باب:
المكثرون هم
المقلون.
13. NEBİ S.A.V.'İN "(MALLARINI ALLAH YOLUNDA HARCAMAYIP)
ÇOĞALTANLAR, (SEVAPLARINI) AZALTANLARDIR" SÖZÜ
وقوله تعالى:
{من كان يريد
الحياة
الدنيا وزينتها
نوَفِّ إليهم
أعمالهم فيها
وهم فيها لا يبخسون.
أولئك الذين
ليس لهم في
الآخرة إلا
النار وحبط ما
صنعوا فيها
وباطل ما
كانوا يعملون}
/هود: 15 - 16/.
Allahu Teala'nın "Kim (yalnız) dünya hayatını ve zinetini
istemekte ise işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar
hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka
hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir;
Yapmakta oldukları şeyler (zaten) batıldır"(Hud 15, 16) AYETİ
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا جرير،
عن عبد العزيز
بن رُفيع، عن
زيد بن وهب،
عن أبي ذر رضي
الله عنه قال:
خرجت
ليلة من
الليالي،
فإذا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
يمشي وحده،
وليس معه
إنسان، قال:
فظننت أنه
يكره أن يمشي
معه أحد، قال:
فجعلت أمشي في
ظل القمر،
فالتفت
فرآني، فقال:
(من هذا). قلت: أبو
ذر، جعلني
الله فداءك،
قال: (يا أبا ذر
تعال). قال:
فمشيت معه
ساعة، فقال:
(إن المكثرين
هم المقلون
يوم القيامة،
إلا من أعطاه
الله خيراً، فنفح
فيه يمينه
وشماله وبين
يديه ووراءه،
وعمل فيه
خيراً). قال:
فمشيت معه
ساعة، فقال
لي: (اجلس ها
هنا). قال:
فأجلسني في قاع
حوله حجارة،
فقال لي: (اجلس
ها هنا حتى
أرجع إليك).
قال: فانطلق
في الحرة حتى
لا أراه، فلبث
عني فأطال
اللبث، ثم إني
سمعته وهو
مقبل وهو يقول:
(وإن سرق، وإن
زنى). قال: فلما
جاء لم أصبر
حتى قلت: يا
نبي الله
جعلني الله
فداءك، من
تكلم في جانب
الحرة، ما
سمعت أحداً
يرجع إليك
شيئا؟ قال:
(ذلك جبريل
عليه السلام،
عرض لي في
جانب الحرة، قال:
بشر أمتك أنه
من مات لا
يشرك بالله
شيئاً دخل
الجنة، قلت:
يا جبريل، وإن
سرق، وإن زنى؟
قال: نعم). قال:
قلت: وإن سرق،
وإن زنى؟ قال:
(نعم، وإن شرب
الخمر).
قال النضر:
أخبرنا
شُعبة،
وحدثنا حبيب
بن أبي ثابت،
والأعمش،
وعبد العزيز
بن رفيع:
حدثنا زيد بن
وهب: بهذا.
قال أبو عبد
الله: حديث
أبي صالح، عن
أبي الدرداء،
مرسل لا يصح،
إنما أردنا
للمعرفة،
والصحيح حديث
أبي ذر.
قيل لأبي عبد
الله: حديث
عطاء بن يسار،
عن أبي الدرداء؟
قال: مرسل
أيضا لا يصح،
والصحيح حديث
أبي ذر، وقال:
اضربوا على
حديث أبي الدرداء
هذا: إذا مات
قال: لا إله
إلا الله، عند
الموت.
[-6443-] Ebu Zer' r.a. şöyle anlatmıştır: Gecelerden
birinde dışarı çıktım. Baktım ki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de yanında
hiçbir insan olmadığı halde tek başına yürüyor.
Ebu Zer' dedi ki: Onun beraberinde hiçbir kimsenin yürümesini
istemediğini zannettim. Ebu Zer' şöyle devam etti: Ayın gölgesinde yürümeye
başladım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dönüp beni gördü ve: "Kimdir
o?" diye sordu. "Ebu Zer' dir, Allah beni sana feda eylesinl"
dedim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Ya Eba Zer'! Gel!"
diye çağırdı. Ebu Zer' dedi ki: Ben de onun beraberinde bir müddet yürüdüm.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Malı devamlı çoğaltanlar kıyamet gününde sevabı
azaltanlardır, ancak Allah'ın kendisine bir hayır (yani mal) verdiği, onun da
bu malı sağına, soluna, önüne, arkasına veren ve bu malda hayır yapan kimse
böyle değildir." Ebu Zer' şöyle devam etti:
Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni etrafı taşlık
bir meydanda oturttu ve "Ben sana dönünceye kadar burada otur!"
buyurdu. Ebu Zer' şöyle devam etti: Sonra kara taşlık arazi içinde ben
kendisini görmez oluncaya kadar gitti ve bana dönmesi epey zaman aldı ve bayağı
gecikti. Sonra ben onun gelmekte olduğunu işittim. Gelirken: "Hırsızlık
yapsa ve zina etse de mi?" sözlerini söylüyordu.
Ebu Zer' şöyle devam etti: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
gelince sabredemeyip: "Ey Allah'ın Nebi'i Allah beni sana feda etsin! Sen
taşlık yerin kenarında birisiyle konuşuyordun, fakat ben sana cevap veren bir
kimse işitmedim" dedim.
"Bu, Cibril A.S.'dır. Harre'nin yanında bana geldi de
'Ümmetini müjdele! Her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak kılmayarak ölürse cennete
girer!' dedi. Ben 'Ya Cibril' O kimse hzrsızlık yapsa ve zina etse de mi?'
dedim. 'Evet' dedi. Ben yine 'Hırsızlık yapsa ve zina etse de mi?' dedim. O da
'Evet, şarap içmiş olsa da' dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"(Mallarını Allah yolunda harcamayıp) çoğaltanlar,
(sevapıarını) azaltanlardır. " Hadisteki "azlık"tan maksat,
sevabın azlığıdır. Sevabı az olan her şey, sevabı çok olana nispetle kayıptır,
zarardır.
"Kim (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise
işlerinin karşılzğını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir
zarara uğratılmazlar." Bu ayetin ne manaya geldiği hakkında ihtilaf
edilmiştir. Bazılarına göre ayet kafirlerle amelinde riyakarlık yapan
Müslümanlar hakkında genelliği üzeredir. Muaviye bu ayeti Ebu Hureyre'nin
mücahid, Kur'an okuyan (kari) veya tasadduk eden kimse hakkındaki merfu
hadisinin sıhhatine delil olarak göstermiştir. Allahu Teala bu üç kişinin her
birine 'Sana şöyle şöyle denilsin diye amel ettin' diyecektir. Muaviye duyduğu
bu hadisten dolayı ağlamış sonra yukarıdaki ayeti okumuştur. Bu hadisi Tirmizı
uzun şekliyle rivayet etmiştir. Hadisin aslı Müslim'dedir. Bazılarına göre ayet
özellikle kafirler hakkındadır. Çünkü bu ayeti izleyen ayette "İşte onlar
ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyolmayan kimselerdir"(Hud
16) şeklinde bir hasr vardır. Genelolarak mu'minin akıbeti ya şefaatle veya
mutlak afla birlikte cennete gitmektir. Ayette cehenneme atılma ve amelin boşa
gitmesi ve batıl olması şeklindeki tehdit ancak kafir için sözkonusudur.
Bu anlayışa şöyle cevap ver imiştir: Sözkonusu tehdit sadece
içinde riya olan amelle ilgilidir. Dolayısıyla o ameli işleyen kimseye Allah'ın
affı olmadığı takdirde karşılığı verilecektir. Yoksa kastedilen, o kimsenin
içinde riya olmayan bütün salih amellerinin boşa gideceğini vurgulamak
değildir. Kısacası ameliyle dünyadan bir bedel almayı hedefleyen kimseye bu
peşinen verilir. Ancak o kimse, niyetini yalnız dünyaya yönelttiği ve ahiretten
yüz çevirdiği için azapla karşılık görür.
"İşlerinin karşılığını orada" dünyada "onlara tam
olarak veririz" ifadesinin genelliği Allahu Teala'ın bunu kendisine takdir
etmediği kimseye mahsustur. Çünkü Allah bir başka ayet-i kerimede şöyle
demektedir: "Her kim bu çarçabuk geçen dünyay dilerse ona, yani
dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen veririz. ''(İsra 18)
Netice olarak mutlak olan ifade bu kayıt doğrultusunda yorumlanır. Aynı şekilde
Allahu Teala'ın "Kim ahiret kazancını istiyorsa onun kazancInı amınnz. Kim
de dünya karını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun
ahirette bir nasibi olmaz"(Şura 20) ayetindeki mutlaklık da aynı şekilde
yorumlanır. Bu açıklamayla şu görüşün ortaya attığı problem kendiliğinden
ortadan kalkar. Bazı kafirler dünyada fakir, mal veya sağlık ya da uzun ömür
açısından istedikleri durumda değillerdir. Dahası bütün bunlardan nasibi
tepetaklak olmuş kimseler bulunabilir. Bunlar tıpkı haklarında "O
dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir"(Hac
11) denilen kimselere benzerler. Yukarıdaki ayetin orada zikredilen hadisle
olan ilişkisine gelince; hadis içinde yer alan tehdidin Müslümanlardan
haklarında bu tehdidin geçerli olduğu kimseler bakımından ebediyyen değil,
belli bir süreliğine şeklinde yorumlandığına işaret etmektedir. Çünkü hadis
Müslümanlardan büyük günah türünden herhangi birini işleyen kimsenin cennete
gireceğini göstermektedir. Bu ifadede o kimsenin cennete girmeden önce azap
görmeyeceğine dair herhangi bir kayıt yoktur. Aynı şekilde ayette de riyakarlık
günahının azabını gördükten sonra cennete girmeyeceğine dair herhangi bir
kayıtlama yoktur.