SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 1996 >>

باب: الهجرة.

62. HiCRET (KÜSMEK)

 

وقول النبي صلى الله عليه وسلم: (لا يحل لرجل أن يهجر أخاه فوق ثلاث).

(Karşılaşan İki mu'minin Birbirleriyle Konuşmayıp Yüz Çevirmeleri) ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: "Bir kimsenin, kardeşinden üç günden fazla hecr etmesi (küs durması) helal değildir" buyruğu

 

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب، عن الزُهري قال: حدثني عوف بن مالك بن الطفيل، هو ابن الحارث، وهو ابن أخي عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم لأمها، أن عائشة حدثت:

 أن عبد الله بن الزبير قال في بيع أو عطاء أعطته عائشة: والله لتنتهين عائشة أو لأحجرن عليها، فقالت: أهو قال هذا؟ قالوا: نعم، قالت: هو لله علي نذر، أن لا أكلم ابن الزبير أبداً. فاستشفع ابن الزبير إليها، حين طالت الهجرة، فقالت:لا والله لا أشفع فيه أبداً ولا أتحنث إلى نذري. فلما طال ذلك على ابن الزبير، كلم المسور بن مخرمة وعبد الرحمن بن الأسود بن عبد يغوث، وهما من بني زهرة، وقال لهما: أنشدكما بالله لما أدخلتماني على عائشة، فإنها لا يحل لها أن تنذر قطيعتي. فأقبل به المسور وعبد الرحمن مشتملين بأرديتهما، حتى استأذنا على عائشة، فقالا: السلام عليك ورحمة الله وبركاته أندخل؟ قالت عائشة: ادخلوا، قالوا: كلنا؟ قالت: نعم، ادخلوا كلكم، ولا تعلم أن معهما ابن الزبير، فلما دخلوا دخل ابن الزبير الحجاب، فاعتنق عائشة وطفق يناشدها ويبكي، وطفق المسور وعبد الرحمن يناشدانها إلا ما كلمته، وقبلت منه، ويقولان: إن النبي صلى الله عليه وسلم نهى عما قد علمت من الهجرة، فإنه: (لا يحل لمسلم أن يهجر أخاه فوق ثلاث ليال). فلما أكثروا على عائشة من التذكرة والتحريج، طفقت تذكرهما وتبكي وتقول: إني نذرت، والنذر شديد، فلم يزالا بها حتى كلمت ابن الزبير، وأعتقت في نذرها ذلك أربعين رقبة، وكانت تذكر نذرها بعد ذلك، فتبكي حتى تبل دموعها خمارها.

 

[-6073 – 6074 - 6075-] Abdullah İbni'z--Zübeyr r.a.'den rivayete göre o Aişe'nin yaptığı bir bağış ya da bir alışverişi hakkında: Allah'a yemin ederim, ya Aişe bu işten vazgeçer yahut ben onu tasarruftan men ederim, dedi.

 

Bu sefer Aişe: Bu sözü o mu söyledi, diye sordu. Bunu bildirenler: Evet, dediler. Aişe:

 

O halde Allah adına yemin ediyorum ki, ebediyyen İbnu'z-Zubeyr ile konuşmayacağım, dedi.

 

Aralarındaki dargınlık uzayıp gidince İbnu'z-Zubeyr onun yanına şefaat edecek kimseler gönderdi. Fakat Aişe:

 

Allah'a yemin ederim, hayır, onun hakkında ebediyyen kimsenin şefaatini kabul etmem ve adağımı (yeminimi) da bozmam, dedi.

 

Bu hal İbnu'z-Zubeyr için uzayıp gidince o Misver İbn Mahreme ile Abdurrahman İbn el-Esved İbn Abdi Yeğus -ki ikisi de Zühre oğullarındandılar- ile konuştu ve ikisine:

 

Allah adına size and veriyorum, beni mutlaka Aişe'nin huzuruna girdiriniz. Çünkü onun benimle ilişkiyi koparmayı adaması ona helal değildir, dedi.

 

Bunun üzerine Misver ve Abdurrahman ridalarına bürünerek İbnu'zZübeyr'i de yanlarına alıp gittiler. Aişe'nin huzuruna girmek için izin isteyerek:

 

es-Selamu aleyki ve rahmetullahi ve bereketuhu, girelim mi, dediler. Aişe:

 

Giriniz dedi. Onlar: Hepimiz mi, dediler. Aişe: Evet, hepiniz giriniz, dedi. -Beraberlerinde İbnu'z-Zubeyr'in de olduğunu bilmiyordu-

 

Onlar girince İbnu'z-Zubeyr de hicabın arkasına girdi, Aişe'nin boynuna sarıldı, ona yalvarıp yakarmaya, ağlamaya koyuldu. Misver ile Abdurrahman da ona yalvarmaya başladılar. Mutlaka onunla konuşması, mazeretini kabul etmesi gerektiğini söylediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, yaptığı şekilde dargınlığı yasaklamış olduğunu, çünkü: Müslümanın Müslüman kardeşine üç günden fazla küs durmasının helal olmadığını söylediğini tekrarladılar. Onlar Aişe'ye bu şekilde ileri derecede hatırlatmada bulunup iyice sıkıştırınca, o da ağlayarak ikisine adağını hatırlatıyor ve:

 

Ben bunu adamıştım. Adak da ağır bir iştir, diyordu. Fakat Misver ile Abdurrahman, İbnu'z-Zubeyr ile konuşuncaya kadar ona ısrar edip durdular.

 

Bu adağı dolayısıyla kırk köle azad etti. Bundan sonra da yaptığı o adağını hatırlıyor ve gözyaşları baş örtüsünü ıslatıncaya kadar ağlıyordu."

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن أنس بن مالك:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا تباغضوا، ولا تحاسدوا، ولا تدابروا، وكونوا عباد الله إخواناً، ولا يحل لمسلم أن يهجر أخاه فوق ثلاث ليال).

 

[-6076-] Enes İbn Malik'ten rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Birbirinize buğzetmeyin, birbirinizi kıskanmayın, birbirirıize arkanızı çevirmeyin. Allah'ın kardeş kulları olun. Müslüman kimseye kardeşinden üç günden fazla küs durması helal değildir,"

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن عطاء بن يزيد الليثي، عن أبي أيوب الأنصاري:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (لا يحل لرجل أن يهجر أخاه فوق ثلاث ليال، يلتقيان: فيعرض هذا ويعرض هذا، وخيرهما الذي يبدأ بالسلام).

 

[-6077-] Ebu Eyyub el-Ensari'den rivayete göre "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Bir kimseye kardeşinden -karşılaştıkları halde biri yüzünü bir tarafa, öbürü öbür tarafa çevirerek- üç günden fazla dargın durması helal değildir. Onların hayırlıları ise daha önce selam veren kişidir. "

 

Bu Hadis 6237 numara ilede var.

 

Diğer tahric edenler: Tirmizi Birr; Müslim, Birr ve Sıla

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hicret(hecr etmek)". İki kişinin karşılaştıkları vakit, birbirleriyle konuşmaması demektir. Yoksa burada maksat, vatandan ayrılık değildir. Bunun hükmü daha önceden açıklanmış bulunmaktadır.

 

"Ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in: Bir kimsenin kardeşine üç günden fazla küs durması helal değildir, buyruğu." Nevevi dedi ki: İlim adamları şöyle demiştir: Müslümanlar arasında üç günden fazla bu şekilde dargın durmak nass ile haramdır. Bu nassın mefhumundan da üç gün içerisinde bunun mubah olduğu anlaşılmaktadır. Bu süre zarfında dargın durmanın affedilmesinin sebebi ise, Ademoğlunun yapısında kızgınlık ve öfkenin bulunması dolayısı iledir. Bu arızi halin zeval bulup normal hale dönülmesi için bu kadarlık bir süreye müsamaha gösterilmiştir.

 

"Bu dargınlık süresi İbnu'z-Zubeyr'e uzun gelmeye başlayınca, el-Misver İbn Mahreme ile Abdurrahman İbn el-Esved İbn Abdi Yeğus ile -ki ikisi de Zühre oğullarındandır- konuştu." Daha önce geçen Urve yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir: "İbnu'z-Zubeyr, Kureyş'ten birtakım adamları, özellikle de Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dayılarını araya şefaatçi koydu (iltimas etmelerini istedi)." Orada, buradaki "dayılık"ın anlamını ve Zühre oğullarının babası ve annesi tarafından Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yakınlıklarını da açıklamış bulunuyorum.

 

"Onun benim ile ilişkiyi koparmaya dair adakta bulunması ona helal değildir." Çünkü İbnu'z-Zubeyr onun kız kardeşinin oğlu idi ve çoğunlukla İbnu'zZubeyr'in terbiyesini bizzat kendisi üstleniyordu.

 

"Aişe'nin boynuna sarıldı. Ona yalvarıp ağlamaya koyuldu." el-Evzai 'nin rivayetinde de "ona ağladı, kendisi de ağladı ve İbnu'z-Zubeyr, Aişe'yi öptü" şeklindedir. el-Evzai'nin, el-İsmail1 tarafından zikredilen diğer rivayetinde: "İbnu'zZubeyr Allah adına ve akrabalıklarını hatırlatarak ona yalvardı" şeklindedir.

 

"Aişe'ye hatırlatmalarını artırıp çoğalttıklarında ... " Yani akrabalık bağını gözetmenin, affetmenin, öfkeyi yenmenin faziletine dair varid olan buyrukları ona hatırlatmaları üzerine demektir.

 

"Bu adağı sebebi ile kırk köle azad etti." el-Evzai'nin rivayetinde "daha sonra Yemen'e bir miktar mal gönderdi, o mal ile onun için kırk köle satın alındı. O da adağına kefaret olmak üzere o köleleri azad etti" denilmektedir. Daha önce geçen Urve rivayetinde de "ona on köle gönder(il)di. O da o köleleri azad etti" denilmektedir. Zahirinden anlaşıldığına göre bu köleleri ilk ol3rak ona gönderen kişi Abdullah İbn ez-Zubeyr'dir. Bu başlıktaki rivayete de aykırı değildir. Çünkü bundan sonra kırkı tamamlamak üzere geriye kalan köleleri onun satın alıp azad etmiş olması mümkündür.

 

İlim adamlarının çoğu der ki: Mücerred olarak selam vermek ve selamın alınması ile aradaki dargınlık ortadan kalkmış olur.

 

Ahmed der ki: Baştan beri bulunduğu ilk hale geri dönülmedikçe dargınlık halinden (ve bunun vebalinden) kurtulmak mümkün değildir. Yine şöyle demiştir: Eğer konuşmamak rahatsızlık veriyor ise, selam vermekle bu dargınlık sona ermiş olmaz. İbnu'l-Kasım da böyle demiştir. lyad da şöyle demektedir: Eğer birisi ile konuşmuyar ise bize göre ona selam verse dahi onun o konuşmadığı kimse hakkındaki şahitliği kabul edilemez. Yani bu da İbnu'l-Kasım'ın görüşünü desteklemektedir.

 

Derim ki: Arada şöylece fark gözetmek mümkün olabilir: Şahitlik meselesinde iş sıkı tutulur. Konuşmamak da içinde konuşmadığı kimseye karşı olumsuz bir şeyler gizlediği izlenimini verir. Bundan dolayı onun aleyhine yapacağı şahiHiği kabul edilmez. Selamın terk edilmesinden sonra üç gün içerisinde selam vermekle dargınlığın ortadan kalkması ise kabul edilmeyecek bir şey değildir. Cumhurun lehine Taberani'nin Zeyd İbn Vehb yoluyla naklettiği rivayet de delil gösterilmiştir. Zeyd İbn Vehb, İbn Mesud'dan mevkuf bir hadiste şu ifadelerin de yer aldığı bir rivayet nakletmektedir: "Onun (dargınlıktan) dönmesi ise, gidip ona selam vermesidir."

 

İşte bu hadisler, Müslüman kardeşinden yüz çevirip ona selam vermeyip onunla konuşmaması dolayısıyla kişinin günahkar olacağına delil gösterilmiştir. Çünkü bir şeyin helalolmadığının söylenmesi, haram olmasını gerektirir. Haramı işleyen bir kimse de günahkardır.

 

İbn Abdilberr dedi ki: Üç günden fazla dargınlığın caiz olmadığı üzerinde ilim adamları icma' etmişlerdir. Ancak kendisi ile konuşulması halinde dinine bir zarar geleceğinden yahut canına ya da dünyasına bir zarar geleceğinden korkulan kimse olması müstesnadır. Eğer kendisi ile konuşulmayan kişi böyle ise caizdir. Nice güzel bir dargınlık ve ayrılık, rahatsız edici, eziyet verici birliktelikten, iç içe oluştan daha hayırlıdır.