SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’R-RİKAK

<< 2087 >>

باب: ما يتقى من فتنة المال.

10. MAL İMTİHANlNDAN KORKULMASI GEREKEN

 

وقول الله تعالى: {إنما أموالكم وأولادكم فتنة} /التغابن: 15/.

"Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. "(Teğabun, 15) ayet i hakkında

 

حدثني يحيى بن يوسف: أخبرنا أبو بكر، عن أبي حصين، عن أبي صالح، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (تعس عبد الدينار، والدرهم، والقطيفة، والخميصة، إن أعطي رضي، وإن لم يعط لم يرض).

 

[-6435-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Altın, gümüş, kadife ve hamisanın kul'u olanlar kahrolsun' Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse (Allah'ın takdirine kızar) razı olmaz."

 

 

حدثنا أبو عاصم، عن ابن جريج، عن عطاء قال: سمعت ابن عباس رضي الله عنهما يقول:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (لو كان لابن آدم واديان من مال لابتغى ثالثاً، ولا يملأ جوف ابن آدم إلا التراب، ويتوب الله على من تاب).

 

[-6436-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü ister. Adem oğlunun iç boşluğunu topraktan başka bir şey dolduramaz. Allah (ihtirastan) tövbe edenin tövbesini kabul eder."

 

 

حدثني محمد: أخبرنا مخلد: أخبرنا ابن جريج قال: سمعت عطاء يقول: سمعت ابن عباس يقول:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (لو أن لابن آدم مثل واد مالاً لأحب أن له إليه مثله، ولا يملأ عين ابن آدم إلا التراب، ويتوب الله على من تاب   ).قال ابن عباس: فلا أدري من القرآن هو أم لا  .قال: وسمعت ابن الزبير يقول ذلك على المنبر.

 

[-6437-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

 

"Adem oğlunun bir vadi dolusu malı olsa bir o kadarını daha ister. Adem oğlunun (aç) gözünü ancak toprak doldurur. Allah tövbe eden kimsenin tövbesini kabul eder."

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا عبد الرحمن بن سليمان بن الغسيل، عن عباس بن سهل بن سعد قال:

 سمعت ابن الزبير على المنبر بمكة في خطبته يقول: يا أيها الناس، إن النبي صلى الله عليه وسلم كان يقول: (لو أن ابن آدم أعطي وادياً ملأى من ذهب أحب إليه ثانياً، ولو أعطي ثانياً أحب إليه ثالثاً، ولا يسد جوف ابن آدم إلا التراب، ويتوب الله على من تاب).

 

[-6438-] Abbas İbn Sehl İbn Sa'd şöyle demiştir: Abdullah İbnü'z-Zübeyr'in Mekke'de minber üzerinde konuşma yaparken şöyle dediğini işittim:

 

Ey insanlar' Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyordu:

 

"Adem oğluna altın ile dolu bir vadi verilseydi, o kendisine ikinci bir vadi verilmesini arzu ederdi. Şayet kendisine ikinci bir vadi verilse, üçüncüsünü isterdi. Adem oğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah da (hırstan) tövbe eden kimsenin tövbesini kabul eder."

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن صالح، عن ابن شهاب قال: أخبرني أنس بن مالك:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لو أن لابن آدم وادياً من ذهب أحب أن يكون له واديان، ولن يملأ فاه إلا التراب، ويتوب الله على من تاب).

 

[-6439-] Enes İbn Malik'in nakline göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:

 

"Adem oğlunun altından bir vadisi olsa o iki vadisi olmasını ister. Onun ağzını topraktan başka bir şeyasla dolduramaz. (Hırstan) tövbe edenin tövbesini Allah kabul eder."

 

 

وقال لنا أبو الوليد: حدثنا حمَّاد بن سلمة، عن ثابت، عن أنس، عن أبي قال: كنا نرى هذا من القرآن، حتى نزلت: {ألهاكم التكاثر}.

 

[-6440-] Enes'in nakline göre Ubey İbn Ka'b şöyle demiştir: "Elhakumu't-tekasuru" suresi ininceye kadar "Adem oğlunun altından bir vadisi olsa ... " cümlesini Kur'an'dan bir ayet zannediyorduk.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Min fitneti'l-mal= mal fitnesinden" yani mal ile oynayıp, oyalanmaktan demektir.

Allahu Teala'ın "innema emvaluküm ve evladuküm fitne = doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir"(Teğabun 15) sözü. Burada geçen "fitne" kelimesinden maksat, insanın aklını itaati yerine getirmekten alıkoyan şey demektir. Çocuk fitnesine gelince bu konuda Ahmed İbn Hanbel, sünen imamları, sahihtir değerlendirmesiyle İbn Huzeyme ve İbn Hibban'ın, Büreyde'den nakletlikleri şöyle bir hadis vardır: Hz. Nebi hutbe okuyordu. Derken iki torunu Hasan ile Hüseyin üzerlerinde kırmızı bir gömlekle düşe kalka içeri girdiler. Nebi minberden aşağı indi ve onları kucağına alarak önüne koydu. Sonra "Allah ve Rasulü doğru söylemiştir. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir" buyurdu.(-Ebu Davud, salat; Tirmizi, Menakıb; Nesai Cuma; İbn Mace, Libas; Ahmed İbn Hanbel, V, 354-) Bu hadisin zahirinden hutbeyi kesip çocuklar için aşağı inmenin fitne olduğu anlaşılmaktadır ve Nebi'i buna sevkeden çocuk sevgisidir. Dolayısıyla minberden aşağı inmek, yapılması tercih edilmeyen seçenek olmaktadır. Bu görüşe şöyle cevap verilmiştir: Bu söylenilen, Nebi'den başkası hakkında geçerlidir. Nebi'in uygulaması ise sözkonusu fiilin caizliğini göstermek için yapılmış bir davranıştır. Dolayısıyla Nebi açısından o hareket tercih edilen bir davranış olur. Bir şeyin caiz olduğunu beyan etmek için yapılan fiilden evla olanın onu yapmamak olduğu sonucu çıkmaz. Hadis çocuk fitnesinin de derece derece olduğuna dikkat çekmekte ve bunun o derecelerin en düşüğü olduğunu vurgulamaktadır. Ancak söz konusu fitne, insanı daha ağır bir dereceye sürükleyebilir. Dolayısıyla bundan kaçınmak gerekir.

 

Hadiste geçen "taise" sözlükte düştü anlamındadır. Burada kelimeden maksat, "helak olsun" anlamıdır. İbnü'l-Enbarı şöyle demiştir: Arapçada "et-tais" kötülük anlamınadır. Allahu Teala "fe ta'sen lehum = inkar edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır"(Muhammed 7) demektedir ki kötülüğün yakalarına yapıştığı anlamını kastetmektedir.

 

"Abduddinar" malı toplamaya hırsla talip olan ve onu muhafaza eden demektir. Kişi böylece adeta o malın hizmetkan, kulu ve kölesi olmaktadır.

 

Tıybı'nin ifadesine göre bu hadis şöyle açıklanmıştır: Paraya düşkün olana "abd = köle" denilmesi, o kişinin dünya sevgisi ve şehvetleri karşısında bundan kurtuluş çaresi bulamayan esir gibi olduğuna işaret etmek içindir. Hz. Nebi, hadiste "dinar sahibi" veya "dinar biriktiren" dememiştir. Zira mülkiyetin ve para biriktirmenin kınanmış olanı, ihtiyaçtan fazla olan kısımdır. Aynı hadiste "ona verilirse" denilmesi kişinin paraya, pula aşırı hırsının derecesine işaret edilmeye matuftur. Bir başkası şöyle demiştir: Hz. Nebi'in mal hırsı içinde olan kimseyi dinar ve dirhemin kölesi şeklinde nitelemesi, kişinin buna olan aşırı sevgisi ve hırsı dolayısıyladır. Heva ve hevesine köle olan kimsenin ağzından Çıkan "iyyake na 'budu = ancak sana kulluk ederiz" cümlesi onun açısından doğru olamaz. Netice olarak bu vasıftaki bir kimse doğru sözlü bir kişi olamaz.

 

"el-Kat1fe= Kadife" tüylü yüzlü kumaş demektir. "el-Hamısa" ise dört kenarlı kumaş demektir. Bu hadis, Cihad Bölümünde geçmişti. "İntekese" hastalık nüksetti anlamına gelir. Buna göre "ta 's" kelimesinin düşme anlamına geldiği şeklindeki daha önce yapılan açıklamaya göre "intekese" düşüp ayağa kalktıktan sonra tekrar düşer demektir. "Ta'ise" kelimesinden sonra "intekese"nin manasının düştükten sonra baş aşağı döndü anlamına gelme ihtimali de vardır.

 

"Ve iza şıke" yani bir yerine diken battığında onu alet yardımıyla çıkaracak kimseyi bulamaz demektir. "İntakaşe" kelimesinin manası budur. Bu fiilin manasının doktor bunu çıkaramaz şeklinde olması da muhtemeldir.

 

Hadiste kişiyi çalışma ve hareketten alıkoyacak şeyle beddua edildiğine işaret vardır. Sözkonusu şahsa bedduayı caiz hale getiren, onun bütün çabasını dünyalık biriktirmeye ve bununla meşgulolarak kendisine emredilen vacib ve mendublarla meşgulolmayı ihmal etmeye yönelmesidir.

 

Tıybı şöyle demiştir: Hadiste "intikaşu'ş-şevke == diken batması" deyiminin kullanılması, tasavvur edilen yardımlaşmanın en kolay şekli olmasındandır. Bu en kolay şey imkansız olduğuna göre onun üzerindeki evleviyetle imkansız olur.

 

İbn Abbas'ın ikinci rivayet yoluyla naklettiği "Allah tövbe eden kimsenin tövbesini kabul eder" cümlesi, Allahu Teala dünya malına hırsla sarılan kimsenin tövbesini başkasından kabul ettiği gibi kabul eder demektir. Bazılarına göre bu hadis, dünya malını toplamakta ileri giden ve bunu temenni edip, hırsla isteyen kimsenin kınanacağına işaret edilmektedir. Böylece sözkonusu davranışı bırakan kimseye "tövbe etti" demenin mümkün olduğuna işaret edilmektedir. "Tabe == tövbe etti" fiilinin lügat manasına olma ihtimali de vardır. Sözlükte "tabe" mutlak olarak rücu etti, döndü anlamına gelir ki bu sözkonusu fiil ve temenniden rücu edip döndü anlamındadır.

 

Tıybı şöyle demiştir: Hadisin manasının Adem oğlu dünya malı sevgisiyle yaratılmıştır. Allahu Teala'ın koruduğu ve bu karakteri nefsinden silmek için başarılı kıldığı kimseler hariç insan mal biriktirmeye doymaz. Allah'ın koruduğu ve muvaffak kıldığı bu tip insanlar da azdır.

 

"Abdurrahman İbn Süleyman el-Gasıl" Abdurrahman'ın künyesindeki "e1Gasll" meleklerin yıkadığı anlamınadır. Bu, Hanzala İbn Ebi Amir el-Evsı'dir.

 

İbn Battal ve başkaları şöyle demişlerdir: Allahu Teala'ın "Çokluk kuruntusu sizi oyaladı"(Tekasür 11) sözü hitap sözcüğüyle gelmektedir. Zira Allahu Teala insanları mal ve çocuk sevgisi üzerine yaratmıştır. Onların mal ve çocuğu çoğaltma istekleri vardır. Bu isteğin ayrılmaz parçası ise kendilerine emredilen şeylerden gafil olmaktır ki bu gafletin sonucunda ölüm aniden insanın önüne çıkar. Burada zikredilen hadisler, hırs ve açgözlülüğü kınamaktadır. Buradan hareketle selef bilginlerinin çoğunluğu az bir dünya malı edinmeyi, az malla kanaat etmeyi ve geçinecek miktara razı olmayı tercih etmişlerdir. Sahabenin "Adem oğlunun bir vadi dolusu altın! olsa iki vadi dolusu olmasın! ister" sözünü Kur'an'dan zannetmeleri, o hadisin çok mal biriktirme hırsınt kınaması, bu hırsı kesen ve herkesin başına gelecek ölümle onları azarlaması yüzündendir. Bu sure inince ve sözkonusu manayı fazlasıyla ifade edince sahabe birinci sözün Hz. Nebi'in ifadesi olduğunu anladı.

 

باب: قول النبي صلى الله عليه وسلم: (هذا المال خضرة حلوة).

11. NEBİ S.A.V.'İN "BU (DUNYA) MALI CAzİPTİR (HADIRA), TATLIDIR" SÖZÜ

 

وقال الله تعالى: {زُيِّنَ للناس حُبُّ الشهوات من النساء والبنين والقناطير المقنطرة من الذَّهب والفضَّة والخيل المسوَّمة والأنعام والحرث ذلك متاع الحياة الدنيا} /آل عمران: 14/.

Allahu Teala'nın "Nefsani arzulara (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir"(Al-i İmran 14) sözü.

 

قال عمر: اللهم إنا لا نستطيع إلا أن نفرح بما زينته لنا، اللهم إني أسألك أن أنفقه في حقه.

Hz. Ömer "Allah'ım' Biz ancak senin bizler için süslediğin şeylerle ferahlanmaya güç yetirebiliyoruz. Allah'ım' Ben senden malı haklı yerinde harcamayı (muvaffak kılmanı) dilerim!" demiştir.

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان قال: سمعت الزُهري يقول: أخبرني عروة وسعيد بن المسيَّب، عن حكيم بن حزام قال:

 سألت النبي صلى الله عليه وسلم فأعطاني، ثم سألته فأعطاني، ثم سألته فأعطاني، ثم قال: (هذا المال). وربما قال سفيان: قال لي: (يا حكيم، إن هذا المال خضرة حلوة، فمن أخذه بطيب نفس بورك له فيه، ومن أخذه بإشراف نفس لم يبارك له فيه، وكان كالذي يأكل ولا يشبع، واليد العليا خير من اليد السفلى).

 

[-6441-] Hakim İbn Hizam şöyle anlatmıştır: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den istedim, o da bana verdi. Sonra yine istedim, o da bana verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra

 

"Bu mal" buyurdu. Belki de ravi Süfyan, Hakim şöyle dedi demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana "Ya Hakimi Şüphesiz bu mal caziptir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliğiyle, hırs olmaksızın alırsa o mal kendisi için bereketli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile alırsa mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip yiyip de hiç doymayan kimse gibi olur. Yukarıdaki el (veren) aşağıdaki elden (alan) hayırlıdırı" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Zuyyine = çekici kılındı, süslendi" fiili hakkında şu açıklama yapılmıştır:

 

Bunu yapan failin gerçekte Allahu Teala olduğu bilindiği halde süsleyen ve çekici kılanın açıklanmamasındaki hikmet, o sözcüğün süsleme fiilinin nispet edilmesinin mümkün olduğu akla gelebilecek herkesi kapsamasını sağlamaktır. Asıl fail Allahu Teala'tır. Çünkü dünyayı ve içindekileri yoktan var eden, yararlanmaya hazır kılan ve kalpleri bunlara meyilli olarak yaratan Allah 'tır. Çekici kılma kavramına nefsin telkini ve şeytan ın vesvesesi de girsin diye "et-tezyin" kelimesi ile buna işaret edilmiştir. Çekici kılmanın Allahu Teala'a nispet edilmesi yaratma, takdir ve hazırlama itibariyledir. Aynı fiilin şeytana nispet edilmesiise Allahu Teala'ın ona nefsinin telkininin kendisinden kaynaklandığı vesvesi ile Adem oğluna musallat olma gücü vermesi itibariyledir.

 

İbnü't-Tıyn şu açıklamayı yapmıştır: Ayet-i kerimede "nefsani arzular"a kadınlarla başlanması, erkekleri baştan çıkaran şeylerin en güçlüsünün onlar olmasındandır. "Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım" hadisi de bu doğrultudadır. İbnü't-Tıyn şöyle der: Kadınların süslü gösterilmesi, erkeklerin onları beğenmesi ve kendilerine itaat etmeleri demektir.

 

"Hz. Ömer 'Allah'ım! Biz ancak senin bizler için süslediğin şeylerle ferahlanmaya muktedir oluruz. Allah'ım! Ben senden malı haklı yerinde harcamama muvaffak kılmanı dilerim' demiştir." Bu haber, ayet-i kerimede sözü edilen "tezyinırin gerçek failinin Allah olduğuna ve bunların süslü gösterilmesinden maksadın Adem oğlunun kalplerine güzel gösterilmesi ve insanların bu karakterde yaratılmış olmasına işaret etmektedir. Ancak insanlardan yaratıldığı bu karakter üzere devam edip, bu şehvetlere dalan kimseler kınanmışlardır. Bunların içerisinde bu konudaki emir ve yasağa riayet eden, kendisine çizilen sınırı aşmayıp o noktada kalan kimseler vardır. Bu, Allah'ın ona nasip ettiği başarı sayesinde nefsi mücahede ile olmuştur. Kınama bu gibi kimseleri kapsamaz. İnsanların arasında bu seviyeden daha yukarıya yükselip, sözkonusu şehevi şeyleri elde etme imkanı bulmuşken ona eğilim duyduğu ve eline geçirebildiği halde bundan yüz çevirip, zühd içinde olanlar vardır ki işte bu da övülmüş bir makamdır.