، عن أبي هريرة رضي الله عنه،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (يحشر الناس على ثلاث طرائق: راغبين راهبين، واثنان على بعير، وثلاثة على بعير، وأربعة على بعير، وعشرة على بعير. وتحشر بقيتهم النار، تقيل معهم حيث قالوا، وتبيت معهم حيث باتوا، وتصبح معهم حيث أصبحوا، وتمسي معهم حيث أمسوا).

 

[-6522-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:

 

"İnsanlar (mahşerde) üç fırka olarak toplanırlar. Birinci fırka (gelecek hayatı) özleyen, nefret eden zümredir. İkinci fırka ikisi bir deve, üçü bir deve, dördü bir deve, onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların bakiyesini (ki üçüncü fırkadır) bir ateş haşr edip toplar. Onlar nerede istirahat ederlerse o ateşte beraberlerinde istirahat eder. Onlann geceledikleri yerde onlarla birlikte geceler, onlann sabahladıklan yerde beraberlerinde sabahlar v onlarla birlikte yürüyüp, onlann akşamladıklan yerde onlarla beraber akşamlar."

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا يونس بن محمد البغدادي: حدثنا شيبان، عن قتادة: حدثنا أنس بن مالك رضي الله عنه:

 أن رجلاً قال: يا نبي الله، كيف يحشر الكافر على وجهه؟ قال: (أليس الذي أمشاه على الرجلين في الدنيا قادراً على أن يمشيه على وجهه يوم القيامة). قال قتادة: بلى وعزة ربنا.

 

[-6523-] Enes b. Malik r.a. şöyle anlatmıştır: Bir adam

 

"Ey Allah'ın Nebii! Kafir kıyamet günü yüzü üzerinde nasıl haşrolunur?" diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem

 

"Dünyada onu iki ayağı üzerinde yürüten Allah, kıyamet gününde yüzü üzerinde yürütmeye kadir değil midir?" diye cevap verdi.

 

Ravi Katade "Evet, Rabbimizin izzetine yemin ederim ki o kudretlidiri" demiştir.

 

 

حدثنا علي: حدثنا سفيان: قال عمرو: سمعت سعيد بن جبير: سمعت ابن عباس:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (إنكم ملاقوا الله حفاة عراة مشاة غرلاً).

قال سفيان: هذا مما نعدُّ أن ابن عباس سمعه من النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-6524-] İbn Abbas r.a.'ın nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:

 

"Muhakkak ki sizler Allah'a yalın ayak, çıplak, yaya ve sünnetsiz olarak kavuşacaksınız. "

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا سفيان، عن عمرو، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يخطب على المنبر يقول: (إنكم ملاقوا الله حفاة عراة غرلاً).

 

[-6525-] İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittim. O minber üzerinde konuşma yaparken şöyle diyordu:

 

"Muhakkak ki sizler Allah'a yalın ayak, çıplak, sünnetsiz olarak kavuşacaksınız. "

 

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة، عن المغيرة بن النعمان، عن سعيد بن جبير، عن ابن عباس قال:

 قام فينا النبي صلى الله عليه وسلم يخطب فقال: (إنكم تحشرون حفاة عراة غرلاً: {كما بدأنا أول خلق نعيده}. الآية، وإن أول الخلائق يكسى يوم القيامة إبراهيم، وإنه سيجاء برجال من أمتي فيؤخذ بهم ذات الشمال، فأقول: يا ربَّ أصحابي، فيقول: إنك لا تدري ما أحدثوا بعدك، فأقول كما قال العبد الصالح: (وكنتُ عليهم شهيداً ما دمتُ فيهم - إلى قوله - الحكيم). قال: فيقال: إنهم لم يزالوا مرتدين على أعقابهم).

 

[-6526-] İbn Abbas r.a. şöyle anlatmıştır: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem aramızda ayağa kalktı ve bir konuşma yaparak şöyle dedi:

 

"Muhakkak sizler yalın ayak, çıplak olarak toplanacaksınız. 'Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu), üzerimize aldığımız bir vaat oldu. Biz (vaat ettiğimizi) yaparız. "'(Enbiya 104) Mahluklar içinde kıyamet gününde ilk olarak elbise giydirilecek kimse İbrahim'dir. Şu da muhakkak ki ümmetimden birtakım adamlar getirilecek ve yakalanıp sol tarafa (cehennem tarafına) götürüleceklerdir. Hemen ben 'Ya Rab onlar benim arkadaşlarımdır (usayhCibf = az sayıda veya zavallı ashabımdırlar)' derim. Allah bana 'Sen onların senden sonra 'dinde ne bid'atler meydana getirdiklerini bilmezsin!' der. Ben de Allah'ın salih kulunun (Meryem oğlu İsa'nın) dediği gibi (şöyle) derim: 'Ben onlara ancak bana emrettiğini söyledim. Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artı onlar üzerinde gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin. EğJr kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır (dilediğini yaparsın). Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin."(Maide, 117, 118) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki:

 

"Bunun üzerine bana 'Bunlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtedler olmakta devam etmişlerdir' denilir."

 

 

حدثنا قيس بن حفص: حدثنا خالد بن الحارث: حدثنا حاتم بن أبي صغيرة، عن عبد الله بن أبي مليكة قال: حدثني القاسم بن محمد بن أبي بكر: أن عائشة رضي الله عنها قالت:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (تحشرون حفاة عراة غرلاً). قالت عائشة: فقلت: يا رسول الله، الرجال والنساء ينظر بعضهم إلى بعض؟ فقال: (الأمر أشد من أن يهمهم ذاك).

 

[-6527-] Aişe r.anha şöyle anlatmıştır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,

 

"Sizler yalın ayak, çıplak, sünnetsiz olarak toplanacaksınız" diye haber verdi. Aişe şöyle devam etti: Ben de

 

"Ya Resulallahi Erkekler ve kadınlar birbirlerine (avret yerlerine) bakarlar" dedim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Haşr işi, onların bunu düşünmelerinden bile çok şiddetli ve çetindir" buyurdu.

 

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة، عن أبي إسحق، عن عمرو بن ميمون، عن عبد الله قال:

 كنا مع النبي في قبَّة، فقال: (أترضون أن تكونوا ربع أهل الجنة). قلنا: نعم، قال: (أترضون أن تكونوا ثلث أهل الجنة). قلنا: نعم، قال: (أترضون أن تكونوا شطر أهل الجنة). قلنا: نعم، قال: (والذي نفس محمد بيده، إني لأرجو أن تكونوا نصف أهل الجنة، وذلك أن الجنة لا يدخلها إلا نفس مسلمة، وما أنتم في أهل الشرك إلا كالشعرة البيضاء في جلد الثور الأسود، أو كالشعرة السوداء في جلد الثور الأحمر).

 

[-6528-] Abdullah b. Mes'ud şöyle anlatmıştır:

 

Biz (kırk kişi kadar bir topluluk) bir kubbenin içinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in beraberinde bulunuyorduk. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Sizler cennet ehlinin dörtte biri olmaya razı olur musunuz?" buyurdu. Bizler "Evet" dedik. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Cennet ehlinin üçte biri olmaya razı olur musunuz?" diye sordu. Biz tekrar "Evet" diye cevap verdik. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Cennet ehlinin yarısı olmaya razı olur musunuz?" buyurdu. Bizler yine "Evet" diye cevap verdik. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Muhammed'in canı elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki ben sizin cennet ehlinin yarısı olacağınızı kuvvetle ümit ediyorum. Şu da muhakkak ki, cennete Müslüman nefisten başka girmeyecektir. Sizler şirk ehline nispetle siyah öküzün derisi üzerindeki beyaz kıl mesabesinden başka değilsiniz. Yahutta sanki kırmızı öküzün derisi üzerindeki siyah kıl mesabesindesiniz'" buyurdu.

 

 

حدثنا إسماعيل: حدثني أخي، عن سليمان، عن ثور، عن أبي الغيث، عن أبي هريرة:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (أول من يدعى يوم القيامة آدم، فتراءى ذريته، فيقال: هذا أبوكم آدم، فيقول: لبيك وسعديك، فيقول: أخرج بعث جهنم من ذريتك، فيقول: يا رب كم أخرج، فيقول: أخرج من كل مائة تسعة وتسعين). فقالوا: يا رسول الله، إذا أخذ منا من كل مائة تسعة وتسعون، فماذا يبقى منا؟ قال: (إن أمتي في الأمم كالشعرة البيضاء في الثور الأسود).

 

[-6529-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle anlatmıştır:

 

"Kıyamet günü ilk çağrılacak kimse Adem Nebidir. Zürriyeti ona arz olunup görülür. Onlara 'Bu, babanız Adem'dir!' denilir. Adem 'Lebbeyke ve sa'deyke (ya Rab)!' der. Allah ona 'Zürriyetinden cehennem kafilesi çıkar (gönder)!' buyurur. Adem 'Ya Rab! Ne kadar çıkarayım?' der. Allah 'Her yüz kişiden doksan dokuzu çıkar!' buyurur." Sahabiler "Ya Resulallah' Araızdan her yüz kişiden doksan dokuzu alındığı zaman bizden ne kadar kişi geri kalacak?" dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Benim ümmetim, diğer ümmetler içinde siyah öküzdeki beyaz kıl gibidir!" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

. "Haşr (toplanma)." Kurtubi şu açıklamayı yapmıştır: "el-Haşr" toplamak anlamına gelir. Haşr dört çeşittir: Bunlardan ikisi düada,ikisi ahirettedir. Dünyada olanlardan birisi Haşr suresinde sözü edilendir. İkincisi ise kıyamet alametleri arasında zikredilen haşrdır ki bunu Müslim Huzeyfe b. Useyd'den şöyle nakletmiştir: "Sizler kıyamet öncesinde on alameti görmedikçe kopmaY6lcaktır. "(Müslim, Fıten) Haşrın üçüncü çeşidi ölülerin tümünün dirilmesinden sonra kabirlerinden ve başka yerlerden toplanıp "mevkıf" denilen toplantı mahalline gelmeleridir. Yüce

 

Allah "Hiçbirini bırakmaksızın onları (tüm ölüleri) mahşerde toplamış olacağız"(Kehf, 47) buyurmaktadır. Haşrın dördüncü çeşidi cennete veya cehenneme gitmek üzere toplanmaktır.

 

Biz de şunu ekleyelim: Haşrın birinci çeşidi başlı başına bağımsız bir haşr değildir. Çünkü maksat o gün her mevcut olanın toplanmasıdır. Birincisi ancak özel bir fırka için vaki alandır.

 

"Onlar nerede istirahat ederlerse, o ateş de beraberlerinde istirahat eder."

 

Bu ifade, ateşin onlar haşr yerine ulaşıncaya kadar kendilerinden ayrılmayacağına işaret etmektedir. Söz konusu haşr, haşrın üçüncü çeşidi olmaktadır.

 

Hattabi şöyle der: Hadiste sözü edilen bu haşr, kıyametten önce olup, insanlar canlı olarak Şam' da toplanacaklardır. Kabirden kalkıp mahşer yerine gitmek üzere olan haşra gelince, bu develere binme ve onun üzerine ardarda binme gibi tablonun aksinedir. Sözkonusu haşr yukarıda yer alan İbn Abbas hadisinin ifadesi ile "yalın ayak, çıplak ve yaya" şeklinde olacaktır.

 

Halimi ise sözkonusu haşrın kabirden çıktıktan sonra olacağı kanaatini benimsemiştir. Gazzali de bunu kesin bir dille ifade eder.

 

İsmaili şöyle der: Ebu Hureyre hadisinin zahiri insanların yalın ayak, çıplak ve yaya olarak mahşere geleceklerini ifade eden İbn Abbas hadisine ters düşmektedir. İsmaili şöyle der: Bu iki haber şöylece cem ve telif edilebilir: Bazen "haşr" ile kendisine bitişik olduğu için "neşr" ifade edilebilir. Neşr, yaratıkların kabiderinden yalın ayak ve çıplak olarak çıkarılmaları ve hesap vermek için mahşer yerine sevk edilip, toplanmalarıdır. Bu takdirde muttakiler develere binmiş olarak oraya geleceklerdir. Bir başkası ise bu iki rivayeti, onlar kabiderinden İbn Abbas hadisinde anlatıldığı şekilde çıkacaklar, sonra durumları -Ebu Hureyre hadisinde anlatıldığı gibi -oradan "mevkıf" denilen mahşer yerine gidinceye kadar farklılık gösterecektir diyerek cem ve telif etmiştir. Bu yaklaşımı Ahmed b. Hanbel, Nesai ve Beyhaki' de yer alan Ebu Zerr hadisi teyit etmektedir: "Sözünde doğru ve doğrulanmış olan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana insanların kıyamet günü üç fırka halinde haşr olunacaklarını haber verdi: Bir fırka yediği yedik, üstü giyin ik ve binmiş olarak gelirken, diğer fırka yürüyerek, bir üçüncüsü ise meleklerin eşliğinde yüz üstü sürünerek geleceklerdir. "(Ahmed b. Hanbel, V, 164; Nesa!, Cenaiz)

 

"Muhakkak ki sizler Allah'a yalın ayak, çıplak, yaya ve sünnetsiz olarak kavuşacaksınız. " Yani dirildikten sonra mahşerde kavuşacaksınız.

 

"Uraten." Beyhaki şöyle demiştir: Ebu Said'in naklettiği yani Ebu Davud'un ve sahihtir değerlendirmesiyle İbn Hibbadın naklettiği bir hadise göre Ebu Said ölmek üzere iken yeni bir elbise istedi ve giydi. Sonra "Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in 'Ölü içinde öldüğü elbisesi ile diriltilir' buyurmuştur. "(Ebu Davud, Cenaiz; İbn Hibban, Sahih, XVI, 311) Bu iki haber de şöyle cem ve telif edilir: Bazıları çıplak olarak mahşere gelirken, bazıları giyinik olarak geleceklerdir ya da onların tümü çıplak olarak mahşere gelecek, sonra Nebilere elbise giydirilecektir. İlk elbise giydirilecek Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hz. İbrahim aleyhisselam olacaktır ya da onlar kabirlerinden içinde öldükleri elbiselerle çıkacaklar, sonra mahşerin başlangıcında bu elbiseler üzerlerindEm sıyrılıp çıkacak ve mahşere çıplak olarak gireceklerdir. Ardından ilk elbise giyecek kişi İbrahim aleyhisselam olacaktır. Bazıları Ebu Said hadisini şehitlerle ilgili olarak kabul etmişlerdir. Çünkü elbiselerine sarılarak defnedilmeleri emri bunlar için verilmiştir. Dolayısıyla Ebu Said'in bunu Hz. Nebi'den şehit hakkında duymuş olması ve genelliğe yorumlamış bulunması ihtimal dahilindedir.

 

"Gırlen." bu kelime "ağral"ın çoğulu olup, ölçü ve mana itibarıyla "el-aklef" yani sünnetsiz demektir. Bu, "ğırle"si duran kişidir. Gırle, sünnetçinin erkeklerin organından kestiği ,sünnet derisi demektir.

 

"Mahluklar içinde kıyamet gününde ilk olarak elbisegiydirilecek kimse İbrahim'dir." Kurtubı, Şerh-u Müslim'de şu açıklamayı yapar: Burada geçen "halaik = yaratıklar" kelimesi ile Hz. Nebi'den başkaları kastedilmiş olabilir. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendi nefsine yapılan hitabın genelliğine girmemiştir. Ancak onu talebesi Kurtubı, et-Tezkire'de şöyle tenkit etmiştir: Bu açıklama Hz. Ali hadisindeki ifadeler olmasaydı güzelolurdu. O bununla İbnü'lMübarek'in ez-Zühd'de Hz. Ali'den naklettiği şu hadisi kastetmektedir: "Kıyamet günü ilk elbise giydirilecek kişi Allah'ın dostu İbrahim'dir. Ona ince beyaz ketenden iki elbise giydirilecektir. Sonra Muhammed'e arşın sağ tarafından çizgili keten bir elbise giydirilecektir. "(Ebu Ya'la, Müsned, 1,427; İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 265)

 

Görüldüğü üzere o bu hadisi muhtasar ve mevkuf olarak nakletmiştir.

 

"Şu da muhakkak ki ümmetimden birtakım adamlar getirilecek ve onlar yakalanıp sol tarafa götürüleceklerdir." Yani cehennem in sol tarafına götürü leceklerdir.

 

"Bunlar ökçelerine basarak geri dönmüş mürtetler olmakta devam etmişlerdir denitir." Firebr! şöyle demiştir: Ebu Abdullah el-Buhari"nin Kabısa'dan şöyle bir nakli vardır: Onlar Hz. Ebu Bekir döneminde irtidad edip dinden dönenlerdir ki Ebu Bekir onlarla çarpışmıştır. Yani onlar öld\..irüıünceye veya küfür üzere ölünceye kadar kendileriyle çarpışmıştır ..

 

Hattabı şöyle der: Sahabilerden hiç kimse irtidad etmemiştir. lrtidad edenler ancak Arapların kabalarından ve dinde herhangi bir yardımı sözkonusu olmayan kimselerdir. Bu da meşhur sahabilere herhangi bir leke getirmez.

 

Hadiste geçen "usayhabı'" şeklindeki ism-i tasgir kalıbı, onların sayılarının az olduğunu ifade etmektedir. Bir başkası şöyle demiştir: O zahiri itibariyle küfür üzere olan kişidir. "Ümmetim" kelimesinden maksat da Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in icabet ümmeti değil, davet ümmetidir.

 

İbnü't-Tıyn'ın görüşü şudur: Bunların münafık veya büyük günah işleyen kimseler olma ihtimali vardır. Bazıları ise şöyle demiştir: Bunlar Arapların kaba saba olanları olup, İslama istedikleri ve korktukları için girmişlerdir. Davudl'nin görüşü şöyledir: Büyük günah işleyenlerle bid'atçıların bunların arasına girmeleri imkansız değildir.

 

Nevevl'nin görüşü şöyledir: Denildiğine göre bunlar münafık ve mürtedlerdir. Dolayısıyla onların ümmete dahil olmaları dolayısıyla alınlarında beyazlık ve ayaklarında ak seki ile birlikte mahşere gelmeleri ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerine simaları itibariyle seslenmesi mümkündür. Ancak Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e 'Onlar senden sonra dini değiştirdiler yani kendilerinden ayrıldığın halin zahiri üzere ölmediler' denilecektir.

 

Kadı Iyaz ve başkası şöyle demiştir: Buna göre alınlarındaki aklık, ayakları ndaki ak seki gidecek ve yüzlerinin nuru sönecektir.

 

Birisi şöyle demiştir: Onların üzerinde sima olması gerekmez. Dahası Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara Müslümanlıklarına dair bilinenler sebebiyle seslenecektir. Bir başkası ise bunlar, İslam üzere ölen büyük günah işleyenlerle bid'atçilerdir demiştir. Buna göre bu zümrenin cehenneme gireceği kesin olarak söylenemez. Çünkü bunların ilkin günahlarının cezası olarak havuzdan uzak tutulmaları, daha sonra kendilerine merhamet edilmesi de mümkündür. Alınlarında beyazlık, ayaklarında ak seki bulunması ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in -ister kendi zamanında, isterse kendisinden sonra gelmiş olsunlar- onları simalarından tanıması imkansız değildir.

 

Beyzavı şöyle demiştir: Hadisteki "mürteddıne" ifadesi, onların İslamdan döndüklerinin açık bir ifadesi değildir. Tam tersine ifade, buna muhtemelolduğu gibi, salih ameli kötüsüyle değiştiren doğru istikametten sapmış asi müminler olduklarının vurgulanması da muhtemeldir.