باب: الحمد
للعاطس.
123. AKSIRAN KİMSENİN ELHAMDULİLLAH DEMESİ
حدثنا محمد
بن كثير:
حدثنا سفيان:
حدثنا سليمان،
عن أنس بن
مالك رضي الله
عنه قال:
عطس
رجلان عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فشمت
أحدهما ولم
يشمت الآخر،
فقيل له،
فقال: (هذا حمد
الله، وهذا لم
يحمد الله).
[-6221-] Enes İbn Malik r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzurunda iki adam aksırdJ. Onlardan birisine
yerhamukellah dediği halde, diğerine yerhamukellah demedi. Bundan dolayı ona
sebebi sorulunca, o da:
Bu Allah'a hamdetti, bu ise Allah'a hamdetmedi, diye cevap
verdi."
Bu Hadis 6225 numara ilede var
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Aksıranın elhamdulillah demesi". Yani böyle demenin
meşru oluşu. Hadisin zahiri bunun vacip olmasını gerektirir. Çünkü bu hususta
açık emir sabit olmuştur. Ama Nevevı bunun müstehap oluşu üzerinde ittifakın
bulunduğunu nakletmiştir. Aksırdıktan sonra söylenecek lafza gelince, İbn
Battal ve başkalarının, bir kesimden nakletliğine göre iki başlık sonra gelecek
olan Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste belirtildiği üzere:
Elhamdulillah'tan başka bir şey söylemez. Bir başka kesimden nakledilene göre
ise "elhamdulillah ala külli hal: Her durum dolayısıyla Allah'a
hamdolsun" der. İbn Battal devamla der ki: Ama İbn Ömer'in bunu nehyettiği
ve bunun hakkında: Resulullah s.a.v. bize böylece öğretti, dediği rivayet
edilmiştir. Bunu da el-Bezzar ve Taberani rivayet etmiştir.
"Elhamdulillahala külli hal" demeye dair asıl delil,
Tirmizi ve Taberani'de
Ebu Malik el-Eş'ari'den merfu olarak zikrettikleri şu hadistir:
"Sizden biriniz aksırdığı takdirde: Elhamdulillah ala külli hal,
desin." Bunun bir benzeri de Ebu Davud'da -ileride dikkat çekileceği
üzere- Ebu Hureyre yoluyla gelen hadis olarak rivayet edilmiştir. Nesai de
Ali'den merfu olarak şu hadisi rivayet etmiştir:
"Aksıran elhamdulillah ala külli hal, der."
İbnu's-Sunni de Ebu Eyyub'dan bunun benzeri bir hadis rivayet etmiştir. Ahmed
ve Nesai, Salim İbn Ubeyd'den merfu olarak şu hadisi rivayet ederler:
"Sizden biriniz aksıracak olursa, elhamdulillah ala külli hal yahut
elhamdulillahi Rabbi'l-alemin desin."
Bir kesimden de "elhamdulillahi Rabbi'l-alemin, der"
diye nakl edilmiştir. Derim ki: Bu da İbn Mesud'un rivayet ettiği Buhari'nin de
el-Edebu'lMüfred'de ve Taberani'nin zikrettiği hadiste varid olmuştur. Nevevi,
el-Ezkar adlı eserinde şunu söylemektedir: İlim adamları aksıran kimsenin
aksırmasının akabinde elhamdulillah demesinin müstehap olduğunu ittifakla kabul
etmişlerdir. Eğer elhamdulillahi Rabbi'l-alemin derse, şüphesiz bu daha
güzelolur. Şayet elhamdulillahi ala külli hal diyecek olursa bu daha da
faziletlidir.
Evet, Nevevi böyle demiştir. Ama benim zikretmiş olduğum
haberler bu hususta muhayyerliği, sonra da geçtiği şekilde önceliği
gerektirmektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Yerhamukellah dedi." İbnu'l-Enbari dedi ki: Hayır ile
dua eden herkese (hadiste geçtiği gibi): "Muşemmit" adı verilir. İbn
Dakiki'l-'Id de Şerhu'l-İlmam adlı eserinde bunun tercih edildiğine işaret
etmiştir.
el-Kazzaz der ki: Teşmi, tebrik demektir. Araplar onu tebrik
ettiği takdirde de "şemmete aleyhi" derler.
İbnu'l-Arabi, Tirmizi Şerhi'nde der ki: Dil bilginleri her iki
lafzın türediği kökler hakkında açıklamalarda bulunmuş, ama bu hususta anlamı
açık seçik bir şekilde ortaya koymamışlardır. Oysa aralarındaki fark çok
incelikli bir anlam ihtiva eder. Şöyle ki, aksıran bir kimsenin başındaki ve
ona bağlı boyun ve benzeri yerlerdeki herbir organ adeta çözüıür. Sanki ona:
Allah'ın rahmeti üzerine olsun, denilince bu, Allah o kimseye bu dua sayesinde,
aksırmadan önce her organın eski haline dönmesini sağlayacak ve herhangi bir
değişiklik olmaksızın önceki haline getirecek bir rahmet versin demek olur.
el-Hallmi dedi ki: Aksıran kimsenin hamd etmesinin meşru
oluşundaki hikmet şudur: Aksırmak, düşünce gücünün içinde bulunduğu beyindeki
rahatsızlıkları giderir. Hissedip duymanın kaynağı olan sinirlerin menşei de
odur, onun sağlıklı oluşu ile diğer organlar da sağlıklarına kavuşur. Bundan
açıkça anlaşıldığına göre aksırmak, pek büyük bir nimettir. Bundan dolayı
Allah'a hamd ile karşılanması uygundur. Çünkü Allah'a hamd etmek ile Allah'ın
yaratıcılığı ve kudreti kabul edilmekte, mahlukatın tabiata değil, bizzat ona
ait ve onun tarafından var edildiği dile getirilmektedir. ---Halimi'nin
açıklamaları burada sona ermektedir. ---
Hadisten teşmıtin (yerhamukellah demenin), ancak Allah'a hamd
eden kimseler için meşru olduğu anlaşılmaktadır.
İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu da üzerinde icma' olunmuş bir husustur.
Bu hadisten anlaşıldığına göre, hükmün illetine (sebebine) dair soru sormak ve
bu hususta soru sorana bunu açıklamak caizdir. Özellikle de eğer bu açıklamada
soru sorana bir fayda alacaksa ...
Aksıran kimsenin uyması gereken edeplerden bazıları:
1-Düşük sesle aksırması ama yüksek sesle elhamdulillah demesi.
2-Aksırırken ağzından ya da burnundan yanında oturanlara
rahatsızlık verecek şeyler çıkmaması için yüzünü kapatması.
3-Yanındakine zarar vermemek için de yüzünü sağa ya da sola
çevirmemesi.
İbnu'l-Arabi der ki: Aksırırken sesi alçaltmanın hikmeti, yüksek
sesle aksırmanın organları rahatsız etmesinden dolayıdır.
İbn Dakiki'l-'Id der ki: Aksırana yerhamukellah demenin
faydalarından bazıları da şunlardır:
1-Müslümanlar arasında sevgi ve kaynaşmanın gerçekleşmesi,
2-Aksıran kimsenin nefsindeki kibiri kırmak suretiyle ve
mütevazi olmaya itmek ile tedib edilmesi. Çünkü rahmetin sözkonusu edilmesi
suretiyle mükelleflerin çoğunun uzak kalamadığı günahkarlık da hatırlatılmış
olur.
باب: تشميت
العاطس إذا
حمد الله.
124. AKSIRAN KİŞİ ALLAH'A HAMDETTİÖİ TAKDİRDE ONA YERHAMUKELLAH
DEMEK
فيه أبو
هريرة.
Bu hususta Ebu Hureyre'den gelmiş bir rivayet vardır.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
شُعبة، عن
الأشعث بن
سليم قال:
سمعت معاوية
بن سويد بن
مقرن، عن البراء
رضي الله عنه
قال:
أمرنا
النبي صلى
الله عليه
وسلم بسبع،
ونهانا عن
سبع: أمرنا
بعيادة
المريض،
واتباع الجنازة،
وتشميت
العاطس،
وإجابة
الداعي، ورد
السلام، ونصر
المظلوم،
وإبرار
المقسم،
ونهانا عن
سبع: عن خاتم
الذهب، أو
قال: حلقة
الذهب، وعن
لبس الحرير،
والديباج،
والسندس،
والمياثر.
[-6222-] Bera’ (b. A’zib) r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize yedi hususu emretti ve bize yedi hususu
yasakladı. Bize hastayı ziyaret etmeyi, cenazenin arkasından gitmeyi, aksırana
(elhamdulillah demesi halinde) yerhamukellah demeyi, davet edenin davetine
icabet etmeyi, selamı almayı, zulme uğramış kimseye yardım etmeyi, yemin
vererek senden bir şey isteyenin istediğini yerine getirmeyi emir buyurdu. Bize
şu yedi şeyi de yasakladı: Altın yüzüğü -ya da altın halkayı dedi-, harir,
dibac ve sündüs (denilen) ipek kumaşları giyinmeyi ve at eğerlerinin üzerine
ipek minderler koymayı."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Aksırana Allah'a hamdettiği takdirde yerhamukellah
demek." Yani belirtilen şarta bağlı olarak aksırana teşmitte bulunma
(yerhamukellah deme)nin meşru oluşu. Buhari hükmün ne olduğunu tayin
etmemiştir. Bununla birlikte başlıktaki hadiste görüldüğü gibi, bu hususta emir
sabit olmuştur.
İbn Dakiki'l-'Id dedi ki: Emrin zahiri, vücub ifade etmesidir.
Ayrıca bunu bir sonraki başlıkta gelecek olan Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği
hadisteki şu ifadeler de desteklemektedir: "Aksırıp elhamdulillah dediği
işitilen her aksıran kişiye yerhamukellah demek, her Müslümanın üzerinde bir
haktır." Müslim'de yer alan Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste de
"Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır" dedikten sonra bunlar
arasında: "Aksırıp da Allah'a hamd ettiği takdirde sen de ona
yerhamukellah de" ifadelerini zikretmektedir.
Buhari de bir başka yoldan, Ebu Hureyre'den: "Beş şey
Müslümanın lehine diğer Müslümanın üzerine vaciptir" deyip, bunlar
arasında aksırıp elhamdulillah diyene yerhamukellah demeyi de zikretmektedir.
Bu hadis aynı şekilde Müslim'de de yer almaktadır.
Aişe r.anha'nın rivayet ettiği Ahmed ve Ebu Ya'la tarafından
zikredilen hadiste şöyle denilmektedir: "Sizden biriniz aksırırsa
elhamdulillah desin. Onun yanında bulunan da yerhamukellah desin."
Buna yakın bir hadis, Taberani'de Ebu Malik'ten diye rivayet
edilmiştir. Malikilerden İbn Müzeyyen bu hadislerin zahirinin ifade ettiği
hükmü be-nimsemiş, Zahiriye mensuplarının çoğunluğu da böyle demiştir.
İbn Ebi Cemra da şöyle demektedir: Bizim mezhebimize mensup ilim
adamlarından bir topluluk, bunun farz-ı ayn olduğunu söylemişlerdir.
İbnu'lKayyim de Sünen haşiyesinde bu görüşün kuvvetli olduğunu belirterek
şunları söylemektedir: Bu hüküm açıkça vacip lafzı ile ona delalet eden
"hak" Iafzı ile bu hususta anlamı apaçık olan "ala:
üzerine" lafzı ile, vücub için hakikat anlamı ile kullanılan emir sigası
ile gelmiştir. Sahabi de: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize
emretti" demektedir. Şüphesiz fakihler bütün bunların toplamının
bulunmadığı pek çok şeyin vacib olduğunu söylemişlerdir.
Başkaları ise, bir kısmın ifa etmesi halinde diğerlerinden düşen
kifaye farzı olduğu görüşünü benimsemiştir. Ebu'l-Velid İbn Rüşd ve Ebu Bekir
İbnu'l-Arabi de bunu tercih etmiştir. Hanefilerle Hanbelilerin cumhuru da bu
görüştedir.
Abdulvehhab ile Malikilerden bir topluluk da elhamdulillah diyen
aksırana, yerhamukellah demenin müstehap olduğu görüşündedir. Bir topluluk
adına da bir kişinin söylemesi yeterlidir. Bu aynı zamanda Şafi1lerin de
görüşüdür. Delil bakımından tercih e değer olan, ikinci görüştür.
Vücuba delalet eden sahih hadisler ise vücubun kifaye yoluyla
oluşuna aykın değildir. Nevevı el-Ezkar adlı eserinde şunları söylemektedir:
Aksırma arka arkaya tekrarlanacak olursa, sünnet, ona yerhamukellah demektir.
Bundan da aksıran kimseye Allah'a hamdetmesi şartıyla üç defadan fazla
aksırmadığı takdirde her keresinde aksırana yerhamukellah demenin meşru olduğu
anlaşılmaktadır. Bu üç aksırmasının peşpeşe olup olmaması arasında da bir fark
yoktur. Daha sonra Nevevı İbnu'l-Arabi'den şunu nakletmektedir: İlim adamları
arka arkaya aksıran kimseye ikincisinde mi, üçüncüsünde mi yoksa dördüncüsünde
mi: Sen nezlesin denileceği hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Doğrusu,
üçüncüsünde böyle denileceğidir.
İbn Dakiki'I-'Id dedi ki: Aynı şekilde imam hutbe verirken
aksıran kimseye de yerhamukellah demek müstesnadır. Çünkü bu durumda aksıran
kimseyi işitenin ona yerhamukellah demesi emri ile hutbe okuyan kimsenin
hutbesini işitenin dinlemesi emri birbiriyle çatışmaktadır. Tercih edilen ise
hutbeyi dinlemektir. Çünkü hatibin hutbesini bitirmesinden sonra aksırana
yerhamukellah diyerek telafi etmek mümkündür.
باب: ما يستحب
من العطاس وما
يكره من
التثاؤب.
125. AKSIRMAKTAN MÜSTEHAP OLAN VE ESNEMEKTEN MEKRUH OLAN
حدثنا آدم بن
أبي إياس:
حدثنا ابن أبي
ذئب: حدثنا
سعيد
المقبري، عن
أبيه، عن أبي
هريرة رضي الله
عنه،
عن
النبي صلى الله
عليه وسلم: (إن
الله يحب
العطاس،
ويكره التثاؤب،
فإذا عطس فحمد
الله، فحق على
كل مسلم سمعه
أن يشمته،
وأما التثاؤب:
فإنما هو من
الشيطان،
فليرده ما
استطاع، فإذا
قال: ها، ضحك
منه الشيطان).
[-6223-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah, aksırmayı sever ve esnemekten hoşlanmaz.
Kişi aksırıp Allah'a hamdederse, onu işiten her Müslüman üzerine ona
yerhamukellah demek bir haktır. Esnemeye gelince, o ancak şeytandandır. Elinden
geldiği kadar onu geri çevirsin. Esneyip de 'ha' dediği vakit, şeytan ona
güler."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Aksırmadan müstehap olan ve esnemekten mekruh alan,"
el-Hattabi dedi ki: Sevmenin ve mekruh görmenin bu iki fiildeki anlamı,
bunların sebepleri hakkındadır. Çünkü aksırmak, bedendeki bir hafiflikten, deri
gözeneklerinin açılmasından ve ileri derecede tok olmamaktan ileri gelir. Bu
ise esnemenin aksine olan bir durumdur. Çünkü esnemek, genelde bedenin dopdolu
ve ağır oluş illetinden ileri gelir. Bu da çokça yemekten ve abur cubur
karıştırmaktan dolayıdır. Birinci hal ibadet için gayret ve çalışkanlığı,
ikincisi ise aksini gerektirmektedir.
"Şüphesiz Allah aksırmayı sever." Yani nezleden ileri
olmayan aksırmayı sever. Çünkü elhamdulillah demenin ve yerhamukellah diye
karşılık vermenin emrolunduğu aksırma çeşidi budur. Bununla birlikte sevmenin,
her iki aksırma türü hakkında genelolma ihtimali, farklı hükümlerin ise
özellikle yerhamukellah demek hakkında sözkonusu olma ihtimali de vardır.
Aksıran için müstehap olan hususlardan birisi de aksınrken aşınya kaçmamaktır.
Abdurrezzak, Ma'mer'den, o Katade'den şöyle dediğini zikretmektedir: "Yedi
şey şeytandandır." Bunlar arasında da şiddetlice, hızlıca aksırmayı
zikretmiştir.
"Onu duyan her Müslüman üzerine ona yerhamukellah demek,
bir haktır."
Bu buyruk, aksıran kimsenin hemen elhamdulillah demesinin
müstehap olduğuna delil gösterilmiştir.
İbn Dakiki'l-'Id bazı ilim adamlarından şunu nakletmektedir:
Üzerindeki hakkı, sakinleşinceye kadar ifa etmekte acele etmemesi ve hemen ona
yerhamukellah demek için elini çabuk tutmaması gerekir. İbn Dakiki'l-'Id der
ki: Ancak böyle bir şeyde yerhamukellah demenin şartı göz önünde
bulundurulmamış görülüyor. Bu şart ise yerhamukellah demenin, aksıran kimsenin
Allah'a hamdetmesine bağlı olduğudur. Buhari el-Edebu'l-Müfred'de, MekhCıI
el-Ezdi'den şunu rivayet etmiştir: "Ben İbn Ömer'in yanında bulunuyordum.
Mescidin uzak bir tarafındaki bir adam aksırdı. İbn Ömer: Eğler Allah'a hamd
etti isen, yerhamukellah, dedi." Bu da aksırana yerhamukellah demenin,
aksıranın aksırmasını ve elhamdulillah demesini işiten kimseler için meşru
olduğuna delil gösterilmiştir.
باب: إذا عطس
كيف يشمت.
126. AKSIRAN KİMSEYE NASIL YERHAMUKELLAH DENİLİR
حدثنا مالك
بن إسماعيل:
حدثنا عبد
العزيز بن أبي
سلمة: أخبرنا
عبد الله ابن
دينار، عن أبي
صالح، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه،
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (إذا
عطس أحدكم
فليقل: الحمد
لله، وليقل له
أخوه أو
صاحبه: يرحمك
الله، فإذا
قال له: يرحمك
الله، فليقل: يهديكم
الله ويصلح
بالكم).
[-6224-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz aksıracak olursa elhamdulillah desin, kardeşi
-yahut arkadaşı- da ona: Yerhamukellah desin. Ona yerhamukellah dediği takdirde
aksıran da:
Yehdikumullahu ve yuslihu balekum: (Allah size hidayet versin ve
halinizi de düzeltsin), desin."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Aksıran kimseye elhamdulillah demesinin emredilmiş olması, bunun
namaz kılan kimse için dahi meşru olduğuna delil gösterilmiştir. Daha önceden
"Aksıran kimsenin hamdetmesi" başlığında Rifaa İbn Rafi'in hadisine
işaret edilmiş idi. Ashabın cumhuru ve onlardan sonraki imamlar da bu görüşü
ifade etmişlerdir. Malik, Şafil ve Ahmed de böyle demiştir. Tirmizi bazı
tabiınden bunun farz namazda değil, nafile namazda meşru olduğunu
söylediklerini nakletmiştir. Bununla birlikte (farz namazda) kendi kendisine
elhamdulillah, der.
Hocamız da Tirmizi Şerhi'nde bu sözleri ile bunu gizlice söyler,
açıkça söylemez demek istemiş olabileceğini belirtmiştir. Fakat buna rağmen ona
Rifaa İbn Rafi'in rivayet ettiği hadis ileri sürülerek itiraz edilir. Çünkü o,
elhamdulillahı açıktan söylemiş, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de onun bu
yaptığını reddetmemişti. Evet, aksıranın Fatiha'yı okumakta olması ile
başkasını okuyar olması arasında fark gözetilir. Çünkü Fatiha'nın kıraatinin
kesintisiz olması gerekmektedir.
Malikilerden İbnu'l-Arabi de kesin bir dille namazda iken
aksıran kimsenin kendi kendisine elhamdulillah diyeceğini ifade etmiştir.
Suhnun'dan ise namazı bitirinceye kadar elhamdulillah demeyeceğini söylediğini
nakletmekte, ama daha sonra bunun bir aşırılık olduğunu söyleyerek ona itiraz
etmektedir.
"Kardeşi yahut onun arkadaşı da ona yerhamukellah
desin." Burada kardeşlikten kasıt, İslam kardeşliğidir.
Buhari e!-Edebu'l-Müfred'de sahih bir sened ile Ebu Cemra'dan
şunu rivayet etmektedir: "Ben İbn Abbas') aksırıp da ona yerhamukellah
denildiği takdirde:
Afanallahu ve iyyakum mine'n-nari yerhamukumullah: Allah bizi de,
sizi de ateşten kurtarıp afiyet versin, Allah size de rahmet ihsan etsin,
derken işitmişimdir."
Muvatta'da Rafi'den, onun İbn Ömer'den rivayetine göre "İbn
Ömer aksırır da ona yerhamukellah denilirse, o da: yerhamunallahu ve iyyakum ve
yağfirullahu lena ve lekum: Allah bize de size de rahmet ihsan etsin, Allah
bize de size de mağfiret buyursun, derdi."
"Ona: Yerhamukellah diyecek olursa, aksıran: Yehdikumullahu
ve yuslihu balekum: Allah size hidayet versin ve halinizi de düzeltsin,
desin." Bu ifadenin gereği, ancak kendisine yerhamukellah diyen kimse için
böyle demenin meşru olmasıdır. Bu da açıktır. Bu lafız da aksırıp elhamdulillah
diyen kimsenin vereceği cevaptır.
Bu, hakkında görüş ayrılığı bulunan bir husustur. İbn Battal
dedi ki: Cumhurun görüşü bu doğrultudadır ama KD.fe bilginlerinin görüşüne göre
yağfirullahu lena ve lekum: Allah bize ve size mağfiret buyursun, der. Bunu
Taberi, İbn Mesud'dan, İbn Ömer'den ve başkalarından diye rivayet etmiştir. İbn
Battal dedi ki: Malik ve Şafii' de bu iki lafızdan istediğini seçebileceği
görüşündedirler.
İbn Ebi Cemra dedi ki: Hadiste yüce Allah'ın aksırana nimetinin
pek büyük olduğuna bir delil vardır. Bu da aksırmaya bağlı olarak sözkonusu
olan hayırlardan anlaşılır. Yine bu hadiste Allah'ın kulu üzerindeki pek büyük
lütfuna da işaret vardır. O, aksırma nimetiyle kuluna gelecek zararı
gidermiştir. Arkasından dolayısıyla kendisine sevap verilen hamd etmek de ona
meşru kılınmış, ayrıca hayır ile dua ettikten sonra yine hayır ile dua meşru
kılınmıştır. Şanı yüce Allah'ın, kısacık bir zamanda ardı arkasına bu nimetleri
teşri buyurmuş olması, onun bir lütfu ve ihsanıdır. Bu da kalbi ve basireti
olan bir kimsenin imanını artıran bir husustur. Öyle ki, bundan dolayı pek çok
gün ibadet ile elde edemeyeceği şeyleri elde edebilir. Bu vesile ile hatırına
getirmediği Allah'ın kendisine ihsan etmiş olduğu Allah sevgisi nimeti de bunun
kapsamındadır. Aynı şekilde kendisi vasıtası ile bu hayrı bilip öğrendiğimiz ve
değeri ölçülüp biçilemeyecek kadar büyük sünnetinin getirdiği ilim de bunun
içerisindedir. Bu kabilden, bir zerrenin artışında bile bunun dışında pek çok
amelden daha bir üstünlük sözkonusu olur. Allah'a pek çok hamd olsun.
باب: لا يشمت
العاطس إذا لم
يحمد الله.
127. AKSIRAN ELHAMDULİLLAH DEMEDİĞİ TAKDİRDE ONA YERHAMUKELLAH
DENMEZ
حدثنا آدم بن
أبي إياس:
حدثنا شُعبة:
حدثنا سليمان
التيمي قال:
سمعت أنساً
رضي الله عنه
يقول:
عطس
رجلان عند
النبي صلى
الله عليه
وسلم، فشمت
أحدهما ولم
يشمت الآخر،
فقال الرجل:
يا رسول الله،
شمت هذا ولم
تشمتني، قال:
(إن هذا حمد الله،
ولم تحمد الله).
[-6225-] Enes r.a.'dan, dedi ki: "Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in huzurunda iki adam aksırdı. Onlardan birisine yerhamukellah
dediği halde, diğerine yerhamukellah demedi. Bunun üzerine o adam: Ey Allah'ın
Rasulü, buna yerhamukellah dediğin halde, bana yerhamukellah demedin, dedi.
Allah Rasulü:
Bu elhamdulillah dediği halde, sen elhamdulillah demedin, diye
cevap verdi."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"Elhamdulillah demediği takdirde aksırana yerhamukellah
denmez." Buhari bu başlık altında daha önce "aksıranın hamd
etmesi" başlığında geçen Enes'in rivayet ettiği hadisi zikretmektediL
Sanki bununla hükmün genelolduğuna, bu durum ile karşı karşıya kalan o adama
özelolmadığına işaret etmiş gibidir. Bu, genelliği bulunmayan özel bir durum
ile ilgili bir vakıa olsa bile, bu hususta emir varid olmuştur. Müslim'in
zikrettiği, Ebu Musa'nın şu lafızia rivayet ettiği hadis de böyledir:
"Sizden birisi aksırıp elhamdulillah diyecek olursa, ona yerhamukellah
deyiniz. Eğer Allah'a hamdetmezse siz de ona yerhamukellah demeyiniz."
Nevevi' der ki: Bu hadisin gereğine göre Allah'a hamdetmeyen
kimseye yerhamukellah denilmez.
Derim ki: Bu, hadisin mantukundan (lafzından) anlaşılandır ama acaba
buradaki nehiy, haram hükmünü mü ifade eder yoksa tenzihi (kaçınılması istenen)
bir hüküm müdür? Cumhur ikinci görüşü benimsemiştir.
Hamdin ve yerhamukellah demenin asgari seviyesi, arkadaşına bunu
işittirmektir. Bundan şu da anlaşılır: Eğer hamdin dışında bir başka söz
söyleyecek olursa, ona yerhamukellah denilmez. Ayrıca bu, şuna da delil
gösterilmiştir: Elhamdulillah diyen kimseye yerhamukellah demenin meşru olması,
işitenin elhamdulillah dediğini duymasa bile (en azından) elhamdulillah dediğini
bilmesi şartına bağlıdır. Aksırmayı işitmekle birlikte hamdi işitmeyip, o
aksırana yerhamukellah diyen kimsenin bu sözü işitmesi halinde olduğU gibi.
Böyle olan bir kimsenin yerhamukellah demesi meşrudur. Çünkü aksırıp
elhamdulillah diyen kimseye yerhamukellah deme emri genel bir emirdir.
Nevevi' der ki: Uygun görülen görüş, başkaları değil de onun
elhamdulillah dediğini duyan kimsenin ona yerhamukellah demesidir.
İbnu'l-Arabi' bu hususta görüş ayrılığının bulunduğunu nakletmiş
ve bu durumda olan birisine yerhamukellah denilmesi görüşünü tercih etmiştir.
Derim ki: İbn Battal ve başkaları da Malik'ten bu görüşü böylece
nakletmişlerdir. İbn Dakiki'l-'Id de aksıran kimsenin, yanında bulunanların
hamd edene yerhamukellah denilip etmeyene denilmeyeceği şeklinde aradaki farkı
bilemeyen türden cahil kimseler olduğunu bilmesi halini istisna etmiştir. Çünkü
yerhamukellah demek, aksıranın elhamdulillah dediğinin bilinmesine bağlıdır. O
halde bu durumdaki birisine (yani elhamdulillah demeyene) yerhamukellah denilmez.
İsterse onun yanında bulunanlar ona yerhamukellah demiş olsunlar. Çünkü onun
elhamdulillah deyip demediğini bilmemektedir. Şayet aksırıp ham d ettiği halde,
kimse ona yerhamukellah demezse, ondan uzakta olan birisi onun hamdettiğini
işitirse, işittiği zaman ona yerhamukellah demesi müstehap olur.
İbn Abdilberr ceyyid bir sened ile Sünen sahibi Ebu Davud'dan
şunu rivayet etmektedir: Ebu Davud bir gemide iken kıyıda bulunan bir kimsenin
aksırıp hamd ettiğini işitmiş, hemen bir dirheme bir kayık kiralayıp aksıranın
yanına varıp, ona yerhamukellah dedikten sonra geri dönmüş. Ona bunu niçin
yaptığı sorulunca, belki o duası kabulolunan birisidir, diye cevap vermiş.
Yatıp uyuduklarında bir kişinin şöyle dediğini işitmişler: Ey gemide
bulunanlar! Ebu Davud bir dirheme karşılık Allah'tan cenneti satın aldı.
Nevevi dedi ki: Aksırıp da elhamdulillah demeyen kimsenin
yanında bulunan kişilere hamd edip de ona yerhamukellah demek için
elhamdulillah demesini hatırlatması müstehaptır. Bu, İbrahim en-Nehai'den sabit
olmuş bir görüştür ve bu nasihat ile iyiliği emretmek kabilinden bir
davranıştır.