باب: ما يحذر
من زهرة
الدنيا
والتنافس
فيها.
7. DUNYANIN KORKULMASı GEREKEN GÜZELLİKLERİ VE BUNLAR UĞRUNA
ÇEKİŞMEK
حدثنا
إسماعيل بن
عبد الله قال:
حدثني إسماعيل
بن إبراهيم بن
عقبة، عن موسى
بن عقبة: قال
ابن شهاب:
حدثني عروة بن
الزبير: أن
المسور بن
مخرمة أخبره:
أن عمرو بن
عوف، وهو حليف
لبني عامر بن
لؤي، كان شهد
بدراً مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
أخبره: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث أبا
عبيدة بن
الجراح إلى
البحرين يأتي
بجزيتها،
وكان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم هو صالح
أهل البحرين
وأمَّر عليهم
العلاء بن الحضرمي،
فقدم أبو
عبيدة بمال من
البحرين، فسمعت
الأنصار
بقدومه،
فوافقت صلاة
الصبح مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فلما انصرف
تعرضوا له،
فتبسم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حين
رآهم وقال:
(أظنكم سمعتم
بقدوم أبي
عبيدة، وأنه
جاء بشيء).
قالوا: أجل يا
رسول الله،
قال: (فأبشروا
وأمِّلوا ما
يسركم،
فوالله ما
الفقر أخشى
عليكم، ولكن
أخشى عليكم أن
تبسط عليكم الدنيا،
كما بسطت على
من كان قبلكم،
فتنافسوها
كما
تنافسوها،
وتلهيكم كما
ألهتهم).
[-6425-] Amr İbn Avf (Amir İbn Lüey oğullarının
himayesindeydi. Bedir Savaşında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında
bulunmuştur) şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Ubeyde İbn El-Cerrah'ı
cizye toplaması için Bahreyn'e gönderdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
Bahreyn halkı ile barış yapmış ve onlara el-Ala İbn El-Hadrami"yi vali
tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn'den cizye gelirlerini getirdi. Ensar onun
geldiğini duydular ve sabah namazında mescitte Resulullah'ın yanında
bulundular. Ebu Ubeyde oradan ayrılınca hepsi Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e doğru yöneldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları görünce
gülümsedi ve şöyle dedi: "Ebu Ubeyde'nin gelince bir şeyler getirdiğini
duydunuz değil mi?" Onlar da: "Evet ey Allah'ın elçisi" dediler.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Hadi birbirinize müjdeyi verin ve sizi mutlu edecek şeyleri
isteyin. Allah'a yemin ederim ki ben sizin fakirleşmenizden korkmuyorum. Aksine
sizden önceki ümmetierin önüne serildiği gibi dünyanın sizin de önünüze
serilmesinden, sizin de sizden öncekiler gibi birbirinize düşmenizden ve sizden
öncekileri gaflete düşürdüğü gibi dünya nimetlerinin sizi de gaflete
düşürmesinden korkuyorum."
حدثنا قتيبة
بن سعيد:
حدثنا الليث،
عن يزيد بن
أبي حبيب، عن
أبي الخير، عن
عقبة بن عامر:
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم خرج
يوماً، فصلى
على أهل أحد
صلاته على
الميت، ثم
انصرف إلى
المنبر، فقال:
(إني فرطكم،
وأنا شهيد
عليكم، وإني
والله لأنظر
إلى حوضي
الآن، وإني قد
أعطيت مفاتيح
خزائن الأرض،
أو مفاتيح
الأرض، وإني
والله ما أخاف
عليكم أن
تشركوا بعدي،
ولكني أخاف
عليكم أن تنافسوا
فيها).
[-6426-] Ukbe İbn Amir şöyle rivayet etmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bir gün evden çıktı ve Uhut şehitleri için cenaze namazı kıldı. Daha
sonra minbere çıkarak şöyle buyurdu:
"Ben sizin önde gideninizim ve ben sizin
yaptıklarınızın şahidiyim. Allah'a yemin ederim ki şu anda cenneteki Havuz'a
bakıyorum. Bana dünyanın hazinelerinin anahtarları verilmiştir. Ancak Allah'a
yemin ederim ki ben, benden sonra şirke düşmenizden korkmuyorum. Aksine, dünya
için birbirinizle çekişmenizden korkuyorum."
حدثنا
إسماعيل قال:
حدثني مالك،
عن زيد بن أسلم،
عن عطاء بن
يسار، عن أبي
سعيد الخدري
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: (إن أكثر
ما أخاف عليكم
ما يخرج الله
لكم من بركات
الأرض). قيل:
وما بركات
الأرض؟ قال:
(زهرة الدنيا).
فقال له رجل:
هل يأتي الخير
بالشر؟ فصمت
النبي صلى
الله عليه
وسلم حتى ظننت
أنه ينزل
عليه، ثم جعل
يمسح عن
جبينه، فقال: (أين
السائل). قال:
أنا. قال أبو
سعيد: لقد
حمدناه حين
طلع لذلك. قال:
(لا يأتي
الخير إلا
بالخير، إن
هذا المال
خضرة حلوة، وإن
كل ما أنبت
الربيع يقتل
حبطاً أو
يُلِمُّ، إلا
آكلة الخضر،
أكلت حتى إذا
امتدَّت
خاصرتاها،
استقبلت
الشمس،
فاجْتَرَّت
وثلطت وبالت،
ثم عادت
فأكلت. وإن
هذا المال
حلوة، من أخذه
بحَقِّه
ووضعه في حقه
فنعم المعونة
هو، ومن أخذه
بغير حقه كان
كالذي يأكل
ولا يشبع).
[-6427-] Ebu Said el-Hudri, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
buyurduğunu söylemiştir: "Sizin için en çok korktuğum şey Allah'ın
yeryüzünün bereketlerini çıkarmasıdır." Bunun üzerine ashap yeryüzü
bereketlerinin ne olduğunu sordular. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Dünyanın güzellikleridir" diye cevap verdi. Bir adam: "Hayır,
şer mi getirir?" diye sordu. Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sustu.
Ben ona vahiy geldiğini düşündüm. Daha sonra alnındaki terleri sildi ve "Soru
soran nerede?" dedi. Adam: "Benim" dedi. Ebu Said:
"Resuluilah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, adama sorusundan ötürü kızmayarak
cevap verdiği için hamdettik" demiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
"Hayır yalnızca hayır getirir. Dünya
malı yeşildir, tatlıdır. Baharda yeşeren bitkiler çok yemelerinden ötürü
hayvanları öldürür ya da perişan eder. Çimenler hariç. Hayvan çimenleri yer,
yan dönüp yatar, güneşe döner, geviş getirir, pisler. Daha sonra döner tekrar
yer. Tatlı olan mala gelince, onu hakkıyla alan ve hakkını veren kişi ne iyi
kişidir. Ancak hakkı olmayan bir malı alan kişi yiyip de doymayan kimse
gibidir."
حدثني محمد
بن بشار:
حدثنا غندر
محمد بن جعفر: حدثنا
شُعبة قال:
سمعت أبا حمزة
قال: حدثني زهدم
بن مضَّرب
قال: سمعت
عمران بن حصين
رضي الله
عنهما،
عن
النبي صلى الله
عليه وسلم
قال: (خيركم
قرني، ثم
الذين يلونهم،
ثم الذين
يلونهم - قال
عمران: فما
أدري: قال النبي
صلى الله عليه
وسلم بعد قوله
مرتين أو ثلاثاً
- ثم يكون
بعدهم قوم
يشهدون ولا
يستشهدون
ويخونون ولا
يؤتمنون،
وينذرون ولا
يفون، ويظهر
فيهم
السِّمَن).
[-6428-] İmran İbn Husayn Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
buyurduğunu rivayet etmiştir: "En hayırlınız benim yaşadığım zamanda
yaşayanınızdır. Sonra onlardan sonra gelenler gelir. (İmran Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in bu ifadeyi iki kere mi üç kere mi tekrarladığını
hatırlamadığını söylemiştir). Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözüne
şöyle devam etmiştir: "Onlardan sonra şahitliğe çağrılmadıkları halde
şahitlik eden, güvenilmeyen, ihanet eden, adak adarlar ve adaklarını yerine
getirmezler, o toplumda şişmanlık yaygınlaşır.
حدثنا
عبدان، عن أبي
حمزة، عن
الأعمش، عن
إبراهيم، عن
عبيدة، عن عبد
الله رضي الله
عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (خير
الناس قرني،
ثم الذين
يلونهم، ثم
الذين
يلونهم، ثم يجيء
من بعدهم قوم:
تسبق شهادتهم
أيمانهم، وأيمانهم
شهادتهم).
[-6429-] Abdullah İbn Mes'ud, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle
dediğini nakletmiştir: "İnsanların en hayırlısı benim zamanımda
yaşayanlardır. Daha sonra onlardan sonrakiler, daha sonra da onlardan sonrakiler
gelir. Daha sonra şahitlikleri yeminlerini geçen, yeminleri şahitliklerini
geçen kimseler gelir."
حدثني يحيى
بن موسى:
حدثنا وكيع:
حدثنا إسماعيل،
عن قيس قال: سمعت
خبَّاباً،
وقد اكتوى
يومئذ سبعاً
في بطنه،
وقال: لولا أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
نهانا أن ندعو
بالموت لدعوت
بالموت، إن أصحاب
محمد صلى الله
عليه وسلم
مضوا، ولم
تنقصهم
الدنيا بشيء،
وإنا أصبنا من
الدنيا ما لا
نجد له موضعاً
إلا التراب.
[-6430-] Habbab (Habbab karnından yedi kez dağlanarak işkence görmüş bir
sahabidir) şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ölümü
dilemeyi yasaklamamış olsaydı ben ölmek için dua ederdim. Dünya nimetleri
Muhammed'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabının edrlerinden hiçbir şey
eksiltmemiştir. Biz onlardan sonra, toprağa gömmek dışında koyacak yer
bulamayacağımız kadar şeyelde ettik."
حدثني محمد
بن المثنى:
حدثنا يحيى،
عن إسماعيل
قال: حدثني
قيس قال:
أتيت
خباباً، وهو
يبني حائطاً
له، فقال: إن
أصحابنا
الذين مضوا لم
تنقصهم
الدنيا
شيئاً، وإنا
أصبنا من
بعدهم شيئاً،
لا نجد له
موضعاً إلا
التراب.
[-6431-] Kays İbn Ebi Hazım şöyle diyor: Habbab'ın yanına gittim. Bir duvar
örüyordu. Şöyle dedi: "Arkadaşlarımız ölüp gittiler ama dünya nimetleri
sebebiyle kazandıkları ecirlerinden hiçbir şey eksilmedi. Biz onlardan sonra,
toprağa gömmek dışında koyacak yer bulamayacağımız kadar şeyelde ettik."
حدثنا محمد
بن كثير: عن
سفيان، عن
الأعمش، عن أبي
وائل، عن خباب
رضي الله عنه
قال: هاجرنا مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، قصَّه.
[-6432-] Habbab Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber hicret ettiğini
nakletmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
(Dünyanın korkulması gereken güzellikleri ve bunlar uğruna
çekişmek) Dünyanın güzelliklerinden kasıt çekiciliği, parlaklığı, güzelliği ve
göz alıcılığıdır . . Bunlar uğruna çekişmenin ne anlama geldiği konu
açıklanırken anlatılacaktır.
(Allah'a yemin ederim ki sizin fakir düşmenizden korkmuyorum)
Böyle bir korku duymamasının sebebi dünya nimetlerinin ümmete verileceğini,
onların zenginleşeceklerini bilmesidir. Nebilik alametlerinden biri de henüz
gerçekleşmeyen olayları önceden bildirmektir.
(Bunlar uğruna çekişmek) Çekişmek bir şeyi çok fazla istemekten
kaynaklanır. Bir şey bencilce istenir ve uğruna savaşılırsa korkulan durum
ortaya çıkar.
(Sizi helak eder) Yani dünya malı rağbet görür, kişi onu isteyerek
rahatlar.
Ancak elde etmesi engellenirse düşmanlık başlar, savaş ortaya
çıkar, bu da insanları helake sürükler.
İbn Battal şöyle demiştir: Dünya nimetlerini elde eden kişi kötü
sondan ve bunlar sebebiyle karşılaşacağı imtihandan korkmalı, nimetlerin
çekiciliğine kanmamalı, bunlar sebebiyle başkalarıyla çekişmemelidir.
(Dünyanın güzellikleri) Bunlardan kasıt insanın güzelliği ile
övündüğü eşyalar, mallar, elbiseler ve ekinler gibişeylerdir. Oysa bunların hiç
biri kalıcı değildir.
(Baharda yeşeren bitkiler) Bakliyat gibi şeylerdir.
(Çok yemekten öldürür ya da helak eder) Çok yemekten ölmek
karnın şişmesi sonucu ölmektir. Güzel bir otlak bulan ve yemekte aşırı giden
hayvanlar bu şekilde şişerek ölebilir.
Hayvanın midesindeki yemi geri getirerek tekrar çiğnemesi geviş
getirmesidir. Daha sonra da bu yemleri ince bir pislik halinde atar. Burada
anlatılan hayvan doyup da yedikleri midesinde ağırlık yapınca bunları atmakta
zorlanır, bundan dolayı geviş getirerek yediklerini iyice ezer, güneşte de ısınınca
artık hazmetmesi kolaylaşır. Böylece rahatlar ve ağırlıktan kurtulur. Aksi
takdirde şişkinlik onu derhal öldürür.
Ez-Zeyn İbn EI-Münir şöyle der: Çayır çimenle beslenen hayvanın
haline Nebi s.a.v.'in muhatapları alışkındI. Nasıl otladığını ve gezindiğini
biliyorlardı. Çayır çimen hayvanın yemekten hoşlandığı yeşil otlardır, hayvan
bunları yemekten lezzet alır ve çokça yer. Çayırda otlayan hayvan bunları azar
azar, yavaş yavaş yediğinden dolayı rahatsızlık duymaz. Bu iyi olan durumdur.
Ancak çayır çimenin hiç zarar vermeyeceği anlamına gelmez. Bunları yiyenin
istisna edilmesi yavaş yavaş yenmesinden dolayıdır, yoksa her çayır çimen
otlayan hayvan hakkında değildir.
Et-Tıbi şöyle der: Bu hadis dört gruptan bahsetmektedir: Lezzet alarak
ve ölçüyü kaçırarak şişinceye değin yiyenler. Bunlar hemen helak olurlar. Aynı
şekilde çok yiyen ama zarardan hile ile kurtulmaya çalışanlar da bir müddet
sonra yenilir ve helak olurlar. Yine çok yiyen ama yediğinin verdiği zarardan
kurtulmak için çabalayarak bunu sindirebilenler kurtulurlar. Aşırıya gitmeden
yiyen ve geviş getirmek zorunda kalmayan, sadece açlığını bastırmak içi
yiyenler ise yediklerini hazmederler. Bu dört grubun birincisi kafirlerdir.
İkincisi son anda tövbe etmeyi hatırlayan isyankar ve gafiııerdir. Üçüncüsü
iyilikle kötülüğü bir arada işleyen ve makbulolacak bir zamanda tövbe
edebilenlerdir. Dördüncüsü ise ahirete rağbet eden zahitlerdir. Bu dört grubun
hepsi hadiste açık ve net olarak anlatılmaz.
Ez-Zeyn İbn EI-Münir şöyle der: Bu hadiste sanatsal benzetmeler
vardır.
Birincisi mal ve kar bitkilere ve onların yeşermesine
benzetilmiştir.
İkincisi kazanmaya çalışan ve sebeplere tutunan kişiler otlayan
hayvanlara benzetilmiştir.
Üçüncüsü çokça mal kazanmak ve saklamak yemekte aşırı gitmek ve
mideyi doldurmaya benzetilmiştir.
Dördüncüsü malını sevmesine ve değer vermesine rağmen elinden
çıkaran kimsenin cimrilikteki aşırılığı hayvanın geviş getirdikten sonra
pislemesine benzetilmiştir. Cimriliğin şer'an ne kadar pis olduğu böylece
anlatılmıştır.
Beşincisi mal toplamaktan vazgeçip emekli olan kişinin durumu
güneşe dönerek yan gelip yatan hayvana benzetilmiştir. Hayvanın en güzel, en
sakin ve en rahat hali budur. Böylece bu durumda olmanın yararlarına ve
maslahatına işarette bulunulmuştur.
Altıncısı mal toplayıp da bunları vermekten kaçınan kimsenin
durumu kendisine zarar veren yemi bedeninden uzaklaştıramayıp ölen hayvanın
durumuna benzetilmiştir. Yedincisi mal, bir gün düşmanlık besleyebileceği akla
gelmeyen arkadaşa benzetilmiştir. Mal, vasfı gereği insanın sevdiği ve
bağlandığı bir şeydir. Bu durumundan dolayı mala kanan kimse, maldan dolayı
uğrayabileceği akıbeti düşünemez. Sekizincisi malı hakkı olmadığı halde alan
kimse, yiyip de doymayan kimseye benzetilmiştir.
Gazali şöyle demiştir: Mal hem zehir hem de panzehiri olan
yılana benzer.
Zararından korunmayı bilen bir bilgeye nasip olursa ondan
panzehir elde eder ve mal bir nimet olur. Eğer ahmak birine nasip olursa helak
edici bir bela olur.
Bu hadiste imam ın Cuma hutbesi haricinde, va az verirken
minberde oturabileceği gibi insanların da imanın etrafında oturabileceği hükmü
yer alır. Hadis, dünya nimetleri için çekişmekten sakındım. İlim adamına
anlaşılamayan meselelerde soru sormak ve muarazayı gidermek için delil istemek
de bu hadise göre caizdir. Bu hadiste mal "hayır" olarak
adlandırılmıştır. Bu ifadeyi "O insan hayra (mala) pek düşkündür"
ayeti de bu hadisi destekler Bir başka ayette de "Bir hayır (mal) miras
bırakırsa" ifadesi yer alır. Hadiste hikmetli sözlerle misal getirmek,
bazı sorulara cevap vermek gerektiğinde Nebi s.a.v.'in vahiy beklediği
hükümleri de yer alır. Bu sonuncu hüküm hadisi rivayet eden sahabinin zannı ile
sabit olmaktadır. Resulullah'ın veciz, kapsamlı ve konuyu anlaşılır hale
getiren bir cevap verebilmek için sustuğunu düşünmek de mümkündür.
Düşünmek gerektiğinde cevap vermekte acele etmemek, inatlaşmak
amacıyla soru sorduğu düşünülen kişinin kınanması, güzel soru sorana teşekkür
edilmesi, fakir, düşkün ve yolcuya mali yardımın teşvik edilmesi, helalolmayan
yollarla mal elde eden kişinin bu maldan bereket görmeyeceği, bu şekilde elde
edilen malın yiyip yiyip doymamaya benzediği, israfın yasaklanması, fazla
yemenin kötülenmesi, malı hak yolda harcamaktan kaçınmanın "Allah faizi
yok eder ve sadakaları bereketlendirir" ayetinde bildirildiği üzere malın
yok olmasına ve bereketinin gitmesine sebep olacağı hükümleri de hadisten elde
edilen diğer hükümlerdir.
Bu hadisin şerhi "şehadet" kitabında ve
"sahabenin faziletleri" kitabının baş kısmında yer almıştır.
باب: قول الله
تعالى: {يا
أيها الناس
إنَّ وعد الله
حق فلا
تغرَّنكم
الحياة
الدنيا ولا
يغرَّنكم
بالله
الغَرور. إن
الشيطان لكم
عدو فاتخذوه
عدواً إنما
يدعو حزبه
ليكونوا من
أصحاب السعير}
/فاطر: 5 - 6/.
8. "EY İNSANLAR! ALLAH'IN VA'Dİ GERÇEKTİR, SAKIN DÜNYA
HAYATI SİZİ ALDATMASIN VE O ALDATICI (ŞEYTAN) DA ALLAH HAKKINDA SİZİ
KANDIRMASIN! ÇÜNKÜ ŞEYTAN, SİZİN DÜŞMANINIZDIR, SİZ DE ONU DÜŞMAN SAYIN. O,
KENDİ TARAFTARLARINI ANCAK ATEŞ EHLİNDEN OLMAYA ÇAĞIRIR (Fatır, 5, 6)''
جمعه سعر،
قال مجاهد:
الغَرور:
الشيطان.
Mücahit ayette yer alan الغَرور kelimesinin şeytan anlamında olduğunu söylemiştir,
حدثنا سعد بن
حفص: حدثنا
شيبان، عن
يحيى، عن محمد
بن إبراهيم
القرشي قال:
أخبرني معاذ
بن عبد
الرحمن: أن
ابن أبان
أخبره قال: أتيت
عثمان بن عفان
بطهور وهو
جالس على
المقاعد،
فتوضأ فأحسن
الوضوء، ثم
قال: رأيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم يتوضأ
وهو في هذا
المجلس، فأحسن
الوضوء ثم
قال: (من توضأ
مثل هذا
الوضوء، ثم
أتى المسجد،
فركع ركعتين،
ثم جلس، غفر
له ما تقدم من
ذنبه). قال:
وقال النبي صلى
الله عليه
وسلم: (لا
تغترُّوا).
[-6433-] İbn Eban şöyle demiştir: Osman İbn Aftan'a
abdest suyu, getirdim. O esnada oturuyordu. Güzelce abdest aldı ve sonra şöyle
dedi: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu mecliste güzelce abdest
aldığını gördüm. Abdest aldıktan sonra şöyle buyurmuştu: 'Kim bu abdest gibi
abdest alır daha sonra mescide gelerek iki rekat namaz kılar sonra da mescidde
oturursa geçmiş günahları bağışlanır. Osman dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem: "Aldanmayın" demişti.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Nebi s.a.v.'in "aldanmayın" demesinin anlamı Temizlik
kitabında açıklanmıştı. Özetle mana şöyledir: Buradaki bağışlanma ifadesini
umumi anlamıyla yorumlamayın, tüm günahların bağışlanacağını zannederek namazia
nasılolsa bağışlanır diye gevşeyip günahlara dalmayın. Günahlara kefaret olan
namaz makbul namazdır. Hangi namazın makbulolacağını da kimse bilemez.
Bu hadisle ilgili gördüğüm bir diğer yorum da namazın kefaret
olduğu günahların sadece küçük günahlar olduğudur. Sakın bu hadisi yanlış
anlayıp namazın kefaret olacağını sanarak büyük günah işlemeyin. Kefaret
olunabilenler küçük günahlardır. Ya da aldanıp küçük günahları arttırmayın.
Zira ısrar halinde, küçük günahlar da büyük günah hükmünde olur. Küçük günaha
kefaret olan bir şey böyle bir günaha kefaret olmaz. Namazın küçük günahlara
kefaret olması da itaatkar insanlara hastır. Masiyet işleyenler böyle bir
mertebeye nail olamazlar.