SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’R-RİKAK

<< 2085 >>

باب: ما يحذر من زهرة الدنيا والتنافس فيها.

7. DUNYANIN KORKULMASı GEREKEN GÜZELLİKLERİ VE BUNLAR UĞRUNA ÇEKİŞMEK

 

حدثنا إسماعيل بن عبد الله قال: حدثني إسماعيل بن إبراهيم بن عقبة، عن موسى بن عقبة: قال ابن شهاب: حدثني عروة بن الزبير: أن المسور بن مخرمة أخبره: أن عمرو بن عوف، وهو حليف لبني عامر بن لؤي، كان شهد بدراً مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، أخبره: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم بعث أبا عبيدة بن الجراح إلى البحرين يأتي بجزيتها، وكان رسول الله صلى الله عليه وسلم هو صالح أهل البحرين وأمَّر عليهم العلاء بن الحضرمي، فقدم أبو عبيدة بمال من البحرين، فسمعت الأنصار بقدومه، فوافقت صلاة الصبح مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، فلما انصرف تعرضوا له، فتبسم رسول الله صلى الله عليه وسلم حين رآهم وقال: (أظنكم سمعتم بقدوم أبي عبيدة، وأنه جاء بشيء). قالوا: أجل يا رسول الله، قال: (فأبشروا وأمِّلوا ما يسركم، فوالله ما الفقر أخشى عليكم، ولكن أخشى عليكم أن تبسط عليكم الدنيا، كما بسطت على من كان قبلكم، فتنافسوها كما تنافسوها، وتلهيكم كما ألهتهم).

 

[-6425-] Amr İbn Avf (Amir İbn Lüey oğullarının himayesindeydi. Bedir Savaşında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında bulunmuştur) şöyle rivayet etmiştir:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Ubeyde İbn El-Cerrah'ı cizye toplaması için Bahreyn'e gönderdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bahreyn halkı ile barış yapmış ve onlara el-Ala İbn El-Hadrami"yi vali tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn'den cizye gelirlerini getirdi. Ensar onun geldiğini duydular ve sabah namazında mescitte Resulullah'ın yanında bulundular. Ebu Ubeyde oradan ayrılınca hepsi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e doğru yöneldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları görünce gülümsedi ve şöyle dedi: "Ebu Ubeyde'nin gelince bir şeyler getirdiğini duydunuz değil mi?" Onlar da: "Evet ey Allah'ın elçisi" dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Hadi birbirinize müjdeyi verin ve sizi mutlu edecek şeyleri isteyin. Allah'a yemin ederim ki ben sizin fakirleşmenizden korkmuyorum. Aksine sizden önceki ümmetierin önüne serildiği gibi dünyanın sizin de önünüze serilmesinden, sizin de sizden öncekiler gibi birbirinize düşmenizden ve sizden öncekileri gaflete düşürdüğü gibi dünya nimetlerinin sizi de gaflete düşürmesinden korkuyorum."

 

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا الليث، عن يزيد بن أبي حبيب، عن أبي الخير، عن عقبة بن عامر:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج يوماً، فصلى على أهل أحد صلاته على الميت، ثم انصرف إلى المنبر، فقال: (إني فرطكم، وأنا شهيد عليكم، وإني والله لأنظر إلى حوضي الآن، وإني قد أعطيت مفاتيح خزائن الأرض، أو مفاتيح الأرض، وإني والله ما أخاف عليكم أن تشركوا بعدي، ولكني أخاف عليكم أن تنافسوا فيها).

 

[-6426-] Ukbe İbn Amir şöyle rivayet etmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün evden çıktı ve Uhut şehitleri için cenaze namazı kıldı. Daha sonra minbere çıkarak şöyle buyurdu:

 

"Ben sizin önde gideninizim ve ben sizin yaptıklarınızın şahidiyim. Allah'a yemin ederim ki şu anda cenneteki Havuz'a bakıyorum. Bana dünyanın hazinelerinin anahtarları verilmiştir. Ancak Allah'a yemin ederim ki ben, benden sonra şirke düşmenizden korkmuyorum. Aksine, dünya için birbirinizle çekişmenizden korkuyorum."

 

 

حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن زيد بن أسلم، عن عطاء بن يسار، عن أبي سعيد الخدري قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن أكثر ما أخاف عليكم ما يخرج الله لكم من بركات الأرض). قيل: وما بركات الأرض؟ قال: (زهرة الدنيا). فقال له رجل: هل يأتي الخير بالشر؟ فصمت النبي صلى الله عليه وسلم حتى ظننت أنه ينزل عليه، ثم جعل يمسح عن جبينه، فقال: (أين السائل). قال: أنا. قال أبو سعيد: لقد حمدناه حين طلع لذلك. قال: (لا يأتي الخير إلا بالخير، إن هذا المال خضرة حلوة، وإن كل ما أنبت الربيع يقتل حبطاً أو يُلِمُّ، إلا آكلة الخضر، أكلت حتى إذا امتدَّت خاصرتاها، استقبلت الشمس، فاجْتَرَّت وثلطت وبالت، ثم عادت فأكلت. وإن هذا المال حلوة، من أخذه بحَقِّه ووضعه في حقه فنعم المعونة هو، ومن أخذه بغير حقه كان كالذي يأكل ولا يشبع).

 

[-6427-] Ebu Said el-Hudri, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: "Sizin için en çok korktuğum şey Allah'ın yeryüzünün bereketlerini çıkarmasıdır." Bunun üzerine ashap yeryüzü bereketlerinin ne olduğunu sordular. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Dünyanın güzellikleridir" diye cevap verdi. Bir adam: "Hayır, şer mi getirir?" diye sordu. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sustu. Ben ona vahiy geldiğini düşündüm. Daha sonra alnındaki terleri sildi ve "Soru soran nerede?" dedi. Adam: "Benim" dedi. Ebu Said: "Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, adama sorusundan ötürü kızmayarak cevap verdiği için hamdettik" demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Hayır yalnızca hayır getirir. Dünya malı yeşildir, tatlıdır. Baharda yeşeren bitkiler çok yemelerinden ötürü hayvanları öldürür ya da perişan eder. Çimenler hariç. Hayvan çimenleri yer, yan dönüp yatar, güneşe döner, geviş getirir, pisler. Daha sonra döner tekrar yer. Tatlı olan mala gelince, onu hakkıyla alan ve hakkını veren kişi ne iyi kişidir. Ancak hakkı olmayan bir malı alan kişi yiyip de doymayan kimse gibidir."

 

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر محمد بن جعفر: حدثنا شُعبة قال: سمعت أبا حمزة قال: حدثني زهدم بن مضَّرب قال: سمعت عمران بن حصين رضي الله عنهما،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (خيركم قرني، ثم الذين يلونهم، ثم الذين يلونهم - قال عمران: فما أدري: قال النبي صلى الله عليه وسلم بعد قوله مرتين أو ثلاثاً - ثم يكون بعدهم قوم يشهدون ولا يستشهدون ويخونون ولا يؤتمنون، وينذرون ولا يفون، ويظهر فيهم السِّمَن).

 

[-6428-] İmran İbn Husayn Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "En hayırlınız benim yaşadığım zamanda yaşayanınızdır. Sonra onlardan sonra gelenler gelir. (İmran Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu ifadeyi iki kere mi üç kere mi tekrarladığını hatırlamadığını söylemiştir). Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözüne şöyle devam etmiştir: "Onlardan sonra şahitliğe çağrılmadıkları halde şahitlik eden, güvenilmeyen, ihanet eden, adak adarlar ve adaklarını yerine getirmezler, o toplumda şişmanlık yaygınlaşır.

 

 

حدثنا عبدان، عن أبي حمزة، عن الأعمش، عن إبراهيم، عن عبيدة، عن عبد الله رضي الله عنه،

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (خير الناس قرني، ثم الذين يلونهم، ثم الذين يلونهم، ثم يجيء من بعدهم قوم: تسبق شهادتهم أيمانهم، وأيمانهم شهادتهم).

 

[-6429-] Abdullah İbn Mes'ud, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle dediğini nakletmiştir: "İnsanların en hayırlısı benim zamanımda yaşayanlardır. Daha sonra onlardan sonrakiler, daha sonra da onlardan sonrakiler gelir. Daha sonra şahitlikleri yeminlerini geçen, yeminleri şahitliklerini geçen kimseler gelir."

 

 

حدثني يحيى بن موسى: حدثنا وكيع: حدثنا إسماعيل، عن قيس قال: سمعت خبَّاباً، وقد اكتوى يومئذ سبعاً في بطنه، وقال: لولا أن رسول الله صلى الله عليه وسلم نهانا أن ندعو بالموت لدعوت بالموت، إن أصحاب محمد صلى الله عليه وسلم مضوا، ولم تنقصهم الدنيا بشيء، وإنا أصبنا من الدنيا ما لا نجد له موضعاً إلا التراب.

 

[-6430-] Habbab (Habbab karnından yedi kez dağlanarak işkence görmüş bir sahabidir) şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ölümü dilemeyi yasaklamamış olsaydı ben ölmek için dua ederdim. Dünya nimetleri Muhammed'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabının edrlerinden hiçbir şey eksiltmemiştir. Biz onlardan sonra, toprağa gömmek dışında koyacak yer bulamayacağımız kadar şeyelde ettik."

 

 

حدثني محمد بن المثنى: حدثنا يحيى، عن إسماعيل قال: حدثني قيس قال:

 أتيت خباباً، وهو يبني حائطاً له، فقال: إن أصحابنا الذين مضوا لم تنقصهم الدنيا شيئاً، وإنا أصبنا من بعدهم شيئاً، لا نجد له موضعاً إلا التراب.

 

[-6431-] Kays İbn Ebi Hazım şöyle diyor: Habbab'ın yanına gittim. Bir duvar örüyordu. Şöyle dedi: "Arkadaşlarımız ölüp gittiler ama dünya nimetleri sebebiyle kazandıkları ecirlerinden hiçbir şey eksilmedi. Biz onlardan sonra, toprağa gömmek dışında koyacak yer bulamayacağımız kadar şeyelde ettik."

 

 

حدثنا محمد بن كثير: عن سفيان، عن الأعمش، عن أبي وائل، عن خباب رضي الله عنه قال: هاجرنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، قصَّه.

 

[-6432-] Habbab Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber hicret ettiğini nakletmiştir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

(Dünyanın korkulması gereken güzellikleri ve bunlar uğruna çekişmek) Dünyanın güzelliklerinden kasıt çekiciliği, parlaklığı, güzelliği ve göz alıcılığıdır . . Bunlar uğruna çekişmenin ne anlama geldiği konu açıklanırken anlatılacaktır.

 

(Allah'a yemin ederim ki sizin fakir düşmenizden korkmuyorum) Böyle bir korku duymamasının sebebi dünya nimetlerinin ümmete verileceğini, onların zenginleşeceklerini bilmesidir. Nebilik alametlerinden biri de henüz gerçekleşmeyen olayları önceden bildirmektir.

 

(Bunlar uğruna çekişmek) Çekişmek bir şeyi çok fazla istemekten kaynaklanır. Bir şey bencilce istenir ve uğruna savaşılırsa korkulan durum ortaya çıkar.

 

(Sizi helak eder) Yani dünya malı rağbet görür, kişi onu isteyerek rahatlar.

Ancak elde etmesi engellenirse düşmanlık başlar, savaş ortaya çıkar, bu da insanları helake sürükler.

 

İbn Battal şöyle demiştir: Dünya nimetlerini elde eden kişi kötü sondan ve bunlar sebebiyle karşılaşacağı imtihandan korkmalı, nimetlerin çekiciliğine kanmamalı, bunlar sebebiyle başkalarıyla çekişmemelidir.

 

(Dünyanın güzellikleri) Bunlardan kasıt insanın güzelliği ile övündüğü eşyalar, mallar, elbiseler ve ekinler gibişeylerdir. Oysa bunların hiç biri kalıcı değildir.

(Baharda yeşeren bitkiler) Bakliyat gibi şeylerdir.

 

(Çok yemekten öldürür ya da helak eder) Çok yemekten ölmek karnın şişmesi sonucu ölmektir. Güzel bir otlak bulan ve yemekte aşırı giden hayvanlar bu şekilde şişerek ölebilir.

 

Hayvanın midesindeki yemi geri getirerek tekrar çiğnemesi geviş getirmesidir. Daha sonra da bu yemleri ince bir pislik halinde atar. Burada anlatılan hayvan doyup da yedikleri midesinde ağırlık yapınca bunları atmakta zorlanır, bundan dolayı geviş getirerek yediklerini iyice ezer, güneşte de ısınınca artık hazmetmesi kolaylaşır. Böylece rahatlar ve ağırlıktan kurtulur. Aksi takdirde şişkinlik onu derhal öldürür.

 

Ez-Zeyn İbn EI-Münir şöyle der: Çayır çimenle beslenen hayvanın haline Nebi s.a.v.'in muhatapları alışkındI. Nasıl otladığını ve gezindiğini biliyorlardı. Çayır çimen hayvanın yemekten hoşlandığı yeşil otlardır, hayvan bunları yemekten lezzet alır ve çokça yer. Çayırda otlayan hayvan bunları azar azar, yavaş yavaş yediğinden dolayı rahatsızlık duymaz. Bu iyi olan durumdur. Ancak çayır çimenin hiç zarar vermeyeceği anlamına gelmez. Bunları yiyenin istisna edilmesi yavaş yavaş yenmesinden dolayıdır, yoksa her çayır çimen otlayan hayvan hakkında değildir.

 

Et-Tıbi şöyle der: Bu hadis dört gruptan bahsetmektedir: Lezzet alarak ve ölçüyü kaçırarak şişinceye değin yiyenler. Bunlar hemen helak olurlar. Aynı şekilde çok yiyen ama zarardan hile ile kurtulmaya çalışanlar da bir müddet sonra yenilir ve helak olurlar. Yine çok yiyen ama yediğinin verdiği zarardan kurtulmak için çabalayarak bunu sindirebilenler kurtulurlar. Aşırıya gitmeden yiyen ve geviş getirmek zorunda kalmayan, sadece açlığını bastırmak içi yiyenler ise yediklerini hazmederler. Bu dört grubun birincisi kafirlerdir. İkincisi son anda tövbe etmeyi hatırlayan isyankar ve gafiııerdir. Üçüncüsü iyilikle kötülüğü bir arada işleyen ve makbulolacak bir zamanda tövbe edebilenlerdir. Dördüncüsü ise ahirete rağbet eden zahitlerdir. Bu dört grubun hepsi hadiste açık ve net olarak anlatılmaz.

 

Ez-Zeyn İbn EI-Münir şöyle der: Bu hadiste sanatsal benzetmeler vardır.

 

Birincisi mal ve kar bitkilere ve onların yeşermesine benzetilmiştir.

 

İkincisi kazanmaya çalışan ve sebeplere tutunan kişiler otlayan hayvanlara benzetilmiştir.

 

Üçüncüsü çokça mal kazanmak ve saklamak yemekte aşırı gitmek ve mideyi doldurmaya benzetilmiştir.

 

Dördüncüsü malını sevmesine ve değer vermesine rağmen elinden çıkaran kimsenin cimrilikteki aşırılığı hayvanın geviş getirdikten sonra pislemesine benzetilmiştir. Cimriliğin şer'an ne kadar pis olduğu böylece anlatılmıştır.

 

Beşincisi mal toplamaktan vazgeçip emekli olan kişinin durumu güneşe dönerek yan gelip yatan hayvana benzetilmiştir. Hayvanın en güzel, en sakin ve en rahat hali budur. Böylece bu durumda olmanın yararlarına ve maslahatına işarette bulunulmuştur.

 

Altıncısı mal toplayıp da bunları vermekten kaçınan kimsenin durumu kendisine zarar veren yemi bedeninden uzaklaştıramayıp ölen hayvanın durumuna benzetilmiştir. Yedincisi mal, bir gün düşmanlık besleyebileceği akla gelmeyen arkadaşa benzetilmiştir. Mal, vasfı gereği insanın sevdiği ve bağlandığı bir şeydir. Bu durumundan dolayı mala kanan kimse, maldan dolayı uğrayabileceği akıbeti düşünemez. Sekizincisi malı hakkı olmadığı halde alan kimse, yiyip de doymayan kimseye benzetilmiştir.

 

Gazali şöyle demiştir: Mal hem zehir hem de panzehiri olan yılana benzer.

 

Zararından korunmayı bilen bir bilgeye nasip olursa ondan panzehir elde eder ve mal bir nimet olur. Eğer ahmak birine nasip olursa helak edici bir bela olur.

 

Bu hadiste imam ın Cuma hutbesi haricinde, va az verirken minberde oturabileceği gibi insanların da imanın etrafında oturabileceği hükmü yer alır. Hadis, dünya nimetleri için çekişmekten sakındım. İlim adamına anlaşılamayan meselelerde soru sormak ve muarazayı gidermek için delil istemek de bu hadise göre caizdir. Bu hadiste mal "hayır" olarak adlandırılmıştır. Bu ifadeyi "O insan hayra (mala) pek düşkündür" ayeti de bu hadisi destekler Bir başka ayette de "Bir hayır (mal) miras bırakırsa" ifadesi yer alır. Hadiste hikmetli sözlerle misal getirmek, bazı sorulara cevap vermek gerektiğinde Nebi s.a.v.'in vahiy beklediği hükümleri de yer alır. Bu sonuncu hüküm hadisi rivayet eden sahabinin zannı ile sabit olmaktadır. Resulullah'ın veciz, kapsamlı ve konuyu anlaşılır hale getiren bir cevap verebilmek için sustuğunu düşünmek de mümkündür.

 

Düşünmek gerektiğinde cevap vermekte acele etmemek, inatlaşmak amacıyla soru sorduğu düşünülen kişinin kınanması, güzel soru sorana teşekkür edilmesi, fakir, düşkün ve yolcuya mali yardımın teşvik edilmesi, helalolmayan yollarla mal elde eden kişinin bu maldan bereket görmeyeceği, bu şekilde elde edilen malın yiyip yiyip doymamaya benzediği, israfın yasaklanması, fazla yemenin kötülenmesi, malı hak yolda harcamaktan kaçınmanın "Allah faizi yok eder ve sadakaları bereketlendirir" ayetinde bildirildiği üzere malın yok olmasına ve bereketinin gitmesine sebep olacağı hükümleri de hadisten elde edilen diğer hükümlerdir.

Bu hadisin şerhi "şehadet" kitabında ve "sahabenin faziletleri" kitabının baş kısmında yer almıştır.

 

باب: قول الله تعالى: {يا أيها الناس إنَّ وعد الله حق فلا تغرَّنكم الحياة الدنيا ولا يغرَّنكم بالله الغَرور. إن الشيطان لكم عدو فاتخذوه عدواً إنما يدعو حزبه ليكونوا من أصحاب السعير} /فاطر: 5 - 6/.

8. "EY İNSANLAR! ALLAH'IN VA'Dİ GERÇEKTİR, SAKIN DÜNYA HAYATI SİZİ ALDATMASIN VE O ALDATICI (ŞEYTAN) DA ALLAH HAKKINDA SİZİ KANDIRMASIN! ÇÜNKÜ ŞEYTAN, SİZİN DÜŞMANINIZDIR, SİZ DE ONU DÜŞMAN SAYIN. O, KENDİ TARAFTARLARINI ANCAK ATEŞ EHLİNDEN OLMAYA ÇAĞIRIR (Fatır, 5, 6)''

 

جمعه سعر، قال مجاهد: الغَرور: الشيطان.

Mücahit ayette yer alan الغَرور kelimesinin şeytan anlamında olduğunu söylemiştir,

 

حدثنا سعد بن حفص: حدثنا شيبان، عن يحيى، عن محمد بن إبراهيم القرشي قال: أخبرني معاذ بن عبد الرحمن: أن ابن أبان أخبره قال: أتيت عثمان بن عفان بطهور وهو جالس على المقاعد، فتوضأ فأحسن الوضوء، ثم قال: رأيت النبي صلى الله عليه وسلم يتوضأ وهو في هذا المجلس، فأحسن الوضوء ثم قال: (من توضأ مثل هذا الوضوء، ثم أتى المسجد، فركع ركعتين، ثم جلس، غفر له ما تقدم من ذنبه). قال: وقال النبي صلى الله عليه وسلم: (لا تغترُّوا).

 

[-6433-] İbn Eban şöyle demiştir: Osman İbn Aftan'a abdest suyu, getirdim. O esnada oturuyordu. Güzelce abdest aldı ve sonra şöyle dedi: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu mecliste güzelce abdest aldığını gördüm. Abdest aldıktan sonra şöyle buyurmuştu: 'Kim bu abdest gibi abdest alır daha sonra mescide gelerek iki rekat namaz kılar sonra da mescidde oturursa geçmiş günahları bağışlanır. Osman dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Aldanmayın" demişti.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Nebi s.a.v.'in "aldanmayın" demesinin anlamı Temizlik kitabında açıklanmıştı. Özetle mana şöyledir: Buradaki bağışlanma ifadesini umumi anlamıyla yorumlamayın, tüm günahların bağışlanacağını zannederek namazia nasılolsa bağışlanır diye gevşeyip günahlara dalmayın. Günahlara kefaret olan namaz makbul namazdır. Hangi namazın makbulolacağını da kimse bilemez.

 

Bu hadisle ilgili gördüğüm bir diğer yorum da namazın kefaret olduğu günahların sadece küçük günahlar olduğudur. Sakın bu hadisi yanlış anlayıp namazın kefaret olacağını sanarak büyük günah işlemeyin. Kefaret olunabilenler küçük günahlardır. Ya da aldanıp küçük günahları arttırmayın. Zira ısrar halinde, küçük günahlar da büyük günah hükmünde olur. Küçük günaha kefaret olan bir şey böyle bir günaha kefaret olmaz. Namazın küçük günahlara kefaret olması da itaatkar insanlara hastır. Masiyet işleyenler böyle bir mertebeye nail olamazlar.