باب: ما يتقى
من فتنة المال.
10. MAL İMTİHANlNDAN KORKULMASI GEREKEN
وقول الله
تعالى: {إنما
أموالكم
وأولادكم فتنة}
/التغابن: 15/.
"Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır.
"(Teğabun, 15) ayet i hakkında
حدثني يحيى
بن يوسف:
أخبرنا أبو
بكر، عن أبي
حصين، عن أبي
صالح، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (تعس عبد
الدينار،
والدرهم،
والقطيفة،
والخميصة، إن
أعطي رضي، وإن
لم يعط لم يرض).
[-6435-] Ebu Hureyre r.a.'in nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Altın, gümüş, kadife ve hamisanın kul'u olanlar kahrolsun'
Böyle kişiye verilirse memnun olur, verilmezse (Allah'ın takdirine kızar) razı
olmaz."
حدثنا أبو
عاصم، عن ابن
جريج، عن عطاء
قال: سمعت ابن
عباس رضي الله
عنهما يقول:
سمعت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول: (لو
كان لابن آدم
واديان من مال
لابتغى
ثالثاً، ولا
يملأ جوف ابن
آدم إلا
التراب،
ويتوب الله
على من تاب).
[-6436-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Adem oğlunun iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü ister.
Adem oğlunun iç boşluğunu topraktan başka bir şey dolduramaz. Allah
(ihtirastan) tövbe edenin tövbesini kabul eder."
حدثني محمد:
أخبرنا مخلد:
أخبرنا ابن
جريج قال:
سمعت عطاء
يقول: سمعت
ابن عباس يقول:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول: (لو
أن لابن آدم
مثل واد مالاً
لأحب أن له
إليه مثله،
ولا يملأ عين
ابن آدم إلا
التراب،
ويتوب الله
على من تاب ).قال
ابن عباس: فلا
أدري من
القرآن هو أم
لا .قال: وسمعت
ابن الزبير
يقول ذلك على
المنبر.
[-6437-] İbn Abbas'ın nakline göre Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Adem oğlunun bir vadi dolusu malı olsa bir o kadarını daha
ister. Adem oğlunun (aç) gözünü ancak toprak doldurur. Allah tövbe eden
kimsenin tövbesini kabul eder."
حدثنا أبو
نعيم: حدثنا
عبد الرحمن بن
سليمان بن
الغسيل، عن
عباس بن سهل
بن سعد قال:
سمعت
ابن الزبير
على المنبر
بمكة في خطبته
يقول: يا أيها
الناس، إن
النبي صلى
الله عليه وسلم
كان يقول: (لو
أن ابن آدم
أعطي وادياً
ملأى من ذهب
أحب إليه
ثانياً، ولو
أعطي ثانياً
أحب إليه
ثالثاً، ولا
يسد جوف ابن
آدم إلا التراب،
ويتوب الله
على من تاب).
[-6438-] Abbas İbn Sehl İbn Sa'd şöyle demiştir: Abdullah
İbnü'z-Zübeyr'in Mekke'de minber üzerinde konuşma yaparken şöyle dediğini
işittim:
Ey insanlar' Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyordu:
"Adem oğluna altın ile dolu bir vadi verilseydi, o kendisine
ikinci bir vadi verilmesini arzu ederdi. Şayet kendisine ikinci bir vadi
verilse, üçüncüsünü isterdi. Adem oğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur.
Allah da (hırstan) tövbe eden kimsenin tövbesini kabul eder."
حدثنا عبد
العزيز بن عبد
الله: حدثنا
إبراهيم بن
سعد، عن صالح،
عن ابن شهاب
قال: أخبرني
أنس بن مالك:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (لو
أن لابن آدم
وادياً من ذهب
أحب أن يكون
له واديان، ولن
يملأ فاه إلا
التراب،
ويتوب الله
على من تاب).
[-6439-] Enes İbn Malik'in nakline göre Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
"Adem oğlunun altından bir vadisi olsa o iki vadisi olmasını
ister. Onun ağzını topraktan başka bir şeyasla dolduramaz. (Hırstan) tövbe
edenin tövbesini Allah kabul eder."
وقال لنا أبو
الوليد: حدثنا
حمَّاد بن
سلمة، عن
ثابت، عن أنس،
عن أبي قال:
كنا نرى هذا
من القرآن،
حتى نزلت:
{ألهاكم
التكاثر}.
[-6440-] Enes'in nakline göre Ubey İbn Ka'b şöyle demiştir:
"Elhakumu't-tekasuru" suresi ininceye kadar "Adem oğlunun
altından bir vadisi olsa ... " cümlesini Kur'an'dan bir ayet
zannediyorduk.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Min fitneti'l-mal= mal fitnesinden" yani mal ile
oynayıp, oyalanmaktan demektir.
Allahu Teala'ın "innema emvaluküm ve evladuküm fitne =
doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir"(Teğabun 15)
sözü. Burada geçen "fitne" kelimesinden maksat, insanın aklını itaati
yerine getirmekten alıkoyan şey demektir. Çocuk fitnesine gelince bu konuda Ahmed
İbn Hanbel, sünen imamları, sahihtir değerlendirmesiyle İbn Huzeyme ve İbn
Hibban'ın, Büreyde'den nakletlikleri şöyle bir hadis vardır: Hz. Nebi hutbe
okuyordu. Derken iki torunu Hasan ile Hüseyin üzerlerinde kırmızı bir gömlekle
düşe kalka içeri girdiler. Nebi minberden aşağı indi ve onları kucağına alarak
önüne koydu. Sonra "Allah ve Rasulü doğru söylemiştir. Doğrusu mallarınız
ve çocuklarınız sizin için bir fitnedir" buyurdu.(-Ebu Davud, salat;
Tirmizi, Menakıb; Nesai Cuma; İbn Mace, Libas; Ahmed İbn Hanbel, V, 354-) Bu
hadisin zahirinden hutbeyi kesip çocuklar için aşağı inmenin fitne olduğu
anlaşılmaktadır ve Nebi'i buna sevkeden çocuk sevgisidir. Dolayısıyla minberden
aşağı inmek, yapılması tercih edilmeyen seçenek olmaktadır. Bu görüşe şöyle cevap
verilmiştir: Bu söylenilen, Nebi'den başkası hakkında geçerlidir. Nebi'in
uygulaması ise sözkonusu fiilin caizliğini göstermek için yapılmış bir
davranıştır. Dolayısıyla Nebi açısından o hareket tercih edilen bir davranış
olur. Bir şeyin caiz olduğunu beyan etmek için yapılan fiilden evla olanın onu
yapmamak olduğu sonucu çıkmaz. Hadis çocuk fitnesinin de derece derece olduğuna
dikkat çekmekte ve bunun o derecelerin en düşüğü olduğunu vurgulamaktadır.
Ancak söz konusu fitne, insanı daha ağır bir dereceye sürükleyebilir.
Dolayısıyla bundan kaçınmak gerekir.
Hadiste geçen "taise" sözlükte düştü anlamındadır.
Burada kelimeden maksat, "helak olsun" anlamıdır. İbnü'l-Enbarı şöyle
demiştir: Arapçada "et-tais" kötülük anlamınadır. Allahu Teala
"fe ta'sen lehum = inkar edenlere gelince, onların hakkı
yıkımdır"(Muhammed 7) demektedir ki kötülüğün yakalarına yapıştığı
anlamını kastetmektedir.
"Abduddinar" malı toplamaya hırsla talip olan ve onu
muhafaza eden demektir. Kişi böylece adeta o malın hizmetkan, kulu ve kölesi
olmaktadır.
Tıybı'nin ifadesine göre bu hadis şöyle açıklanmıştır: Paraya
düşkün olana "abd = köle" denilmesi, o kişinin dünya sevgisi ve
şehvetleri karşısında bundan kurtuluş çaresi bulamayan esir gibi olduğuna
işaret etmek içindir. Hz. Nebi, hadiste "dinar sahibi" veya
"dinar biriktiren" dememiştir. Zira mülkiyetin ve para biriktirmenin
kınanmış olanı, ihtiyaçtan fazla olan kısımdır. Aynı hadiste "ona
verilirse" denilmesi kişinin paraya, pula aşırı hırsının derecesine işaret
edilmeye matuftur. Bir başkası şöyle demiştir: Hz. Nebi'in mal hırsı içinde
olan kimseyi dinar ve dirhemin kölesi şeklinde nitelemesi, kişinin buna olan
aşırı sevgisi ve hırsı dolayısıyladır. Heva ve hevesine köle olan kimsenin
ağzından Çıkan "iyyake na 'budu = ancak sana kulluk ederiz" cümlesi
onun açısından doğru olamaz. Netice olarak bu vasıftaki bir kimse doğru sözlü
bir kişi olamaz.
"el-Kat1fe= Kadife" tüylü yüzlü kumaş demektir.
"el-Hamısa" ise dört kenarlı kumaş demektir. Bu hadis, Cihad
Bölümünde geçmişti. "İntekese" hastalık nüksetti anlamına gelir. Buna
göre "ta 's" kelimesinin düşme anlamına geldiği şeklindeki daha önce
yapılan açıklamaya göre "intekese" düşüp ayağa kalktıktan sonra
tekrar düşer demektir. "Ta'ise" kelimesinden sonra
"intekese"nin manasının düştükten sonra baş aşağı döndü anlamına
gelme ihtimali de vardır.
"Ve iza şıke" yani bir yerine diken battığında onu
alet yardımıyla çıkaracak kimseyi bulamaz demektir. "İntakaşe"
kelimesinin manası budur. Bu fiilin manasının doktor bunu çıkaramaz şeklinde
olması da muhtemeldir.
Hadiste kişiyi çalışma ve hareketten alıkoyacak şeyle beddua
edildiğine işaret vardır. Sözkonusu şahsa bedduayı caiz hale getiren, onun
bütün çabasını dünyalık biriktirmeye ve bununla meşgulolarak kendisine
emredilen vacib ve mendublarla meşgulolmayı ihmal etmeye yönelmesidir.
Tıybı şöyle demiştir: Hadiste "intikaşu'ş-şevke == diken
batması" deyiminin kullanılması, tasavvur edilen yardımlaşmanın en kolay
şekli olmasındandır. Bu en kolay şey imkansız olduğuna göre onun üzerindeki
evleviyetle imkansız olur.
İbn Abbas'ın ikinci rivayet yoluyla naklettiği "Allah tövbe
eden kimsenin tövbesini kabul eder" cümlesi, Allahu Teala dünya malına
hırsla sarılan kimsenin tövbesini başkasından kabul ettiği gibi kabul eder
demektir. Bazılarına göre bu hadis, dünya malını toplamakta ileri giden ve bunu
temenni edip, hırsla isteyen kimsenin kınanacağına işaret edilmektedir. Böylece
sözkonusu davranışı bırakan kimseye "tövbe etti" demenin mümkün
olduğuna işaret edilmektedir. "Tabe == tövbe etti" fiilinin lügat
manasına olma ihtimali de vardır. Sözlükte "tabe" mutlak olarak rücu
etti, döndü anlamına gelir ki bu sözkonusu fiil ve temenniden rücu edip döndü
anlamındadır.
Tıybı şöyle demiştir: Hadisin manasının Adem oğlu dünya malı
sevgisiyle yaratılmıştır. Allahu Teala'ın koruduğu ve bu karakteri nefsinden
silmek için başarılı kıldığı kimseler hariç insan mal biriktirmeye doymaz.
Allah'ın koruduğu ve muvaffak kıldığı bu tip insanlar da azdır.
"Abdurrahman İbn Süleyman el-Gasıl" Abdurrahman'ın
künyesindeki "e1Gasll" meleklerin yıkadığı anlamınadır. Bu, Hanzala
İbn Ebi Amir el-Evsı'dir.
İbn Battal ve başkaları şöyle demişlerdir: Allahu Teala'ın
"Çokluk kuruntusu sizi oyaladı"(Tekasür 11) sözü hitap sözcüğüyle
gelmektedir. Zira Allahu Teala insanları mal ve çocuk sevgisi üzerine
yaratmıştır. Onların mal ve çocuğu çoğaltma istekleri vardır. Bu isteğin
ayrılmaz parçası ise kendilerine emredilen şeylerden gafil olmaktır ki bu
gafletin sonucunda ölüm aniden insanın önüne çıkar. Burada zikredilen hadisler,
hırs ve açgözlülüğü kınamaktadır. Buradan hareketle selef bilginlerinin
çoğunluğu az bir dünya malı edinmeyi, az malla kanaat etmeyi ve geçinecek
miktara razı olmayı tercih etmişlerdir. Sahabenin "Adem oğlunun bir vadi
dolusu altın! olsa iki vadi dolusu olmasın! ister" sözünü Kur'an'dan
zannetmeleri, o hadisin çok mal biriktirme hırsınt kınaması, bu hırsı kesen ve
herkesin başına gelecek ölümle onları azarlaması yüzündendir. Bu sure inince ve
sözkonusu manayı fazlasıyla ifade edince sahabe birinci sözün Hz. Nebi'in
ifadesi olduğunu anladı.
باب: قول
النبي صلى
الله عليه
وسلم: (هذا
المال خضرة
حلوة).
11. NEBİ S.A.V.'İN "BU (DUNYA) MALI CAzİPTİR (HADIRA),
TATLIDIR" SÖZÜ
وقال الله
تعالى:
{زُيِّنَ
للناس حُبُّ
الشهوات من
النساء
والبنين
والقناطير
المقنطرة من
الذَّهب والفضَّة
والخيل
المسوَّمة
والأنعام
والحرث ذلك
متاع الحياة
الدنيا} /آل
عمران: 14/.
Allahu Teala'nın "Nefsani arzulara (özellikle) kadınlara,
oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal
hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar dünya
hayatının geçici menfaatleridir"(Al-i İmran 14) sözü.
قال عمر:
اللهم إنا لا
نستطيع إلا أن
نفرح بما زينته
لنا، اللهم
إني أسألك أن
أنفقه في حقه.
Hz. Ömer "Allah'ım' Biz ancak senin bizler için süslediğin
şeylerle ferahlanmaya güç yetirebiliyoruz. Allah'ım' Ben senden malı haklı
yerinde harcamayı (muvaffak kılmanı) dilerim!" demiştir.
حدثنا علي بن
عبد الله:
حدثنا سفيان
قال: سمعت الزُهري
يقول: أخبرني
عروة وسعيد بن
المسيَّب، عن
حكيم بن حزام
قال:
سألت
النبي صلى
الله عليه وسلم
فأعطاني، ثم
سألته
فأعطاني، ثم
سألته فأعطاني،
ثم قال: (هذا
المال). وربما
قال سفيان: قال
لي: (يا حكيم،
إن هذا المال
خضرة حلوة،
فمن أخذه بطيب
نفس بورك له
فيه، ومن أخذه
بإشراف نفس لم
يبارك له فيه،
وكان كالذي
يأكل ولا
يشبع، واليد العليا
خير من اليد
السفلى).
[-6441-] Hakim İbn Hizam şöyle anlatmıştır: Ben Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den istedim, o da bana verdi. Sonra yine istedim, o
da bana verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Bundan sonra
"Bu mal" buyurdu. Belki de ravi Süfyan, Hakim şöyle dedi
demiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana "Ya Hakimi Şüphesiz bu mal
caziptir, tatlıdır. Her kim bu malı nefis güzelliğiyle, hırs olmaksızın alırsa
o mal kendisi için bereketli kılınır. Kim de bunu nefis düşkünlüğü ile alırsa
mal alan için bereketli kılınmaz. O ihtiraslı kişi yiyip yiyip de hiç doymayan
kimse gibi olur. Yukarıdaki el (veren) aşağıdaki elden (alan) hayırlıdırı"
buyurdu.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Zuyyine = çekici kılındı, süslendi" fiili hakkında şu
açıklama yapılmıştır:
Bunu yapan failin gerçekte Allahu Teala olduğu bilindiği halde
süsleyen ve çekici kılanın açıklanmamasındaki hikmet, o sözcüğün süsleme
fiilinin nispet edilmesinin mümkün olduğu akla gelebilecek herkesi kapsamasını
sağlamaktır. Asıl fail Allahu Teala'tır. Çünkü dünyayı ve içindekileri yoktan
var eden, yararlanmaya hazır kılan ve kalpleri bunlara meyilli olarak yaratan
Allah 'tır. Çekici kılma kavramına nefsin telkini ve şeytan ın vesvesesi de
girsin diye "et-tezyin" kelimesi ile buna işaret edilmiştir. Çekici
kılmanın Allahu Teala'a nispet edilmesi yaratma, takdir ve hazırlama
itibariyledir. Aynı fiilin şeytana nispet edilmesiise Allahu Teala'ın ona
nefsinin telkininin kendisinden kaynaklandığı vesvesi ile Adem oğluna musallat
olma gücü vermesi itibariyledir.
İbnü't-Tıyn şu açıklamayı yapmıştır: Ayet-i kerimede
"nefsani arzular"a kadınlarla başlanması, erkekleri baştan çıkaran
şeylerin en güçlüsünün onlar olmasındandır. "Benden sonra erkeklere
kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım" hadisi de bu doğrultudadır.
İbnü't-Tıyn şöyle der: Kadınların süslü gösterilmesi, erkeklerin onları
beğenmesi ve kendilerine itaat etmeleri demektir.
"Hz. Ömer 'Allah'ım! Biz ancak senin bizler için süslediğin
şeylerle ferahlanmaya muktedir oluruz. Allah'ım! Ben senden malı haklı yerinde
harcamama muvaffak kılmanı dilerim' demiştir." Bu haber, ayet-i kerimede
sözü edilen "tezyinırin gerçek failinin Allah olduğuna ve bunların süslü
gösterilmesinden maksadın Adem oğlunun kalplerine güzel gösterilmesi ve
insanların bu karakterde yaratılmış olmasına işaret etmektedir. Ancak
insanlardan yaratıldığı bu karakter üzere devam edip, bu şehvetlere dalan
kimseler kınanmışlardır. Bunların içerisinde bu konudaki emir ve yasağa riayet
eden, kendisine çizilen sınırı aşmayıp o noktada kalan kimseler vardır. Bu,
Allah'ın ona nasip ettiği başarı sayesinde nefsi mücahede ile olmuştur. Kınama
bu gibi kimseleri kapsamaz. İnsanların arasında bu seviyeden daha yukarıya
yükselip, sözkonusu şehevi şeyleri elde etme imkanı bulmuşken ona eğilim
duyduğu ve eline geçirebildiği halde bundan yüz çevirip, zühd içinde olanlar
vardır ki işte bu da övülmüş bir makamdır.