SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-LİBAS

<< 1963 >>

باب: التصاوير.

88. SURETLER (BU KONUDA BU SAYFADA ÇEŞİDLİ 15 HADİS VAR)

 

حدثنا آدم: حدثنا ابن أبي ذئب، عن الزُهري، عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة، عن ابن عباس، عن أبي طلحة رضي الله عنهم قال:

 قال النبي صلى الله عليه وسلم: (لا تدخل الملائكة بيتاً فيه كلب ولا تصاوير).

وقال الليث: حدثني يونس، عن ابن شهاب: أخبرني عبيد الله: سمع ابن عباس: سمعت أبا طلحة: سمعت النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-5949-] Ebu Talha r.a.'dan, dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

"Melekler, içinde köpek ve suretler bulunan bir eve girmezler" buyurdu.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Suretler" (anlamı verilen: et-tesavır lafzı), "tasvır"in çoğulu olup suret anlamındadır. Maksat, önce bunu fiilen yapmak ciheti ile, sonra da bunları kullanmak ve edinmek açısından hükmünü beyan etmektir.

 

"Melekler girmez." Buyruğun zahirinden umum ifade ettiği anlaşılmaktadır.

 

Bununla birlikte Hafaza meleklerinin bundan istisna edildiği söylenmiştir. Çünkü Hafaza melekleri hiçbir durumda kişiden ayrılmazlar. İbn Vaddah, el-Hattabı ve başkaları bunu bu şekilde açık ve kesin olarak ifade etmişlerdir.

 

"İçinde köpek bulunan bir eve." Ev (beyt)den kasıt, kişinin içinde yerleşik bulunduğu mekandır. İster bir bina, ister çadır, ister başka bir şeyolsun. Bunun da zahirinden anlaşılan, bunun her köpek hakkında genelolduğudur. Çünkü burada (köpek anlamındaki) "kelb" lafzı, nefyden sonra nekre (belirtisiz) olarak gelmiştir.

 

el-Hattabı ile bir kesim ise, edinilmesine izin verilmiş köpeklerin istisna edildiği görüşündedirler. Bunlar ise av, davar ve ziraat için edinilen köpeklerdir. Kurtubi ise genel. ifadyi tercihe meyillidir. Nevevi de böyle demiş ve bunun için altı başlık sonra ibn Ömer'in rivayet ettiği hadiste kendisine işaretin geleceği küçük köpek yavrusu ile ilgili kıssayı buna delil göstermiştir. Nevevı der ki: Cibril bu husustaki mazeret apaçık olmakla birlikte eve girmemiştir. Eğer mazeret köpeklerin eve girmelerine engel teşkil etmeyen bir husus olsaydı, Cibril içeri girmekten geri kalmazdı. --- Nevevi'nin sözü burada bitti.  ----

 

Kurtubi dedi ki: Köpeğin bulunduğu eve meleklerin girmesine engel teşkil edenin ne olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Bu hususun köpeğinnecis olmasından ileri geldiği söylenmiştir. Bugörüş hadisin Müslim'de yer alan Aişe'den gelmiş kimi rivayet yollarında zikrediimiş bulunan "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem köpeğin bulunduğu yere su dökülmesini emir buyurdu" ifadesi ile de pekişmektedir. Sebebin köpeklerin şeytan türlerinden olması olduğu da söylenmiştir. Köpeklere bulaşan necaset dolayısıyla olduğu da söylenmiştir. Çünkü köpekler çokça necaset yer ve necasetler onlara bulaşır. Böylelikle köpeklerin değdikleri şeyler de necis olur.

 

Melekler hususunda da görüş ayrılığı vardır. Bunun umumi olduğu söylenmiştir. Nevevi de bunu ileride gelecek Cibril kıssası ile desteklemiştir. Hafaza meleklerinin istisna edildiği de söylenmiştir. Ancak Nevevi, buna meleklerin yazmayı sürdürmekle birlikte evin kapısında bulunmak suretiyle girmemelerinin mümkün olabileceğini söyleyerek cevap vermiştir. Meleklerden maksadın rahmet ile inenler olduğu da söylenmiştir.

 

el-Hattabi dedi ki: Meleklerin, içinde bulunduğu eve girmedikleri surete gelince, bulundurulması haram olan surettir. Bu da başı kesilmemiş yahut ileride iki başlık sonra gelecek olan "ayakla çiğnenen suretler" başlığında açıklanacağı üzere tahkir edilip küçümsenmeyen suretlerdir. İleride el-Hattabi'nin benimsediği bu görüşün desteklendiğine dair işaret de "melekler içinde suret bulunan bir eve girmezler" başlığında gelecektir.

 

Şanı yüce Allah'ın Süleyman aleyhisselam'ı söz konusu ederken: "Onlar kendisine köşklerden, heykellerden, büyük havuzları andıran leğenlerden ve yerlerinde sabit (dağ gibi) kazanlardan istediğini yaparlardı."(Sebe, 13) diye buyurmuş olmakla birlikte; içinde suret bulunan yere meleklerin girmeyişinin izahı zor görülmüştür. Mücahid şöyle demiştir: O meleklerin yaptıkları heykeller (suretler) bakırdan idi. Bunu Taberi rivayet etmiştir. Katade de: Bu suretler ahşaptan ve camdan idi. Bunu da Abdurrezzak rivayet etmiştir.

 

Buna cevap şöyledir: Bu, onların şeriatında caiz idi. Onlar Nebilerin ve ibadet bakımından onların durumunda olan aralarındaki salih kimselerin şekillerini onlara benzer şekilde ibadet edebilmek için yapıyorlardı. Ebu'ı-Aliye de şöyle demiştir: Bu şekilde suret yapmak, onların şeriatında haram değildi. Daha sonra bizim şeriatımızda buna dair yask geldi.

 

Buhari ve Müslim'in Sahih'lerinde Aişe radıyallahu anha'nın rivayet ettiği Habeş topraklarında bulunan ve içinde suretler bulunan kilise ile ilgili kıssada Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğu sabittir: "Onlar aralarında salih bir adam öldü mü kabri üzerine bir mescid bina ederler ve o mescidde o suretleri yaparlardı. İşte onlar Allah nezdinde yaratılmışların en şerıileridir." Eğer bu işleri yapmak o şeriatte caiz olsaydı, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu işi yapan kimseler hakkında yaratılmışların en şerıileri ifadesini kullanmaması gerekirdi. İşte bu da canlı varlıkların suretlerini yapmanın, suretlere tapanların ortaya Çıkardıkları sonradan meydana gelmiş bir fiil olduğunun delilidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

باب: عذاب المصورين يوم القيامة.

89. KIYAMET GÜNÜNDE SURET YAPANLARIN AZABI

 

حدثنا الحُمَيدي: حدثنا سفيان: حدثنا الأعمش، عن مسلم قال: كنا مع مسروق في دار يسار بن نمير، فرأى في صفته تماثيل، فقال: سمعت عبد الله قال:

 سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول: (إن أشد الناس عذاباً عند الله يوم القيامة المصورون).

 

[-5950-] Müslim'den, dedi ki: "Biz Mesruk ile birlikte Yesar İbn Numeyr'in evinde idik. Mesruk onun sofasında bazı timsaller görünce, şöyle dedi: Ben Abdullah (İbn Mesud)'u şöyle derken dinledim: Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i:

 

Şüphesiz kıyamet gününde Allah nezdinde insanlar arasında azabı en şiddetli olanlar suret yapanlardır, buyururken dinledim,"

 

 

حدثنا إبراهيم بن المنذر: حدثنا أنس بن عياض، عن عبيد الله، عن نافع: أن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما أخبره:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (إن الذين يصنعون هذه الصور يعذبون يوم القيامة، يقال لهم: أحيوا ما خلقتم).

 

[-5951-] Nafi'den rivayete göre Abdullah İbn Ömer r.a. kendisine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu haber vermiştir:

 

"Şüphesiz bu suretleri yapan kimseler, kıyamet gününde azaba uğratılırlar. Onlara: Haydi yarattıklarımza hayat verin, denilir."

 

Bu Hadis 7558 numara ilede var.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Şüphesiz Allah nezdinde insanlar arasında azabı en şiddetli olanlar suret yapanlardır." Yüce Allah: "Firavun hanedanını azabın en şiddetlisine sokun (denilecektir). "(Mu'min,46) buyruğu ile birlikte suret yapan kimsenin insanlar arasında azabı en şiddetli olacaklardan olması, açıklanması zor görülmüştür. Çünkü bu hadis stiret yapan kimsenin azabının Firavun hanedanından daha ağır olmasını gerektirir.

 

Taberi buna şöyle cevap vermektedir: Burada kastedilen kimse, Allah'ın dışında kendisine ibadet edilen şeylerin suretini bilerek ve bu maksatla yapan kimsedir. Böyle bir kişi, bu işi dolayısıyla kafir olur. Bu sebeple böylesinin Firavun hanedanının girdiği çerçeveye girmesi uzak bir ihtimal değildir. Böyle bir kasıt gütmeye n kimse ise, suret yapmakla sadece isyankar olur.

 

Nevevi der ki: İlim adamları şöyle demiştir: Canlı varlığın (insan ve hayvanın) suretini yapmak, ağır bir haramdır ve bu büyük günahlardandır. Çünkü böyle bir işe bu türden ağır bir tehditte bulunulmuştur. Onun bu sureti ister tahkir edilecek maksatlar için, ister başka bir maksatla yapmış olsun, fark etmez. Her durumda onun bu yaptığı haramdır. Yaptığı bu resim de ister elbise, ister yaygı, ister dirhem, ister dinar, ister bozuk para, ister kap, ister duvar, isterse de başka bir şey üzerinde olsun, yine fark etmez. Kendisinde canlı sureti bulunmayan şeylerin suretini yapmak ise haram değildir.

 

Derim ki: Gölgesi olan ile olmayan suretlerin genelinin kapsam içerisinde olduğu kanaatini İmam Ahmed'in, Ali radıyallahu anh'dan diye rivayet ettiği hadis desteklemektedir. Buna göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Sizden hanginiz Medine'ye gidip, orada kırmadık put ve silmedik bir suret bırakmayacak." Başka bir hadiste: "Her kim bu kabilden bir şeyleri yapmaya tekrar dönerse Muhammed'in üzerine indirilmiş olanı inkar etmiş (kafir olmuş) olur" buyurulmuştur.

 

el-Hattabı de şöyle demektedir: Suret yapanın cezasının büyüklüğü, suretlere Allah'ın dışında ibadet ediliyor olmasındandır. Diğer taraftan bu suretlere bakan kişi fitneye maruz kalır. Bazı nefisler de suretlere meyleder.

 

Kurtubi'nin zikrettiğine göre de cahiliye dönemi insanları her bir şeyden put yapıyorlardı. Hatta onlardan bazıları kendi putlarını acve denilen hurmadan yapmış, sonra da acıkıp onu yemiştir.

 

باب: نقض الصور.

90. SURETLERİ BOZMAK

 

حدثنا معاذ بن فضالة: حدثنا هشام، عن يحيى، عن عمران بن حطان: أن عائشة رضي الله عنها حدثته:

 أن النبي صلى الله عليه وسلم لم يكن يترك في بيته شيئاً فيه تصاليب إلا نقضه.

 

[-5952-] İmran İbn Hittan'dan, dedi ki: "Aişe r.anha'nın kendisine anlattığına göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evinde haç suretinde bozmadık hiçbir şeyi bırakmazdı."

 

 

حدثنا موسى: حدثنا عبد الواحد: حدثنا عمارة: حدثنا أبو زرعة قال: دخلت مع أبي هريرة داراً بالمدينة، فرأى أعلاها مصوراً يصور، قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (ومن أظلم ممن ذهب يخلق كخلقي، فليخلقوا حبة، وليخلقوا ذرة). ثم دعا بتور من ماء، فغسل يديه حتى بلغ إبطه، فقلت: يا أبا هريرة، أشيء سمعته من رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ قال: منتهى الحلية.

 

[-5953-] Ebu Zür'a'dan, dedi ki:' "Ebu Hureyre ile birlikte Medine'de bir eve girdim. Evin üst taraflarında suret yapan bir suret yapıcı gördüm. Ebu Hureyre dedi ki: Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim:

 

(Yüce Allah buyuruyor ki): Benim yarattığım gibi yaratmaya kalkışandan daha zalim kim olabilir? Haydi bir habbe yaratsınlar, haydi bir zerre yaratsınlar. Daha sonra (Ebu Hureyre) bir kap su getirilmesini istedi. Ellerini, kollarını, koltuk altlarına kadar yıkadı. Ben: Ey Ebu Hureyre! Bu (bu şekilde kollarını yıkaman) Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den işittiğin bir şey midir, diye sordum. O:

 

Bu, süsün varacağı son yerdir, dedi. "

 

Bu Hadis 7559 numara ile de var.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Evinde, kendisinde haç suretinde bozmadık hiçbir şey bırakmazdı." Buradaki "tesalıb" lafzı "salıb: haç"ın çoğuludur. Sanki Araplar, üzerinde haç sureti bulunan şeylere mastarı ad olarak kullanıp "taslıb" adını vermiş gibidirler.

 

İbn Battal dedi ki: Bu hadiste Nebi s.a.v.'in ister gölgesi bulunsun, ister bulunmasın her türlü sureti bozduğuna, ister ayak altında çiğnenen olsun, olmasın elbiselerde, duvarlarda, yaygılar üzerinde, kağıt ve başka şeyler üzerine bulunsun onları bozduğuna delalet vardır.

 

Derim ki: Bu görüş "tesavır: suretler" lafzı ile sabit olmuş rivayete dayanmaktadır. Ama "tesalıb: haçlar" lafzından böyle bir anlam çıkmamaktadır. Çünkü tesallb lafzında mutlak suret lafzından ayrı bir anlam bulunmaktadır. Zira salıb (denilen haç), suretlerden ayrı olarak Allah'tan başka kendisine ibadet olunan şeylerdendir. Allah'tan başka suretlerin hepsine ibadet edilmiş değildir. O halde ileride açıklaması geleceği üzere canlı olduğu için yasak kabul eden ve canlı olmadığı için yasak kabul etmeyen kimselerin görüşüne bunda delil bulunmaz. Eğer "nakz: silmekılten maksat izale etmek ise, bunların silinmesi de, duvarda bir nakış yahut onun hükmünde olanın silinmesi, yahut şeklinin kaybolmasına sebep olacak şekilde üstünün sıvanması da bunun kapsamına girer.

 

"Sonra bir kap getirilmesini istedi ... süsün varacağı son yerdir." Cerır yoluyla gelen rivayette; "bu, süsün varacağı en son yerdir" denilmektedir. Ebu Hureyre bununla daha önce Abdest bölümünde ğurre ve tahdlin fazileti hakkında geçmiş olan hadise (136.hadis) işaret ediyor gibidir. Bunu, rivayet ettiği diğer hadis olan: "Müminin hilyesi (süsü) abdest alırken yıkadığı yere kadar ulaşır." hadisi desteklemektedir ki, bunun da açıklaması daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

باب: ما وطئ من التصاوير.

91. AYAK ALTINDA ÇiĞNENEN SURETLER

 

حدثنا علي بن عبد الله: حدثنا سفيان قال: سمعت عبد الرحمن بن القاسم، وما بالمدينة يومئذ أفضل منه، قال: سمعت أبي قال: سمعت عائشة رضي الله عنها:

 قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم من سفر، وقد سترت بقرام لي على سهوة لي فيها تماثيل، فلما رآه رسول الله صلى الله عليه وسلم هتكه وقال: (أشد الناس عذاباً يوم القيامة الذين يضاهون بخلق الله). قالت: فجعلناه وسادة أو وسادتين.

 

[-5954-] Aişe r.anha'dan rivayete göre, "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir seferden döndü. Ben de bu sırada üzerinde birtakım timsaller (suretler) bulunan bir perde ile bana ait birtakım rafları örtmüş idim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görünce parçaladı ve:

 

Kıyamet gününde insanlar arasında azabı en şiddetli olacaklar, Allah'ın yaratmasına benzer şeyler yapanlardır, buyurdu.

 

Aişe dedi ki: Bu sebeple biz de o örtüyü bir yahut iki yastık yaptık."

 

 

حدثنا مسدَّد: حدثنا عبد الله بن داود، عن هشام، عن أبيه، عن عائشة قالت:

 قدم النبي صلى الله عليه وسلم من سفر، وعلقت درنوكاً فيه تماثيل، فأمرني أن أنزعه فنزعته،

 

[-5955-] Aişe'den, dedi ki: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir seferden gelmişti.

Ben de üzerinde suret bulunan ve dürnuk denilen bir örtü yü asmıştım. Bunun üzerine bana onu oradan kaldırmamı emretti, ben de onu kaldırdım."

 

 

وكنت أغتسل أنا والنبي صلى الله عليه وسلم من إناء واحد.

 

[-5956-] "Ve ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte aynı kaptan yıkanırdım."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Ayak altında çiğnenen suretler", yani bunlara ruhsat var mıdır?

 

"Kıram (örtü)." İçinde nakış ve birtakım şekiller bulunan örtü ye denilir.

 

Hevdec'in içinde serilen yahut onunla örtünülen renkli yünden bir kumaş olduğu da söylenmiştir.

 

"Raf (sehve)." Evin bir tarafındaki bir sofa demektir. Hava ve ışık için açılan küçük bir pencere olduğu söylendiği gibi, raf olduğu da söylenmiştir.

 

"Üzerinde timsaller (suretler) bulunan." Timsal, sureti yapılmış olan şey demek olup, açıkça belirgin yahut bir nakış yahut bir boya ya da bir kumaşta dokumadan daha genel kapsamlıdır.

 

"Kıyamet gününde insanlar arasında azabı en şiddetli olacaklar, Allah'ın yaratmasına benzetenlerdir." Yani yaptıklarını Allah'ın yaptığına benzeterek yapanlardır.

 

Dümuk hakkında el-Hattabi şunları söylemektedir: Bu, saçakları bulunan kalınca bir kumaştır. Yere yayıldığı vakit yaygı olur, asıldığı vakit perde olur.

 

"Üzerinde suret bulunan" Müslim'de yer alan Ebu Üsame yoluyla gelen rivayette "kanatlı atlar bulunan." fazlalığı da vardır. Bu hadis, gölgesi bulunmadığı ve bununla birlikte çiğnenen, ayak altında serili bulunan ve kullanmak suretiyle değer verilmediği ortaya çıkan -yastık ve yaslanılan minderler gibi- şeylerden olması şartıyla, suret edinmenin caiz oluşuna delil gösterilmiştir.

 

Nevevi dedi ki: Bu ashab ve tabiinden alimlerin cumhurunun görüşüdür. esSevri, Malik, Ebu Hanife ve Şafii'nin de görüşü budur. Bu hususta gölgesi olan suret ile olmayan suret arasında da fark yoktur. Eğer bir duvara asılı yahut giyilen bir şey yahut bir sarık ya da buna benzer küçümsenen konumda sayılmayan şeylerden olursa haramdır.

 

Derim ki: Onun yaptığı bu nakiller ile ilgili birtakım itirazlar söz konusudur.

 

Bunlardan birisi şudur: Maliki alimlerinden İbnu'l-Arabi'nin naklettiğine göre eğer suretin bir gölgesi varsa ister küçük düşürülen bir yerde kullanılsın, ister öyle olmasın icma ile haramdır. Bu icma ise ileride "bir suret yapan kimse" başlığında zikredeceğimiz üzere kız çocukların oyuncakları dışındakiler hakkındadır. Kurtubi, el-Mufhim adlı eserinde seramik gibi kalmak üzere edinilmeyen suretler hakkında iki görüşün bulunduğunu, bu iki görüşten kuwetli olanın bunların da yasak olduğunu belirten görüş olduğunu nakletmektedir.

 

Derim ki: Acaba tatlılardan yapılan şeyler (suretler) seramik türü gibi mi yoksa kız çocukların oyuncakları gibi mi değerlendirilir? Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

 

İbnu'l-Arabi, gölgesi olmayan bir suretin, hali üzere kaldığı takdirde, ister tahkir edilen türden olsun, ister olmasın haram olduğu görüşünün sahih olduğunu belirtmiştir. Şayet başı kopartılır yahut şekli dağıtılacak olursa caizdir. Bu görüş aynı zamanda ez-Zühri'den nakledilmiş olup Nevevi de bu görüşün kuwetli olduğunu söylemiştir. Buna, bundan sonraki başlıkta zikredilecek olan yastık hadisi de tanıklık eder. İleride bu hadiste bulunan hükümler gelecektir.

 

Diğer bir hususa gelince, İmamu'l-Harameyn gölgesi olmayıp kullanılmasına ruhsat verilen resmb, perde yahut yastık üzerinde bulunanlar olduğuna dair bir görüş nakletmiş bulunmaktadır. Duvar ve tavandakiler ise yasatır. Bundaki sebep de şudur: Bu suretle o resim yüksek bir yerde bulunur ve elbise üzerinde olmasının aksine tahkir edilme konumunun dışına çıkar. Çünkü elbise tahkir edilme sadedindedir. er-Ram de cumhurdan, suretin başının koparılması halinde yasak hükmünün kalkacağı görüşünü nakletmektedir.

 

Nevevi der ki: Seleften kimileri yasak olanın, gölgesi olan resimler olduğu kanaatindedir. Gölgesi olmayanların edinilmesinde ise kayıtsız ve şartsız olarak bir sakınca yoktur. Ancak bu batıl bir görüştür. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kullanılmasını reddettiği perdede bulunan suret, şüphesiz gölgesiz idi. Bununla birlikte o perdenin oradan kaldırılmasını emir buyurdu.

 

باب: من كره القعود على الصور.

92. ÜZERİNDE SURET BULUNAN ŞEYLERE OTURMAYI HOŞ GÖRMEYEN KİMSE

 

حدثنا حجاج بن منهال: حدثنا جويرية، عن نافع، عن القاسم، عن عائشة رضي الله عنها:

 أنها اشترت نمرقة فيها تصاوير، فقام النبي صلى الله عليه وسلم بالباب فلم يدخل، فقلت: أتوب إلى الله مما أذنبت، قال: (ما هذه النمرقة). قلت: لتجلس عليها وتوسدها، قال: (إن أصحاب هذه الصور يعذبون يوم القيامة، يقال لهم: أحيوا ما خلقتم، وإن الملائكة لا تدخل بيتاً فيه الصور).

 

[-5957-] Aişe r.anha'dan rivayete göre, "Bir seferinde üzerinde resimler bulunan bir yastık satın almıştı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sebeple ayakta durup içeri girmedi. Ben ona: Yüce Allah'a tevbe ederim. Ben ne günah işledim, dedim. Allah Rasulü:

 

Bu yastık ne oluyor, dedi. Ben: Üzerine oturman ve ona yaslanman için, dedim.

 

O şöyle buyurdu: Bu suretlerin sahipleri kıyamet gününde azaba uğratılırlar.

 

Onlara, yarattıgınıza hayat veriniz, denilir. Şüphesiz melekler de içinde suret bulunan bir eve girmezler."

 

 

حدثنا قتيبة: حدثنا الليث، عن بُكَير، عن بسر بن سعيد، عن زيد بن خالد، عن أبي طلحة، صاحب رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال:

 إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (إن الملائكة لا تدخل بيتاً فيه صورة).

قال بسر: ثم اشتكى زيد فعدناه، فإذا على بابه ستر فيه صورة، فقلت لعبيد الله، ربيب ميمونة زوج النبي صلى الله عليه وسلم: ألم يخبرنا زيد عن الصور يوم الأول؟ فقال عبيد الله: ألم تسمعه حين قال: (إلا رقماً في ثوب).

وقال ابن وهب: أخبرنا عمرو: هو ابن الحارث: حدثه بُكَير: حدثه بسر: حدثه زيد: حدثه أبو طلحة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-5958-] Busr İbn Said'den, o Zeyd İbn Halid'den, o Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ashabından, Ebu Talha'dan, dedi ki: "Şüphesiz Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Gerçek şu ki, melekler, içinde bir suret bulunan eve girmezler.

 

Busr dedi ki: Daha sonra Zeyd rahatsızland!. Biz de onu ziyarete gittik. Bir de ne görelim, kapısında üzerindesuret bulunan bir perde gerilmiş. Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Meymune'nin terbiyesinde yetişmiş bulunan Ubeydullah el-Havl2tnl'ye dedim ki: Zeyd bizlere önceki gün suretlere dair (haram kılındıkları şeklinde) haber vermemiş miydi? Bunun üzerine Ubeydullah:

 

Sen onu elbisede bir nakış olması müstesna, derken işitmedin mi, dedi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Suret üzerine otu::-mayı" -İsterse ayak altında çiğnenenlerden olsun- "hoş görmeyen kimse."

 

"Yastık" (anlamı verilen: numruka)ın çoğulu "nemarık" şeklinde gelir. Yan yana dizilen, yaslanılan yastıklara denilir. Bunun, üzerine oturulan yastık olduğu da söylenmiştir.

 

"Allah'a ve Rasulüne tevbe ederim. Ben ne günah işledim?" Bu ifadeden tevbe eden kişi özellikle sorumlu tutulmasına sebep olan günahı hatırlamasa dahi- genelolarak bütün günahlardan tevbe etmenin caiz olduğu anlaşılmaktadır.

 

"Bu suretlerin sahipleri" diye başlayan buyruğun devamında: "Ve şüphesiz melekler, içinde suret bulunan bir eve girmezler" ifadeleri yer almaktadır. İkinci cümle onun içeri girmek istemeyişi ile uyum arz eden cümledir. Bundan önce ilk cümleyi ifade etmesi ise, suret edinmekten nehyetmeyi önemsediği içindir. Çünkü tehdit, suret yapan kimse için söz konusu olduğuna göre, onu kullanan kimse için de söz konusu olur. Çünkü suret, ancak kullanılsın diye yapılır. O halde sureti yapan böyle bir işe sebep iken, kullanan da bu işi fiilen işleyen kimse olur. O halde onun tehdide muhatap oluşu, öncelikle söz konusudur. Ayrıca bundan, suretin haran: kılınması hususunda suretin gölgesinin olup olmaması açısından bir fark olmadığı da anlaşılmaktadır. Aynı şekilde bu suretin boya ile yapılmış olması yahut nakış olması, oyulmuş olması ya da dokunmuş olması -dokumayı istisna edip bunun tasvir olmadığını iddia edenlerin aksine- arasında bir fark yoktur.

 

İbnu'l-Arabi' dedi ki: Suret edinmek hususunda varılan sonuçlar şunlardır:

 

Eğer suretlerin cisimleri varsa icma ile haramdır. Eğer nakış suretinde ise, dört görüş vardır:

 

1- Başlıkta yer alan hadiste geçen "bir elbisede nakış olması müstesna" ifadesinin zahirine göre mutlak olarak caizdir.

 

2- Nakış dahi olsa mutlak olarak yasaktır.

 

3- Eğer suret görünüşü itibariyle ve şekil olarak kalıcı bir özelliğe sahipse haram olur. Eğer başı kopanlmış yahut parçalan ayn ise caizdir. İbnu'l-Arabi': Bu daha sahih alandır, demektedir.

 

4- Eğer tahkir edilen şeylerden ise caizdir, şayet asılı ise caiz değildir.

 

باب: كراهية الصلاة في التصاوير.

93. SURET BULUNAN YERDE NAMAZ KILMANIN MEKRUH OLUŞU

 

حدثنا عمران بن ميسرة: حدثنا عبد الوارث: حدثنا عبد العزيز بن صهيب، عن أنس رضي الله عنه قال:

 كان قرام لعائشة، سترت به جانب بيتها، فقال لها النبي صلى الله عليه وسلم: (أميطي عني، فإنه لا تزال تصاويره تعرض لي في صلاتي).

 

[-5959-] Enes r.a.'dan, dedi ki: "Aişe'nin, evinin bir tarafını kendisiyle örttüğü nakışlı bir örtüsü vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona:

 

Bunu önümden alıver. Çünkü onun üzerindeki suretler ben namazda iken bana görünüp duruyor, buyurdu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Suret bulunan yerde," yani suret bulunan elbiselerde "namaz kılmanın mekruh oluşu."

 

"Bana görünüp duruyor", yani ben onlara bakıyorum, onlar beni meşgul ediyorlar. Müslim'de, Aişe'nin rivayet ettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Aişe'nin, üzerinde suretler bulunan ve duvarın bir tarafına doğru uzatılmış bir kumaşı vardı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de ona doğru namaz kılıyordu. Bu sebeple:

 

Onu önümden uzaklaştır, buyurdu."

 

Başlığın bu hadisten hareketle çıkartılması da şöyle açıklanır: Suret, kişinin karşısında bulunuyorken namaz kılanı oyalayıp meşgul ettiği gibi, suretli bir elbiseyi giydiği takdirde de oyalanır. Hatta böyle bir elbiseyi giyinmiş olma halindeki oyalanması,daha da ileri bir derecededir.

 

باب: لا تدخل الملائكة بيتاً فيه صورة.

94. MELEKLER iÇiNDE SURET BULUNAN BiR EVE GiRMEZLER

 

حدثنا يحيى بن سليمان قال: حدثني ابن وهب قال: حدثني عمر، هو ابن محمد، عن سالم، عن أبيه قال:

 وعد النبي صلى الله عليه وسلم جبريل، فراث عليه، حتى اشتد على النبي صلى الله عليه وسلم، فخرج النبي صلى الله عليه وسلم فلقيه، فشكا إليه ما وجد، فقال له: إنا لا ندخل بيتاً فيه صورة ولا كلب.

 

[-5960-] Salim'den, o babasından, dedi ki: "Cibril, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile sözleşmişti. Ancak gelmesi gecikti. Nihayet bu gecikmesi Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ağır geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem evin dışına çıkınca onun karşılaştı. Ona karşı karşıya kaldığı ağır halinden şikayet etti. Cibril bunun üzerine ona:

 

Şüphesiz bizler, içinde suret ve köpek bulunan bir eve girmeyiz, dedi,"

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

Bu hadisten, meleklerin içinde suret bulunup içine girmediği yerin, suretin o yerde kalıcı, yüksekte ve tahkir edilmemiş bir konumda bulunan bir suret olduğu kanaatini kabul edenlerin görüşlerinin tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ama eğer suret tahkir edilen bir durumda ise yahut böyle bir durumda olmamakla birlikte gerçek şeklinde bir değişiklik (ya ortadan kesilmesi yahut başının koparılması sureti ile) meydana getirilmiş ise, meleklerin içeri girmekten imtina etmeleri söz konusu değildir.

 

باب: من لم يدخل بيتاً فيه صورة.

95. iÇiNDE SURET BULUNAN BiR EVE GiRMEYEN KiMSE

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن نافع، عن القاسم بن محمد، عن عائشة رضي الله عنها، زوج النبي صلى الله عليه وسلم أنها أخبرته:

 أنها اشترت نمرقة فيها تصاوير، فلما رآها رسول الله صلى الله عليه وسلم قام على الباب فلم يدخل، فعرفت في وجهه الكراهية، قالت: يا رسول الله، أتوب إلى الله وإلى رسوله، ماذا أذنبت؟ قال: (ما بال هذه النمرقة). فقالت: اشتريتها لتقعد عليها وتوسدها، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (إن أصحاب هذه الصور يعذبون يوم القيامة، ويقال لهم: أحيوا ما خلقتم. وقال: إن البيت الذي فيه الصور لا تدخله الملائكة).

 

[-5961-] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe r.anh& ona (yani Kasım İbn Muhammed'e) şunu haber vermiştir: "Aişe üzerinde suretler bulunan bir yastık satın almıştı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu görünce kapıda durdu ve içeri girmedi. Aişe, hoşlanmadığını yüzünden anladı. Ey Allah'ın Rasulü, Allah'a ve Rasulüne tevbe ettiğimi arz ediyorum. Ben ne günah işledim, dedi.

 

Allah Rasulü: Bu yastık ne oluyor, buyurdu. Aişe: Üzerine oturasın, ona yaslanasın diye satın aldım, dedi.

 

Bu sefer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Şüphesiz bu suretlerin sahipleri kıyamet gününde azap edilirler ve onlara: Halk ettiğiniz şeylere hayat verin, denilir, buyurdu. Ayrıca: İçinde suretlerin bulunduğu bir eve melekler girmez, dedi."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"İçinde suret bulunan bir eve girmeyen kimse." Bu başlık altında Aişe radıyaııahu anha'nın yastık ile ilgili hadisini zikretmektedir. Bu hadise dair açıklamalar daha önce "suretler üzerine uturmaktan hoşlanmayan kimse" başlığında (5957.hadiste) geçmiş bulunmaktadır.

 

باب: من لعن المصور.

96. SURET YAPANA LANET EDEN KİMSE

 

حدثنا محمد بن المثنَّى قال: حدثني محمد بن جعفر: حدثنا شعبة، عن عون ابن أبي جحيفة، عن أبيه:

 أنه اشترى غلاماً حجاماً، فقال: إن النبي صلى الله عليه وسلم نهى عن ثمن الدم، وثمن الكلب، وكسب البغي، ولعن آكل الربا وموكله، والواشمة والمستوشمة، والمصور.

 

[-5962-] Avn İbn Ebi Cuhayfe'den, onun babasından rivayet ettiğine göre babası, hacamat yapan bir köle satın almıştı. Babası bunun üzerine dedi ki:

 

"Şüphesiz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hacamat karşılığında alınan ücreti, köpeğin bedelini ve fuhuş işleyen kadının kazancını almayı nehyetmiş, faiz yiyeni ve yedireni, döğme yapan kadını, döğme yaptıran kadını ve suret yapanı lanetlemiştir."

 

باب: من صور صورة كلف يوم القيامة أن ينفخ فيها الروح، وليس بنافخ.

97. SURET YAPAN KİMSE KIYAMET GÜNÜNDE O SURETE RUH ÜFLEMEKLE MÜKELLEF TUTULUR. AMA KENDİSİ ONA RUH ÜFLEYEMEYECEKTİR

 

حدثنا عياش بن الوليد: حدثنا عبد الأعلى: حدثنا سعيد قال: سمعت النضر بن أنس بن مالك يحدث قتادة قال: كنت عند ابن عباس وهم يسألونه، ولا يذكر النبي صلى الله عليه وسلم حتى سئل، فقال:

 سمعت محمداً صلى الله عليه وسلم يقول: (من صور صورة في الدنيا كلف يوم القيامة أن ينفخ فيها الروح، وليس بنافخ).

 

[-5963-] Nadr İbn Enes İbn Malik, Katade'ye tahdis ederken dedi ki: "İbn Abbas'ın yanında idim. Yanında bulunanlar ona soru soruyorlardı. O da (cevaplarında şöyle buyurdu diyerek) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in adını anmıyordu. Nihayet ona bir soru sorulunca, şöyle dedi:

 

Ben Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim: Kim dünyada bir suret yaparsa, kıyamet gününde ona ruh üflemek ile yükümlü kılınır. Ama ona asla üfleyemez."