باب:
المصافحة.
27. MUSAFAHA
وقال ابن
مسعود: علمني
النبي صلى
الله عليه وسلم
التشهد، وكفي
بين كفيه.
İbn Mes'ud: "Nebi s.a.v. bana elim onun elleri arasında
olduğu halde teşehhüdü öğretti" dedi.
وقال كعب بن
مالك: دخلت
المسجد، فإذا
برسول الله
صلى الله عليه
وسلم، فقام
إلي طلحة بن
عبيد الله
يهرول حتى
صافحني
وهنأني.
Ka'b İbn Malik de: Ben mescide girdiğimde Rasulullah ile
karşılaştım. Hemen Talha İbn Ubeydullah ayağa kalkıp, bana doğru benimle
musafaha edinceye kadar koşup geldi ve beni tebrik etti, dedi.
حدثنا عمرو
بن عاصم:
حدثنا
همَّام، عن
قتادة قال:
قلت لأنس:
أكانت
المصافحة في
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم؟ قال:
نعم.
[-6263-] Katade'den dedi ki: "Enes'e: Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabı arasında musafaha var mıydı ,diye sordum.
O:
Evet, dedi."
حدثنا يحيى
بن سليمان
قال: حدثني
ابن وهب قال: أخبرني
حيوة قال:
حدثني أبو
عُقَيل زهرة
بن معبد: سمع
جده عبد الله
بن هشام قال:
كنا
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم، وهو آخذ
بيد عمر بن
الخطاب.
[-6264-] Abdullah İbn Hişam'dan dedi ki: "Biz Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte iken o da Ömer İbn el-Hattab'ın
elinden tutmuş bulunuyordu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Musafaha" Musafaha lafzı "es-safha"
lafzından mufaale vezninde bir kelimedir. Bundan maksat ise elin avucunun
diğerinin elinin avucunu tutmasıdır.
Musannıf (Buhari) el-Edebu'l-Müfred adlı eserinde ve Ebu Davud
sahih bir senedie Eneslden Nebie merfu olarak: "İşte Yemen halkı gelmiş
bulunuyor. Onlar bizi musafaha yaparak ilk selamlayan kimselerdir" diye
buyurdu.
İbn Battal dedi ki: Musafaha genelolarak bütün alimlere göre
güzel görülmüştür. Malik önceleri bunu mekruh görürken, sonraları müstehap
olduğu görüşünü kabul etmiştir. Nevev! de: Musafahanın karşılaşma esnasında
sünnet olduğu icma' ile kabul edilmiştir, demektedir.
Derim ki: Musafahaya dair emrin genel çerçevesinden yabancı
kadın ve tüysüz güzel çocuklar müstesnadırlar.
باب: الأخذ
باليدين.
28. ELİ TUTMAK
وصافح
حمَّاد بن زيد
ابن المبارك بيديه.
Nitekim Hammad İbn Zeyd de iki eli ile İbnu'l-Mübarek ile
musafaha yapmıştır.
حدثنا أبو
نُعَيم: حدثنا
سيف قال: سمعت
مجاهداً يقول:
حدثني عبد
الله بن سخبرة
أبو معمر قال: سمعت
ابن مسعود
يقول:
علمني
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، وكفي بين
كفيه،
التشهد، كما
يعلمني
السورة من
القرآن:
(التحيات لله،
والصلوات
والطيبات،
السلام عليك
أيها النبي
ورحمة الله
وبركاته،
السلام علينا
وعلى عباد
الله
الصالحين،
أشهد أن لا
إله إلا الله،
وأشهد أن
محمداً عبده
ورسوله). وهو
بين
ظهرانينا،
فلما قبض
قلنا: السلام -
يعني - على
النبي صلى
الله عليه
وسلم.
[-6265-] İbn Mes'ud'dan dedi ki: "Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem, -elim onun iki eli arasında olduğu halde-
Kur'an'dan bir sureyi öğretireesine bana teşehhüdü şöylece öğretti:
et-Tahiyyatu lillahi vessalavatu vettayyibat; esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve
rahmetullahi ve berekatuh; esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihln. Eşhedu en
la ilahe illallah ve eşhedu en ne Muhammeden abduhu ve rasuluh:
Bütün esenlik dilekleri, güzel dualar ve övgüler yalnız
Allah'ındır. Ey Nebi! Selam sana, Allah'ın rahmetleri ve bereketleri de üzerine
olsun. Selam bizim ve Allah\n salih kullarının üzerine. Şehadet ederim ki
Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed onun kulu
ve Rasulüdür. Allah Rasulü, aramızdayken biz böyle derdik. Ama ruhu
kabzedildikten sonra esselamu alennebiyyi demeye başladık."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İbn Battal dedi ki: Eli tutup yakalamak, musafahanın ileri
derecesidir. İlim adamlarına göre bu müstehabtır. Ama elin öpülmesi hususunda görüş
ayrılıkları vardır. Malik hem bunu, hem de bu hususta gelen rivayetleri kabul
etmemiştir. Başkaları ise el öpmeyi caiz kabul etmiş ve Ömer'den gelen şu
rivayet i delil göstermişlerdir: "Düşmanın önünden kaçtıkları gazadan
Medine'ye geri döndüklerinde, biz savaş kaçkınlanyız, demişlerdi. Allah Rasulü
s.a.v. ise: Hayır, aksine sizler (taktik gereği geri çekilip) tekrar hücum
edenlersiniz. Ben mu'minlerin kendisine sığındığı birlikleriyim, buyurdu. Ömer
dedi ki: Biz de onun elini öptük."
(İbn Battal devamla) dedi ki: "Ebu Lubabe, Ka'b İbn Malik
ve iki arkadaşı Allah tevbelerini kabul edince, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'in elini öpmüştür."
Bunu el-Ebheri' zikretmiş bulunmaktadır. Ebu Ubeyde de Medine'ye
geldiğinde, Ömer r.a.'ın elini öpmüştü. Zeyd İbn Sabit de İbn Abbas bineğinin
özengisini tutunca, İbn Abbas'ın elini öpmüştü. el-Ebheri' dedi ki: Malik'in el
öpmeyi mekruh görmesi, tekebbür ve kendisini azametli görmek suretinde olması
halindedir. Ama dinine bağlılığı, ilmi yada şerefi dolayısıyla Allah'a yakınlık
isteği ile bir kimsenin elini öperse, bu caizdir.
İbn Battal dedi ki: Tirmizi'nin Safvan İbn Assal yoluyla gelen
hadisteki rivayetine göre; "İki Yahudi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
gelip ona dokuz alamete dair soru sordular..." hadisini zikretmekte ve
hadisin sonunda: "iki Yahudi onun elini, ayağını öptüler"
denilmektedir. Tirmizi de: Bu hasen, sahih bir hadistir, demiştir.
Derim ki: İbn Ömer hadisini Buhari, el-Edebu'l-Müfred'de ve Ebu
Davud rivayet etmişlerdir. Ebu Lubabe ile ilgili hadisi Beyhaki ed-Delail'de ve
İbnu'lMukri rivayet etmişlerdir. Ka'b ve iki arkadaşına dair hadisi
İbnu'l-Mukri', Ebu Ubeyde ile ilgili hadisi Cami'inde Süfyan, İbn Abbas ile
ilgili hadisi Taberi ve İbnu'l-Mukri, Safvan ile ilgili hadisi de Nesai, İbn Mace
ve sahih olduğunu belirterek el-Hakim rivayet etmişlerdir. Hafız Ebu Bekir
İbnu'l-Mukri bizim de sema yoluyla aldığımız "el öpme"ye dair bir cüz
toplamış olup, bunda pek çok hadis ve eseri kaydetmiş bulunmaktadır. Bu
husustaki hadislerin en ceyyidlerinden birisi de ezZari' el-Abdi' ile ilgili
hadistir. Bu zat Abdulkays heyetinde bulunuyordu. O şöyle demiştir: "Biz
kaldığımız yerlerden alelacele gidip Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elini
ve ayağını öpmeye koyulduk." Usame İbn Şerik rivayet, ettiği hadiste şöyle
demektedir: "Kalkıp, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elini öptü."
Hadisin senedi kavidir. Cabir'in rivayet ettiği hadiste de "Ömer, kalkıp
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in elini öptü" demektedir.
Nevevi' dedi ki: Bir adamın zahidliği ve salih bir kimse oluşu
sebebiyle yahut ilmi, şerefi, kendisini haramlardan koruması ve buna benzer
dini sebepler için elini öpmek, mekruh değildir, hatta müstehabtır. Eğer
zenginliği, gücü kuweti ya da dünya ehli nezdindeki makam ve mevkii dolayısıyla
olursa, ileri derecede mekruhtur. Ebu Said el-Mütevelll ise: Caiz olmaz,
demiştir.
باب:
المعانقة،
وقول الرجل
كيف أصبحت.
29. MU'ANAKA (BİRBİRİNİN BOYNUNA SARILMAK) VE KİŞİNİN: NASIL
SABAHLADIN (NASIL OLDUN), DEMESİ
حدثنا إسحق:
أخبرنا بشر بن
شعيب: حدثني أبي،
عن الزُهري
قال: أخبرني
عبد الله بن
كعب: أن عبد
الله بن عباس
أخبره: أن
علياً - يعني -
ابن أبي طالب
خرج من عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم. وحدثنا
أحمد بن صالح:
حدثنا عنبسة:
حدثنا يونس،
عن ابن شهاب
قال: أخبرني
عبد الله بن
كعب بن مالك:
أن عبد الله
بن عباس أخبره:
أن
علي بن أبي
طالب رضي الله
عنه خرج من
عند النبي صلى
الله عليه
وسلم في وجعه
الذي توفي فيه،
فقال الناس:
يا أبا حسن،
كيف أصبح رسول
الله صلى الله
عليه وسلم؟
قال: أصبح
بحمد الله
بارئاً، فأخذ
بيده العباس
فقال: ألا
تراه، أنت والله
بعد ثلاث عبد
العصا، والله
إني لأرى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم سيتوفى
في وجعه، وإني
لأعرف في وجوه
بني عبد
المطلب الموت،
فاذهب بنا إلى
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
فنسأله: فيمن
يكون الأمر،
فإن كان فينا
علمنا ذلك،
وإن كان في
غيرنا أمرناه
فأوصى بنا، قال
علي: والله
لئن سألناها
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم
فمنعناها لا
يعطيناها
الناس أبداً،
وإني لا
أسألها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
أبداً.
[-6266-] Abdullah İbn Abbas'tan rivayete göre, "Ali
İbn Ebi Talib r.a., Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in vefatı ile sonuçlanan
rahatsızlığı esnasında Nebiin yanından çıktı. İnsanlar:
Ey Ebu'l-Hasen, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem nasıl
sabahladı, diye sordular.
Ali: Allah'a hamdolsun iyileşmiş olarak sabahı etti, dedi.
el-Abbas onun elinden yakalayarak: Sen onu görmüyor musun? Allah'a yemin ederim
ki, sen üç gün sonra asanın kulu olacaksın. Allah'a yemin ederim ben Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu hastalığı sonunda vefat edeceği görüşündeyim.
Çünkü ben Abdulmuttalib oğullarının ölümlerinin yaklaştığını yüzlerinin
halinden anlarım. Haydi kalk, seninle Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in
yanına gidelim de ona ondan sonra işin kimin hakkı olacağına dair soru soralım.
Eğer bu iş bize ait olacaksa bunu öğrenmiş oluruz, eğer bizden başkasına ait
olacaksa, ondan o kimselere hakkımızda tavsiyede bulunmasını isteriz, dedi.
Ali: Allah'a yemin ederim eğer biz bu işi Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'e sorsak, o da bu işi bize vermeyecek olursa, insanlar da o
işi bizi ebediyen vermeyecektir. Gerçek şu ki ben bu hususu ebediyen Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e sormayacağım, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Mu'anaka (birbirinin boynuna sarılmak) ve kişinin: Nasıl
sabahı ettin, diye sormas!." İbn Battal dedi ki: İnsanlar mu'anaka hususunda
görüş ayrılığı içindedirler. Malik bunu mekruh görmüş, İbn Uyeyne ise caiz
kabul etmiştir.
el-Mühelleb dedi ki: el-Abbas'ın, Ali'nin elinden tutması,
musafahanın caiz oluşuna, hasta olan kimsenin durumunu: Nasıl sabahı etti, diye
sormanın da caiz oluşuna delil olduğu gibi, zann-ı galibe dair yemin etmenin
caiz oluşuna dair delil de ihtiva eder.
İbnu't-Tin'in naklettiğine göre ed-Davudi: "Nasıl sabahı
ettin" tabirini insanlar ilk olarak Amevas TaCıriu esnasında
kullandıklarını söylemiştir. Ancak ona Arapların bunu İslamdan önce de
söyledikleri ve Müslümanların da bu hadiste belirtildiği üzere bunu
kullandıkları belirtilerek itiraz edilmiştir.
Derim ki: Buna şöyle cevap verilir: Öncelik, İslam döneminde
meydana gelen hakkında yorumlanır. Çünkü İslam, karşı karşıya gelen kimselerin
selamlaşmalarını teşri buyurmuştur. Daha sonra da halinin nasılolduğuna dair
soru sormak, ortaya çıkmıştır. Her ikisini bir arada kullanan da çok az idi.
Sünnet olan da selam ile söze başlamaktır. Buna (nasıl sabahı ettin, diye
sormaya) sebep de görüldüğü kadarıyla meydana gelen Taun hastalığı idi. Bu
hastalık sebebiyle kişinin arkadaşına halini sormasını gerektiren sebepler
ortaya çıkmış oldu.
باب: من أجاب
بلبيك وسعديك.
30. ÇAĞlRANA: "LEBBEYKE VE SA'DEYK" DİYE CEVAP VEREN
KİMSE
حدثنا موسى
بن إسماعيل:
حدثنا
همَّام، عن
قتادة، عن
أنس، عن معاذ
قال:
أنا
رديف النبي
صلى الله عليه
وسلم فقال: (يا
معاذ). قلت:
لبيك وسعديك،
ثم قال مثله
ثلاثاً: (هل تدري
ما حق الله
على العباد).
قلت: لا، قال:
(حق الله على
العباد أن
يعبدوه ولا
يشركوا به
شيئاً). ثم سار
ساعة، فقال:
(يا معاذ). قلت: لبيك
وسعديك، قال:
(هل تدري ما حق
العباد على الله
إذا فعلوا
ذلك: أن لا
يعذبهم).
حدثنا هدبة:
حدثنا همَّام:
حدثنا قتادة،
عن أنس، عن
معاذ: بهذا.
[-6267-] Enes'den rivayete göre; "Muaz (İbn Cebel)
dedi ki: Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkasında binek üzerinde iken
Allah Rasulü:
Ey Muaz, dedi. Ben: Lebbeyke ve sa'deyk, dedim. Sonra bunun
benzerini üç defa tekrarladı. (Devamla şöyle buyurdu): Allah'ın kulları
üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun? Ben: Hayır deyince, o: Allah'ın
kulları üzerindeki hakkı, ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet etmeleridir,
buyurdu. Daha sonra bir süre yol aldı ve:
Ey Muaz, dedi. Ben: Lebbeyke ve sa'deyk, dedim. O: Eğer kullar
bunu yapacak olurlarsa Allah'ın üzerindeki haklarının ne olduğunu biliyor
musun? Onları azap etmemesidir, buyurdu,"
حدثنا عمر بن
حفص: حدثنا
أبي: حدثنا
الأعمش: حدثنا
زيد بن وهب:
حدثنا والله
أبو ذر
بالربذة قال:
كنت
أمشي مع النبي
صلى الله عليه
وسلم في حرة المدينة
عشاء،
استقبلنا
أحد، فقال: (يا
أبا ذر، ما
أحب أن أحداً
لي ذهباً،
يأتي علي ليلة
أو ثلاث، عندي
منه دينار إلا
أرصدة لدين،
إلا أن أقول
به في عباد
الله هكذا
وهكذا وهكذا).
وأرانا بيده،
ثم قال: (يا أبا
ذر). قلت: لبيك
وسعديك يا
رسول الله،
قال:
(الأكثرون هم الأقلون،
إلا من قال
هكذا وهكذا).
ثم قال لي:
(مكانك لا
تبرح يا أبا
ذر حتى أرجع).
فانطلق حتى
غاب عني،
فسمعت صوتاً،
فخشيت أن يكون
عرض لرسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
فأردت أن أذهب،
ثم ذكرت قول
رسول الله صلى
الله عليه وسلم:
(لا تبرح).
فمكثت، قلت:
يا رسول الله،
سمعت صوتاً،
خشيت أن يكون
عرض لك، ثم
ذكرت قولك
فقمت، فقال
النبي صلى
الله عليه وسلم:
(ذاك جبريل،
أتاني
فأخبرني أنه
من مات من أمتي
لا يشرك بالله
شيئاً دخل
الجنة). قلت: يا
رسول الله،
وإن زنى وإن
سرق، قال: (وإن
زنى وإن سرق).
قلت لزيد: إنه
بلغني أنه أبو
الدرداء،
فقال: أشهد
لحدثنيه أبو
ذر بالربذة.
قال الأعمش:
وحدثني أبو
صالح، عن أبي
الدرداء نحوه.
وقال أبو
شهاب، عن
الأعمش: (يمكث
عندي فوق ثلاث).
[-6268-] Zeyd İbn Vehb'den: "Allah'a yemin ederim.
Bize Ebu Zer' Rebeze'de iken tahdis ederek dedi ki:
Medine'nin Harre denilen bölgesinde yatsı vakti Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem ile birlikte yürüyor idim. Karşımıza Uhud dağı gelince:
Ey Ebu Zerr! Uhud dağı kadar altınım olup da üzerimden iki yahut
üç gece geçtikten sonra yanımda bir borç için alıkoyacağım miktar dışında, tek
bir dinarın dahi kalmasını sevmem. Ancak onu Allah'ın kulları arasında şöyle ve
şöyle yapmak isterim -deyip, eliyle bize gösterdi.- Sonra: Ey Ebu Zerr,
buyurdu. Ben:
Lebbeyke ve sa'deyk, ey Allah'ın Rasulü, dedim. O: Daha çok olanlar
daha az olacak olanlardır. Şöyle ve şöyle yapan müstesna, buyurdu. Sonra da
bana:
Yerinde dur ey Ebu Zerr, ben geri dönünceye kadar buradan ayrılma,
deyip gitti, nihayet onu göremez oldum. Sonra bir ses işittim. Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in başına bir şey gelmiş olduğundan korktum. Bu
sebeple gitmek istedim, sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bana:
Yerinden ayrılma, dediğini hatırlayınca yerimde durdum.
(Daha sonra ona): Ey Allah'ın Rasulü, ben bir ses işittim ve
başına bir iş geldiğinden korktum. Sonra bana söylediğini hatırlayınca yerimde
kaldım, dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: O Cibril idi, bana geldi ve
bana: Kim benim ümmetimden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ölürse cennete
gireceğini haber verdi, dedi.
Ben: Ey Allah'ın Rasulü, zina etse ve hırsızlık etse dahi mi,
dedim. Allah Resulü: Zina da etse, hırsızlık da etse, buyurdu."
(Hadisi Zeyd'den rivayet eden A'meş) dedi ki: Ben Zeyd'e:
"Bana bunun
Ebu'd-Derda olduğu haberi ulaştı deyince, Zeyd İbn Vehb: Şehadet
ederim ki bu hadisi bana Ebu Zerr, er-Rebeze'de iken tahdis etti, dedi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Çağırana, lebbeyke ve sa'deyk diye karşılık veren."
Bu başlıkta Enes'in Muaz'dan diye rivayet ettiği: "Ben Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in arkasına binmiş idim. Bana: Ey Muaz dedi, ben de: Lebbeyke
ve sadeyk diye cevap verdim" şeklindeki hadisini zikretmiş bulunmaktadır.
Bu iki sözün (Iebbeyke ve sa'deyk kelimelerinin) açıklaması Hac bölümünde
geçmiştir. Muaz'ın rivayet ettiği bu hadisin bir kısmının açıklamaları da İlim
ve Cihad bölümlerinde geçmiş idi. Yeteri kadar diğer açıklamaları da Rikak
bölümünde(6500 nolu hadiste) gelecektir.
Bu sözleri (Iebbeyke ve sa'deyk sözlerini) Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in bizzat söylediği de varid olmuştur. Nesai, sahih olduğunu
belirterek İbn Hibban, Muhammed İbn Hatıb'dan gelen bir hadis olarak şöyle
dediğini nakIetmektedirler: "Ben ve annem oturan.bir adamın yanına gittik.
Annem ona: Ey Allah'ın Resuıü dedi, o da: Lebbeyki ve sadeyki diye cevap
verdi."