باب: الخوف من
الله.
25. ALLAH'TAN KORKMA
حدثنا عثمان
بن أبي شيبة:
حدثنا جرير،
عن منصور، عن
ربعي، عن
حذيفة،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (كان
رجل ممن كان
قبلكم يسيء
الظن بعمله،
فقال لأهله:
إذا أنا مت
فخذوني
فذرُّوني في
البحر في يوم
صائف، ففعلوا
به، فجمعه
الله ثم قال: ما
حملك على الذي
صنعت؟ قال: ما
حملني إلا
مخافتك، فغفر
له).
[-6480-] Huzeyfe'nin nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Sizden önce geçen ümmetierden bir kişi vardı. Amelinin
kötülüğünü düşünerek ailesine şöyle bir vasiyette bulunmuştu:
'Ben öldüğüm zaman benim cesedimi alın ve beni küçük küçük
zerrelere parçalayın ve sıcak bir günde denize serpip dağıtın!' ÖıÜnce aile
fertleri onu dediği şekilde yaptılar. Allah onun zerrelerini topladıktan sonra
kendisine
'Seni bu yaptığın işe sevkeden nedir?' diye sordu. O kul da
'Beni bu işi yapmaya sevkeden, ancak senden korkmamdır' dedi.
Bunun üzerine Allah onu bağışladı."
حدثنا موسى:
حدثنا معتمر:
سمعت أبي:
حدثنا قتادة،
عن عقبة بن
عبد الغافر،
عن أبي سعيد
الخدري رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم ذكر
رجلاً: (فيمن كان
سلف، أو
قبلكم، آتاه
الله مالاً
وولداً - يعني
أعطاه - قال:
فلما حضر قال
لبنيه: أي أب
كنت لكم؟
قالوا: خير
أب، قال: فإنه
لم يبتئر عند
الله خيراً -
فسرها قتادة:
لم يدخر - وإن
يقدم على الله
يعذبه،
فانظروا فإذا
مت فأحرقوني،
حتى إذا صرت
فحماً
فاسحقوني، أو
قال: فاسهكوني،
ثم إذا كان
ريح عاصف
فأذروني
فيها، فأخذ
مواثيقهم على
ذلك - وربي -
ففعلوا، فقال
الله: كن،
فإذا رجل
قائم، ثم قال:
أي عبدي ما
حملك على ما
فعلت؟ قال:
مخافتك، أو فرق
منك، فما
تلافاه أن
رحمه الله).
فحدثت أبا
عثمان فقال:
سمعت سلمان،
غير أنه زاد:
(فأذروني في
البحر). أو كما
حدث.
وقال معاذ:
حدثنا شعبة،
عن قتادة:
سمعت عقبة: سمعت
أبا سعيد
الخدري، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم.
[-6481-] Ebu Said el-Hudri'nin nakline göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bir olay anlatmıştır:
"Sizden önce geçenler içinde -veya sizden öncekiler içinde-
bir adam vardl. Allah ona mal ve eulat vermişti." Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle devam etti:
"Kendisine ölüm yaklaşınca oğullarına 'ben sizler için ne
çeşit bir baba oldum?' dedi. Oğulları
'Sen bize hayırlı bir baba oldun' dediler. O da 'Şurası muhakkak
ki bu baba Allah yanında bir hayır biriktirmemiştir' dedi."
Katade bu "Iem yebteir" sözünü "Allah yanında bir
hayır biriktirmemiştir" şeklinde tefsir etmiştir.
"Baba şöyle devam etti: 'Bu baba Allah huzuruna vardığında
Allah ona azap edecektir. Bunun için bakınız! Ben öldüğüm zaman beni yıkayınız,
kapkara kömür olduğum zaman beni ezip öğüterek ufalayınız -veya beni iyice
inceltiniz.Sonra şiddetli esen bir rüzgar olduğu zaman benim zerrelerimi
rüzgara verip uçurunuz' dedi ve oğullarından bu söylediklerini yapacaklarına
dair 'Rabbime yemin olsun ki yapacağız!' diye kesin ahd ve söz aldı. Sonra
oğulları onun kendilerine söylediği bu işleri yaptıilir Allah o kimseye 'OL!
buyurdu. O da hemen bir adam olup, ayakta durdu. Sonra Allah ona 'Ey kulum bu
yaptığın uasiyete seni seukeden nedir?' diye sordu. O zat 'Senin mehafetin
-veya senden korkmaktır-' dedi. Allah 'onu Allah'ın kendisine merhamet etmesi
telafi eder' buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Allah'tan korkma." Allah'tan korkma, yüce makamlardan
birisidir. Bu, imanın gerektirdiği şeylerdendir. Allahu Teala bu konuda şöyle
buyurmuştur: "Şu halde eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın,
benden korkun. "(Al-i İmran 175) "Şu halde insanlardan korkmayın,
benden korkun. "(Maide 44) "Kulları içinden ancak alimler
Allah'tan (gereğince) korkar. "(fatır 28) Bundan önce
"Ben sizin içinizde Allah'ı en iyi bileniniz ve O'ndan en çok
korkanınızım"(Ahmed İbn Hanbel, VI, 122) hadisi geçmişti. Kul, Rabbine ne
kadar yakın olursa onun dışındakileri bir yana bırakarak ondan o derece korku
içinde olur. Allah'Cı Teala melekleri "Onlar üstlerindeki Rablerinden
korkarlar"(Nahl 50) şeklinde nitelerken Nebileri "O Nebiler ki
Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve ondan başka
kimseden korkmazlar"(Ahzab 39) şeklinde nitelemektedir. Allah'a yakın olanların
(mukarrabCın) korkuları daha fazla olur. Çünkü onlardan, başkalarından
istenmeyen şeyler talep edilir ve onlar bu mertebelerinin hakkını verirler.
Zira o kulun Allah için yapmas1 gereken şey, erişmiş olduğu mertebeye
şükretmektir. Dolayısıyla onun işgal ettiği mertebenin yüceliğinden dolayı
yapacağı şükür katlanır. Kul istikamet üzere dosdoğru olduğunda korkusu ya kötü
akıbete uğramaktan kaynaklanır. Çünkü Allahu Teala "Allah kişi ile onun
kalbi arasına girer"(Enfal 24) buyurmaktadır. Ya da derecesinin nispeten
eksikleceği endişesinden kaynaklanır. Bu kişi doğru yoldan sapmışsa korkusu
yaptığı fiilin kötü akıbetindendir. Bu korku, pişmanlık duygusu ve günahtan
vazgeçmekle birlikte ona fayda sağlar. Çünkü korku, yapılan fiilin çirkinliğini
bilmekten ve o fiile karşı yöneltilen tehdide inanmaktan ve kendisine tövbe
etmenin nasip olmayacağı düşüncesinden kaynaklanır ya da kişinin Allahu
Teala'ın bağışlamayı dilediği kişilerden olmadığı düşüncesinden doğar. Netice
olarak kul günahından korkmakta, Rabbinden kendisini bağışladığı kimselerin
zümresine katmasını talep etmektedir. Bu konuya bundan önceki hadis de
dahildir. O hadiste şöyle bir cümle yer almaktaydı:
"Bir diğeri de varlıklı ve güzel bir kadının davet ettiği
erkektir ki o 'ben Allah'tan korkarım' der." Bu konuya giren bir başka
hadis ise mağaraya sığınan üç kişiden söz eden rivayettir. Onlardan birisi
Allah korkusuyla bir kadından çekinen ve kendisine verdiği malı ona bağışlayan
erkektir. Bu hadisin açıklaması Enbiya Bölümünde İsrailoğulları başlığı altında
geçmişti.
"Amelinin kötülüğünü düşünerek" bu kişinin kefen
soyucu olduğu daha önce geçmişti.
"Fe zerrCınl" Bu fiil "tezriye" kökünden
türeme olup, zerrelere parçalamak imlamınadır. "TezrCıhu'r-riyah =
rüzgarın savurduğu"(Kehf 45) tabiri de bundandır.
"Onu Allah'ın merhamet etmesi telafi eder." Yani
ortadan kaldırır. İbn Ebi Cemre şöyle demiştir: Burada sözü edilen kişi,
inanmış bir mu'mindi. Çünkü o hesaba çekileceğine ve yapılan kötülüklere ceza
verileceğine kesin olarak inanmıştl. Yaptığı vasiyete gelince, her halde bu
tövbenin geçerli olması için onların dininde caizdi. İsrailoğullarının
şeriatında tövbelerinin geçerli olması için kendilerini öldürmesi biçiminde bir
hüküm olduğu sabittir.
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1- İbn Ebi Cemre'ye göre bu hadisten bir şeye ona yakın olanla
isim vermenin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü hadiste "hadarahu'l-mevtu
=ona ölüm gelip çattı" denilmektedir. Oysa bu durumda o kişiye gelip çatan
ölüm değil, onun ön alametleridir.
2- Hadisten Muhammed ümmetinin fazileti ve üstünlüğü
anlaşılmaktadır.
Zira bu ümmete böylesi ağır şer'i mükellefiyetler
getirilmemiştir ve hoşgörülü bir din (el-hanmyye es-semha) getirilmek suretiyle
ihsanda bulunulmuştur.
3- Hadisten Allahu Teala'ın kudretinin ne kadar büyük olduğu
anlaşılmaktadır. Zira o sözkonusu kişinin bedenini ezilip ufaltılarak
dağıldıktan sonra toplamış bir araya getirmiştir.
Biz de şu hatırlatmayı yapalım: Bunların kıyamet günü alacaklara
dair bir haber verme olduğu daha önce geçmişti.